İRAM’ın Türkiye’de İran alanında yapılan ilmi çalışmaları teşvik etmek için düzenlediği Yılın Tezi Ödülleri’nin 2019 yılı kazananları belli olmuştur.
DOKTORA ALANINDA ÖDÜL KAZANAN TEZLER
1. İbrahim Duman, Marmara Üniversitesi
Tez Adı: Büyük Selçuklu Ordusunda Kullanılan Savaş Araç ve Gereçleri (1038-1157)
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Gazi Osman Özgüdenli
Özet
Selçuklular, XI-XII. Yüzyıllarda Yakındoğu coğrafyasında hızlı bir şekilde sınırlarını genişlettiler. Gazneliler, Abbâsîler ve Bizans onlara karşı koyamadılar. Bu durumun en önemli sebebi Selçuklu ordusunun homojen bir yapıda olması ve onların hızlı atlı okçuluğu kusursuz bir Şekilde uygulamalarıydı. Selçuklular, Orta Asya kültür sahasına ait ok-yay, kılıç, mızrak, zırh gibi savaş âletleriyle XI-XII. Yüzyılda Yakındoğu coğrafyasını derinden etkilediler. Bununla birlikte muhasara âletlerinin kullanılması ve kuşatma savaşı teknikleri konusunda Arap, Fars ve Bizanslılardan birçok şey öğrendiler.
Büyük Selçuklu Devleti’nin sınırları içerisinde sadece Türklerin temsil ettiği Orta Asya silâh kültürü bulunmuyordu. Arap ve Fars silâh ekolleri de etkinliklerini devam ettiriyordu. Yine Büyük Selçuklu topraklarının batı kanadında Bizans tesiri, doğu kanadında kısmen Hint ve Çin tesiri de vardı. Büyük Selçuklu ordusu geniş sınırların bir yansıması olarak birçok silâh kültür havzasının buluştuğu bir yerdi. Bununla birlikte Türkler orduda çoğunluğu oluşturmaktaydı.
Büyük Selçuklu ordusunda ok-yay, kılıç, mızrak, gürz, zırh, kalkan, miğfer, mancınık gibi birçok savaş âleti kullanılıyordu. Bu savaş âletlerinin birçok çeşidi vardı.
Ortaçağda çelik üretimi ve ticareti, silâh imâlinde önemliydi. Bu dönemde Hindistan, Seylân, Horâsân, Fergâna gibi birçok bölgede çelik üretimi vardı. Çelik üretim havzaları arasında yoğun bir ticaret bulunmaktaydı. Bu ticaret, daha çok Fars Körfezi, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu arasında yapılmaktaydı. Hindistan ve Seylân’da üretilen çelik külçeleri, Yakındoğu’daki silâh üretim merkezlerine ulaştırılırdı. İran coğrafyası için Fars Körfezi’ndeki Sîrâf, kîş Adası, Hormuz ve Tîz limanları, bu ticaretin ilerleyişinde büyük bir rol oynuyorlardı.
2. Artum Dinç, Ankara Üniversitesi
Tez Adı: İran'da Türklere Yönelik Uygulanan Asimilasyon Politikaları ve Karşı Tepkiler 1979-2018
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Aytül Kasapoğlu
Özet
Çalışma, farklı etno-kültürel birimler arası iktidar ilişkilerinde ortaya çıkan başatlık-bağımlılık ve tahakküme karşı direniş düzeneklerinin işleyişi noktasından hareketle İran’da yönetsel yetke tarafından uygulanan Farslaştırma politikalarına karşı şimdilerde Türk eyleyiciler tarafından hangi tepkilerin nasıl ve niçin verilmekte olduğuna açıklık getirmeyi amaçlar.
Araştırmanın yöntembilimsel yaklaşımı, kültürel sosyoloji yaklaşımıdır. Veriler nitel araştırma türünün derinlemesine görüşme, odak grup çalışması, yazın taraması ve katılımlı gözlem teknikleri kullanılarak toplanıldı. Araştırma bulguları temellendirilmiş kuram inceleme tekniğinin kabiliyetleri kullanılarak ortaya konuldu. Elde edilen veriler önce daha genel bağlam ve ilgilerine göre tematik kalıplar çerçevesinde sınıflandırıldı. Ardından, holografik çözümleme tekniği temelinde yeniden değerlendirilip daha yakınsak bağlam ve ilgilerine göre ayrıntılandırıldı.
