Hazar Denizi'nin Hukuki Statüsü Konvansiyonu ve Çok Boyutlu Etkileri

Hazar Denizi'nin Hukuki Statüsü Konvansiyonu ve Çok Boyutlu Etkileri
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana tartışma konusu olan ve bölgedeki enerji jeopolitiğini ve kıyıdaş ülkeler arasındaki ilişkileri etkileyen Hazar’ın hukuki statüsü sorunu, yıllar süren müzakereler sonucunda 12 Ağustos 2018 Pazar günü Kazakistan’ın Aktau şehrinde İran, Rusya Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan tarafından imzalanan Hazar Denizi’nin Hukuki Statüsü Konvansiyonu ile çözüldü. 1991 yılından bugüne devam eden soruna çözüm bulma arayışları çerçevesinde özellikle 2002 yılından itibaren kıyıdaş ülkeler arasında görüşmeler hızlanmıştı. Bugünkü anlaşmayı sağlayan görüşme de 2002’den bu yana yapılan üst düzey görüşmelerin beşincisiydi. Bunun yanı sıra söz konusu beş ülke arasında sorunun çözümü için elliden fazla alt düzey görüşme de gerçekleştirilmişti. Kıyıdaş ülke liderleri anlaşmayı tarihe geçecek, çığır açıcı bir uzlaşma olarak tanımlarken anlaşma, Hazar’daki bölgesel gerginlikleri azaltmaya ve potansiyel petrol ve gaz projelerinin önünü açmaya odaklanmaktadır.

Anlaşma, Hazar’ın “göl” mü yoksa “deniz” mi olduğu bahsinin sonlandırılmasını sağlamıştır. Uluslararası hukukta deniz ve göllerin kıyıdaş ülkeler arasında paylaşımı ve uluslararası kullanımları birbirinden farklılık arz etmektedir. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre denizlere kıyısı olan ülkeler 12 deniz miline kadar egemen deniz bölgesi, 200-350 deniz miline kadar kıta sahanlığı ve bunlara ek olarak da 200 deniz miline kadar münhasır ekonomik bölge talep edebilmektedir. Bu açıdan Hazar’ın yasal statüsü kıyıdaş ülkeler açısından bir hukuki meseleden ziyade bir jeopolitik mesele olmuştur. Varılan anlaşma Hazar bir deniz olarak tanımlanmakta ancak Hazar’a özel bir statü de getirmektedir. Anlaşma denizin büyük kısmını ortak kullanıma açarken aynı zamanda deniz yatağı ve yeraltı kaynaklarının kullanımını da paylaştırmaktadır.

İran ve Rusya tarihî iddialarından vazgeçerek bu bölüşmede en az kullanım hissesini alan ülkeler olarak görünürken anlaşma metninde yer alan bazı maddeler, genel paylaşım planını ortaya koymaktadır. Bu bağlamda aşağıdaki maddeler öne çıkmaktadır:

  • Madde 5: Tarafların egemenlik alanı iç ve karasuları dışında kıta sahanlığı ve hava sahasını kapsar.
  • Madde 6: Her bir taraf karasularının uzunluğunu bu sözleşmede belirlenen temel hatlardan 15 deniz milini aşmayacak ölçüde tespit etmelidir.
  • Madde 7: Taraf ülkelerin Hazar Denizi yer altı kaynaklarından yararlanmak üzere aralarında kıta sahanlığının belirlenmesi hususunda vardıkları mutabakatta uluslararası hukukça kabul edilmiş ilke ve normlar dikkate alınır.
  • Madde 8: Taraflar karasuları sınırından itibaren 10 deniz mili genişliğinde bir balıkçılık alanı belirlemelidir. Bitişik kıyıları olan ülkeler arasındaki balıkçılık alanlarının tespiti uluslararası hukuk ilkeleri ve kuralları dikkate alınarak ilgili devletlerin mutabakatlarıyla belirlenmelidir.

Rusya ve İran bugüne kadar varılan eski anlaşmalara da atıf yaparak Hazar’ın aslında kapalı bir göl olduğunu öne sürmüş ve hiçbir kıyıdaş ülkenin münhasır ekonomik bölge iddiasında bulunamayacağını savunmuştur. Bu nedenle İran içinde anlaşmaya yönelik muhalif sesler yükselirken anlaşmanın parlamentoda onaylanma sürecinde ülke içindeki tartışmalar derinleştirecektir.

