İRAM İstanbul tarafından yapılan kitabiyat programının dokuzuncusunda, Leyla Yıldız tarafından kaleme alınan Safevî Döneminde Tebrîz: Kentsel Mekânda Dönüşüm Süreçleri adlı kitabın sunumu yapıldı. Sunum, İRAM YouTube kanalından canlı olarak izleyiciyle buluştu. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Gazi Özgüdenli’nin müzakereci olarak katıldığı program, çevrim içi olarak gerçekleştirildi.
Yıldız, sunumunun başında kitapta ele aldığı temel meselelere ve kitabın argümanlarına değindi. Tebriz’in ticaret yolları üzerinde bulunan ve birçok devlete başkentlik yapmış bir şehir olmasına rağmen söz konusu tarihî mirasın kent dokusunda yeterince gözlenemediğini belirtti. Tebriz’in İran mimarlık ve şehircilik tarihi literatüründe ihmal edilmiş bir alan olduğunu fark edip bu alanda çalışmaya başladığını ifade etti. Yöntem olarak Safevi Dönemi’ni geçmiş devirler ile ilişki içinde değerlendirerek bütüncül tarihî bakışı kullanan Yıldız, sunumunda şu sözlere yer verdi:
Yıkım sözcüğü Safevi Dönemi Tebriz’ini karakterize eden en iyi kavramlardan biridir. Tebriz’de kent mekânı bu dönemde siyasi, askerî, dinî ve sosyoekonomik sebeplere bağlı olarak büyük bir değişim geçirmiştir. Siyasi-askerî sebeplerin arkasında Osmanlı-Safevi rekabeti yatar. Hem Osmanlılar hem de Safeviler Tebriz başta olmak üzere Azerbaycan bölgesini diğeri için yaşanmaz hâle getirmeye çalışmıştır. Safeviler bölgeden çekilirken stratejik binalara zarar vererek mücadeleyi kendi lehlerine çevirmeye çalışmıştır. Örnek olarak tarihî kaynaklar, Şenb-i Gazan’ın yalnızca türbe kısmının korunup geri kalanının Osmanlıların eline geçmemesi için yıkıldığını kaydeder. Safevilerin Şii yönelimleri ve buna bağlı diniî siyasetleri de Tebriz’deki değişimde etkili olmuştur. Safevi İran’ında ortodoks Şiiliğin güçlenmesiyle birlikte Tebriz’de daha önce Sünni camisi olan Mescid-i Cami’-i Ali Şah, Hasan Padişah Camii ve Gök Mescid gibi yapılar, kirli olarak kabul edilmiş ve ahır olarak kullanılmıştır. Bunun dışında merkezî otoritenin sufilere olumsuz bakışının neticesi olarak kentlerde hankah, türbe ve mezar gibi sufilerle ilişkili mekânlar yok edilmiştir. İlaveten, Şii ziyaret kültürünün bir bileşeni olan İmamzade kültü Tebriz’deki bazı türbelerin İmamzade’ye dönüşmesine sebep olmuştur. Tebriz’in şehir dokusunun dönüşümünde doğal afetlerin de rol oynadığı ileri sürülebilir. Şiddetli depremler, birçok tarihî eseri yok ederek kent dokusundaki değişime neden olmuştur.
Meydan ve şehir hayatında ifa ettiği roller, kitabın ele aldığı başlıca meselelerden olup Tebriz’in şehri hakkında önemli ipuçları verir. Meydan, ayrıca tarihsel önemine binaen Tebriz’de olmasını beklediğimiz eserlere ev sahipliği yapmış bir mekân olarak karşımıza çıkar. Önemli dinî, siyasi ve ticari muameleler meydan ve etrafında gerçekleşmiştir. Bu bakımdan meydanı şehrin kalbi olarak nitelemek doğru olacaktır. Meydan-ı Sahibabad ve etrafı şehrin kentsel mekanındaki dönüşüm süreçlerini çok iyi yansıtmaktadır. Öncelikle söylenmelidir ki bu meydan, Isfahan’daki ünlü Nakş-ı Cihan Meydanı gibi meydan hissi vermez. Oysa birincil kaynaklar meydanın ölçülerinin Nakş-ı Cihan’ın ötesinde olduğunu söyler. İlgili kaynaklar ayrıca meydan dâhilinde bugün mevcut olmayan saray, kabul salonu gibi yapıların varlığını haber vermektedir.
Yıldız, sunumunun sonunda Tebriz’in, Safevi şehircilik mirasından bağımsız olarak değerlendirilemeyeceğini ve dönemin mimarlık kültürünü besleyen kaynaklardan biri olduğunu ifade etti. Yıldız’ın sunumunun ardından programa müzakereci olarak katılan Osman Gazi Özgüdenli, Yıldız’ın birincil ve ikincil kaynakları titizlikle değerlendirdiğini söyledi. Daha sonra Tebriz’in İslam şehir tarihi içindeki yerine değindi. Program, izleyicilerden gelen soruların cevaplanmasıyla sona erdi.