Araştırma bulguları, üzerlerinde uygulanan asimilasyoncu ve kültürkırımcı politik baskılara karşı direnen Türk eyleyiciler tarafından verilen tepkilerin, makro ilişkiler düzleminde yapısal iyileştirmelere yol açamadığına karşın, mikro ve resmi olmayan ilişkiler düzleminde etno-kültürel kimliklerini sürdürebilmeleri için kimi işlevsel sonuçlar doğurduğunu gösterir.
Çalışmayla, dini öğretilerde bulunan ilgili buyruklar, insan hakları evrensel bildirgesinde belirtilen ilgili ilke ve ölçütler, milliyetçi söylemlerde yer alan güdüleyici etmenler Farslaştırma karşıtı Türk eyleyicilerin söylemsel dayanaklarına kaynaklık ettiği ortaya çıkarıldı. Araştırma bulguları ayrıca meşru, meşru ve yasak olmayan ve yasadışı sayılan her üç alanın da Farslaştırma karşıtı Türk eyleyiciler tarafından amaca uygun stratejik üstler haline getirilerek kullanıldığını ortaya koyar. Resmi olmayan kamusal, sosyal ve özel ilişki alanlarının Farslaştırma karşıtı mikro ölçekli taktiksel uygulamaların açık bir biçimde serpildiği uzamlar olduğu araştırma bulgularınca saptanır.
İran’da Şubat 1979’da gerçekleşen rejim değişikliğinden bugüne, Türk eyleyiciler tarafından sürdürülen Farslaştırma karşıtı direniş süreciyle birlikte madunluk ve mağdurluk bilincinin arttığı; sürece katılan kesim ve kişilerin sayıca arttığı; direnişçi eylemlerin farklı alanlara sıçrayarak genişletildiği; medyatik araçların kullanımının yaygınlaşmasıyla daha da görünür hale geldiği ve özellikle de seçim dönemlerinde ayrımcı politikalarla ilgili konuların resmi ilişkiler düzleminde tartışılmaya açıldığı gibi gelişmeler yetkilileri sorunu ele almaya zorlayacağı algısını yaratmakta olduğu söylenebilir.
Diğer yandan tepkiler sürecinde uzmanlık gerektiren faaliyetlerde gösterilen performans düşüklüğü; çağcıl toplumların koşulu olan işbölümü ve profesyonellik eksikliği; eyleyici birimler arasında işbirliği ve dayanışma düzeneklerini çalıştıracak dinamiklerin henüz etkinleştirilmediği; kendini ayakta tutup varlığını sürdürebilecek bir direniş süreci ekosisteminin oluşmayışı vb. gibi eksik ve bozuk işlevlerin varlığı, tepkilerin başarılı olup olmayacağı konusuyla ilgili soru işaretlerini akla getirmiyor değil.
3. Nurgül Bağcı, Tahran Üniversitesi
Tez Adı: Şeyh Seyyîd Abdülkâdir-i Belhî Divânı'nın Mukaddime ve İndeks İle Edisyon Kritiği
Tez Danışmanı: Dr. AliReza Hajiannezad
Özet
Şimdiki Afganistan, Pers edebiyatı tarihinde parlayan Pers şiirinin ve edebiyatının önemli kaynağıdır. Şeyh Seyyîd Süleyman Belhî ve oğlu Şeyh Seyyîd Abdülkadîr-i Belhî, 13. yüzyılda Kunduz'da yaşayan bilge adam ve şairlerdendir ve daha sonra o zamanlar kötü şartlar nedeniyle Hac'a gitme niyetiyle Belh’den Bağdat'a göç etmişlerdir. Fakat Bağdat'ta Hac'a gitmekten vazgeçip önce Konya'ya sonra da İstanbul'a taşındılar. Abdülkadîr-i Belhî ilköğrenimini babasıyla geçirdi ve aynı zamanda Türkiye'de Seyyîd Bekir Reşâd tarafından da öğrenim gördü ve Nakşibendîlik ve Hamzavîliğin manevi düzeninde ve mezheplerinde başarılı oldu. Manevi rehberliğin yanı sıra, bir kısmı yayınlanmış olan Farsça, Türkçe ve Çağatayca dillerinde şiirler yazmış; bu şiirlerin bazıları ise el yazısı olarak kalmıştır. Eserleri Yenâbi’u’l-Hikem, Künûzü’l-‘Ârifîn, Gülşen-i Esrâr, Esrâr-ı-Tevhîd, Şems-i Rahşân, Dîvân, Sünûhât-ı İlâhiyye ve İlhâmât-ı Rabbâniye'den oluşmaktadır.
