Nixon, Kissinger ve Şah: Soğuk Savaş Döneminde ABD ve İran
Nixon, Kissinger ve Şah: Soğuk Savaş Döneminde ABD ve İran
Roham Alvandi, Nixon, Kissinger and the Shah: The United States and Iran in the Cold War, Oxford University Press, 2014, 241 sayfa.
ISBN: 978-0199875691
Dr. Roham Alvandi’nin Nixon, Kissinger ve Şah: Soğuk Savaş Döneminde ABD ve İran adlı eseri 2014 yılında Financial Times tarafından en iyi tarih kitaplarından biri seçilmiştir. İran modern tarihi ve ABD dış politika tarihi üzerine kapsamlı yazılar kaleme alan Alvandi’nin güncel çalışmaları, Avrupa ve ABD’deki insan hakları aktivizmi ve 1979 İran Devrimi’nin kökenleri üzerine odaklanmaktadır. Alvandi’nin çalışmaları British Journal of Middle Eastern Studies, Cold War History, Diplomatic History ve Iran Studies dergilerinde yayımlanmıştır. Yüksek lisans ve doktora eğitimini Oxford Üniversitesinde tamamlayan Alvandi’nin doktora tezi, İran Araştırmaları Vakfı Tez Ödülü ve Oxford Üniversitesi Pavry Memorial Ödülü’ne layık görülmüştür. Alvandi Londra Ekonomi ve Siyaset Bilimi Okuluna katılmadan önce Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın stratejik planlama ekibinde yer almıştır. Hâlihazırda Londra Ekonomi ve Siyaset Bilimi Okulunda Uluslararası Tarih Bölümünde öğretim görevlisi olan Alvandi, modern İran tarihi ve ABD tarihi üzerine dersler vermektedir.
Nixon, Kissinger ve Şah kitabı, Richard Nixon’ın başkanlığı sırasında ve Soğuk Savaş’ın önemli bir döneminde, ABD-İran ilişkilerinin yükselişi ve düşüşüne odaklanmaktadır. ABD, Birleşik Krallık ve İsrail arşivlerinden belgelerin yanı sıra olaylara bizzat tanıklık etmiş olan kişilerin hatıratları ve bu kişilerle yapılan röportajlara dayanarak hazırlanan bu eser, Soğuk Savaş sırasında ABD-İran ilişkilerine yeni bir bakış açısı getirme iddiasındadır. Yazarın deyimiyle bu eser, “Muhammed Rıza Şah’ın Soğuk Savaş Dönemi’nde ABD’nin bir kuklası olduğu şeklindeki yaygın inanca meydan okumaktadır”. Alvandi’ye göre 1970’lerde Şah yönetimindeki İran, ABD’nin Körfez politikasının ana direklerinden biri hâline gelmiştir ve Şah, Nixon liderliğindeki Beyaz Saray üzerindeki etkisini Orta Doğu’dan Güneydoğu Asya’ya kadar bölgesel çatışmalarda ABD dış politikasını etkilemek için kullanmıştır.
Alvandi birçok araştırmacının aksine Muhammed Rıza Şah Dönemi ABD-İran ilişkilerinin farklı dönemlere ayrılarak incelenmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu kapsamda Alvandi Muhammed Rıza Şah Dönemi ABD-İran ilişkilerine dört döneme ayırmaktadır. Şah’ın büyük ölçüde ABD’ye bağımlı olduğu birinci dönem 1953-1963 arasını kapsamaktadır. Bu dönemde Şah, tamamen Beyaz Saray’a tabi olup ABD siyasetini takip etmiştir. Yazarın geçiş dönemi olarak aldandırdığı Lyndon B. Johnson’ın göreve gelmesiyle başlayan ikinci dönemde ABD-İran ilişkileri iyiye doğru bir ivme kazanmıştır. Nixon’ın başkan olmasıyla başlayan üçüncü dönem; petrol fiyatlarının yükselmesi, Vietnam Savaşı ve iki blok arasında gerilimin arttığı döneme denk gelmesi nedeniyle ABD-İran ilişkilerinde oldukça belirleyici olmuştur. Şah bu dönemde ABD’nin Körfez politikasında önemli bir rol üstlenme çabasında olmuştur. Alvandi, Şah’ın politika değişikliğinde, Muhammed Musaddık’ı deviren darbeden bu yana ABD emperyalizminin basit bir piyonu olmadığını kanıtlayarak milliyetçilerin onayını kazanma ihtiyacının da etkili olduğunu savunmaktadır. Yazarın “1953 Darbesi sonrası döneme dönüş” olarak adlandırdığı dördüncü ve son dönem ise 1976-1979 arasını kapsamaktadır. Bu dönem ikili ilişkilerin düşüşe geçtiği bir dönem olmuştur.
