İran’ın Kapatılamayan Dosyası: 1988 İdamları

İran’ın Kapatılamayan Dosyası: 1988 İdamları
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran’ın Kum kentindeki Din Adamları Özel Mahkemesi (Dadgah-i Vije-i Ruhaniyet) 27 Kasım’da Ayetullah Muntazari’nin oğlu Ahmed Muntazari’yi, “millî güvenliği tehdit ve devlet sırlarını ifşa etmek” suçundan 21 yıl hapis ve din adamlarına özel kıyafet giymekten men cezasına çarptırdı. Ceza, bazı durumlar göz önünde bulundurularak altı yıla indirilmiş ve din adamı kıyafeti giymekten men edilme cezası üç yıl ertelenmiştir. Ahmed Muntazari, 1988 yılında dönemin Devrim Rehberi olan Ayetullah Humeyni’nin talimatıyla “Ölüm Komitesi” olarak bilinen kurulun toplu idamlarla ilgili verdiği hükme ilişkin Ayetullah Muntazari’nin ses kaydını sosyal medya üzerinden paylaşmış ancak söz konusu kayıt İran İstihbarat Bakanlığının uyarısı üzerine yayımdan kaldırılmıştır. Ses kaydında yer alan açıklamaların hepsi Ayetullah Muntazari’nin yayımlanan hatıralarında yer almış olmasına rağmen Ahmed Muntazari’ye böyle ağır bir cezanın verilmiş olması eleştirilere neden olmuştur. Ahmed Muntazari de bu ceza ile oluşturulmak istenen baskının başka dosyaların gün yüzüne çıkmasını engellemeye dönük olduğu değerlendirmesinde bulunmuştur. Ses kaydında Ayetullah Muntazari söz konusu komite üyeleri olan İbrahim Reisi, Murtaza İşraki, Hüseyin Ali Niri ve Mustafa Pur Muhammedi’ye hitaben yaptıkları işi -toplu idam kararı vermelerini- tasvip etmediğini ve gelecekte cinayet suçlusu olarak anılacaklarını söylemektedir. Muntazari ayrıca toplu idamların, İslam Cumhuriyeti’nin tarihinde kara bir leke olarak kalacağını ve idamların bizzat Ayetullah Humeyni’nin imajını zedeleyeceğini söyleyerek Ölüm Komitesi üyelerine uyarılarda bulunmaktadır.

Söz konusu idamlar, bu eleştirilerin dile getirildiği tarihte henüz Ayetullah Humeyni’nin naipliğinden azledilmemiş olan Ayetullah Muntazari ile Humeyni arasındaki temel görüş ayrılıklarından biri olmuştur.  1988 yılında gerçekleştirilen toplu idamlarda, büyük bölümü Halkın Mücahitleri Örgütü (HMÖ) üyesi olan çok sayıda mahkûm idam edilmiştir. Tam olarak kaç infazın gerçekleştirildiğine ilişkin çelişkili rakamlar mevcuttur. HMÖ kaynakları 30 bin mahkumun idam edildiğini iddia ederken İran içinden gayriresmî kaynaklar sayının 3 ila 4 bin arasında olduğunu öne sürmektedir. İnfaz edilen mahkumlar Tahran’ın güneyinde toplu mezara defnedilmişlerdir. İdam kararlarını veren komite üyelerinden biri olan Hüccetü’l İslam İbrahim Reisi’nin yakın zaman önce Devrim Rehberi tarafından önemli bir göreve atandığı günlerde Ahmed Muntazari’ye ceza verilmesi dikkat çekicidir. Hâlihazırda Başsavcılık görevini de yürütmekte olan Reisi, bu atamayla ülkenin en büyük vakfı sayılan ve zaman zaman hükûmete borç verebilecek bir mali gücü elinde bulunduran Astan-i Kuds-i Rezevi’nin Başkanlığına getirilmiştir. Reisi’nin adı ayrıca mevcut Devrim Rehberi Ali Hamenei’nin halef adaylarından biri olarak da geçmektedir. İbrahim Reisi’nin Ahmed Muntaziri’yi yargılayıp mahkûm eden Ruhaniyet Özel Mahkemesinin de Başsavcısı olması olayın tartışmaya neden olan diğer bir boyutudur. Ceza kararını eleştiren çevreler bunun bir nevi intikam olduğu yorumlarını yapmaktadır. Söz konusu komitenin tanınan diğer bir siması da Hatemi Hükûmetinde İstihbarat Bakanlığı yapmış olan ve mevcut Ruhani Hükûmetinin Adalet Bakanı Hüccetü’l İslam Mustafa Pur Muhammedi’dir. Pur Muhammedi, ses kaydının yayımlanmasının ardından yaptığı açıklamada idam kararlarının arkasında durmuştur.   İdamlar meselesi, kuruluşundan bu yana ülkedeki insan hakları ihlallerine ilişkin İran İslam Cumhuriyetine yöneltilen başat suçlamalardan birisi olmuştur.