19. yüzyıl şairlerinden Şeyh Seyyid Abdülkâdir-i Belhî’nin “Divân” adlı eserinin tenkitli metnini yaptığımız bu çalışma, bir giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın giriş bölümünde araştırmanın hedefi, metodu hakkında bilgi verilmiştir. Birinci bölümde, “Şeyh Seyyid Abdülkâdir-i Belhî Divân’ı” şekil ve muhteva bakımından incelenmiş ve yazma eserin nüshaları hakkında bilgi verilmiştir. Divân’da yer alan özel isimler, terimler, atasözleri, Farsça ve Arapça terkipler tespit ettikten sonra kısa bilgilerle tanıtılmaya ve açıklanmaya çalışılmıştır. Ayrıca, Divân’daki Kur’ân ayetlerine ve hadislere yapılmış telmihler belirlenmiştir. Divân’da yer alan Osmanlı Türkçesi, Çağatayca ve Farsça dil, imla özelliklerine ve cümle yapılarına da yer verilmiştir. İkinci bölümde, Osmanlı Devleti’nin 19. ve 20. yüzyıldaki siyasi, sosyal, kültürel ve tasavvufî durumu; 19. yüzyılda medrese, tasavvuf, tarikatlar ve tekkeler hakkında da kısaca bilgi verilmiştir. Belhî ailesinin Seyyid Süleyman Belhî, Abdülkâdir-i Belhî, Ahmet Muhtar Belhî ve Muhammed Burhaneddin-i Belhî gibi önemli şahsiyetlerinin hayatları, edebî kişilikleri, Abdülkâdir-i Belhî’nin şeyhlik vazifesinde bulunduğu Şeyh Murad Buharî Dergâhı, melâmîlik tarikatı ve Abdülkâdir-i Belhî’nin hayatını büyük ölçüde etkileyen rüya hakkında da bilgi verilmiştir. Çalışmanın son bölümü olan üçüncü bölümde, Divân’ın tenkitli metni ve Divân’da yer alan Kur’ân ayetleri ve hadisleri gibi alıntı ifadelere ait tam metinler “İndeks” başlığı altında kaynaklarıyla birlikte verilmiştir.
Mansiyon Ödülü: Muhammet Yücel, İstanbul Üniversitesi
Tez Adı: Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Pers Varlığı (M.S 224-651)
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Oğuz Tekin
Özet
Bu çalışmada Sasani Devleti’nin ayakta kaldığı dört asrı aşkın süre içerisinde, günümüzde Anadolu olarak tarif edilen coğrafyanın sınırlarında kalan Yukarı Fırat ve Dicle havzalarında, yazılı metinlerle beraber numismatik ve arkeolojik veriler de esas alınarak Sasanilerin siyasi, askeri, kültürel, dini, sosyo-politik ve ekonomik varlıkları mercek atına alınmaktadır. Devletin, kuruluş felsefesiyle devlet bürokrasisinin reel politik eğilimleri arasında nasıl bir tercih yaptığı ve Sasani devlet aklının başvurduğu yıkıcı militarist yöntemlerle bir tebaanın ne kadar makbul ve nasıl muti bir kitle olması gerektiği de sorgulanan hususlar arasındadır. Bu, politik bir kurgu olarak siyasi olduğu kadar dini bir hüviyet de taşımaktaydı. Dini retorikle süslenmiş ideolojik-politik propagandanın yeni madun bir kitle üretmenin temel aracı olarak hangi saiklerle kullanıldığı irdelenmektedir. Sasanilerin, Roma’nın siyasi, askeri ve ekonomik imkânlarını sınama/imha etme amaçlı ya da doğrudan sınırlardaki ahaliye karşı, devletin kuruluşundan yıkılışına kadar geçen sürede hangi ideolojik/politik reflekslerle var olmaya çalıştığı sorgulanmış ve nihayetinde bunun hangi paradigmalar üzerine kurgulandığı sorularına bu bağlamda cevap aranmıştır.