Yazara göre Nixon iktidara gelmeden önce İran’ın ABD için bir öncelik olmadığını düşünen Şah, bu durumdan oldukça rahatsızdı. Örneğin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye ve Yunanistan’ın güvenliği ABD açısından İran’a göre daha öncelikli bir konu olmuştur. Şah bu durumdan rahatsız olsa da saltanatının ilk 20 yılı bir denge politikası izlemekle geçmiştir. Yani İran, bir süper gücün (ABD) ülkeye hâkim olmasını önlemek için diğer güçlerle iş birliği yapmıştır. Ancak 1970’lerde petrol fiyatlarının yükselmesi, Şah’a beklediği fırsatı sunmuştur. Petrol fiyatlarının yükselmesiyle birlikte ABD’nin Asya dış politikası değişirken İran da denge politikasından saparak Basra Körfezi’nde önemli bir kutup hâline gelmiştir. Bu dönemde ABD-İran ittifakını olumlu etkileyen bir diğer gelişme de Birleşik Krallık’ın bölgeden çekilmesi olmuştur. Nixon göreve başlamadan önce ABD’nin Basra Körfezi’ne yönelik politikası, Birleşik Krallık’ın herhangi bölgesel bir gücün bölgeye tamamen hâkim olmasını engelleme esasına dayanan “dengeli bir rekabet” politikasından etkilenmişti. Ancak 1967’de Birleşik Krallık’ın güçlerini Orta Doğu’dan çekme kararı alması, ABD’yi yeni bir ortak arayışına yöneltmiştir. Öte yandan Birleşik Krallık’ın bölgeden çekilmesini fırsat bilen Şah, ABD’ye İran’ı bölgesel güvenliğin garantörü olarak kabul etmesini teklif etmiştir. Bu teklif, Nixon başkan olana kadar Beyaz Saray tarafından göz ardı edilmiştir.
Nixon, Şah ile ilk kez Aralık 1953’te, Dwight D. Eisenhower’ın yardımcısıyken görüşmüştür. Alvandi’ye göre bu buluşmada Nixon ile Şah arasında, etkisi yıllarca sürecek olan bir dostluk ilişkisi kurulmuştur. Yazar bu dönemde ABD-İran ilişkisindeki yaşanan değişimi bu dostluk veya Nixon ile Şah’ın kişisel bağları üzerinden açıklamaktadır. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger da bu süreçte etkili olmuştur. Alvandi, Kissinger’ın Şah’a olan yakınlık politikasını bir “jeopolitik gerçeklik” olarak meşrulaştırma girişimine rağmen kişisel ilişkilerin etkisinin göz ardı edilmemesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Alvandi’nin bu eserinin en tartışmalı kısmı, Şah’ın İran’ı ABD karşısında “müşteri konumundaki bir ülkeden eşit ortak konumunda bir ülke statüsüne yükselttiği” tezidir. Yazara göre Şah, 1970’lerde değişen konjonktürle birlikte ABD Başkanı Nixon ve Dışişleri Bakanı Kissinger ile yakın ilişkilerini kullanarak İran’ı, ABD karşısında “eşit ortak” statüsüne yükseltmiştir. Bu iddianın tartışmalı olması bu dönemde ABD-İran ilişkileriyle ilgili Şah’ı tamamen ABD’nin bir kuklası olarak tasvir eden yaygın görüşe karşı çıkmasından kaynaklanmaktadır. Alvandi, Şah’ın, ABD’nin bir kuklası olduğu yönündeki görüşü açıkça reddetmektedir. Yazar Şah’ın, Nixon üzerindeki etkisine dikkat çekmek için Şah’ın 1970’lerde ABD’yi Irak Kürtlerini Baas rejimine karşı silahlandırmaya ikna etmedeki kilit rolünü özellikle vurgulamaktadır. Baas rejimine karşı Iraklı Kürtlerin gizlice silahlandırılmasında Mossad ile iş birliği yapan Şah, ABD’yi de bu örtülü operasyona dâhil