İran; Çin, Suudi Arabistan ve Pakistan ile birlikte dünyada en çok idam kararının verildiği ülkelerden bir tanesidir. Geçtiğimiz sene gerçekleştirilen 966 idam infazı ile 2015 yılı, ülkede son yirmi yılda en yüksek idamın gerçekleştirildiği sene olarak kayıtlara geçmiştir. İran yargı makamları ülkenin insan hakları karnesini düzeltmek ve bu kapsamdaki baskıların dozunu azaltabilmek için uyuşturucu kaçakçıları için öngörülen idam cezasını kaldırarak alternatif ceza yöntemleri uygulamaya yönelik çalışmalar yürütmektedir. Uyuşturucu kaçakçılığı ülkede en çok idam cezasına neden olan suçların başında gelmektedir. 1988 idam tartışmalarına ilişkin diğer önemli bir husus, yeni ABD başkanı Donal J. Trump’ın kabinesinde yer almasına kesin gözüyle bakılan bazı siyasetçilerin Halkın Mücahitleri Örgütü ile olan yakın ilişkileridir. Bunlar arasında en dikkat çekici simalardan olan ve İran’a karşı sert tutumlarıyla bilinen New York eski belediye başkanı Rudy Guiliani, ABD’nin BM eski büyükelçisi John R. Bolton ve Temsilciler Meclisi eski başkanlarından New Gingrich’in isimleri ABD Dışişleri Bakanlığı için geçmektedir. ABD 2012 yılında Halkın Mücahitleri Örgütünü terör örgütleri listesinden çıkarmıştır. Trump’ın Ocak 2017’de görevi devir almasıyla Halkın Mücahitleri Örgütü söz konusu idamlarla birlikte hâlihazırda idama mahkûm edilmiş siyasi tutukları da gündeme getirerek insan hakları ve terörizmi destekleme konularında İran üzerinde ağır baskılar kurulmasına ve yeni yaptırımların uygulanmasına neden olacaktır. Trump’ın da İran ile imzalanan nükleer anlaşma hakkındaki olumsuz görüşleri dikkate alındığında söz konusu baskı ve yaptırımların gerçekleşmesi kuvvetle muhtemeldir. Ahmed Muntazari’nin açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla elinde yayımlayabileceği ve sistemi zora sokacak başka dosyalar da mevcuttur. Aldığı cezaya rağmen geri adım atmayı ve söz konusu dosyaları devlete teslim etmeyi düşünmemektedir. Nükleer anlaşmayla İran’ın nükleer silah elde etmesi geçici de (en az on yıllığına) olsa engellenmiştir. ABD başta olmak üzere diğer küresel güçler insan hakları, terörizmi destekleme ve demokratikleşme gibi alanlarda bu tür dosyalar üzerinden hareket ederek kolaylıkla İran’ı suçlayabilir ve yeni yaptırımlara tabi tutabilirler. Bu durumda İran’ın 5+1 ile imzaladığı anlaşmadan elde etmeyi umduğu kazanımlar boşa çıkacak ve ülke içerisinde Ruhani ve ekibine ciddi sıkıntılar yaşatacaktır. Din Adamları Özel Mahkemesi, hakkında suç iddiası bulunan mollaların halka kapalı özel olarak yargılandığı mahkemedir. 1980 yılında Ayetullah Humeyni’nin talimatıyla kurulan ve anayasal bir dayanağı olmayan mahkeme, on iki şubesiyle doğrudan Devrim Rehberi’nin kontrolünde faaliyet göstermektedir.