Suriye’de Rusya-İran İttifakı Çözülüyor mu?
18 Haziran Pazartesi günü Suriye-Irak sınırı yakınlarındaki Abu-Kemal bölgesinde bulunan Suriye askerî üssüne kimliği belirsiz uçaklar tarafından kapsamlı bir hava saldırısı düzenlendi. Rejim, saldırı sonucu çok sayıda askerî personelin hayatını kaybettiğini açıkladı. Suriye resmî haber ajansı SANA, hava saldırısının ABD önderliğindeki koalisyon güçleri tarafından yapıldığını öne sürse de Pentagon bu iddiaları yalanladı. Bu olayda yüze yakın kişinin hayatını kaybettiğini kaydeden bazı kaynaklar tarafından saldırının rejim güçlerine değil İran Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı milislere yönelik olduğunu iddia edildi.
Saldırıdan bir gün önce kabine toplantısında bir açıklama yapan İsrail Başbakanı Netanyahu, Rusya Devlet Başkanı Putin’le gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde İran’ın Suriye içine olduğu gibi Suriye-İsrail sınırına da yerleşmesine izin vermeyeceklerini ve bunu önlemek için önceden olduğu gibi yine harekete geçeceklerini ifade ettiğini açıkladı. Dolayısıyla bu saldırıların İsrail hava kuvvetleri tarafından gerçekleştirilerek Moskova’nın da önceden bilgilendirilmiş olması muhtemeldir.
Olayın meydana geldiği gün, Cenevre’de Astana süreci çerçevesinde “Suriye barış görüşmeleri” başlamış, Rusya ve ABD dışişleri bakanları Lavrov ve Pompeo arasında da bir telefon görüşmesi gerçekleşmiştir. Hem Cenevre görüşmelerinin hem de Lavrov ile Pompeo arasındaki görüşmenin ana gündemi Suriye-İsrail sınırı yakınlarındaki 4. çatışmasızlık bölgesiydi. Lavrov-Pompeo görüşmesi sonrasında ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Suriye’nin güney bölgelerine yönelik istikrarın sağlanması konusunda Rusya ile ABD’nin mutabakata vardıkları belirtiliyordu.
2017 yılında varılan anlaşmaya dayanan Rusya-ABD uzlaşısı, Suriye’nin güneyinden İran ve Hizbullah’ın çekilmesini ve Rusya ile rejim güçlerinin bu bölgelerde operasyon başlatmasını öngörmektedir. Anlaşılan Moskova İran’ı Suriye’nin güneyinden çekilmeye ikna edememiş ve Deraa’ya yapılacak operasyonların sadece Rusya ile rejim güçleri tarafından gerçekleştirilmesi konusunda da Tahran ile bir anlaşma sağlayamamıştır. Bu anlamda Abu-Kemal’de İran milislerine yönelik yapılan hava saldırıları, İran’a İsrail sınırından çekilmesi için bir uyarı niteliği taşıyor olabilir.
Suriye’nin güney çatışmasızlık bölgesinin Rusya tarafından kontrol altına alınması Moskova için büyük önem taşımaktadır. Rusya bu planını hayata geçirebilirse Suriye’nin güney sınırında uzun vadeli askerî varlığı ABD ve İsrail tarafından da kabul görecektir. İran’ın bölgeden çekilmemesi ise Rusya’nın ABD ve İsrail’le sağladığı uzlaşıyı işlevsiz kılacağı gibi 4. çatışmasızlık bölgesine dâhil olan Deraa ve Kuneytra’ya başlatılan operasyonlara Rusya’nın katılımının ertelenmesine de neden olmaktadır. Rusya, İran’ın gönüllü olarak bölgeyi terk etmesini istemekte aksi taktirde Suriye’nin güney sınırlarına ilişkin ABD’yle gerçekleştirdiği uzlaşıdan elde edeceği kazanımları kaybetme riskini öngörmektedir. Eğer Rusya, Devrim Muhafızları Ordusunu bölgeden çekilmeye ikna edemezse Rusya’nın önünde iki seçenek bulunmaktadır. Bunlardan ilki, Deraa ve Kuneytra operasyonlarına Devrim Muhafızları Ordusuyla beraber katılmaktır. Bu durum İsrail’in tepkisine yol açacağından, İsrail’in Devrim Muhafızları Ordusuna yönelik düzenleyeceği hava operasyonlarında Rus birliklerini hedef alma ve Rusya ile İsrail’in karşı karşıya gelme riskini artıracaktır. İkinci seçenek, İsrail saldırılarından kaçınmak amacıyla Rusya’nın operasyonlara dâhil olmamasıdır. Ancak bu durumda Rusya, İran’ın İsrail sınırında daha güçlenmesine olanak sağladığı gibi kendisi de alan kaybedecektir. Anlaşılan Rusya şimdilik operasyonlarda yer almayarak İran’a bölgeden çekilmesi için bir zaman tanımaktadır. Bilindiği gibi İran, Suriye’de kalıcı olmanın yollarını aramaktadır. Ayrıca İran, Suriye’nin güney bölgesinde elde ettiği kazanımları korumak istemekle birlikte Deraa ve Kuneytra’ya yapılacak operasyonların Rusya, ABD ve İsrail çıkarlarına hizmet etmesini de istememektedir. Böyle bir durum Hizbullah ile birlikte Devrim Muhafızlarına bağlı diğer milis güçlerin Suriye’nin güneyinden çıkarılması ve 100 bine yakın silahlı milisin ülkenin orta bölgelerine sıkışıp kalması gibi stratejik kayıplara yol açabilir. Ayrıca İran’ın mevzi kaybetmesi Rusya ve uluslararası toplum nezdinde pazarlık gücünü zayıflatacaktır. Dolayısıyla Devrim Muhafızları Ordusu, değişik yöntemlerle bölgede kalmanın yollarını arayacaktır.
Sonuç olarak özellikle 2015 yılından itibaren Suriye iç savaşında ittifak ilişkisi geliştirmiş olan Rusya ile İran arasında çıkar çatışması her geçen gün daha da belirgin hâle gelmektedir. Bu çatışmanın belirgin hale gelmesi ilerleyen zamanlarda İran’ın kendisine karşı artacak olan uluslararası baskılarda Rusya’nın desteğini kaybetmesine yol açacaktır.