Geleneksel Din Adamı Gulpayegani Vefat Etti

Geleneksel Din Adamı Gulpayegani Vefat Etti
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

En yaşlı taklit mercisi olarak kabul edilen Şii fakih Gulpayegani, 1 Şubat 2022’de 103 yaşında hayatını kaybetti.

Lütfullah Safi Gulpayegani Kimdir?

Ayetullah el-Uzma Lütfullah Safi Gulpayegani, 1919 yılında Gulpayegan şehrinde din âlimi bir ailede doğmuştur. İlk dinî öğrenimini Gulpayegan’da görmüş ve 23 yaşındayken Kum İlim Havzasına girerek eğitimine devam etmiştir. Kum’da bulunduğu sırada Seyyid Muhammed Taki Hansari, Seyyid Muhammed Huccet Kuhkemereyi, Seyyid Sadreddin Sadr ve Seyyid Hüseyin Burucerdi’nin derslerine katılmıştır. Kum’daki eğitimi sırasında bir yıllığına Necef’e giderek ilim havzasında Muhammed Kazım Şirazi, Seyyid Cemaleddin Gulpayegani ve Muhammed Ali Kazimi gibi âlimlerden ders görmüştür. 15 yıla yakın derslerine katılıp zamanla danışmanlarından ve fetva konseyinin üyelerinden biri hâline geldiği Burucerdi, Gulpayegani’nin en önemli hocası olmuştur. Burucerdi kendisine sorulan fıkhi ve dinî soruların çoğunu Gulpayegani’ye yönlendirmiştir.

Gulpayegani, Burucerdi’den ciddi şekilde etkilenmiş ve siyaset ile devlet meselelerine karşı kayıtsız kalarak Devrim’den önce siyasi faaliyetlerde bulunmamıştır. Ancak İslam Devrimi’nden sonra 1979’da kurucu meclis niteliği taşıyan ilk Uzmanlar Meclisine ve 1980’de Ayetullah Humeyni tarafından Anayasayı Koruyucular Konseyine (AKK) üye olarak seçilmiştir. Gulpayegani, AKK’nin sekiz yıl boyunca sekreterliğini yürüttükten sonra bu görevi bırakarak Kum İlim Havzasında ders vermeye devam etmiştir. Gulpayegani’nin istifa nedeni ise Üçüncü Dönem Meclis Seçimlerinde (8 Nisan 1988) Tahran ve bazı seçim bölgelerindeki sonuçların tartışmalı durumu karşısında Devrim Rehberi Ayetullah Humeyni’nin “velayet yetkisi” kapsamında sonuçları onaylamasıydı. Söz konusu yetki, iki yıl sonra yapılan anayasa reformu ile “mutlak” ve kalıcı hâle gelmiştir.

Görüşleri

Gulpayegani, tam anlamıyla geleneksel bir taklit mercisi olarak kadim fıkıh üzerinden düşünceler geliştirmiştir. Örneğin kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı öğrenim görmesi gerektiğini savunarak devlet yetkililerinin gereksiz harcamalardan kaçınmalarını ve gerekli maliyetin mümkün olduğu ölçüde karşılanması gerektiğini vurgulamıştır. Aynı zamanda İranlı kadın sporcuların yurt dışındaki müsabakalara katılmalarını da utanç kaynağı olarak değerlendirerek devletin bu katılımları engellemesi gerektiğini ifade etmiştir. Ayrıca kadınların spor müsabakalarını izlemek için stadyuma girmelerinin de devlet tarafından engellenmesini desteklemiştir. Gulpayegani, Kum’un dindar kimliği ile öne çıkan bir şehir olması nedeniyle bu şehirde müzik programları ve konserlerin düzenlenmesine karşı çıkarak bu tarz programların yasaklanmasını istemiştir. Dahası Gulpayegani, müziğin haram olduğunu savunmuş; akait yönünden felsefe ile tasavvufu sert bir biçimde eleştirmiş; bu derslerin Kum İlim Havzasında okutulmasına karşı çıkarak verilen derslerin sonlandırılmasını talep etmiştir.

Evi ve ofisi Kum’da bulunan Gulpayegani, şeri soruların cevaplandığı, dinî ve ailevi konularda danışmanlık yapılan Daru’l-Zehra İslam Araştırmaları Merkezinin kurucusudur. Bunun yanı sıra Kum Ebu Salih Medresesi, onun idaresi altındaydı. Gulpayegani’nin Kum dışında İran’ın birçok şehrinde temsilci ofisi bulunmaktaydı. Kum başta olmak üzere diğer şehirlerde dinî ilim alanında öğrenim gören öğrencilere düzenli olarak burs veren fakihlerden biriydi.

Gulpayegani, yıllar önce Gayb Dönemi’nde Devletin Zarureti ve Fakihlerin Velayeti (Zaruret-i Vucûd-i Hukûmet ya Velayet-i Fukeha der Asr-i Gaybet) adlı bir risale kaleme almış ve velayet-i fakih teorisini savunmuştur. Ancak son zamanlarda velayet-i fakih teorisi ile siyaset ve devlet meseleleriyle ilgili daha az görüş beyan ederken itikadi konular ile İran toplumunun ekonomik ve toplumsal koşullarının eleştirisi üzerinde durmayı öncelik hâline getirmiştir. Aynı zamanda Gulpayegani, ülkedeki ilim havzalarının bağımsız olmasını ve devletin havza idaresine müdahale etmemesi gerektiğini savunmuştur. Dış politika konusunda ise ülkenin uluslararası alandan soyutlanmasının yanlış olduğu yönündeki açıklamaları, radikal muhafazakâr çevrelerin sert eleştirilerine neden olmuştur.