Ailenin Korunması ve Nüfusu Gençleştirme Yasası Üzerine Tartışmalar
15 Kasım 2021 tarihinde “Ailenin Korunması ve Nüfusu Gençleştirme Yasası” Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi tarafından onaylanarak uygulanması için Sağlık, Tedavi ve Tıbbi Eğitim Bakanlığı ile Kadın ve Aile İşlerinden Sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı’na gönderildi. Bu Yasa, 16 Ekim 2021 tarihinde Meclis tarafından kabul edilmiş ve 1 Kasım 2021 tarihinde Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK) tarafından 7 yıl süreyle uygulanmak üzere onaylanmıştır. Çocuk sahibi olan kişilere bazı finansal ve iş avantajları sağlayan Yasa, 73 madde ve 81 fıkradan oluşmaktadır.
Yasa’yla getirilen bazı yasak ve önlemler, insan ve kadın hakları savunucularını endişelendirmiş durumdadır. Getirilen eleştirilerin başında; kürtajın, zorunlu hâller dışında yasaklanması ve doktorlardan oluşan bir komitenin, anne sağlığının tehlike altında olması durumunda verecekleri karara bağlanmasıdır. Diğer eleştiriler ise gebeliği önlemekte kullanılan ilaçların eczanelerde satışının sınırlanması, bu ilaçların bedava dağıtımının engellenmesi ve doğum kontrol yöntemlerinden olan erkeklerde vazektominin, kadınlarda tubektominin yasaklanmasıdır.
Bu Yasa; kadınları, her ne kadar çocuk sahibi olmaları için zorlamasa da getirdiği önlem ve yasaklarla daha fazla baskı altında bırakacaktır. İnsan Hakları İzleme Örgütü; Yasa’yı, kadın haklarının ihlali olarak nitelendirmiş ve İranlı yetkilileri, insan haklarını kısıtlayan hususları “derhâl” kaldırmaya çağırmıştır. Örgütün, Yasa’yla ilgili yaptığı açıklamada “Yasal ve güvenli kürtaja erişimin yasaklanması, kadınların ve kız çocuklarının yaşamlarını ve sağlıklarını tehlikeye atıyor.” denilmektedir. Açıklamaya göre ücretsiz doğum kontrol haplarının dağıtımının yasaklanması, istenmeyen doğumlara yol açacak ve anne ölüm oranlarını artıracaktır. BM uzmanları, kürtajın suç sayılmasının kadınların hamileliklerini sonlandırmaya çalışmasını engellemediğinin, bunun yerine “tehlikeli ve gizli şartlar altında gerçekleştirilen kürtajı artırdığının, kadınların ve kızların hayatlarını tehlikeye attığının” altını çizmektedir. İranlı yetkililere göre İran’da, yılda 300.000 ila 600.000 kürtaj yasal yöntemler dışında yapılmaktadır.
Sağlık, Tedavi ve Tıbbi Eğitim Bakanlığı Genetik Daire Başkanı Eşref Semavat, Yasa’nın anormallikleri, ölümleri ve sakatlıkları artıracağını iddia etmiş; 53 ve 56. maddelerle doğum kontrolüyle ilgili diğer maddelere atıfta bulunarak Yasa’nın genetik bağlamında tartışmalı olduğunu vurgulamıştır. Yasa’nın 53. maddesinde, bebekte olabilecek birçok anormalliğin tespit edilmesini veya bebeğin sağlık durumunun gösterilmesini amaçlayan fetal tarama kısıtlanmış ve hatta yapılması zorlaştırılmıştır. Bu tarama, engelli çocuk doğumunu azalttığından dolayı önemlidir. İran Refah Örgütüne göre fetal tarama yöntemiyle 7.000 engelli çocuğun doğumu engellenmiştir.
Yasa’nın 56. maddesinde, zorunlu durumlar hariç kürtaj yasaklanmış ve uyulmaması durumunda, İslam Ceza Kanunu’na göre para veya hapis cezasına; işlemi gerçekleştiren doktor, ebe ve hemşirenin ruhsatının iptaline neden olacağı belirtilmiştir. Ayrıca 61. maddede, fetüslerin veya annelerin fiziksel bütünlüğüne zarar verecek girişimlerin suç olduğu ve İslami Ceza Kanunu’nun 286. maddesine tabi tutulacağı vurgulanmıştır. Bu madde, “kişinin beden bütünlüğüne karşı cinayet” olarak yorumlanırsa idam cezası da verilebilecektir.
İran’da nüfus artış hızının düşmesi, hükûmeti ve Devrim Rehberi Hamenei’yi endişelendirmiş durumdadır. Hamenei, son yıllarda İran’ın genç nüfus ihtiyacını defalarca vurgulamış ve nüfusun yaşlanması konusunda uyarılarda bulunmuştur. Kendisi, 3 Şubat 2021 tarihinde yaptığı bir konuşmada “çocuk sahibi olmanın, ülkenin hayati bir ihtiyacı” olduğunun altını çizerek yetkilileri bu yönde tedbirler almaya çağırmıştır. Ayrıca doğrum oranının ülke için stratejik bir konu olduğunu defalarca vurgulamış ve nüfusun en az 150 milyon olması gerektiğini belirtmiştir.
Diğer benzer toplumsal sorunlarda olduğu gibi kadın, aile, çocuk ve cinsel sağlık gibi konularda resmî makamların konuların bilimsel nitelikleri ile ilgilenmedikleri, uzmanların raporlarını dikkate almadıkları ve mutat olduğu biçimde meseleyi politik-güvenlikçi bakış açılarıyla değerlendirdikleri görülmektedir. Her ne kadar kadınların doğum kontrolünün ve kürtajın engellenmesine dönük çabalar dışarıdan dinî gerekçelerle meşrulaştırılmaya çalışılsa da burada asıl sorunun, İran’ın genç nüfusa olan ihtiyacı olduğu açıktır. Amaçlanan 150 milyonluk nüfusun, jeostratejik beklentiler açısından gerekli olduğu düşünülmektedir. Öte yandan resmî planlar yapılırken bu nüfusun getireceği ekonomik baskı, yoksulluk, kürtajın yasaklanmasından doğacak tıbbi ve psikolojik sonuçlar, genç çiftlerin karar alma haklarının elinden alınması gibi unsurların yaratacağı ailevi problemler ise göz ardı edilmektedir. Genç nesillerin neden çocuk sahibi olmak istemediğini ve İran’da nüfus artış hızının neden düşmekte olduğunu araştırmak yerine tipik bir davranış kalıbı olarak ödül ve ceza yöntemleriyle nüfusun artırılmaya çalışılması, sosyal sorunlara yukarıdan müdahaleci çözümler arama geleneğini temsil etmektedir.