İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Toplum Kültür Koordinatörlüğü tarafından çevrim içi olarak gerçekleştirilen tez sunumlarının yedincisinde, Dr. Medine Keremi’nin Şiraz Üniversitesinde 2017 yılında hazırlamış olduğu “Modern Mısır ve İran Hikâyelerinde Gelenek ve Modernite Çatışması” başlıklı doktora tezi konuşuldu.
Keremi, doktora tezinde Rus karşılaştırmalı edebiyat uzmanı ve dilbilimci Viktor Zhirmunsky’nin teorisinden hareketle üç İranlı ve üç Mısırlı yazarın romanlarını inceleyerek bu toplumların tecrübe ettiği gelenek ve modernite çatışmasını ortaya koymuştur. Zhirmunsky’nin Marksist bakış açıyla şekillendirdiği teorisine göre toplum; siyasi, ekonomik ve sosyal altyapılara sahiptir ve bu altyapılar, edebiyat ve sanat gibi üstyapıları meydana getirir. Bu görüşe göre üstyapı ürünlerinin değişmesi, toplumsal yapının temelini oluşturduğu düşünülen ekonomik ve sosyal yapıların zaman içindeki değişimine bağlıdır.
Keremi, sunumunda bilindiği üzere İran ve Mısır’ın, XIX. yüzyılda Avrupalı güçlerin teknolojik ve askerî üstünlüğü ile karşılaşmalarının; onları, devlet ve toplumlarının ekonomik ve sosyal yapılarını değiştirmeye ittiğini belirtti. Keremi ayrıca Mısır’da Mehmet Ali Paşa ve İran’da veliaht Abbas Mirza dönemlerinin, bu toplumlarda Batı’ya bakışın en azından bazı bürokrat ve entelektüeller arasında değişmeye başladığı dönemler olduğuna dikkat çekerek o günlerden bu yana, Mısır ve İran toplumlarının gelenek ve modernite ikiliği altında yaşadığını ifade etti. Yazar, bu ikiliğin, gündelik hayattan felsefi düşünce ve siyasi mülahazalara kadar farklı alanlarda kendini gösterdiğini; Batı kültürünün etkisiyle gelişen roman edebî türünün, toplumsal değişimlerin izlenebileceği en iyi sahalardan birisi olarak karşımıza çıktığını aktardı. Keremi, çalışmasında analiz edilen romanlarda; ataerkil toplum yapısı, kadının toplumdaki yeri, hurafe-bilim tartışmaları, toprak reformu ve modern teknolojinin geleneksel topluma girişi gibi konuların öne çıktığını vurguladı. Keremi, çalışmasında Mısır ve İran’dan ele aldığı hikâyelere yönelik olarak sunumunda şu ifadelere yer verdi:
İranlı yazarlardan seçilen ilk roman Sadık Hidayet’in meşhur Buf-i Kûr (Kör Baykuş) romanıdır. Modern İran Edebiyatı’nın en önemli eserlerinden biri sayılan bu romanda entelektüelin kimlik bunalımı, toplumla uyumsuzluk, değerlerin aşınması ve nihilizme yönelim gibi konular dikkat çeker. Romanın kahramanı, dertlerinden kurtulmak için afyona ve şaraba sığınır. Ayrıca zaman zaman resim çizerek rahatlar. İkinci eser, yine modern İran edebiyatının öncülerinden Muhammed Ali Cemalzade’nin Rah-i Ab-nâme (Su Yolu Kılavuzu) adlı hikâyesidir. Mahallede kanalizasyon borularından kaynaklanan kötü koku herkesi rahatsız eder. Buna rağmen kimse bu durumu düzeltmek için bir şey yapmaz. Sonunda mahalleli, romanın Avrupa’dan tahsilini bitirip dönen kahramanından yardım ister. Ancak sıkıntı bir türlü giderilemez. Her bir mahallelinin İran toplumundan tipleri temsil ettiği roman boyunca, kahraman, Avrupa’da öğrendikleri ile içinde yetiştiği geleneksel değerler arasında bocalayıp durur. Üçüncü hikâye, Celal Âl-i Ahmed’in Nefrin-e Zemin (Yeryüzü Laneti) romanıdır. Romanın ana kahramanı köye giden bir öğretmendir. Roman, köylülerin teknoloji karşısındaki tavırları, toprak reformunun yol açtığı problemler, kadının durumu ve köylüler arasında cari olan “hurafe”ler gibi konular etrafında dönmektedir.
Mısırlı yazarlara ait olup bu tezde incelenen ilk roman, yazarı Muhammed Hüseyin Heykel olan Zeynep’tir. Bu roman, Arap dünyasında yazılan ve roman tekniği bakımından başarılı kabul edilen ilk romandır. Romanın iki kahramanından biri olan Zeynep, âşık olduğu kişiyle değil, ailesinin uygun gördüğü biriyle evlendirilir. Roman, köylü bir kızın yaşadığı aşkı anlatması bakımından dikkat çekicidir. Yahyâ Hakkî’nın Kindılu Ummi Hâşim (Ummü Haşim’in Kandili) adlı romanı seçilen ikinci romandır. Romanın kahramanı İsmail, Avrupa’da göz hekimliği tahsili alır. Geleneksel bir çevrede yetişen İsmail, Avrupa’da bir buhran evresi geçirdikten sonra geleneksel değerlerden uzaklaşır. Memleketine döndüğünde yetiştiği topluma öfkelenmekten kendini alamaz. Annesinin dahi tedavi için göz doktoru olan kendisinden değil de halkın kutsal kabul ettiği kandilin yağından medet umması İsmail’i çileden çıkarır ve gidip kandili kırar. Yine de romanın ilerleyen safhalarında kahramanın, halkın inançlarıyla Avrupa’da öğrendikleri arasında bir denge kurduğu gözlenir. Necip Mahfuz’un Kasrü’ş-Şevk (Şevk Sarayı) adlı romanı, bu tez bağlamında değerlendirilen Mısırlı yazarlara ait üçüncü ve son eserdir. Romanda; ataerkil toplum yapısı, kadın-erkek ilişkileri ve Batıcılık gibi konular işlenir. Romanın kahramanı Kemal, eşraftan bir kıza âşık olur ve o andan itibaren kız ve ailesi Kemal için Avrupa’nın ve Paris’in sembolü hâline gelir. Ancak bir süre sonra, idealleştirdiği ailenin sandığı gibi olmadığını anlayacaktır.
Dr. Muhammed Abdulmecid’in moderatörlüğünde gerçekleşen tez sunumunda Dr. Keremi, İran ve Mısır gibi iki Müslüman ülke aydınlarının gelenek ve moderniteyi nasıl ele aldıklarını edebî eserler çerçevesinde inceledi.