ABD, Rusya ve İran Arasında YPG’nin Gelecek Arayışı
Türkiye’nin, Kasım 2022 itibarıyla Suriye ve Irak’ın kuzeyinde konuşlu PKK ve PYD/YPG terör örgütlerine yönelik olarak başlattığı Pençe-Kılıç Harekâtı, bölgede varlık gösteren aktörler açısından ciddi bir etki oluşturmuştur. Bu etki, hava operasyonları şeklinde başlayan harekâtın, kısa zaman içerisinde kara harekâtı ile desteklenebileceği yönündeki sinyaller ve değerlendirmeler ile daha üst bir noktaya taşınmıştır. Bu durum; ABD, Rusya ve İran’ın, oluşan yeni konjonktüre yönelik ne yönde tutum geliştirecekleri sorusunu da beraberinde getirmiştir. Yine bu durumla ilişkili olarak söz konusu harekâtın, YPG’nin uzun bir süredir hissettiği varoluşsal tehdidi ve gelecek arayışına yönelik çabalarını yoğunlaştırdığı da gözlemlenmiştir. Bu noktada ABD, Rusya ve İran ile YPG arasında mevcut ilişkiler ve denklem bir kez daha gündeme gelmektedir.
ABD, Rusya ve İran’ın YPG Algı ve Perspektifleri
ABD, Rusya ve İran ile YPG denklemi bağlamında, Pençe-Kılıç Harekâtı’nın yaratabileceği sonuç ve etkilerin öngörülmesi amacıyla ilk olarak söz konusu aktörlerin YPG’ye ilişkin algı ve perspektiflerinin açıklanması gerekmektedir. Bu çerçevede, ABD’nin YPG’ye yönelik algı ve perspektifi ele alındığında araçsal bir vizyon kendisini göstermektedir. Buna göre ABD, en genel ifade ile YPG’yi, Suriye’nin kuzeyinde ABD çıkarları ile uyumlu biçimde doğal kaynakların kontrolü ve denetim altına alınmasının teminatı olarak algılamaktadır. Diğer yandan YPG’nin bölgedeki varlığını “DEAŞ ile mücadele” retoriğinin devamlılığı açısından önemseyen ABD, aynı zamanda YPG-ENKS anlaşmasının sağlanmasını ve Suriye ile Irak arasında koordineli bir bölge oluşturmayı hedeflemiştir. Bu doğrultuda, YPG içerisinde ABD ile iş birliğini öngören kadroların ön plana çıkmasını destekleyen ABD; YPG’ye yönelik askerî, lojistik ve eğitim desteği açısından önemli adımlar atmıştır.
İkinci olarak Rusya’nın YPG’ye ilişkin algı ve perspektifinin ana hatları değerlendirildiğinde araçsal bakış açısıyla birlikte dengeleyici bir tutumunun da söz konusu olduğunu tespit etmek mümkündür. Buna göre Rusya açısından; Suriye rejiminin güvenliği, istikrarı ile bu ülkenin siyasi birliği ve toprak bütünlüğü temel öncelikler olarak kabul edilmektedir. Bu noktada, ABD ile yakın iş birliğine yatkın kadroların öncülük ettiği bir YPG, Rusya açısından önemli bir tehdit olarak algılanmaktadır. Buna karşın Rusya; Suriye krizinin ilk yıllarından itibaren YPG içerisinde, Rusya ve Suriye rejimi ile uyumluluğa sahip olan kadroların egemenliğini amaçlamıştır. Suriye rejiminin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğini ihlal etmeyecek bir anlayış çerçevesinde faaliyet gösterecek olan YPG, bölgede hem Rusya hem de Suriye rejimi açısından özellikle Türkiye’ye karşı araçsal bir rol oynayabilecektir.