Anlaşma metninde yer alan şu ifadeler anlaşmanın bir paylaşım anlaşması olmanın çok daha ötesinde bir anlam taşıdığını göstermektedir:

  • Egemenlik, toprak bütünlüğü, bağımsızlık ve eşitliğe saygı, fiilen güç kullanma veya güç kullanma tehdidinde bulunmama, karşılıklı saygı, iş birliği ve birbirlerinin içişlerine müdahale etmemek
  • Hazar Denizi’ni barışçıl amaçlarla kullanmak, barışçıl bir bölgeye dönüştürmek, Hazar Denizi ile ilgili her türlü sorunu iyi komşuluk, dostluk ve iş birliği çerçevesinde çözmek
  • Hazar bölgesinde güvenlik ve istikrar sağlamak
  • Hazar Denizi’nde sürdürülebilir bir dengeyi güvence altına almak ve bütün tarafların çıkarlarını göz önünde bulundurarak birbirlerinin güvenliğine zarar vermeden askerî varlıklarını makul bir seviyede tutmak
  • Bütün taraflar arasındaki uluslararası antlaşmalara uygun olarak bölgesel güvenlik ve istikrarın güçlendirilmesi için ortak çabalar çerçevesinde öngörülebilirlik ve şeffaflık ruhu temelinde güven artırıcı önlemleri uygulamak
  • Hazar Denizi’nde taraflara ait olmayan silahlı kuvvet bulundurmamak
  • Birbirlerine karşı saldırganlık ve diğer askeri eylemlerde bulunacak üçüncü ülke güçlerine topraklarını kullandırtmamak

Dolayısıyla, Hazar’da 27 yıl sonra varılan bu anlaşmanın bölgeye yeni bir enerji güvenlik vizyonu ve komşuluk ilişkisi getireceğini söylemek abartılı bir yorum olmayacaktır.

Sovyetler Birliği döneminden günümüze kadar Hazar Denizi’nde en fazla söz sahibi ülkeler olan İran ve Rusya’nın paylaşımdan en az kârlı iki ülke olarak öne çıktığı değerlendirmeleri yapılmaktadır. Ancak Rusya’nın yer altı boru hatları hakkından feragat etmesi ve siyasal tıkanmayı aşmada inisiyatif alması önemli stratejik bir hamle olarak değerlendirilebilir. Ayrıca anlaşmada kıyıdaş olmayan ülkelerin Hazar’da askerî varlık bulunduramayacağı yönündeki madde, Rusya hanesine yazılacak diplomatik bir başarısı olarak okunabilir. Rusya bu sayede Hazar’daki askerî üstünlüğünü pekiştirmiş olacaktır. Sovyetler Birliği’nin çöküşü sonrası Hazar bölgesi özellikle Rusya, İran ve ABD arasındaki jeopolitik rekabetin odağı hâline gelmiştir. Rusya için yakın coğrafyada ulusal güvenliği temin etmek, İran için politik ve ekonomik izolasyonu aşmak ve ABD için ise hidrokarbon kaynakları üzerinde kontrolü sürdürmek Hazar’daki temel stratejik çıkardır. Rusya ve İran bölgede üçüncü ülkelerin varlığını ve ABD gibi bölge dışı aktörlerin enerji meselesine müdahil olmasını istememektedir.

