İran Parlamentosu İki Bakanı Azletti
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, son bir ayda kabinesinden iki ismin parlamento tarafından gensoruyla azledilmesinden dolayı zor zamanlar geçiriyor. 8 Ağustos’ta Çalışma, Kooperatif ve Sosyal Refah Bakanı Ali Rabii’yi görevden alan Parlamento, 26 Ağustos’ta bu defa Ekonomi ve Maliye Bakanı Mesut Kerbasiyan’ın bakanlığını düşürdü. 24 Temmuz’da ise Merkez Bankası Başkanı Veliyullah Seyf kurda yaşanan sert dalgalanmaları iyi yönetemediği gerekçesiyle görevden alınmış ve yerine Abdul Nasır Himmeti getirilmişti. Hükûmet üzerindeki baskılar bununla da sınırlı kalmamış ve 80 milletvekilinin imzasıyla Cumhurbaşkanı ülkenin kötü ekonomik gidişatına ilişkin soruları yanıtlamak üzere parlamentoya davet edilmişti. Söz konusu milletvekilleri davet mektuplarında mal ve döviz kaçakçılığının önlenememesi başta gelmek üzere bankalar üzerindeki yaptırımların kaldırılamaması, işsizliği azaltacak etkili önemlerin alınamaması, son yıllarda ekonomin giderek küçülmesinin ve kurdaki artışa bağlı olarak riyalin aşırı değer kaybetmesinin önüne geçilememesi gibi beş temel konuyu öne çıkarmıştır. Ruhani, söz konusu talebi yasal bulmamakla beraber Meclis Başkanlığına yazdığı mektupta anayasal erkler arasında bir sürtüşmeye neden olmamak için 28 Ağustos Salı günü parlamentoya gideceğini bildirmişti.
Yasama organının yürütme üzerindeki denetim yetkisini bu şekilde kullandığı bir ortamda yargı erki de bir süredir yürüttüğü yolsuzluk soruşturmalarında şimdiye kadar 850’nin üzerinde kişi ve yetkiliyi tutuklamıştır. Tutuklananlar arasında Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Ahmed Irakçi de bulunmaktadır.
ABD başkanı D. Trump’ın 8 Mayıs’ta nükleer anlaşmadan çekildiğini ve İran’a karşı yeni yaptırımlar uygulanacağını açıklamasından bu yana İran’da nükleer dosyaya ilişkin var olan tartışmalar yeniden alevlendi. Ortaya çıkan yeni koşullar, muhafazakârların başını çektiği kesimler arasında kabinede değişikliğe gidilmesi yönünde beklentileri beraberinde getirmişti. Özellikle ekonomi yönetiminden memnun olmayanlar Cumhurbaşkanı Ruhani’ye ekonomi takımını yenileme çağrısında bulunmuştur. Bu süreçte, eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad gibi bazı isimlerin daha da ileri giderek Cumhurbaşkanının istifasını istedikleri de görülmüştü.
BM Milletler Güvenlik Konseyinin İran’ın nükleer programına bağlı olarak uyguladığı yaptırımların 2012 yılı itibariyle etkisini belirgin şekilde göstermesiyle başlayan ekonomik gerileme, 2013’te seçilen Ruhani’nin 2015 yılında ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya’dan oluşan P5+1 ülkeleriyle nükleer anlaşma olarak bilinen Kamsamlı Ortak Eylem Planı’nı imzalamasıyla kısmen kontrol altına alınmış olsa da bu alanda kalıcı çözümler üretilememiştir. Nükleer krizin İran ekonomisine maliyetinin yanında ülke içindeki çeşitli güç odakları ve ekonominin bütünüyle hükûmetin kontrolünde olmaması Cumhurbaşkanının bu konudaki adımlarının sınırlarını belirlemiştir.