Son olarak İran açısından YPG, Rusya’nın algı ve perspektifine benzer biçimde, Suriye rejiminin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğini önceleyen bir yaklaşımla değerlendirilirken aynı zamanda önemli bir iş birliği aktörü niteliğine de sahiptir. YPG içerisinde, KCK/PKK konseyinin doğrudan etkin bir hâle gelmesini ve böylece YPG’nin ABD ile iş birliğinin dengelenmesini hedefleyen İran, iki farklı boyutta bu terör örgütü ile iş birliği zemini yaratmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda İran, YPG üzerindeki KCK/PKK konseyi denetiminin artırılması ile birlikte bu yapının Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullanılabilmesini ve aynı zamanda Suriye’de faaliyet gösteren İran destekli milis grupların askerî, lojistik ve finansman açısından iş birliği gerçekleştirebileceği bir aktör olarak konumlanmasını arzulamaktadır.
Değerlendirme: PKK’nın Stratejik Çıkmazı, Pençe-Kılıç Harekâtı ve YPG’nin Geleceği
Pençe-Kılıç Harekâtı; YPG’ye yönelik olarak söz konusu algı ve perspektiflere sahip olan ABD, Rusya ve İran’ın sergileyecekleri tutumun, YPG açısından daha kritik bir hâl almasına yol açmıştır. Bu harekât; KCK/PKK konseyi ve YPG’ye varoluşsal tehdit algısını daha fazla hissettirirken aynı zamanda gelecek arayışını da yoğunlaştırmıştır. Bu bağlamda söz konusu durumu ve yansımalarını şu şekilde özetlemek mümkündür:
- YPG açısından, Türkiye’nin geçmiş harekâtlarına karşı nispi bir uzlaşmacılık sergileyen ABD ve Rusya yerine, bu harekâtlara kategorik bir karşıtlık sergileyen İran “güvenilir aktör” konumundadır. KCK/PKK ve İran’ın, Irak sahasında Türkiye ve KDP karşıtı iş birliği ile Suriye’de Haseke-Sincar hattındaki milis gruplarla iş birliği, bu iki aktör arasında yakınlaşmayı geliştirebilir. Buna karşın son aylarda, PKK’nın PJAK aracılığıyla İran’a karşı elde ettiği avantajlı durum ve potansiyel, bu yakınlaşmayı kırılgan bir hâle sokabilir.
- Pençe-Kılıç Harekâtı ile birlikte YPG’nin ilk olarak koordinasyon kurmaya çabaladığı aktör olan ABD, gerek Türkiye’nin Suriye’de geçmiş harekâtlarında sergilenen tavır gerekse Irak’ta Türkiye’nin PKK’ya yönelik harekâtlarına yönelik tutumu sebebiyle güven sorunu duyulan bir aktördür. Bu bağlamda, Pençe-Kılıç Harekâtı’nın başlangıcı ile birlikte KCK/PKK ve YPG içerisinde bu güven sorununu beyan eden pek çok açıklama kendisini göstermiştir.
- ABD’ye yönelik söz konusu güven sorunu; PJAK’ın İran’da elde ettiği potansiyelin değerlendirilmesi ve bu potansiyelin ABD desteği ile pratiğe geçirilmesi şeklinde aşılma olasılığını barındırmaktadır. Bu durumda PKK, İran sahası üzerinden, Suriye’nin kuzeyi ile birlikte yeni bir yaşam sahasına kavuşabileceği gibi aynı zamanda Suriye ve Irak’ta İran’ın desteğini yitirerek büyük bir riskle karşı karşıya kalabilecektir.
- Son olarak Rusya ile iş birliği seçeneğine yönelebilecek olan YPG ve KCK/PKK, bu durumda Suriye rejimine entegre bir konuma sürüklenirken aynı zamanda kısmi bir güvenli durum da yaratabilecektir. Bu durumda YPG, ABD ile iş birliği yoluyla elde ettiği kazanımları ve uluslararasılaşma avantajını yitirme olasılığı ile karşılaşabilecektir. Bunun aksine ABD ile iş birliğine daha fazla yönelmesi hâlinde ise Rusya-Suriye rejimi ve Türkiye arasında oluşabilecek olan “ortak harekât” iklimi, YPG’yi tasfiye olmanın eşiğine getirebilecektir.