İklim Göçünün Kıyısında İran

İklim Göçünün Kıyısında İran
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Küresel iklim değişikliği ve bu değişikliklerin sonucunda ortaya çıkan çevre felaketleri, son on yılın Küresel Risk Raporlarında ilk beş risk arasında yer almaktadır. Bazı ülkeler bu felaketlerin sonuçlarıyla çoktan yüzleşti. Bu ülkelerden birisi olan İran, bir yandan ulusal ve uluslararası ekonomik ve politik birçok sorunla mücadele ederken diğer yandan çevresel felaketlerin yıkıcı sonuçları ile baş etmek zorunda kalmaktadır.

İran’ın iklim sorunu yeni bir sorun değildir. Ülkede, 1990 yılından beri aşırı kuraklık ve su sorunu problemleri giderek artan bir grafik çizmektedir. Sorunun sebepleri arasında küresel iklim değişikliğinin yanı sıra; doğal kaynakların verimsiz ve hatalı kullanımı, uzun süren savaşlar, uluslararası yaptırımlar ve bunların ekonomiyi olumsuz etkilemesi ile yolsuzluk sayılabilir. İran’da bu denli çok ve karmaşık sorunların varlığı çevre sorunlarına olan ilginin azalmasına neden olmaktadır.

İklim değişikliğinin ülkelere çevresel, sosyo-ekonomik ve siyasi açıdan görmezden gelinemez kısa ve uzun vadeli birçok olumsuz yansıması mevcuttur. Bu olumsuzlukların detayına inildiğinde uzun vadede “iklim göçü” probleminin ortaya çıktığını görmekteyiz. Tarih boyunca insanlar zorunlu veya isteyerek farklı sebeplerden ve amaçlardan dolayı yer değiştirmiştir. Zorunlu göçlerden olan çevresel göçün alt kategorilerinden biri olan iklim göçü (climate migration) Uluslararası Göç Örgütü1 (IOM), “çoğunlukla iklim değişikliğine bağlı olarak çevrede meydana gelen ani veya aşamalı değişiklikler nedeniyle mevcut ikamet yerlerini, geçici veya kalıcı olarak devlet sınırları içerisinde ya da uluslararası bir sınırı geçerek terk etmek zorunda kalan ya da bunu tercih eden bir kişi veya bir grup insanın hareketi” olarak tanımlamaktadır. İç Göç İzleme Merkezi (IDCM)2 tarafından Mayıs 2019 tarihinde yayımlanan 2008-2018 yılları arasında, küresel bağlamda afetler sebebiyle yerinden edilmenin incelendiği rapora göre bu tarihler arasında toplam 265 milyon insan afetler sebebiyle yerinden edilmiştir. 2018 yılında ise yaklaşık 1.600 doğrulanmış yeni çevre felaketi yaşanmış ve 144 ülkeden tam 17,2 milyon insan doğal felaketler sebebiyle ülke içinde göç etmek zorunda kalmıştır. Buna ek olarak Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)3 ve Denizaşırı Kalkınma Enstitüsü (ODI)4 tarafından 2017 yılında yayımlanan “İklim Değişikliği, Göç ve Yer Değiştirme” raporuna göre ise yıllık iklim değişikliğine bağlı göçmen oranının 25-30 milyon civarlarında olduğu tahmin edilmektedir. İlerleyen süreçlerde bu rakamların katlanarak artacağı kuvvetle muhtemeldir.

Dünya genel görünümünün ardından, kurak ve yarı kurak bir iklimin hâkim olduğu bir ülke olan İran'da da son zamanlarda önemli iklim anormallikleri gözlenmektedir. İklim değişikliği sorunu İran’da özellikle su kıtlığı ve kirliliği, sıcaklığın yükselmesi, artan kuraklık ve arazi degradasyonu5 olarak karşımıza çıkmaktadır. İran İstatistik Merkezinin (SCI)6 raporunda, 2007-11 yılları arasındaki beş yıllık dönemde ülke içinde 5 milyondan fazla insanın yer değiştirdiği belirtilmektedir. İran’ın 31 eyaletinden 18’i göçmen “göndericisi” olarak kabul edilirken 13'ü “alıcı” olarak kabul edilmektedir. Rapora göre; Elborz, Isfahan, Gilan, Yezd ve Mazenderan daha iyi iklim ve çevre koşulları nedeniyle en fazla göçmen alan ilk beş bölge iken Sistan-Beluçistan, Huzistan, Kirmanşah, Luristan ve Fars eyaletleri "olumsuz çevre koşulları ve diğer nedenlerden dolayı en büyük göçmen gönderen eyaletler olarak" listelendirilmektedir. Uzmanlara göre eğilim bu şekilde devam ederse kırsal nüfusun 2031 yılına kadar %22'lere düşmesi olasıdır.