Genel bir değerlendirmeyle, ABD’nin küresel politikalarıyla uyum içerisinde ve Avrupalı müttefiklerin çıkarlarını dikkate alarak hassas bir Hazar stratejisi yürüttüğünü not etmek gerekmektedir. ABD’nin bölgesel çıkarı bağlamında Batı’nın Rusya’ya enerji ve taşımacılık bağımlılığının azaltılması bu stratejinin önemli bir ayağını oluşturmaktadır. Exxon Mobile, Chevron, BP vb. ABD ve İngiltere şirketleri Azerbaycan ve Kazakistan üzerinden Hazar petrol rezervlerinin yaklaşık %27’sini ve doğal gazın %40’nı kontrol etmektedir. Diğer yandan Amerika’nın bu bölgedeki çıkarları bağlamında bazı önemli noktaların altı çizilmelidir. İlk olarak ABD, enerji taşımacılığında Rusya’nın devre dışı bırakılmasını amaçlamaktadır. Orta Asya, Hazar ve Kafkasya’da enerjinin taşınması için alternatif koridorlarının oluşturulması bir başka hedeftir. Ayrıca mümkün olduğunca enerji kaynaklarının ABD’nin ya da müttefiklerinin kontrolünde kalması diğer önemli bir husus olduğu gibi eski Sovyet coğrafyasında Rusya’nın etkinliğinin azaltılması da ABD’nin amaçları arasındadır. Ayrıca Türkiye üzerinden Avrupa’ya transit yük taşıma güvenliğinin garanti altına alınması da öne çıkan diğer bir noktadır. ABD’nin küresel hegemonyasına rakip bir güç olma yolunda ilerleyen Çin’in enerji açısından kuşatılması ve bu kuşatmanın etkinliğinin arttırılması için Hazar bölgesi kritik önemdedir. Son olarak İran’ın Orta Asya ve Rusya’dan izole edilmesi de Amerika’nın bölge politikalarında öne çıkmaktadır.

Kıyıdaş ülkeler arasında varılan anlaşmayla özellikle İran ve Rusya açısından ABD’nin Hazar politikasının sekteye uğratılması hedeflenmiş, iki ülke stratejik bir tercih yaparak bugüne kadar dillendirdikleri bazı hak ve iddialardan vazgeçerek Hazar bölgesinde yeni bir dönemin önünü açmıştır. Ayrıca anlaşma sonrasında Rusya-İran ilişkilerinin ivme kazanacağı öngörülebilir. Bu meyanda, anlaşmanın her iki ülkenin de mevcut ABD yönetiminin yaptırımlarına maruz kalarak küresel pazarlardan uzaklaştırılmaya çalışıldığı bir dönemde imzalanmış olması önemlidir. Ayrıca önümüzdeki dönemde yaptırımlar nedeniyle ekonomik sıkıntılar yaşayacak olan İran, komşu ülkelerle diplomatik ve ekonomik ilişkilerini geliştirme gereksinimi duymaktadır. Bu bağlamda Hazar bölgesinde diğer ülkelerle iyi ilişkiler kurmak yaptırımların ülke ekonomisinde neden olacağı sıkıntıları hafifletici bir işlev görebilir. Hazar bölgesi gerek Avrupa gerekse de Asya’nın petrol ve doğal gaz piyasalarında ve enerji jeopolitiğinde büyük öneme sahiptir. İran, Rusya ve Türkmenistan dünyanın toplam doğal gaz rezervinin yaklaşık yüzde 45’ine sahipken Hazar ülkelerinin de kayda değer petrol rezervi bulunmaktadır ve bu rezervler toplam dünya rezervinin %18’ine denk gelmektedir. Trans-Hazar Doğalgaz Boru Hattı'nın inşası için büyük önem arz eden anlaşmanın süreç içerisinde Türkmen gazını Avrupa'ya taşıyacak büyük bir ulaşım koridorunu ortaya çıkarma potansiyeli bu bağlamda stratejik önemdedir. Zira Hazar Denizi’nin hukuki statüsündeki belirsizlik nedeniyle bugüne kadar Türkmenistan ve Kazakistan petrol ve doğal gazını dünya piyasalarına ulaştıracak deniz altı boru hattı inşa edilememiştir. Hazar bölgesi enerji kaynakları üzerinde cereyan eden uluslararası rekabette Türkmen gazına gerek ABD-AB ekseni gerekse de Çin ve Hindistan ilgi göstermektedir. Ayrıca bölge Çin açısından “Bir Yol Bir Kuşak Projesi” kapsamında da önemlidir. Bütün sebeplerle Hazar Denizi’nin Hukuki Statüsü Konvansiyonu gerek taraf beş ülke açısından gerekse de bölgesel ve küresel sonuçları itibariyle son derece önemli bir gelişmedir.


Not. Bu yazıda da faydalanılan ayrıntılı bir çalışma için bkz. Kenan Aslanlı, “Hazar Denizi’nin Jeopolitik ve Jeo-ekonomik Konumu: Enerji, Taşımacılık, Hukuk ve Çevre Boyutları”, İRAM Analiz, Temmuz 2018, s.1-24.