İran ve Taliban Başlıklı Panel Gerçekleştirildi

İran ve Taliban Başlıklı Panel Gerçekleştirildi

İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) tarafından 16 Eylül Perşembe günü “İran ve Taliban” başlıklı çevrim içi panel düzenlendi. Moderatörlüğünü İRAM İç Politika Koordinatörü Mehmet Koç’un yaptığı bu panele; İRAM Dış Politika Koordinatörü Dr. Bilgehan Alagöz, Kıdemli Analist Pir Muhammed Mollazehi ve Analist Asif Mübelliğ konuşmacı olarak katılım sağladı.

Taliban ile İran arasındaki dinamik ilişkilerin seyri, İran’daki farklı aktörlerin Taliban ile kurulan ilişkilere yaklaşımları, İran-Taliban yakınlaşmasını Tahran’ın Afganistan’da doğal müttefik olarak gördüğü Şii Hazaralar ve Fars Tacikler tarafından nasıl karşılandığı, İran’ın dış politikada Taliban yaklaşımı ve ABD-Çin rekabetinde Afganistan’ın nasıl rol oynayacağı; panelde ele alınan konu başlıklarıydı.

Açılış konuşmasını gerçekleştiren Koç, uzun süredir İran ile Taliban arasındaki ilişkilerin sürdüğüne ve 2017’den sonra hız kazandığına, müesses nizamın Taliban’ı “ulusal bir güç” olarak görmesine karşın geçici hükûmette Şii bakan olmadığına ve Taliban’ın, gücü etnik ve mezhepsel temelde paylaşmadığına dikkat çekerek sözü İran’dan katılan Mollazehi’ye bıraktı.

İran Afganistan’daki Gelişmelerin Ülkenin Doğusunu Etkilemesinden Tedirgin

Mollazehi, İran’daki farklı yaklaşımları değerlendirerek radikal muhafazakârların, reformcuların ve konuya bağımsız yaklaşan uzmanların görüşlerini açıkladı. Bu noktada hâkim sistemin, Afganistan ile paylaşılan uzun sınırları gözeterek Afganistan’a kim hâkim olursa iş birliği geliştirilmeli yaklaşımını izlediğini belirterek şu ifadelere yer verdi: “İran, Afganistan’ın doğusunda olan gelişmelerden korkuyor. İran’da Sünni kesimlerin yaşadığı bölgelerin Taliban’a karşı bakış açısı olumludur. Bu nedenle Taliban’la iş birliğine gidilmeli. Sünni kesimlerin etkilenmesi, güvenlik sorunlarını tetikleyebilir.” Sistem karşıtı Sünni silahlı grupların, Afganistan ve Pakistan’da İran aleyhinde faaliyetlerde bulunduğunu hatırlatan Mollazehi; İran’ın, Taliban’ı tanımadığı takdirde bu grupların Afganistan’da güçlenebileceği endişesi doğrultusunda ve ulusal çıkarlar ekseninde politika izlediğini belirtti. Reformcuların Taliban’a bakış açısını; “Taliban’ın, ideolojik bir grup olarak yıllar önceki Taliban’dan farklı olmadığı ve uluslararası arenada kabul görmek amacıyla birtakım taktiklere başvurduğu” şeklinde özetlerken siyasi cenahlardan bağımsız şekillenen bakış açısının İran’ın, Afganistan’daki diğer gruplar arasında (Şii Hazaralar ve Farsça konuşan Tacikler) kültürel ve ideolojik anlamda yakın ilişkiler kurması bağlamında geliştiğini aktardı.

Afganistan’daki Tarihî Sorun Gücün Bir Kavimde Tekelleşmesi

Diğer bir katılımcı olan Mübelliğ, değerlendirmesinde İran-Taliban arasındaki iş birliğinin barındırdığı riskleri ele aldı. Bu riskleri, İran’ın doğal düşmanları olan ve Taliban’la iş birliğinde bulunan el-Kaide, Ceyşü’l-Adl adlı grupların Suudi Arabistan’a daha yakın durmaları; reformcuların ve elitlerin Taliban’a “terör grubu” olarak baktıkları ve kadın ile azınlık hakları konusundaki tutumlarına eleştirel yaklaşmaları; Hazaralar ve Taciklerin İran’ın doğal müttefiki sayıldıkları fakat umutlarının “boşa çıktığı” şeklinde sıraladı. “İran’ın doğal ve geleneksel müttefiklerini kaybetmek üzere olduğunun” da altını çizdi. Bu değerlendirmelere ek olarak tarihî süreç boyunca bir kavimde tekelleşen güç yapısına eleştiri getiren Mübelliğ; Taliban yönetiminin, gücü toplumun yapısına göre dağıtamayacağı yönündeki görüşlerini ifade etti.

İran Afganistan Politikasında Çin ve Rusya ile Ters Düşmeme Gayretinde

Afganistan ve Taliban ilişkisine İran’ın dış politika perspektifinden yaklaşan Alagöz, öncelikle Reisi Dönemi’ni “ilkeci müzakereci” dönemi olarak tanımlayarak Batı diplomasisinin işletildiğinin fakat Hamenei’nin çizgisinde bir politika izlendiğinin altını çizdi. Afganistan ekseninde ise İran’ın, Rusya ve Çin ile kurulacak ilişkilere öncelik vereceğini, bu bağlamda “İran’ın, Afganistan ile kuracağı herhangi bir siyasette Rusya ve Çin ile çelişkili denklem içine girmekten sakınacağını” ifade etti. Bunun yanında ABD’nin, Afganistan’dan çekilmesinin İran için ne ifade ettiği konusunu ise İran’ın askerî çekilmeyi stratejik değer olarak gördüğünü fakat Irak’taki çekilme planı için de Afganistan’dan çekilme stratejisinin bir emsal olup olmayacağı endişesinin taşındığına değindi. Öte yandan İran-Suudi Arabistan arasındaki müzakere sürecine de değinen Alagöz, nisan ayında başlayan müzakerelerin Irak moderatörlüğünde olduğunu ve bu görüşmelerin bir ayağının da Afganistan’daki gelişmeler olacağının beklendiğine vurgu yaparak Afganistan’ın, İran ve Suudi Arabistan rekabetinde önemli bir yer edindiği yorumunda bulundu. ABD’nin, İran siyaseti sürecine ilişkin ise Joe Biden yönetiminin Afganistan’dan çekilmede gösterdiği başarısızlığı, İran ile nükleer müzakerelere ağırlık verip sonuç almaya yönelerek örtmeye çalışabileceği değerlendirmesini de ekledi.

Tüm bu değerlendirmelerin ardından Koç, “Amerika’dan sonra oluşan güç boşluğunun Sünni devletler tarafından doldurulmaya çalışıldığı algısının, İran’da ulusalcı kanadı tedirgin ettiğini” ifade etti. Bu algının; Türkiye’nin, Pakistan ve Afganistan ile gerçekleştirdiği askerî tatbikatın ve Suudi Arabistan-Katar yakınlaşmasının uzantısı olarak Irak ile geliştirilmeye çalışılan iş birliği çabalarının, İran elitleri tarafından “İran’ın çevrelendiği” kaygısı olarak yorumlanması sonucu oluştuğunu aktardı.

İRAM tarafından düzenlenen ve İran’ın, Taliban ile ilişkisinin farklı boyutlarla ele alındığı panel, izleyicilerin sorularının yanıtlanmasının ardından sona erdi.