Son yıllarda en çok etkilenen bölgelerden olan Sistan ve Beluçistan eyaleti çevresel felaketin eşiğindedir demek yanlış olmayacaktır. Uzun süren kuraklık, sıcak havadan dolayı buharlaşan su ve sistemsel problemlerden dolayı dünyanın en önemli sulaklarından olan Hamun sulak alanı kaybolma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bölge geçtiğimiz kış sadece 1,1 inç (29 mm) yağmur almıştır ki bu da bölge ihtiyacının üçte birinden daha az bir oranına denk gelmektedir. Bu durum bölge halkını yoksullaştırmış ve halkı Sistan ve Beluçistan eyaletine bağlı Zabul şehrinden Tahran’ın da dâhil olduğu diğer şehirlere göç etmeye zorlamıştır. Durum yalnızca bununla da sınırlı değildir. İran’ın kuzeybatısında yer alan, İran’ın ve Orta Doğu’nun en büyük tuz gölü olan Urmiye Gölü’nde, 2003 yılından beri ciddi oranda su düşüşü yaşanmaktadır. 2013 yılında en üst seviyelerde hissedilen kuraklık ile göl tamamen kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır ve acil önlem alınmazsa 6-9 yıl içerisinde bu felaketin yaşanması olası görülmektedir. Gölün kuruması neticesinde 20 milyona yakın insanın, gelirlerinde ciddi kayıplar yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu da aynı oranda olası bir göç dalgası anlamına gelmektedir. Çünkü böyle bir durumun; tarım ve turizm faaliyetlerinin bitmesine ayrıca geride kalan tuzun rüzgârların da etkisiyle savrularak canlı hayatının tehlikeye girmesine sebebiyet vereceği aşikârdır. Öte yandan İran’ın ikinci büyük gölü olan Bakhtegan, Hamun Gölü ve İsfahan’ın ortasından geçen İran platosunun en büyük nehri Zayandeh (Rud) de Urmiye ile aynı kaderi paylaşmaktadır. Tüm bunlara ek olarak yer altı sularının da aşırı kullanımı sonucunda İran’daki su sorunu katlanarak artmaktadır. Dünya Kaynakları Enstitüsü (World Resources Institute) verilerine göre İran dünyanın en çok su sıkıntısı çeken ülkeleri listesinde dördüncü sırada yer almaktadır.

Haziran 2017'de, Huzistan Eyaleti’ndeki Ahvaz’da, Basra Körfezi'nin yanı sıra, şimdiye kadar kaydedilen en yüksek sıcaklıklardan biri olan 53,7 °C (128.7 F) ölçülmüştür. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) araştırmaları Basra Körfezi’nde gelecek yıllarda hava sıcaklığının insanların yaşayamayacağı derecelere kadar çıkabileceğini ortaya koymaktadır. Öte yandan kuraklık, çölleşme gibi olaylar uzun süreli toz ve kum fırtınalarına sebep olmakta ve özellikle “120 gün rüzgârları” olarak bilenen kuvvetli rüzgârların şiddeti ve süresi giderek artmaktadır. Tüm bu kötü senaryolar tarım ve hayvancılıkla uğraşan kesimi zor durumda bırakmış ve yasa dışı sektöre yönelimin artmasına sebep olmuştur. Ayrıca bu durum, su ve gıda güvenliği konusunda devlet için ciddi tehdit oluşturmaktadır.
İklim değişikliği sonucunda İran’ın yüzleşmek zorunda kaldığı diğer bir felaket ise seldir. Ülkede dönemsel olarak yaşanan sel felaketleri birçok maddi ve manevi olumsuzluklara sebebiyet vermektedir. Özellikle ABD ve Avrupa’nın yaptırımlarından dolayı ekonomisi çökmenin eşiğine gelen devlet, bu afetler ile başa çıkma konusunda yetersiz kalmaktadır. Bu konuda örnek verilecek olursa İran, Nisan 2019 tarihinde yaşamış olduğu 70 kişinin hayatını kaybettiği ve genel anlamda yaklaşık 10 milyon insanın etkilendiği sel felaketinin zararlarını telafi etme konusunda Birleşmiş Milletlerden yardım istemek zorunda kalmıştır. Bu zamana kadar yaşanan sel felaketinde doğrudan etkilenen 5 milyon insanın yarısı evlerini ve geçim kaynaklarını kaybetmiş ve yerlerinden edilmiştir.

