İranlı yetkililer ve ülke basını, olayı sivillerin de zarar gördüğü bir terör saldırısı ve İsrail’in İran’a ve müttefiklerine yönelik bir başka kışkırtıcı eylem olarak değerlendirmiştir.
İran İsrail’in Lübnan Saldırılarına Ne Tepki Verdi?
İsrail’in 17 ve 18 Eylül 2024’te Lübnan’da gerçekleştirdiği saldırılar, Hizbullah’ın kullandığı iletişim cihazlarını hedef aldı ve ülke genelinde büyük bir kaosa neden oldu. 17 Eylül’deki ilk dalga patlamalar, Hizbullah üyelerinin kullandığı çağrı cihazları üzerinden uzaktan tetiklenerek gerçekleşti. Bu saldırılar sonucunda 12 kişi hayatını kaybederken 2.800’den fazla kişi yaralandı. Patlamaların ardından, özellikle göz, yüz ve el yaralanmalarından kaynaklı olarak hastaneler yaralılarla doldu. Lübnanlı yetkililer, patlamalar nedeniyle halkı telsizlerden ve çağrı cihazlarından uzak durmaları konusunda uyardı. Saldırılarda İran’ın Beyrut Büyükelçisi Mücteba Emani de yaralandı.
18 Eylül’de gerçekleşen ikinci dalga patlamalar, telsiz cihazları başta olmak üzere birçok elektronik aleti hedef alarak 9 kişinin ölümü 300 kişinin ise yaralanmasıyla sonuçlandı. Bazı bölgelerde yangınlar çıktı ve binalar zarar gördü. Saldırıları İsrail’in gerçekleştirdiği ortada olsa da Tel Aviv’den konuya ilişkin resmi bir açıklama gelmedi. Patlamaların hemen akabinde açıklama yapan Hizbullah yetkilileri, misilleme yapacaklarını duyurdu. Uluslararası toplumun da tepkilerine neden olan saldırılar konusunda BM ve ABD, yaşananların bölgede daha geniş bir çatışmayı tetikleyebileceği konusunda endişelerini dile getirdi. BM, sivillere yönelik bu tür saldırıların kabul edilemez olduğunu vurgularken ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, saldırılarla ABD'nin ilgisinin olmadığını ve gerilimi azaltma çabalarının sürdürülmesi gerektiğini belirtti.
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan da bakanlar kurulu toplantısında yaptığı açıklamada olayı kınadı. Şehrvend gazetesinin haberine göre Pezeşkiyan, Lübnan'da yaşanan son olayı insanlık dışı olarak nitelendirdi ve bu olayın başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler için bir utanç kaynağı olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı, “İnsanların refahı için üretilen araçların terör ve yıkım aracı olarak kullanılmasının insanlığın düşüşünün ve vahşetin üstünlüğünün bir kanıtı olduğunu” söyledi. Pezeşkiyan, “Batılı ülkelerin ve ABD'nin görünüşte ateşkes çağrısı yaparken pratikte İsrail'in terör eylemlerine tam destek verdiklerini” ifade etti. İran Cumhurbaşkanı ayrıca Bu durumun düzeltilmesi ve İsrail rejiminin Filistinlilere ve İslam dünyasına karşı zulüm ve suçlarının sona erdirilmesi için Müslümanların ve İslam ülkelerinin birlik ve beraberliğinin önemli olduğunu belirtti.
İlgili bakanlar kurulu toplantısında İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, İsrail saldırısı hakkında bir rapor sundu. Çarşamba günü sabahı cerrahlardan ve hemşirelerden oluşan bir grup İranlı uzmanın yaralılara yardım etmek üzere Lübnan'a gönderildiği belirtildi.
İran Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami de Lübnan'daki terör saldırısında yaralananları ziyaret etti. Tasnim Haber Ajansı'nın haberine göre Selami, Tahran'daki bir hastanede İran'ın Beyrut Büyükelçisi Amani'yi ve terör saldırısında yaralanan bazı Lübnanlıları ziyaret etti. Haberde, Selami'nin ziyaret ettiği yaralılar arasında 3, 7 ve 11 yaşlarında üç çocuğun da bulunduğu belirtildi. Ayrıca Lübnan'daki saldırılarda yaralanan 95 kişinin tedavilerinin devamı için İran'a getirildiği bildirildi.
İran Devrim Muhafızları Ordusu Sözcüsü Tuğgeneral Ali Muhammed Naini de olay hakkında açılamalarda bulundu. Keyhan gazetesinin haberine göre DMO Sözcüsü, bazı medya kuruluşlarında ve sosyal medya hesaplarında dolaşan söylentilerin aksine, Lübnan'daki çağrı cihazları (pager) aracılığıyla gerçekleştirilen son terör saldırısında herhangi bir Devrim Muhafızı üyesinin ölmediğini kesin bir dille açıkladı. İlgili açıklamada Naini “Bazı medya kuruluşlarının Lübnan'daki çağrı cihazları olayında Devrim Muhafızları üyelerinin şehit olduğuna dair yaptığı haberler yalandır” diyerek bu iddiaları yalanladı.
İran basını da konuyu yakından takip etti. İkinci dalga patlamaların hemen akşamında haber ajanslarında konuyla ilgili analizler yer almaya başladı. Tasnim Haber Ajansı'nın 18 Eylül tarihli analizinde, İsrail'in Beyrut'taki son saldırılarının muhtemel amaçları değerlendirildi. Haberde konuya ilişkin iki olası senaryo ele alındı. Buna göre ilk senaryoda, İsrail'in siber saldırılarla Hizbullah'ı Gazze'ye desteğini kesmeye zorlamayı amaçladığı savunuldu ve İsrail’in öncelikli amacının bu olduğu kaydedildi. Zira bu senaryo, İsrail'in doğrudan bir savaşa girmeden ve yüksek maliyetlerle karşılaşmadan Hizbullah'ın askeri faaliyetlerini durdurmasını sağlayacaktı. Böylece İsrail, geniş çaplı bir askeri operasyonun risklerini ve maliyetlerini üstlenmeden stratejik hedeflerine ulaşmayı amaçlamaktadır. Haberde bu yaklaşımın İsrail'in hem iç kamuoyundaki baskıları hafifletme hem de bölgesel dengeleri kendi lehine değiştirme amacını taşıdığı da iddia edildi.
