Sistan ve Beluçistan’daki Olaylar ve DMO’nun Planı
İran’ın Sistan ve Beluçistan ilinin Seravan ilçesinde İran-Pakistan sınır hattında bulunan Şemser Sınır Kapısı’nda 23 Şubat günü yaşanan olayın ardından bölgede ortaya çıkan gerginlik hâlâ devam ediyor. Akaryakıt kaçakçılığıyla geçimini sağlayan vatandaşlarla sınır muhafızları arasında çıkan çatışmalarda iddialara göre 10’dan fazla vatandaşın ölmesi, gerginliğin fitilini ateşlemişti. Bu olaydan sonra Seravan’daki hükûmet konağı ve bölgede bulunan bir karakol, öfkeli kalabalık tarafından işgal edildi. Hâlihazırda güvenlik güçlerinin müdahalesiyle durum kontrol altına alınmaya çalışılsa da ölenlerin sayısı ve olaylarla ilgili ayrıntılı bilgiler resmî merciler tarafından henüz açıklanmış değil.
Kalkınma Potansiyeli Olan Bölgenin Geri Kalmışlığı
İran’ın güneydoğusunda yer alan Sistan ve Beluçistan ili, 187.502 m^2 yüz ölçümüyle ülkenin ikinci en büyük ilidir. Nüfusu yaklaşık 2.775.000 (ülkenin %3,3’ü) olan bu il, doğuda Afganistan’la 300 km ve Pakistan’la 900 km kara sınırına sahiptir. Güneyden Umman Denizi ile çevrelenmiştir. Coğrafi konumu itibarıyla ülkenin en stratejik illerinden biridir. Bununla birlikte İran’ın Umman Körfezi ve Mekran kıyısı üzerindeki en önemli limanı olan Çabahar Limanı burada bulunmaktadır. Bölge ayrıca kromit, bakır, manganez, kurşun, çinko, kalay, tungsten ve altın gibi madenler açısından da zengin yeraltı kaynaklarına sahiptir.
İlin sahip olduğu imkân ve zenginliklere rağmen sosyoekonomik göstergelerin de ortaya koyduğu gibi içinde bulunduğu şartlar hiç de iç açıcı değildir. Ekonomik katılım oranı %38 olan Sistan ve Beluçistan, bu açıdan diğer illere göre son sırada yer almaktadır. Ayrıca kişi başına düşen yıllık millî gelir açısından da aynı sırada bulunmaktadır. Ülkede yoksulluk sınırı altında yaşayan nüfus oranı bakımından bu il, %45’lik oranla ilk sıralardadır. İldeki işsizlik oranı %30’un üzerinde seyrederken okuryazarlık oranı ise %76’dadır. Bu oran, Sistan ve Beluçistan’ı okuryazarlık bakımdan son sıralara yerleştirmektedir.
Sistan ve Beluçistan’ın sahip olduğu potansiyele rağmen genel ortalamanın gerisinde kalmasıyla ilgili yapılan çalışmalar jeomorfolojik nedenlerden jeopolitik nedenlere kadar birçok etkenden bahsetmektedir. Bu çalışmalarda coğrafi koşulların yanı sıra kuraklık ve su kaynaklarının azalması gibi gittikçe kötüleşen iklim koşullarıyla beraber Afganistan ve Pakistan’ın iç sorunlarından dolayı sınır bölgelerinde ortaya çıkan güvenlik tehdidi, kaçakçılık ve terör örgütlerinin faaliyetleri gibi nedenler üzerinde durulurken Pehlevilerden günümüze kadar devletin bölgeye yönelik değişmeyen politikaların etkisi arka plana itilmeye çalışılmıştır. Hâlbuki bölgenin mevcut durumunda önemli ölçüde etkili olan politikalardaki motivasyonun kaynağı, ilin demografik yapısından dolayı algılanan güvenlik riskidir.
Daha büyük kısmı Pakistan ve Afganistan’da bulunan Sünni Beluç azınlığın ilin doğusundan güneyine kadar uzanan bölgede bulunması, İran’ın diğer bölgeleri için de olduğu gibi merkezî hükûmet tarafından fırsattan ziyade tehdit unsuru olarak değerlendirilmiştir. Bu algı neticesinde devlet ve bölge halkı arasında oluşan güvensizlik, bölgenin kalkınmasını engellemiş, çeşitli gerginlikler için de ortamı müsait hâle getirmiştir. Ara ara meydana gelen toplumsal itirazlarla beraber Ceyşü’l-Adl gibi silahlı grupların son zamanlarda bölgede gerçekleştirdiği saldırı eylemleri ise durumu iyice kötüleştirmiştir. Bu gruplara karşı bölgenin güvenliğini sağlamakla görevlendirilen Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), aynı zamanda ille ilgili tüm siyasi, ekonomik ve birçok politikanın oluşumu ve uygulamasında söz sahibi olmuştur.
