Serhan Afacan

ABD ile İran’ın birbirlerine karşı sabiteleri her zaman bir problem oldu ve dönem dönem aşılır gibi dursa da ilişkileri tıkadı.

ABD ile İran arasında farklı alanlarda süren gerilim tırmanmaya devam ediyor ve mevcut manzaraya bakılırsa ufukta İran’ı daha çetin bir süreç bekliyor.

ABD, İran’ı elden geldiğince baskılayarak yıpratma amacında, İran ise ekonomik, siyasi ve elbette toplumsal anlamda gardı düşmeden dişini gösterme uğraşında.

İranlı yetkililerin ABD’nin fiili bir askeri saldırıya girişmeyeceği yönünde özgüvenlerinin olduğu görülüyor. Ne var ki, fiili savaş olsun ya da olmasın ülkenin siyasal alandaki daralması sürecek.

Trump yönetiminin Devrim Muhafızları Ordusu kararı, büyük bir adım olsa da ABD’nin İran stratejisinin nihai amacı belirsizliğini koruyor.

Zarif’in istifası, İran’da muhafazakârlar ile reformist-ılımlı cenah arasında grift bir denge olduğunu ve mevcut koşullarda olası bir hükûmet krizinin İran’ın başını fazlasıyla ağrıtacağını göstermiştir.

1979 İran Devrimi’nin üzerinden kırk yıl geçti ve bu yıllar İran’ı birçok açından dönüştürdü.

ABD’nin Suriye’den çekilme kararının en çok tedirgin ettiği ülkelerden biri İran. Çünkü İran, krizi yalnızca bir dış politika konusu olarak değil, aynı zamanda bir ulusal güvenlik meselesi olarak değerlendiriyor.

Birkaç istisna dışında üçüncü devletlerin çoğu Trump’tan İran konusunda Kuzey Kore’ye gösterdiğine benzer bir manevra beklemektedir.

Tarihe “Elçilik Krizi” olarak geçen olay, geride kalan yaklaşık kırk yıl boyunca İran’ın da ABD’nin de peşini bırakmadı. Bir başka ifadeyle, iki ülke ilişkileri o günden bugüne “tarihe esir” oldu.

Kaşıkçı cinayeti, İran gündemini uzun süreli meşgul etmeyecektir. Bunun yerine İran, Suudi Arabistan gibi sorunlar yaşadığı ülkelerle hatta bizatihi ABD ile gerilimi düşürmenin yollarını arayacaktır.

Trump Mayıs 2018'de ABD'yi anlaşmadan çekince Ruhani'nin etrafındaki çember daha da daraldı ve çok geçmeden kabinesi hedef tahtasına oturtuldu.