Ruhani’nin ekonomi takımı, liberal politikalardan yana tavır alırken Devrim Rehberi Ali Hamenei eksenindeki müesses nizam “Direniş Ekonomisi Doktrini”nin uygulanmasını savunmaktadır. Devrim Rehberi Hamenei, Temmuz ayının başlarında devletin ileri gelenleriyle yaptığı toplantıda, ülkenin topyekûn bir ekonomik savaş ile karşı karşıya olduğunu hatırlatarak “Savaş Ekonomisi Merkezi”nin devreye sokulması talimatını vermişti. Sırasıyla ülkenin en üst düzey iki anayasal otoritesini temsil eden Hamenei ve Ruhani’nin dış politika, iç politika ve ekonomi alanlarında farklı vizyonlara sahip oldukları bilinmektedir. Trump’ın açıkladığı iki aşamalı yaptırımların birinci aşamasının Ağustos başlarında devreye girmesine rağmen Cumhurbaşkanının ekonomiyi yöneten kadrosunda değişikliklere gitmemesi müesses nizamın parlamentodaki uzantılarını harekete geçirmiştir. Cumhurbaşkanı Ruhani ve ekonomi ekibine göre ise mevcut durum konjonktürel değil yapısal sorunlardan kaynaklanmaktadır ve isimlerin değişmesi ekonomik iyileşme bağlamında kayda değer bir etki meydana getirmeyecektir.
Ruhani, Rabii’nin yerine geçici olarak vekaleten 18 Ağustos’ta Enuşirvan Muhsini Bendpey’i atamıştır. Bakan atamaları Parlamento onayı gerektirdiği için Ekonomi Bakanlığıyla ilgili de benzer bir formül uygulanması beklenmektedir. Ruhani’nin arkasındaki ılımlı-reformist koalisyon parlamentoda çoğunluğu elinde bulundursa da salt çoğunluğu sahip olmadığı için iki bakanlığa önerilecek yeni isimlerin güvenoyu alamama riski bulunmaktadır. Bu noktada, 81 milletvekili ile ılımlı-reformist ve muhafazakâr fraksiyonların ardından parlamentoda üçüncü çoğunluğa sahip olan bağımsızların takınacağı tavır önem arz etmektedir. Bu milletvekillerinin güvenoyunda olumlu oy kullanmaları durumunda bir sonraki dönem milletvekilleri adaylıklarının Anayasayı Koruyucular Konseyi tarafından reddedilebileceği yönünde tehdit içeren mesajlar aldıkları söylentilerinin doğru olması durumunda Ruhani’nin önereceği isimlerin güvenoyu alma olasılığı daha da düşük olacaktır. Zira tek başlarına muhafazakâr milletvekillerinin sayısı bakanların güvenoyu almasını engellemeye ya da onları görevden azletmeye yetmediği için söz konusu iki bakanın azledilmesinde bağımsızların oylarının kilit rol oynadığı açıktır. Meclis aritmetiğine göre 290 milletvekilinin 120’si ılımlı-reformist Umut Fraksiyonuna ve 83’ü muhafazakâr fraksiyona bağlı iken geri kalan koltuklar bağımsızların elindedir. Rabii, azli yönündeki 121 oya karşılık 137 olumsuz oyla görevden alınırken Kerbasiyan da bu oran 111’e 129 olmuştur. Bu rakamlar, Tahran Milletvekili Mahmut Sadıki’nin milletvekillerine bağımsızların tehdit mesajı aldığına yönelik iddiasının kamuoyunda daha yüksek sesle tartışılmasına neden olmuştur. Bütün baskılara rağmen Cumhurbaşkanı Ruhani’nin istifası ya da görevden alınması da şimdilik söz konusu görünmemektedir. Ne var ki Kasım başında yaptırımların ikinci aşamasının devreye girmesi önemli sorunları beraberinde getirecektir. Ruhani hükûmetinin bu süreçten nasıl etkileneceği merak konusudur. İran Cumhurbaşkanının 28 Ağustos Salı günü parlamentoda yapacağı açıklamalar gerek İran’ın gerekse de hükûmetin içinden geçtiği kritik süreç nedeniyle önemlidir. Uzun süredir siyasi çatışmadan sakınmaya çalışan Ruhani’nin bu yaklaşımının başarılı olup olmayacağı belli değildir. Kesin olan ise muhafazakârlar, ABD’nin siyasi ve ekonomik baskısını artırdığı mevcut koşullardan daha sert bir yaklaşımdan yana tavır alırken Ruhani ve çevresinin krizi tırmandırmaktan uzak durmaya çalıştığıdır.