İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) İstanbul tarafından yapılan makale sunumlarının on birincisinde, Prof. Dr. Namıg Musalı tarafından kaleme alınan “Kaçarlar Döneminde Türk Kimliği ve Türkçenin Konumu Meseleleri Üzerine” adlı makalenin sunumu yapıldı. Sunum İRAM YouTube kanalından canlı olarak gerçekleşti.
Musalı, sunumuna konuya ilgisinin nasıl başladığını anlatarak başladı. İran kütüphanelerinde Feth Ali Şah’a ait bir Türkçe fermana rastlamasının bu konuya ilgi duymasına sebep olduğunu belirtti. Yazar, bu ferman ve makalede bahsedilen diğer kaynakların, İranlı ve diğer araştırmacıların birçoğu tarafından benimsenen İran’da Türk kökenli hanedanların kültür bakımından tamamen İranlı olduğu ve Türk kimliğini benimsemediği fikrini sorgulamasına yol açtığını ifade ederek sunumuna devam etti.
Kaçar Dönemi vakayinamelerine bakıldığı zaman tarihçilerin Kaçar Hanedanı’nın Türk-Oğuz kimliğine sıklıkla vurgu yaptığı görülür. Bu tarihçiler, Hanedan’ın Türk kökenlerinin bir övünç vesilesi olduğunu belirtir. Örnek olarak Rıza Kulu Han Hidayet’in “Ravzatü’s Safa-yı Nasırî” adlı eserinde Kaçar şahları “Padişah-ı Türk”, “Hakan-ı Türk” gibi unvanlarla anılır. Muhammed Sadık Mervezi “Tarih-i Cihanârâ” adlı eserinde Kaçar soyunu Türklerin eski şecerelerine bağlar. Feth Ali Şah’ı “Şahname”de Turan hükümdarı olarak geçen Efrâsiyâb’a benzetir. Aynı müellif Türklerden övgüyle bahsederek devletin askerî sınıfının onlardan meydana geldiğini belirtir. Kaçar Dönemi’nin bir diğer önemli kaynağı olan İ’timadü’s-Saltana’nın “Tarih-i Muntazam-ı Nasırî” adlı eserinde de Hanedan’ın Türk kimliğine vurgu yapılır. Müellif, Kaçar Hanedanı’nın “Türk’ün temiz soyundan” geldiğini belirtir. Ayrıca kitabının bir bölümünü Oğuz Han ve oğullarının tarihine ayırır. Bu bölümde Oğuz Han’ı çeşitli ifadelerle över. Hasan Fesayî “Farsname-i Nasırî’’ adlı eserinde Feth Ali Şah’ın varisi olan Muhammed Şah’ın Fars vilayeti ve Şiraz ahalisi arasında “Azerbaycanlı Türk Şahı” olarak bilindiğini aktarmaktadır. Kaçar Dönemi vakayinamelerinin dışında bu dönemde İran’a gelen seyyahlar da İran’da Türklük ve Türkçenin konumu üzerine çeşitli gözlemlerde bulunmuştur. Bu seyyahlar, İran toplumunda Türklerin siyasi ve askerî hakimiyetine dikkat çekmiş ve Türkçenin kullanım alanlarını eserlerinde belirtmiştir. Örneğin Victor Berard Kaçar Hanedanı’nı “komşusu Osmanlı’nın gerçek kuzeni” olarak tanımlamıştır. Ayrıca Farslar ve Türkler arasındaki gerilime de dikkat çekmiştir. Kaçar Dönemi’nde İran’da elçilik yapmış yabancıların raporları da ihtiva ettikleri birinci elden veriler bakımından önemlidir. 1832-1838 yılları arasında Rusya’nın İran Büyükelçisi İvan Osipoviç Simoniç Muhammed Şah’ın Farsları sevmediğini ve etrafını Türklerden oluşturduğunu belirtmektedir.
Yerli ve yabancı kaynaklar değerlendirildiğinde görülmektedir ki Kaçar Dönemi’nde Türkçe konuşma dili olarak yaygındır. Bilhassa Kaçarların ilk dönemlerinde saray ve orduda tamamen Türkçe konuşulduğu anlaşılmaktadır. İran Ordusunu eğitmek için gelen yabancı uzmanlar Ordu mensuplarıyla iletişim kurabilmek için Türkçe öğrenmek durumunda kalmıştır. Türkçenin konuşma dili olarak yaygınlığına bir diğer örnek 1811’de Osmanlı’dan İran’a giden elçinin merkeze yazdığı yazıda görülür. Osmanlı elçisi İran ahalisinin rahatlıkla Türkçe konuştuğunu ve heyetteki Farsça tercümanlara ihtiyaç olmadığını belirtip onları geri yollayacağını ifade etmektedir. Kaçar şahları içinde bilhassa Feth Ali Şah’ın Türkçeyi sevdiği ve kullandığı görülmektedir. Mirza Muhammed Mehdi Nevvab’ın şahit olduğu bir hadise de bu ifadeyi doğrulamaktadır. Nevvab’ın aktardığına göre Feth Ali Şah, Türkçe bilmeyen devlet adamı Eşref Han Demavendi’ye kızarak ona kırk gün süre içinde Türkçe öğrenmeyi emreder. Sürenin sonunda Şah’ın sorularına Türkçe cevaplar veren Demavendi, Şah’ın saygısını kazanır. Türkçe’nin konuşma dili olmasının yanında yazı dili olarak da bu dönemde kullanıldığı bilinmektedir. Feth Ali Şah Dönemi’nde Fransa ile imzalan Finckenstein Anlaşması’nın maddeleri Türkçe olarak kaleme alınmıştır. Türkçenin diplomasi alanında kullanılmış olması, dönemin şartları bakımından oldukça kayda değerdir. Bunlara ek olarak Kaçar Dönemi devlet ve bürokrasi dilinde yüz otuzdan fazla Türkçe terim olduğu ve On İki Hayvanlı Türk Takvimi’nin Hicri Takvim’in yanında resmî takvim olarak kullanıldığı belirtilmelidir.
Musalı, sunumunun sonunda hem İran kaynaklarının hem de Osmanlı, Fransız, İngiliz, Rus ve Alman kaynaklarının Kaçar Hanedanı’nın Türk kimliğine sahip çıktığını ve Türkçeyi kullandığını gösterdiğini belirterek Kaçar şahlarının, Türk kökenleriyle övündüklerini ifade etti. Feth Ali Şah Dönemi’nden sonra Türkçenin etkisinin azaldığını kabul etmekle birlikte Kaçar Hanedanı’nın sonuna kadar bu dilin sarayda ve saray dışında önemli bir dil olarak saygı gördüğünü ve kabul edildiğini söyledi. Son olarak İran’da Türkoloji çalışmalarının yetersizliğine dikkat çekerek sunumunu sonlandırdı.