Tek Geçim Kaynağı Olarak “Suhtberi”
Yasal ekonomik faaliyet imkânlarının kısıtlı olduğu Sistan ve Beluçistan’da geçimini sağlayamayan vatandaşların birçoğu, mecburi olarak yasa dışı yollara başvurmak durumunda kalmıştır. Sistan ve Beluçistan’ın sınır bölgesi olması hasebiyle kaçakçılık bu açıdan ön plana çıkmıştır. Uyuşturucu, silah, insan ve mal kaçakçılığının yanı sıra bölgede en yaygın olan kaçakçılık türü akaryakıt kaçakçılığıdır. Bu yasa dışı faaliyetler ülkenin güvenliğini tehdit ettiği ve ekonomik olarak maliyetli olduğu gibi bu işle uğraşan vatandaşlar için de tehlike oluşturmaktadır.
Kaçakçılıkla yurt dışına transfer edilen akaryakıt hacmiyle ilgili en düşük resmî rakamlar günlük 5 milyon litreye işaret etmektedir. Oldukça yüksek bir rakam olan bu miktarın tankerlerle değil düşük kapasiteli araçlarla, yük hayvanlarıyla veya sırtta taşınmak suretiyle aktarıldığı dikkate alındığında hayatını bu yoldan temin eden vatandaşların ne kadar büyük sayılara ulaştığı anlaşılabilir. Diğer yandan bu yasa dışı ekonomik faaliyetin bölgedeki halkın tek geçim kaynağına dönüşmesi devletin de gayriresmî olarak belli ölçüde kabul etmek zorunda kaldığı bir durum olmuştur. Nitekim sınır bölgelerinde akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili olumsuz anlam taşımayan ve akaryakıt taşımak anlamına gelen “suhtberi” kavramının resmî açıklamalarda tercih edilmesi, devletin duruma yönelik yaklaşımını yansıtmaktadır. Buna rağmen güvenlik açısından bölgede ciddi riskler taşıyan, ekonomik ve insani açıdan da ağır bir maliyeti olan bu faaliyete karşı devlet, farklı dönemlerde çeşitli politikalar geliştirmeye çalışmıştır. Ne var ki gelinen noktada uygulanan bu politikalar, beklenen sonuçları verememiş üstelik son yaşanan olaylarda görüldüğü gibi gerginliklere de yol açmıştır.
DMO’nun “Razzak” Planı
Sınır bölgelerinde akaryakıt kaçakçılığıyla geçimini sağlayan vatandaşların durumunu düzenlemek adına DMO tarafından Razzak isimli bir plan hazırlandı. Buna göre sınır bölgesinin 20 km derinliğine kadar yaşayan ailelere sınırdan yasal olarak akaryakıt geçirebilmek için izin belgesi verilmesi planlanmıştı. İzin sahibi kişiler 3 bin litre kapasitesine sahip araçlarla resmî yollardan Pakistan topraklarına geçip taşıdıkları akaryakıtı orada satabilecekti. Bu plan ilk olarak pilot bölge seçilen Seravan’da uygulanmaya başlandı. Ancak plan hayata geçer geçmez kanlı çatışmalara yol açtı.
Planın amacının, canlarını riske atarak akaryakıt kaçakçılığıyla geçimini sağlayan vatandaşlara bu eylemi yasal ve güvenli bir zeminde gerçekleştirmelerini sağlamak olduğu ifade edilmişti. Ancak yaşanan olaylar, durumun vatandaşlar tarafından farklı şekilde algılandığını gösterdi. Resmî makamlar bu konuda iki neden öne sürmektedir. Birinci olarak planın uygulanmaya başlamasıyla beraber yasa dışı yolların engellenmesinden dolayı suç ve terör örgütleri bu işle hayatını kazanan vatandaşları kışkırttı. İkinci neden ise devlet kurumları arasındaki sorunların bir dışa vurumu olarak da görülebilecek koordinasyon sorunudur. DMO’ya yakın haber ajanslarının aktardığı bilgilere göre planın ortaklarından biri olan Petrol Bakanlığı, gereken akaryakıtı temin edememiş ve böylece gerginlik için bir zemin oluşmuştur.
Diğer yandan muhalif kaynaklar başka nedenlerin de bu olaylarda etkili olduğunu aktarmaktadır. Planın sadece sınır bölgesine yakın vatandaşları kapsaması ve ilin diğer bölgelerinde yaşayan ancak hayatını bu yoldan temin eden vatandaşların bu durumdan mağdur olması bunlardan biridir. Ayrıca bu kaynaklar, planın DMO tarafından gerçekleştirildiğine dikkat çekerek İran’ın ABD yaptırımlarına maruz kaldığı bu dönemde DMO’nun, sınır bölgesindeki petrol transferini kendi tekeline geçirmek istediğini de iddia etmektedir.
Sonuç olarak bölgede cereyan eden çatışmalarla ilgili ister devlet ve güvenlik güçlerinin açıklamaları dikkate alınsın isterse muhalifler tarafından öne sürülen nedenler üzerinde durulsun, Sistan ve Beluçistan’daki sorunların kısa vadede çözüme kavuşacak türden olmadığı açıktır. İran’ın Çabahar Limanına yönelik planları da dikkate alındığında önümüzdeki süreçte Sistan ve Beluçistan’daki gelişmelerin daha önemli boyutlar kazanacağı söylenebilir.