Trump’ın Yeni İran Politikası Normalleşme Projesinin Sonunu Getirecek
ABD Başkanı Trump’ın, İran’ın Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) olarak bilinen nükleer anlaşmaya uyduğunu onaylamamasıyla birlikte Washington ve Tahran arasındaki gerilim yükseliyor. Atlantic Council tarafından yayımlanan bir önceki analizimde de belirttiğim gibi, JCPOA’nın Beyaz Saray tarafından tasdik edilmesi anlaşmanın bir parçası değil; daha ziyade İran’ı katı bir hesap verme programında tutmak amacıyla, Kongre’nin Obama Yönetimi’ne bir dayatmasıydı. Her ne kadar daha önce iki kez onay verdiyse de 13 Ekim’deki açıklamalarında ABD Başkanı, İran’ın nükleer anlaşmaya uyumuna onay vermeyi reddetti. Trump, JCPOA’yı ABD’ye anlaşmadan çekilmeye yönelik bir çağrı yapmadan reddetse de ABD Kongresi’nden muhtemel ihlâle yönelik ‘tetik noktaları’nı saptamalarını istedi. Bu ise Tahran’ın Kongre tarafından belirlenen bir eşiği aşması durumunda, Washington’ı, İran üzerinde yeniden yaptırım uygulamaya sevk edebilir.
Trump ifadelerinde, “pek çok kez söylemiş olduğum üzere, İran’la yapılan anlaşma, Birleşik Devletler’in girdiği, gelmiş geçmiş en kötü ve tek taraflı anlaşmalardan biridir.” diye belirtti. “En kötüsü de bu anlaşma, İran’ın nükleer programının belirli öğelerini geliştirmeye devam etmesine müsaade etmektedir. Sadece birkaç yıl içinde, ana kısıtlamalar ortadan kalktıkça İran, hızlı bir nükleer silahlanmaya doğru atağa kalkabilir.” Bu sebeple, Birleşik Devletler Başkanı, Tahran’ın bir daha nükleer silâh üretememesini garantilemek için, İran’ın nükleer anlaşmaya uyduğuna onay vermeyeceğini duyurdu. Ancak Trump, İran’ın en ufak ihlâlinde, anlaşmanın iptali veya Birleşik Devletler’in JCPOA’dan çekilmesi ve üyeliğinin iptali ihtimallerine de açıklık getirmedi.
Öte yandan Trump, Orta Doğu’da artan İran etkisine ya da Başkan’ın deyimiyle “İran’ın kapsamlı yıkıcı eylemlerine yönelik” yeni bir strateji açıkladı. Trump’ın yeni İran stratejisinin ana unsurları, İran’ın denge bozucu etkisini nötralize etmek ve saldırganlığını, özellikle de teröre sözde desteğini engellemek üzerine odaklanmakta. Diğer bir deyişle, Washington’ın strateji taslağı, Devrim Muhafızları’nı kontrol altına almayı ve sınır ötesi operasyonlarından sorumlu Kudüs Gücü’ne karşılık vermeyi amaçlıyor. Yeni stratejinin bir dayanağı olarak da Birleşik Devletler Hazine Bakanlığı, 13224 sayılı kararname gereği Devrim Muhafızları’nı (DMO) terörizme karşı yaptırım listesine aldı; DMO ve ordu destekçilerini, çalışanlarını, unsurlarını ve bağlı kuruluşlarını DMO-Kudüs Gücü destekli aktivitelerinde hedefine aldı.
Yeni strateji, üzerlerinde daha fazla yaptırım uygulasa da Trump, bunun birtakım risk ve karışıklık içerdiği düşünüldüğünden Devrim Muhafızları’nı bir terör grubu olarak göstermek kadar ileriye gitmemiştir. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın belirttiği gibi bu tip bir durum “Savaş alanında birbirimizle çarpıştığımız belirli şartları devreye sokacak ve askeri faaliyetlerimizin lehine olmayan eylemleri tetikleyecektir.” Devrim Muhafızları’nın bir terörist grup olarak belirlenmemesi İran muhaliflerini hayal kırıklığına uğrattıysa da gözlemciler Trump’ın fikrinin Beyaz Saray’daki danışmanlarından aldığı tavsiyeden sonra değiştiğini belirtti.
Belki de stratejideki değişim, DMO Komutanı Tümgeneral Muhammed Ali Caferi’nin Washington’ın DMO’yu terör örgütü olarak etiketlemesi durumunda, kuruluşun Orta Doğu’daki Amerikan askerlerini hedef alacağı konusundaki uyarısından sonra gerçekleşti. İran medyasında çıkan haberlere göre Caferi, “ABD hükümetinin DMO’yu bir terörist grup saydığı aptallığına dair haberler doğruysa muhafızlar, bütün dünyadaki tüm Amerikan ordusunu, özellikle Orta Doğu’dakileri DAEŞ ile eş tutacaktır.” demiştir. Caferi, örgütünün çatışmaya ve bölgedeki Amerikan üslerini hedef almaya hazır olduğunu söyledi. “Geçmişte duyurduğumuz üzere, Amerika’nın yeni yaptırım yasası uygulanırsa bu ülke, bölgesel üslerini İran füze menzilinin 2.000 km dışına taşımak zorunda kalacak.” diye kaydetti.