İran’da iklim göçü oranlarının azalan bir grafik sergilemesini beklemek oldukça yanlış bir değerlendirme olacaktır. İklim göçünün, karbon emisyonunun azaltılmasıyla bir nebze de olsa düşeceği tahmin edilmektedir. Ancak sanayi ve ekonomisi tamamen fosil yakıtlara dayalı olan İran’da yaptırımlar bu şekilde devam ederse böyle bir azalma mümkün olmayacaktır. Çünkü ülkenin yenilenebilir enerjiye yatırım yapma, tarım ve sanayiyi modernleştirme, su kaynaklarının verimli kullanılabilmesi için teknoloji üretme, hava kirliliği gibi insan sağlığına zarar veren olumsuz süreçleri en aza indirme kabiliyeti aynı oranda azalacaktır. Uluslararası konjonktürde İran’ın iklim mücadelesinde yeterli destek bulamaması sorunun çözüm yollarını tamamen kapatmaktadır. Olumlu sürecin yaşanabilmesi, ne yazık ki sadece İran’a bağlı değildir. Dünyanın iklim değişikliği hakkında ortak bir paydada buluşamaması ve Paris İklim Anlaşması’na kadar gelinen süreçte yaşanan tüm başarısızlıklar bu düşünceyi destekler niteliktedir.

İklim değişikliğinin İran’ı saran ulusal ve uluslararası problemlerin etkilerini daha da kötüleştirip ülkede şiddetli insani krizlere sebebiyet vermesi kuvvetle muhtemeldir. Bu olumsuz süreçler için acil çözüm bulunamazsa uzun vadede ekosistem ve ulusal güvenlik açısından ciddi bir tehdit söz konusu olacaktır. Uluslararası siyasi ve ekonomik baskılar İran’ın çevre ve göç problemleri ile mücadele konusundaki yetersiz kalmasını haklı gösterebilir. Ancak diğer ülkeler gibi İran da iklim değişikliği ile mücadele için adım atmalıdır. Ayrıca İran’ı yaptırımlarla baskılamak ve çevre konusunda önlem alamayacak derecede zayıf bırakmak tüm dünya için de bir güvenlik tehdidi yaratmaktadır. Dünyanın göç konusundaki tavrı ortadayken yaklaşık 83 milyonluk bir ülkenin iklim göçü karşısında nasıl bir tavır takınılacağı sorusunun cevabını verebilmek oldukça güçtür.

İran, ulusal ve uluslararası sorunlarla mücadelesinin yanında iklim göçü sorunu ile de yüzleşmektedir. Bu sorun muhtemelen ileride çok daha olumsuz bir yöne evirilecektir. Bu bağlamda gerek İran ve gerekse de komşu ülkelerin bu durumun yaratacağı risklerden etkilenmesi beklenilmektedir.


1 International Organization for Migration

2 Internal Displacement Monitoring Centre

3 United Nations Development Programme

4 Overseas Development Institute

5 Arazi degradasyonu ya da arazi bozulması, genel olarak çeşitli nedenlerle arazi potansiyelinin zayıflaması veya eksilmesi ile araziden yararlanmanın giderek sınırlanmasını ifade eder.

6 Statistical Center of Iran