Viyana Görüşmelerinde Birleşik Krallık’ın Ekonomik Pozisyonu

Viyana Görüşmelerinde Birleşik Krallık’ın Ekonomik Pozisyonu
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran’a yönelik düzenlenen yaptırımların, ABD Başkanı Joe Biden tarafından yeniden kaldırılması ve Viyana’da tüm tarafların lehine olabilecek bir yol haritası oluşturmaya yönelik ilerleme kaydedildiği ülke temsilcileri tarafından sıkça bildiriliyor. Ancak taraf olan ülkelerin tıpkı 2016’da olduğu gibi İran ile bilhassa özel sektör aracığıyla ekonomik ilişki kurma isteği oldukça zayıf görünüyor. Bu sebeple ülkeler, olası bir anlaşmayla haklarının ve ekonomik faaliyetlerinin güvence altına alınacağı konusunda oldukça endişeli ve istikrarlı bir yol haritası, tüm ülkelerin isteği olarak öne çıkıyor. Yeni anlaşmayla beraber sürdürülebilir ve sağlıklı bir ekonomik ilişki isteyen ülkelerin başındaysa Birleşik Krallık geliyor.

Birleşik Krallık, başta finansal olmak üzere yaptırımların kaldırılması gerektiğini savunurken İran’ın nükleer faaliyetlerinin izlenmesi ve kısıt altına alınmasını destekliyor. İran’la ekonomik ilişki kurma bağlamında finansal yaptırımların öncelikli olarak kaldırılması, İran’ın diğer ülkelerle kuracağı sağlıklı ve istikrarlı ekonomik ilişkiler bakımından oldukça önemlidir. Birleşik Krallık’ta ambargo ve yaptırım dönemlerinde İran ile işlem yapan bankalar bulunsa da bu bankalar, ABD Hazine Bakanlığının radarına yakalanmış ve yüksek meblağda tazminat ödemiştir. Buna ilave olarak Birleşik Krallık, İran’da meydana gelen yolsuzluk ve bunun sonucunda oluşan düşük güven-yüksek risk ortamından oldukça imtina etmektedir. Ayrıca İran’ın henüz Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Yönelik Mali Eylem Görev Gücü (FAFT) ile ilgili tam bir adım atamaması ve Birleşik Krallık’ın “terörist örgüt” olarak ilan ettiği örgütlere İran’ın açık olarak finansal desteğinin bulunması, Birleşik Krallık’ı daha da endişelendirmektedir.

 

Grafik: Birleşik Krallık ve İran’ın Ticaret Hacmi

Kaynak: Department for International Trade, 2021.

 

Uluslararası standart ve kısıtların yanında Birleşik Krallık için yerel riskler de söz konusudur. Ülke içerisindeki siyasi ve ekonomik istikrarsızlık ortamı Birleşik Krallık’ın yatırımcılarını İran pazarından uzaklaştırıyor. Buna ilave olarak İran ekonomisinin kilit sektörlerinde yer alan Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ve diğer müesses nizam aktörleri, Birleşik Krallık’ın “yeni bir ekonomik ilişki kurma” isteğini azaltmaktadır. İki ülkenin ticaret hacmine bakıldığında Birleşik Krallık için İran oldukça küçük bir pazar olarak karşımıza çıkmaktadır. İran, 2020 yılının resmî verilerine göre Birleşik Krallık’ın dış ticaret partnerleri arasında ticaret hacmi büyüklüğü bağlamında 127. sırada yer almaktadır. Bu veriye göre İran, Birleşik Krallık’ın toplam dış ticaret hacminin %0,1’den daha azını oluşturmaktadır. KOEP’in (Kapsamlı Ortak Eylem Planı, Nükleer Anlaşma) imzalanmasıyla 2016 yılında 350 milyon sterlin, 2017 yılında 500 milyon sterlin olan Birleşik Krallık ve İran arasındaki ticaret hacmi artış göstermiş ve tek taraflı ABD yaptırımları ve koronavirüs salgınının etkisiyle 2020 yılında 145 milyon sterline düşmüştür. Ancak KOEP yürürlükte iken bile İran, Birleşik Krallık’ın toplam dış ticaret açığının %0,1’den daha azını oluşturmuştur.

Sonuç olarak Birleşik Krallık’ın İran’la sürdürebilir ve sağlıklı bir ilişki yürütebilmesi için öncelikle alternatif finans sistemlerine başvurmadan küresel finans sisteminin legal kuralları çerçevesinde bir yol izlemesi gerekmektedir. Bunun için küresel sistemin baş aktörü olan ABD; Birleşik Krallık ve anlaşmaya muhatap olacak ülkelere güvence sunmalıdır. ABD dışındaki bankaların ve diğer işletmelerin ABD’nin ikincil yaptırımlarına ilişkin yükümlülükleri açıklığa kavuşturulmalı; ABD dışındaki kurumlara ABD Hazine Bakanlığının Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisinden (OFAC) rehberlik isteyebilecekleri bir kanal sağlanmalı ve ABD dışındaki kuruluşların OFAC ile yaptırım izinlerine başvurmaları için bir mekanizma sunulmalıdır. ABD dışındaki bankaların ve işletmelerin KOEP’i desteklemek için karmaşık ABD yaptırımları mevzuatına uyulması bekleniyorsa bu ülkelerin anlaşılır endişelerini yatıştırmak için onlara gerekli rehberlik ve kapsam sağlanmalıdır. Buna ilave olarak da İran’ın yerel ve harici risklerinin minimize edilmesi de gerekiyor. Aksi takdirde Birleşik Krallık ve diğer muhatap ülkeler, KOEP’ten sonra olduğu gibi yeni anlaşmadan sonra gelecek yaptırım ve ambargolar nedeniyle de hayal kırıklığına uğrayacaktır.