Benzer şekilde Kudüs Gücü telegram sayfasından bir açıklama yaptı. Beyaz Saray’ın DMO’yu bir terör grubu olarak görmesi durumunda, örgütün Amerikan askerlerini hedefe almayı ciddi bir şekilde düşüneceğini söyledi. Öyle görünüyor ki bu tehdit Washington’ın kararını yeniden ele almasında etkili oldu. Amerikalı analistler DMO’yu terör grubu olarak göstermenin Güneybatı Asya’daki Amerikan birliklerinin hayatını tehlikeye atacağını belirtti. Diğer İranlı yetkililer, Washington’un Devrim Muhafızları’na yönelik hareketinin İranlılar tarafından “savaş ilânı olarak görüldüğünü”, bunun şiddetli bir şekilde karşılık bulacağını söyleyerek ABD’yi, DMO’yu terör örgütü listesine almaması konusunda uyardı.
Yine de Washington'ın yeni stratejisi, İran'ın "terörizme finans sağlamasını engellemek için" ilâve yaptırımlar ortaya koyacak. Dahası önerilen tedbirler Tahran'ı balistik füze programı için cezalandırmayı hedefliyor. Yeni tedbirler, İran’ın gelecekteki füze faaliyetlerinde, Kongre’nin otomatik yaptırımları tetikleyecek yasaları geçirmesini gerektiriyor. Yeni stratejinin son dayanağı "rejimin nükleer silâha yönelik bütün yollarını kapatmak" olacak.
Trump'ın onay vermemesi, Washington'ın anlaşmadan çekilmesi anlamına gelmese de Kongre’ye, İran'a yönelik ekonomik yaptırımların yeniden uygulanıp uygulanmayacağına karar vermesi için 60 gün süre verecek. İşin özü Trump tetiği çekmesi için topu Kongre’ye attı. Ancak Kongre’nin ne kadar işlevsiz olduğu düşünülürse üyelerin yaptırımları yeniden yürürlüğe sokması pek olası değil.
Trump'ın bu hamlesi, 14 Temmuz 2015’te başlayan anlaşmaya muhalif olan Kongre’yi mat etmek şeklinde görülüyor. Mevcut durumda kongre iki seçenekle karşı karşıya gelecek: Üyeler yeni yaptırımları tekrar başlatmayı reddederse, İran ve P5+1 (BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimî üyesi + Almanya) tarafından imzalandığından bu yana anlaşmaya niçin karşı çıktıklarını açıklamak zorundalar. Eğer yeni yaptırımları tekrar dayatmaya karar verirlerse, ileride yaşanabilecek herhangi bir sorundan onlar sorumlu tutulacak.
Trump'ın yeni İran politikasına yönelik karşılığın kestirilmesi, İranlılar arasında önemli bir tartışma konusu. Trump'ın menfi kararına tepki koyan İran medyası konuya geniş yer ayırdı. Trump'ın yeni stratejisi Tahran'daki radikaller tarafından ABD'nin nükleer anlaşmayı ihlâli olarak görülmeye başlandığından beri İran medyasındaki makalelerin analizi, İran'ın nükleer anlaşmaya bağlı kalıp kalmayacağını anlamak için bazı ipuçları veriyor.
İran medyasına göre Tahran, Washington'ın yeni stratejisine karşı geniş çaplı karşı tedbirler alıyor. Aşırıların baskısıyla ılımlılar ABD'yi, İran'ın orantılı bir tepki vereceği konusunda uyardı. Ancak normalleşme taraftarları anlaşmayı feshetmekle tehdit etmediler. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Tahran'ın JCPOA'nın herhangi bir ihlâlinde "çok geniş" bir seçenek yelpazesi olduğunu ve "gerekli gördüğü takdirde bu konudaki tüm taahhütlerini sona erdireceğini" söyledi.
Benzer şekilde Cumhurbaşkanı Ruhani de ılımlı bir tonla diğer tarafların anlaşmaya uyduğu sürece İran'ın da uyacağını söyledi. Ruhani "İran verdiği sözlere bağlıdır ve taahhütlerini yerine getirmeye devam edecektir. Diğer taraf taahhüdü bozarsa kendi itibarına zarar verecektir." dedi. Ancak Cumhurbaşkanı, İran'ın birçok seçeneğinin bulunduğunu ve milli çıkarlarına en iyi hizmet edeni seçeceğini söyledi.
Cumhurbaşkanlığına ait bir haber kaynağı durumundaki İran Gazetesi, Trump'ın sözlerinin İran'ın nükleer anlaşmaya yönelik tutumunda bir etkisi olmadığını kaydetti. Gazeteye göre farklı fraksiyonlar arasında pek çok konuda anlaşmazlık olmasına rağmen bu fraksiyonlar anlaşmaya bağlı kalmak ve DMO’yu her halükârda savunmak üzerinde birleşiyor. Ayrıca gazete, yetkililere hesaplanmamış ve aceleci politikaları önlemek için de çağrıda bulundu.
