İran Meclisinin Yaptırımların Kaldırılmasının Doğrulanmasına İlişkin Raporu

İran Meclisinin Yaptırımların Kaldırılmasının Doğrulanmasına İlişkin Raporu
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran İslami Şûra Meclisi Araştırma Merkezinin 17 Eylül’de yayımladığı raporda “İran’a yönelik yaptırımların kaldırılmasının doğrulanmasının müzakere sürecinde dış politika aygıtının temel ve değişmez hedeflerinden biri olması gerektiği” ifade edildi. Raporda yaptırımların kaldırılmasının yasal boyutuyla (kâğıt üzerindeki yaptırımların kaldırılması) sınırlı kalmaması, İran ekonomisine somut olarak yansıması gerektiği vurgulandı. Raporun giriş kısmında İbrahim Reisi hükûmetinin yaptırımların kaldırılmasının doğrulanması konusuna ciddi olarak eğileceğine inanıldığı belirtilerek söz konusu raporun, bu konuda hükûmet için bir kılavuz teşkil etmesinin beklendiği ifade edildi. Meclisin hazırladığı rapora göre hükûmet, yaptırımların kaldırılmasının doğrulanması sürecini formüle ederken şu hususlara dikkat etmelidir:

• Doğrulama süreci formüle edilirken kapsamlı, uygulanabilir ve ölçülebilir bir kılavuz geliştirilmeli, doğrulamanın özellikleri belirlenmeli ve doğrulamaya ilişkin her üç ayda bir rapor yayımlanmalıdır.

• Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi veya Nükleer Anlaşma Denetleme Kurulu, süreci denetleyip İran’ın yükümlülüklerini yerine getirmeye devam edip etmemesine karar vermelidir.

• İran’ın günlük en az 2,5 milyon varil petrol ihracatı ve İranlı özel ve tüzel kişilerin Alman EIH Bankası ile aylık en az 4,2 milyar ve Paris Ticaret Bankası ile de en az 1,5 milyar dolarlık işlem yapabilmesi sağlanmalıdır.

• ABD Başkanlık kararnameleri geçersiz kılınmalı, ABD’nin İran’a karşı uyarı açıklamaları durdurulmalı, İran’la iş yapmak isteyen yabancı özel veya tüzel kişilere muafiyet tanınmalıdır.

• İran ile ticari ve ekonomik ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda P5+1 ülkelerinin liderleri tarafından yasal taahhütler ve pratik önlemler benimsenmelidir.

• İran’ı kara para aklama riski yüksek bir ülke olarak tanımlayan kararname veya yasal düzenlemeler kaldırılmalıdır.

• İran ile ticari ilişkileri normalleştirmek için gerekli talimatlar verilmeli veya yasal düzenlemeler onaylanmalıdır.

• Azami sayıda İranlı gerçek ve tüzel kişiler, yaptırım listesinden çıkarılmalıdır.

• Herhangi bir İran vatandaşı veya kurumun, Nükleer Anlaşma’nın ihlaline ilişkin şikâyet edebilmesi sağlanmalıdır.

• İran’da yaptırım uygulanan sektörlerin ticari ve uluslararası ilişkileri normalleştirilmelidir.

Henüz tavsiye niteliğinde olan bu rapor, ileride Meclis tarafından hükûmeti bağlayan bir yasaya dönüştürülebilir. Böylesi bir senaryoda oldukça büyük talepler içeren bu rapor, nükleer müzakerelerin önünü tıkayabilir. Reisi’nin cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından 20 Haziran’da durdurulana kadar Nükleer Anlaşma’yı canlandırmak için Viyana’da altı tur görüşme yapıldı. İran’daki iktidar değişikliğinin müzakere sürecini nasıl etkileyeceği merak edilirken Reisi yemin töreninden sonra gerçekleştirdiği ilk basın toplantısında, yaptırımların kaldırılmasının hükûmetinin en önemli önceliklerinden biri olacağını belirterek nükleer müzakerelere devam edeceği mesajını verdi. İran cephesinden şu ana kadar yapılan açıklamalarda Tahran’ın en kısa zamanda müzakere masasına döneceği vurgulanmakla birlikte kesin bir tarih verilmedi. Son olarak Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan 24 Eylül’de NBC’ye verdiği demeçte, İran’ın “çok yakında” müzakere masasına döneceğini söyledi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price’ın “çok yakında”nın tam olarak ne anlama geldiğini bilmediğine ilişkin açıklamasına cevaben Abdullahiyan, “İran’ın tabiriyle ‘yakında’nın nükleer dosyanın incelemesi tamamlandıktan sonra” anlamına geldiğini söyledi.

İranlı uzmanlara göre Tahran, müzakerelere dönmeyi geciktirmeyi bir strateji olarak benimsemiş durumda. Buna göre hâlihazırda %60 oranında uranyum zenginleştirme faaliyetlerini sürdüren İran, müzakere masasına dönmeden önce yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum biriktirerek masada baskı gücünü artırmak istiyor. Muhafazakâr Horasan gazetesinde yazan Emir Ali Abulfeth, İran’ın müzakerelere dönmesi ne kadar uzun sürerse o kadar fazla koz elde edeceğini savundu. İran’ın şu ana kadar müzakerelere başlamamış olmasının bir diğer nedeni de müzakere ekibinin henüz netleşmemiş olması olabilir. İran’da nükleer dosyayı Dışişleri Bakanlığının mı yoksa Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyinin mi yöneteceğine dair henüz net bir karara varılmış değil. Öte yandan Reisi hükûmetinin müzakerelere dönmeyi ağırdan alması, başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin tepkisini çekmiş durumda. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Price, 24 Eylül’de Abdullahiyan’ın “çok yakında” ifadesiyle ilgili yaptığı açıklamada Washington’ın tüm hafta boyunca “çok yakında” ifadesini duyduğunu ancak şu ana kadar bunun tam olarak ne anlama geldiğini bilmediklerini belirterek “Fırsat penceresi sonsuza kadar açık olamayacaktır.” dedi. Tüm bu karşılıklı beyanlar gerek İran’ın gerekse de ABD’nin, Viyana sürecinin yeniden başlaması arifesinde sürece dair beklentilerini ve kırmızı çizgilerini netleştirmeleri açısından önemlidir. Aynı zamanda diplomasinin henüz rafa kalkmadığının da önemli bir işaretidir.