İran’ın son dönemlerde attığı ilgi çekici dış politika adımlarında, ABD ile küresel boyutta sorunlar yaşayan Çin ve Rusya gibi ülkelerin uzlaştırıcı ya da çatıştırıcı etkilerini görebilmek mümkün.
ABD ve İran arasında, Irak-Suriye hattındaki gerilim alanları yeni adımlarla derinleşmeye devam etmektedir.
Reformcu cenaha yakın siyasi elitler ve basın kuruluşlarının, anlaşmayı genel olarak olumlu karşılamakla birlikte bazı noktalarda eleştiriler yönelttikleri görülmektedir.
Şemhani'nin son gelişmelerdeki rolü, Reisi hükûmetinin ve özellikle de Dışişleri Bakanlığının, bu ülkenin bölgeye yönelik yeni diplomasisinde hiçbir rolü olmadığı yönünde spekülasyonlara yol açmıştır.
İran’a yönelik sürpriz askerî harekât söylemleri yeniden gündeme gelse de bu türden bir sürpriz saldırının gerçekleştirilmesinin önünde bazı engeller ve zorluklar bulunmaktadır.
Aşı diplomasisi, koronavirüs krizi sürecinde dünyada yumuşak gücün bileşenlerinden biri hâline gelirken İran’ın da bu bileşeni dış politikasında kullanmaya çalıştığı görülmektedir.
Çin’in ara buluculuğunda gelişen İran ve Suudi Arabistan arasındaki diplomasi girişimi, bölge dinamiklerinin tetiklediği ve Çin’in bunu avantaja çevirdiği bir sürecin sonucudur.
Güçlü ve zengin bir Azerbaycan, içeride çok sayıda ekonomik ve siyasi sorunla boğuşan Tahran için Basra Körfezi ülkelerinde de görüldüğü üzere sıkıntılı bir mukayese örneği yaratacaktır.
Tahran’ın Azerbaycan’a yönelik gerilimi tırmandırma eylemleri çerçevesinde gelişen elçilik saldırısını irdeleyen İran basınında, Bakü ve Ankara’ya karşı manipülatif bir üslup hâkimdir.