Ünlü Edebiyatçı Rıza Beraheni Hayatını Kaybetti

Ünlü Edebiyatçı Rıza Beraheni Hayatını Kaybetti
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Hicri-Şemsi takvime göre İran, henüz yeni bir yüzyıla adım atmışken ülke edebiyatı parlak bir yıldızını daha kaybetti. Şair, romancı ve edebiyat eleştirmeni Rıza Beraheni’nin oğlu Oktay Beraheni, 25 Mart Perşembe günü bir süredir alzheimer hastalığından mustarip olan babasının hayata göz yumduğunu duyurdu.

Hayatı ve Faaliyetleri

Beraheni, 13 Aralık 1935’te Tebriz’de doğdu. İkinci Dünya Savaşı’nda ülkenin işgale uğradığı bir dönemde ailesinin maddi durumundan dolayı çocukluk çağında çalışmak zorunda kaldı. Buna rağmen hayırsever bir hemşerisinin desteğiyle temel eğitimini bitirerek üniversiteye kaydoldu. Tebriz Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Lisansüstü eğitimini aynı alanda devam ettirmek üzere Türkiye’ye geçti. Doktora derecesini İstanbul Üniversitesinden alarak İran’a döndü. 1964’te Tahran Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğretim üyesi olarak göreve başladı. Ülkenin en köklü ve en önemli mesleki ve sivil toplum kuruluşlarından olan İran Yazarlar Birliğinin 1966’daki kuruluşunda etkili oldu. Bu dönemde Şah rejimine karşı faaliyetlerde bulundu. 1972’de misafir hoca olarak Texas ve Utah üniversitelerinde ders vermek üzere kısa bir süre ABD’de bulundu. Döndükten sonra dönemin istihbarat kurumu olan SAVAK tarafından tutuklandı ve 3 ay tutuklu kaldı. Tutuklu kaldığı süre zarfında işkence gördüğüne dair İngilizce kaleme aldığı yazıları ülke dışında büyük yankı uyandırdı. Serbest bırakıldıktan sonra tekrar ABD’ye geçti. Babek Zehrai ve Ervand Abrahamian gibi ünlü İranlı yazarlarla birlikte Şah rejimine karşı faaliyetlerini bu ülkede devam ettirdi. 1979 Devrimi’ne giden günlerde İran’a döndü ve Ayetullah Humeyni liderliğindeki İslam Devrimi’ni destekledi. Ancak yeni yönetimin kurulmasının ardından 1980’li yıllardaki tasfiyelerde o da diğer birçok sol görüşlü entelektüel gibi siyasi ve kültürel faaliyetlerden uzaklaştırıldı. 1990’lı yıllarda siyasi ortamın yumuşamasıyla edebi faaliyetlerini artırdı. Şiir ve hikâye yazarlığı ile edebiyat eleştirmenliği atölyeleri düzenleyerek birçok yeni nesil kalem sahibinin yetişmesinde payı oldu. Ayrıca 1995’te yayımladığı Kelebeklere (Hitab Bi Pervaneha) şiir kitabıyla İran’da postmodern şiir akımını başlattı. Birçok ulusal ve uluslararası ödüle layık görülen Beraheni, hayatının son yıllarını yerleştiği Kanada’da geçirdi. Eleka, Arslan ve Oktay adında üç çocuğuyla beraber geriye muazzam bir edebi miras ve yetişmiş yeni nesil edebiyatçılar bırakarak dünyaya veda etti.

Beraheni, Farsça şiir sahasındaki üstün eserlerinin yanı sıra William Shakespeare, Antoine de Saint-Exupery ve Ivo Andriç gibi ünlü yazarların eserlerinden yaptığı başarılı tercümelerle bu alanda da güçlü bir kalem erbabı olduğunu kanıtlamıştır. Buna ilaveten başyapıtı olan Yurdumun Sırları (Razha-yi Serzemin Men) romanı gibi kaleme aldığı eserlerle çağdaş İran edebiyatında usta bir roman yazarı olarak kendine özgü bir konum elde etmiştir. Dahası yabancı dildeki edebi ürünlere ve gelişmelere olan hâkimiyeti sayesinde modern gelişmelerin İran edebiyatına yansıtılmasında önemli katkılarda bulunmuştur. Bunun bir sonucu olarak ülkede modern edebi eleştirinin temellerini atmış ve alanın genişlemesinde kayda değer çaba sarf etmiştir. Onun Altın ve Bakır (Tala ve Mis) adlı kitabı bu alanda öne çıkan eserlerindendir.

Ana Dil Tartışması

Beraheni edebi faaliyetleri dışında son zamanlarda bazı çıkışlarıyla tekrar gündeme gelmiştir. İran’da başta Türkçe olmak üzere ana dil etrafında yoğunlaşan sorunlar üzerine yaptığı açıklamaları bu çıkışların ana konusu olmuştur. Bunun en çarpıcı örneğiyse verdiği bir röportajda Azerbaycan Demokrat Fırkası Dönemi (1945-1946) ve sonrasını içeren gelişmelere değinerek çocukluk yaşlarında yaşadığı acı tecrübeyi paylaşması olmuştur. İran Azerbaycanı’nda yönetimi elinde tutan Azerbaycan Demokrat Fırkası Dönemi’nde henüz ilkokuldayken ana dilinde eğitim alan Beraheni, öğretmeninin talebi üzerine bir kompozisyon hazırlamıştır. Fakat Azerbaycan Demokrat Fırkası hükûmetinin Tahran’dan gelen askerî güçle devrilmesinin ardından Türkçenin yasaklandığından habersiz olan Beraheni, Türkçe yazdığı metni öğretmene teslim ettikten sonra değişen okul yönetimi tarafından cezalandırılmıştır. Müdür yardımcısı kâğıdı yere atmış, sonra da küçük Rıza’nın eğilip kâğıttaki mürekkebin hepsini yalamasını istemiştir. Beraheni yıllar sonra yaşadığı bu travmayı kamuoyuna böylece açıklamıştır. Fakat ne ilginçtir ki o yaşta yaşadığı bu travmaya rağmen Beraheni, Fars dili ve edebiyatına düşmanlık beslemediği gibi onun gelişmesi için de büyük katkılarda bulunmuştur.

Beraheni, Birinci Pehlevi Dönemi’nden farklı biçimlerde uygulanan söz konusu politikaları eleştirerek meslektaşları başta olmak üzere herkesin bu duruma tepki göstermesini istemiş ve bu talebini daha sonraki süreçte de tekrar tekrar vurgulamıştır. Ne var ki onun bu yöndeki açıklamaları hâkim edebi anlayış mensuplarında bir karşılık bulamamakla beraber yaptığı eleştiriler nedeniyle İran milliyetçisi çevrelerce sert saldırılara maruz kalmıştır. Beraheni’nin ölümüyle çağdaş İran edebiyatı, büyük ustalarından birini daha kaybetmiş olsa da edebi mirası hayata devam edecektir. Bununla beraber son dönemlerde gündeme getirdiği konu üzerindeki tartışmaların da önümüzdeki süreçte devam edeceği söylenebilir.