İkinci senaryoda ise bu saldırıların Lübnan'a geniş çaplı bir saldırının öncüsü olabileceği öne sürüldü. Bu senaryoya göre İsrail, Hizbullah'ın Gazze'ye desteğini kesemeyeceğini kabul ederek savaşın kaçınılmaz olduğuna inanmaktadır. Bu durumda İsrail, Hizbullah'ın iletişim ağını hedef alarak güney cephesi ile Beyrut arasındaki bağlantıyı kesmeyi amaçlamaktadır. Analizde, İsrail'in zor bir durumda olduğu da savunuldu ve bir yandan 11 aylık savaştan dolayı İsrail ordusunun yıprandığı diğer yandan da Netanyahu hükümetinin iç kamuoyu baskısı altında olduğu belirtildi. Ayrıca İsrail Genelkurmay Başkanı'nın geniş çaplı bir savaşa karşı olduğu, ancak siyasi baskı altında kalabileceği ifade edildi.
Konuyla ilgili Cevan Online da aynı gün içinde yayımladığı bir haber-analizde İsrailli kaynakların görüşlerini derledi. Buna göre bir güvenlik kaynağı, Beyrut'taki çağrı cihazı patlamalarının büyük bir istihbarat ve casusluk operasyonu olduğunu iddia etti. Haberde, bu olayın kablosuz teknoloji kullanılarak gerçekleştirilen bir hackleme eylemi sonucu meydana geldiği belirtildi. Cevan Online’ın İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a dayandırdığı iddiaya göre İsrailli bir yetkili, önce Beyrut'taki son saldırılarda İsrail'in sorumluluğunu kabul etmiş ancak daha sonra bu açıklamadan geri adım atmıştır. Gazete, Netanyahu'nun danışmanının sosyal medyada yaptığı paylaşımı kısa süre sonra sildiği bilgisine de yer verdi. Patlamaların Beyrut'un güney banliyölerinde, Bekaa Vadisi'nde ve Lübnan’ın güneyinde meydana geldiği belirtildi. Haberde ayrıca İsrail resmi radyosunun İsrail Savunma Bakanı Galant ve güvenlik servisi yetkililerinin sabahtan itibaren Lübnan konusunda geniş çaplı istişareler yaptığı iddiası da yer aldı.
Konuyla ilgili İtimad gazetesinin “İsrail'in Komploları ve İran ile Hizbullah'ın Önündeki Senaryo” başlıklı analizinde, bölgedeki son gelişmeler ve olası stratejiler masaya yatırıldı. Yazıda, “İsrail'in İran ve müttefiklerini bölgede tam ölçekli bir çatışmaya çekme çabaları” vurgulandı. Analizde İsrail'in Hizbullah üyelerinin çağrı cihazlarını manipüle ederek yeni bir çatışma cephesi açtığı belirtildi. Bu yaklaşımın, İsmail Heniyye’nin Tahran'daki suikastında kullanılan yönteme benzer olduğu vurgulanarak İsrail'in tek başına İran ve müttefikleriyle mücadele edemeyeceğinin farkında olduğu ve ABD ile İngiltere gibi müttefiklerinin desteğine güvendiği belirtildi. Yazıda, İran ve Hizbullah'ın karşı karşıya kaldığı iki zor seçenek ele alındı. Bunlardan ilki, İsrail'in provokasyonlarına cevap vermemek ve destekçileri arasında itibar kaybı yaşamak diğeri ise cevap verip ABD ve diğer İsrail müttefiklerinin sert tepkisiyle karşılaşmaktır. Bu zorlu durumda İran ve Hizbullah'ın stratejilerini dikkatle belirlemeleri gerektiği vurgulandı. Makalede, İran ve Hizbullah için olası stratejiler ve senaryolar da sunulmuştur. Yapılan öneriler arasında diplomatik kanalları kullanarak İsrail'i uluslararası baskı altına almak, asimetrik taktiklere başvurmak, askeri güç gösterileri yapmak, medya söylemini kontrol etmek ve soğukkanlılığı korumak gibi öneriler yer aldı. Ayrıca bölgedeki müttefiklerle koordinasyonun güçlendirilmesi ve İsrail'in davranış ve hedeflerinin dikkatle analiz edilmesi de önerilen stratejiler arasında bulunuyor.
Sonuç olarak İranlı yetkililer ve ülke basını, olayı sivillerin de zarar gördüğü bir terör saldırısı ve İsrail’in İran’a ve müttefiklerine yönelik bir başka kışkırtıcı eylem olarak değerlendirmiştir. Yapılan değerlendirmelerde, İsrail’in İran’ı geniş çaplı bir savaş çekmek istediği ve bu “tuzağa” karşı dikkatli olunması gerektiği belirtilmiştir. Hem İranlı yetkililer hem de İran basını bu “tuzak” söylemini çok uzun zamandan beri kullanıyor. Olan her büyük olayın ardından gazeteler İran’ın, İsrail'in İran'ı bir tuzağa çekerek geniş ölçekli bir bölgesel savaş başlatmak istediğini ve buna karşı uyanık olunması gerektiğini belirtmekteler.