Buna rağmen aşırılar, Trump'ın onay vermemesine yönelik sert bir tepki hususunda daha isteksizlerdi. Hamenei'nin sözcüsü olarak kabul edilen Kayhan Gazetesi, Trump'ın konuşmasının "ABD'nin İran füzelerinden korktuğunu" gösterdiğini kaydetti. Bu sebeple gazeteye göre en etkili karşılık, balistik programın sürdürülmeye devam edilmesi ve ülkenin "kıtalararası balistik füze" programına daha fazla kaynak ayrılması olmalıdır. Kayhan ılımlılara saldırma fırsatını da kaçırmadı ve Washington'ın Devrim Muhafızları’na karşı yeni politikasını, Ruhani'nin DMO’nun füze test etmesini baltalamasıyla veya örgütün ekonomik faaliyetlere katılmasıyla bağlantılandırdı. Gazete "Eğer bir gün birisi alaycı bir şekilde 'silâh, para ve medyanın tek bir kurumda toplanması yozlaşmaya sebep olur.' veya ‘Nükleer anlaşmayı füze denemesi yaparak sabote etmek istiyorlar.' dediyse Muhafızlar’ı baskı altında tutması için Washington'a açık bir sinyal göndermiş oldu." diye belirtti.
Trump'ın, İran'ın nükleer anlaşmaya uyduğunu onaylamamasına yönelik Kayhan şunları belirtti: "Tahmin edildiği üzere Trump anlaşmadan çekilmedi. Çünkü anlaşma İran’ı sınırlarken ABD’yi ayrıcalıklı kılıyor. Trump'ın konuşması, onun sadece İran'ın sınırlarını zorlamak istediğini gösteriyor. Biz bunu defalarca söyledik fakat bizi kimse dinlemedi. Mesajımızın duyulması umuduyla tekrarlayacağız: JCPOA İran dışındaki tüm tarafların menfaatinedir".
Kayhan Zarif’i, diğer taraf çoktan ihlâl etmişken anlaşmaya bağlı kalmak konusunda ısrar etmekle suçladı. Kayhan'a göre Tahran'ın en iyi cevabı, İran için "çok maliyetli ve faydasız" olan bu anlaşmadan çekilmesi olacaktır.
Aşırılar için nükleer anlaşmadan çekilmek zor bir karar olsa da şurası kesin: Trump'ın hareketi, teşekkülünden bu yana ABD'nin kontrol altında tutmaya çalıştığı radikal bir fraksiyon sayılan İran'ın muhafazakârları için bir zaferdi. Bir analizcinin belirttiği gibi "Trump'ın 2015 Nükleer Anlaşması’na meydan okuması aşırılara beklenmedik bir zafer kazandırdı".
Ilımlılar, ABD'yle tartışmalı nükleer program üzerinde müzakerelere girmeye ikna etmek ve ciddi kısıtlamaları kabul etmeleri için Ayetullah ile olduğu kadar aşırılarla da uzun mücadelelerinde büyük bedel ödediler. Aşırılar, Washington'ın güvenilir bir ortak olmaması sebebiyle ABD ile herhangi anlaşmaya karşıyken, ılımlılar nükleer anlaşmanın iki ülke arasındaki ek iş birliği için zemin olabileceğini kamuoyuna açıkladı. Trump'ın yeni İran politikası, İran radikallerine Ruhani ve müttefiklerinin, Amerikalılara güvenerek saflık etmekle suçlama zeminini sağlayacak. Trump'ın 13 Ekim'deki konuşmasından hemen sonra Hamenei'nin Kayhan'daki temsilcisi Hüseyin Şariat Medari "ABD'ye güvenmeyelim demiştik ama onlar (Ilımlılar) anlaşma güven üzerine kurulmadı diye cevap verdiler." diye belirtti.
Trump'ın yeni İran politikası, en azından öngörülebilir bir gelecekte, İran ve ABD arasındaki nükleer anlaşmanın normalleşme taraftarları için yarattığı ilişkileri iyileştirme fırsatını ortadan kaldıracak. Diğer bir deyişle yeni İran politikası, Ruhani'nin normalleşme projesine son verecek. Aşırılar Ruhani'yi ve onun normalleşme projesini gözden düşürmek için Trump'ın yeni yaklaşımını kullanacak.
Ayetullah muhtemelen kongrenin nasıl hareket edeceğini görmek için bekleyecektir. Ardından aşırılarla mı yoksa normalleşme taraftarlarıyla mı birlikte çalışacağına karar verecektir. AB'nin ya da diğer JCPOA taraf ülkelerinin tepkileri Hamenei'nin gelecekteki kararı için önem arz ediyor. Hamaney JCPOA'nın, Washington yer almasa da Tahran'ın menfaatine olduğuna ikna olursa İran anlaşmadan geri çekilmeyebilir.
Bu makaledeki görüşler İRAM'ın editoryal politikasını yansıtmayabilir.