ederek Irak üzerindeki baskıyı artırıp Irak ile İran arasında sınır olan Şattülarap Nehri’ni elde etmeyi hedeflemiştir. Alvandi eserinde, Şah’ın bu örtülü harekâtı başlattığını ancak 1975 yılında Cezayir Antlaşması’nın imzalanmasıyla iki ülkenin resmî sınırlarının belirlenmesi üzerine aniden bu operasyondan desteğini çektiğini öne sürmektedir. Yazara göre Şah’ın saltanatının son yıllarında Nixon ve Kissinger ile kurduğu ittifak, İran’ı yüceltmenin yanında Sovyetler Birliği’nin bölgedeki nüfuzunu kırmaya da yardımcı olmuştur. Alvandi, ABD ile İran arasındaki bu ittifakın yalnızca Washington ile Moskova ilişkilerini etkilemekle kalmadığımı, üçüncü dünya ülkelerinin de bu ülkelerle ilişkilerini etkilediğini savunmaktadır. Soğuk Savaş yalnızca Avrupa’yı dünyanın geri kalanından ayıran Demir Perde boyunca değil aynı zamanda Afrika ile Asya ve Latin Amerika ile Avrupa sömürge imparatorlukları arasındaki sınırlar boyunca da süren küresel bir mücadeleydi. Muhammed Rıza Şah gibi üçüncü dünya liderleri yalnızca bu küresel ideolojik mücadelenin gözlemcileri değil aynı zamanda kendi hedeflerini gerçekleştirmek için çoğu zaman süper güçlerle iş birliği yapan aktörlerdi.
Kitabın son bölümü, Watergate Skandalı bağlamında ABD-İran ilişkilerinin aşınmasını, Carter Doktrini, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme ve Şah’ın yeni enerji ve nükleer silah üretme araçları edinme hırsının ikili ilişkiler üzerindeki olumsuz etkilerine odaklanmaktadır. Yazara göre Nixon’ın “iki sütunlu” politikası, İran ve Suudi Arabistan’ı Körfez’de istikrarın garantörü olarak tanımlamaktaydı. Ancak 1974’te Nixon’ın istifası ve yerine Gerald Ford’un başkan seçilmesiyle ABD’nin İran politikası değişmiştir. Buna karşın İran’ın bu sırada petrol gelirlerinin inanılmaz bir artış göstererek 18 milyar dolara ulaşması ve bundan cesaret alan Şah’ın, nükleer program gibi ses getiren projelere başlaması, Ford yönetimindeki Beyaz Saray’da rahatsızlığa sebep olmuştur. Alvandi bu dönemi, ilişkilerin gerilemesinin başlangıcı olarak görmektedir. Yazar ABD’nin, İran’ın nükleer programıyla ilgili rahatsızlığının asıl bu dönemde başladığını öne sürmektedir. Şah bu dönemde “Beyaz Devrim” ve artan askerî harcamaların olumsuz etkisinin yanı sıra Beyaz Saray’da İran’ı daha az dost olarak gören insanlarla uğraşmanın zorluklarıyla karşı karşıya kalmıştır.
Nixon, Kissinger ve Şah kitabı çeşitli ülkelerin arşivlerinden elden edilen zengin bir kaynağa dayanmanın yanı sıra Soğuk Savaş Dönemi ABD-İran ilişkileriyle ilgili yeni bir bakış açısı sunması nedeniyle önemli bir eserdir. Bu eser, Soğuk Savaş Dönemi ABD-İran ilişkilerini, sadece o dönem verilen kararlara ve takip edilen politikalara bağlı kalmayıp söz konusu kararları alan kişiler ve bu kişiler arasındaki bağları da dâhil ederek analiz etmesi bakımında diğer araştırmalardan ayrılmaktadır. İran’da Gulam Rıza Ali Babayi’nin çevirisiyle 2016 yılında Parse yayınevi tarafından yayımlanan bu eser, İranlı muhatapları arasında oldukça ilgi uyandırmış ve kısa sürede dördüncü basımını yapmıştır.