YÜKSEK LİSANS ALANINDA ÖDÜL KAZANAN TEZLER
1. M. Nureddin Özel, İstanbul Şehir Üniversitesi
Tez Adı: Elçiler, Casuslar, Esirler, Tacirler ve Seyyahlar: Osmanlı’nın Doğu’daki İletişim Ağları, 1736-1747
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Engin Deniz Akarlı
Özet
Bu tez Nadir Şah’ın İran’daki hakimiyeti esnasında Doğu’daki Osmanlı haber alma kaynaklarını ve iletişim ağlarını açıklamaktadır. Tez, elçiler, casuslar, esirler, tacirler, ulaklar ve seyyahlar gibi bilgi taşıyan, ileten aktörler düzeyinde tekil vakaları incelerken bunlar arasındaki somut ve muhtemel bağlantılar ile ilişkileri de göstermektedir.
Çalışma, Nadir Şah’ın İran’ı yönettiği 1736’dan 1747’e kadar süren dönemle sınırlıdır. Bu dönemde olayların yoğunluğu ve karmaşıklığı bize iletişim ve haberleşme kaynaklarını ve sorunlarını dikkatle inceleme imkanı vermektedir. Tezde çoğunlukla Osmanlı kaynakları esas alınmakla birlikte başka dilde kaynaklardan da yararlanmaktadır. Coğrafi olarak Anadolu, Irak, Hicaz, İran ve Hindistan’ı kapsamakla birlikte Osmanlı merkezi ve yerel görevlilerle iletişime geçmiş kişilere yoğunlaşmaktadır.
Araştırma, tasviri ve analitik iki tür yaklaşıma dayanmaktadır. Tasviri boyut, istihbaratın İstanbul’a nasıl ve ne zaman vardığını göstermeyi hedeflemektedir. Bunu yaparken, Münif Mustafa Efendi’nin İran Sefaretnamesi ile İbrahim Müteferrika’nın Zeyl-i Tarih-i Seyyah‘ı gibi yeni veya ihmal edilmiş bilgi kaynaklarını ve bilgi taşıyıcılarını tanıtmaktadır. Ayrıca, mevcut literatürdeki kronolojik ve coğrafi hatalar ile birincil kaynaklarda birbiriyle çelişen anlatımlara dikkat çekmektedir. Analitik düzeyde ise çalışma, politika belirleme sürecinin çetrefilliğini, karmaşıklığını göstermektedir. Bazı Osmanlı aktörleri arasındaki dostane ve hasmane ilişkilere işaret ederek Ahmed Paşa ve Hacı Beşir Ağa liderliğindeki iki siyasi hizbin Osmanlı Devleti’nin İran politikasını nasıl etkilediğini ileri sürmektedir.
2. Murat Cingöz, İstanbul Üniversitesi
Tez Adı: Ortadoğu’da İran-Suudi Arabistan Mücadelesi ve Yemen Sorunu: Sosyal İnşacı Bir Analiz
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Ahmet Öztürk
Özet
İran ile Suudi Arabistan Ortadoğu'nun pek çok noktasında jeopolitik ve ideolojik bir mücadele içerisinde yer almaktadır. Özellikle Arap Baharı’ndan sonra İran yayılmacılığının daha belirgin hale gelmesi, Suudi Arabistan'ın İran'a yönelik tehdit algılarını tırmandırırken iki ülke arasındaki güç mücadelesini de şiddetlendirmiştir. Birbirlerini dengelemeye çalışan iki ülke son olarak Ortadoğu’nun stratejik bölgelerinden biri olan Yemen'de karşı karşıya gelmiştir. Arap Baharı sonrası Yemen’de oluşan güç boşluğundan istifade eden Husiler 2014 yılında Yemen’in başkenti Sanaa’yı ele geçirmiştir. Şii kimlikleriyle bilinen Husilerin Yemen’deki ilerleyişi Suudi Arabistan ve müttefikleri tarafından İran Şii yayılmacılığının bir parçası olarak göz önüne alınmıştır. Kendi topraklarındaki Şii nüfusu da hesaba katan Suudi Arabistan, yanı başında Şii bir devletin kurulma ihtimalini güvenliğine yönelik “varoluşsal bir tehdit” olarak yorumlamış ve Yemen’deki Husilere karşı askeri bir operasyon başlatmıştır. Diğer taraftan Husilerin kazanımlarını Suudilerin çıkarlarını baltalayabilecek bir fırsat olarak değerlendiren İran, Şii dünyasının liderliği iddiası üzerinden Husilere arka çıkarak Yemen’e müdahil olmuştur. Neticede, köken itibariyle yerel dinamiklerden kaynaklandığı görülen Yemen Sorunu İran ile Suudi Arabistan’ın güç mücadelesine bağımlı hale gelmiştir. Bu çalışmada da sosyal inşacı yaklaşım üzerinden hareketle İran ile Suudi Arabistan’ın Yemen’deki güç mücadelesinin kimlik, ideoloji, söylem, ben-öteki kurgulamaları gibi sosyal yapılar üzerinden temellendiği ileri sürülmüştür.
