Fahrizade Suikastı ve Rusya’nın Yaklaşımı

Fahrizade Suikastı ve Rusya’nın Yaklaşımı
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

27 Kasım’da gerçekleşen Muhsin Fahrizade suikastı Rusya’nın da gündemindeydi. Fakat Rusya, bu olay karşısında Süleymani’nin öldürülmesinde sergilediği tutumdan çok daha pasif bir tutum sergiledi. Devletin en üst kademesindeki kişilerden herhangi bir açıklama gelmezken yapılan açıklamalar ikincil seviyede kaldı. Rusya Dışişleri Bakanlığı resmî olarak “Suikastın arkasında her kim varsa ve kim bu olayı kendi siyasi amaçları için kullanmaya çalışıyorsa bunu şiddetle kınıyoruz.” açıklamasında bulundu. Duma Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Leonid Slutskiy, Fahrizade suikastını terör saldırısı olarak nitelendirdi. Rusya Federal Konseyi Dış İlişkiler Komite Başkanı Konstantin Kosaçov, “İranlı fizikçinin öldürülmesi Orta Doğu’da savaşın başlamasına bahane olabilir.” yorumunda bulunurken Federal Konsey Siyasi İletişim Başkanı Aleksey Puşkov ise söz konusu ölümün bir savaş nedeni olamayacağı ve İran’ın tepki göstermeyeceği yorumunda bulundu.

Rusya’nın Fahrizade suikastıyla ilgili daha temkinli davranmasının birkaç nedeni var. Birincisi, suikast failinin kesin olmamasıdır. Süleymani olayının arkasında ABD’nin olduğu bilinirken Fahrizade olayının arkasında kimin olduğuna dair sadece tahminler yapılabilmekte, suikastın İsrail veya Trump yönetimi tarafından gerçekleştirilmiş olabileceğine dair yorumlarla yetinilmektedir. Fakat ne ABD ne de İsrail, Fahrizade’nin öldürülmesini resmen üstlenmektedir.

Rusya’nın tutumunun ikinci nedeni de Moskova’nın son dönemde İran’ın nükleer programıyla ilgili kendisini konumlandırdığı yerdir. Rusya bu süreçte ikincil aktör konumundadır. İran’ın nükleer programının geleceğiyle ilgili aktörler başta ABD, İran ve İsrail’dir. İsrail, İran’ın nükleer programını geliştirmesine en sert biçimde karşı çıkan devlettir. İran’ın nükleer programını daha ileri seviyeye taşıması, İsrail için bir savaş nedeni olarak görülmekte ve bunu önlemek için her yola başvuracağı bilinmektedir. Aslında Rusya da İran’ın nükleer güç olmasına karşı çıkmakta ve kendi güney sınırlarında bir nükleer gücün olmasını istememektedir. Rusya’nın İran’dan beklentisi nükleer faaliyetlerini sadece barışçıl amaçla kullanması ve bu sürecin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından sıkı denetim altında tutulması yönündedir. Ayrıca Rusya, kendisini İran’ın nükleer faaliyetlerinde teknik ve diplomatik yöntemlerle frenleyici rol üstlenen ülkelerden biri olarak görmekte ve görüşmelerde aktif rol üstlenen ülkelerden biri olmak istemektedir. Bu nedenle İran, nükleer programını en üst seviyeye ne kadar geç ulaştırırsa Rusya için o kadar iyi olacaktır.

Diğer yandan Rusya, Fahrizade suikastı gibi olaylardan kaçınılması gerektiğini de düşünmektedir. Rusya’ya göre bu tür girişimler, gergin ortamın daha da kızışıp çatışma riskinin artmasına ve ABD ile İran arasında 2021’den itibaren yapılması muhtemel diplomatik görüşmelerin zora girmesine ya da ertelenmesine yol açabilir.

Rusya, Biden’ın gelişiyle ABD’nin Nükleer Anlaşma’ya tekrar dâhil olması için girişimlerde bulunacağını ummaktadır. Dolayısıyla da İran’ın nükleer programının geleceğiyle ilgili belirleyici aktörün ABD olduğunu bilmektedir. Diğer yandan bunu engellemek isteyen İsrail’in güvenlik endişelerine hassasiyet gösterdiğini dile getirmekte, İsrail-İran çekişmesinde taraf tutmaktan ve İsrail’i karşısına almaktan kaçınmaktadır. İsrail’in, ileri gitmemesi şartıyla İran’ın nükleer faaliyetlerine engel olması Rusya’nın da işine gelmektedir. Ayrıca İsrail-ABD ilişkisinin Obama Dönemi’nde olduğu gibi kötüleşmesi, İsrail’in Rusya’ya yakınlaşma ihtimalini güçlendirmektedir. Böyle bir gelişme Rusya’nın çıkarına olacaktır. Sonuç olarak Rusya, Fahrizade suikastında da görüldüğü üzere 2021 yılından itibaren İran nükleer programıyla ilgili sürecin nereye doğru evrileceğini bekleyerek ona göre adım atacaktır.