Brian Hook'un İran'a İlişkin Basın Toplantısı ve Zamanlaması

Brian Hook'un İran'a İlişkin Basın Toplantısı ve Zamanlaması
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

ABD’nin İran Eylem Grubu Direktörü Brian Hook, 29 Kasım Perşembe günü gerçekleştirilen “İran Rejiminin Vekil Gruplara Silah Desteği ve Devam Eden Füze Geliştirme Projesi” başlıklı basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Hook açıklamalarında, İran’ın son bir yıl içerisinde özellikle Husilere verdiği askerî desteği artırmasına odaklandı.

Washington’da askerî bir hangarda düzenlenen bu toplantıda, bir yıl önce ABD’nin o zamanki BM Büyükelçisi Nikki Haley’nin yaptığı gibi Suudi Arabistan, Bahreyn, Afganistan ve açık denizlerde ele geçirilen İran yapımı kullanılmış silahlar, füzeler, dronlar ve diğer askerî teçhizatlar delil olarak sergilenmiştir. Hook’un retoriği de Trump, Pompeo ve Bolton’un aylardır İran’a karşı benimsedikleri retorikten çok farklı olmamıştır. Dolayısıyla bu ani toplantı, ABD’nin İran konusunda atacağı adımlarla ilgili olarak “Yeni olan ne?” sorusunu akıllara getirmiştir. Nitekim Hook da konuşmasının ardından gazetecilerin bu minvaldeki sorularına muhatap olmuştur. Ayrıca neden “Tahran’ın Husilere desteği” konusuna özel olarak odaklanıldığı da sorgulanmıştır.

Bu soruların yanıtlarını tartışmadan önce, Hook’un konuşmasındaki anahtar kelimelerden bahsetmekte yarar vardır. Hook konuşmasında “müttefikler”, “uzayan çatışma”, “risk artışı”, “yaptırımların getirileri” ve “olası uzlaşı ya da operasyon” gibi sözcüklere vurgu yapmıştır. Hook müttefikler bağlamında, Körfez ülkeleri olan Suudi Arabistan, Bahreyn ve BAE’nin “karşı karşıya kaldığı tehlikelere” göndermelerde bulunmuş ve bu doğrultuda başta Suudiler gelmek üzere Bahreyn, BAE ve Afganistan hükûmetleri tarafından ele geçirildiği iddia edilen İran menşeli silah, füze ve dronlardan bahsetmiştir. Üzerlerinde Farsça yazılar bulunan füzeleri gösteren Hook, İran’ın BM Güvenlik Konseyi kararlarını çiğnemekle kalmayıp dünya kamuoyu tarafından yakalanmaktan da çekinmediğini vurgulamıştır.

“Uzayan çatışma” sözcüğü ise özelde Yemen iç savaşı için kullanılmıştır. Hook bu noktada savaşı uzatan tarafın Suudi Arabistan değil İran’ın desteklediği Husiler olduğunu vurgulamıştır. Hook’un “risk artışı” ifadesi ise nükleer anlaşmayla yakından alakalıdır. Bu bağlamda, “İran’ın yaptırımların kaldırılmasından sonra artan bütçesiyle vekil güçlerine daha fazla destek sağladığı ve riskin giderek arttığı” vurgusu geçmişte olduğu gibi işlenmiştir. Burada en önemli vurgu ise olası Yemen barış görüşmelerinde İran’ın meşru bir görüşmeci olarak itibar görmemesi gerektiği üzerine olmuş ve Hook bu uyarıyı yaparken açık bir dille olmasa da ülkesinin Avrupalı müttefiklerini muhatap almıştır. Yaptırımların getirileriyle alakalı olarak ise Trump’ın da daha önce belirttiği şekilde İran’a yönelik ekonomik baskının somut meyvelerini vermeye başladığının üzerinde durulmuştur. Hook konuşmasında son olarak İran’ın, yeni bir anlaşma yapmak istiyorsa “terörizmi destekleyip izole olmak yerine”, “normal bir ülke gibi davranması gerektiğinin” altını çizmiş ve ayrıca ABD’nin de bu konuda bütün diplomatik kanalları zorlayacağını ifade etmesine rağmen Trump yönetiminin, İran’a karşı askerî operasyon seçeneğini artık masada tuttuğunu ilk kez bu denli açıkça dile getirmiştir.

Toplantının zamanlaması ve içeriğinde Yemen savaşına bu denli yer verilmesi en çok konuşulan gündem maddesi olmuştur. Bir başka deyişle bir gün öncesinde senatonun 63’e 37 gibi bir farkla, Trump’tan Suudilere Yemen savaşı konusunda verdiği desteği kesmesini talep eden tasarıya evet dediği ve cumhuriyetçi senatörler arasında Kaşıkçı cinayetinden dolayı Suudi Arabistan’a duyulan antipatinin arttığı dikkate alındığında, Hook’un zamanlamasının ve konuşmasının odak noktalarının tesadüfi olmadığı anlaşılmaktadır. Son olarak Trump ve Pompeo’nun son haftalarda sık sık Suudilerin İran tehdidine karşı hayati bir ortak olduğunu ve Suudilerin Yemen operasyonlarına verilen desteği çekmenin olası bir barışı geciktireceği görüşlerini gündemde tutması ve Hook’un son basın toplantısı birlikte düşünüldüğünde, Trump yönetiminin Suudi Arabistan’a gösterdiği tolerans konusunda içeride ciddi bir muhalefetle karşı karşıya kaldığı ortaya çıkmıştır.