3. Samet Balta, İstanbul Üniversitesi
Tez Adı: XVI. Yüzyılda Osmanlı – Safevî Tarihi Açısından İstanbul – Tebriz Hattı ve Anlamı
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Zeynep Tarım
Özet
Bu çalışmada Osmanlı Devleti’nin XVI. yüzyılın ilk yarısındaki doğu seferleri için kaydedilmiş olan menzilnâmeler ve rûznâmeler incelenmiştir. XVI. yüzyılın birinci yarısında Osmanlılar tarafından Safevîler üzerine yapılan birbirini takip eden üç sefer için tutulmuş olan günlükler doğrultusunda askeri bir hat olarak İstanbul-Tebriz ve Tebriz-İstanbul hattının tespiti amaçlanmıştır. Giriş kısmında araştırmada kullanılan kaynaklar ile takip edilen yöntem anlatılmıştır. Birinci bölümde Osmanlı Devleti’ndeki menzil teşkilatının işleyişi ve bu menzillerin faaliyet gösterdiği Anadolu yol güzergâhı yazılmıştır. İkinci bölümünde ise tezin esas kısmını oluşturan sefer günlükleri incelenip değerlendirilmiş ve bu günlüklerin tarihi önemi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Üçüncü bölümünde sefer günlüklerinin ilk kısmı olan İstanbul’dan Tebriz’e gidiş hattı, dördüncü bölümde Tebriz’den İstanbul’a dönüş hattına yer verilmiştir. Ayrıca sefer günlüklerindeki gidiş ve geliş güzergâhlarının daha iyi anlaşılabilmesi için tablo ve haritalar ile desteklenmiştir.
Mansiyon Ödülü: Fahimeh Shirazi, Gazi Üniversitesi
Tez Adı: Ana Dili Farsça Olanlara Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Ortak Dil Unsurlarından Yararlanma: Atasözleri, Deyimler ve Kalıp Sözler
Tez Danışmanı: Doç. Dr. Fahri Temizyürek
Özet
Bu araştırma, yabancı dil olarak Türkçe öğretimi alanına aittir. Burada, ana dili Farsça olanlara yabancı dil olarak Türkçe öğretimine yönelik araştırma yapmaya çalışılmıştır. Araştırmanın amacı, Türkçe ile Farsça arasında ortak olan atasözleri, deyimler ve kalıp sözleri tespit etmek ve ana dili Farsça olanlara yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde onlardan yararlanmaya yönelik etkinlikler ve sınıf içi uygulamalar sunmaktır. Bu doğrultuda, toplam sekiz bölümden oluşan bu çalışmanın ilk bölümünde problem durumu, araştırmanın amacı ve önemi, varsayımlar, sınırlılıklar ve tanımlar belirlenmiştir. Araştırmanın ikinci bölümünde ilgili araştırmalara, üçüncü bölümünde kavramsal çerçeveye yer verilerek dil-kültür ilişkisi, yabancı dil öğretiminde kültür aktarımının önemi, Türkçenin kültürel unsurları, İran’da Türkçe öğretiminin tarihi ve Türkçe-Farsça dil ilişkileri üzerinde durulmuştur. Dördüncü bölümde ise araştırmanın modeli ve yöntemi hakkında bilgi verilmiştir. Araştırmanın beşinci bölümünde de Türkçe ile Farsça arasında ortak olan atasözleri, deyimler ve kalıp sözlere yer verilmiştir. Ana metnin son bölümü olan altıncı bölümde ana dili Farsça olanlara yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde ortak dil unsurlarından faydalanmaya yönelik etkinlikler ve sınıf içi uygulamalar sunulmuştur. Çalışmanın yedinci bölümünde bulgular ve yorum takdim edilmiştir. Son olarak da çalışmanın sekizinci bölümünde araştırmanın sonuç ve önerilerine değinilmiştir. Daha sonra kaynaklar belirlenmiştir. Nitel yöntemine göre desenlenen bu araştırma tarama modelinde yapılmıştır. Ayrıca, araştırmanın bir alanyazın araştırması olduğundan veri toplama yöntemi olarak döküman analizi yöntemi kullanılmıştır.