İran'da Ücret Skandalının Değerlendirilmesi

İran'da Ücret Skandalının Değerlendirilmesi
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran'da Ücret Sİran gündeminde önemli bir yer tutan yüksek ücret tartışmalarını ele alan bu çalışmanın planı şu şekildedir: Birinci bölümde skandalın kapsamı ve skandala ismi karışan kişiler hakkında genel bilgi sunulacaktır. Bu bölümde ayrıca skandalda öne çıkan isimlerin siyaset yelpazesindeki konumları irdelenecektir. Daha sonraki bölümde İran’daki ücret skandalı iktisat disiplini çerçevesinde ele alınacaktır. Üçüncü bölümde konunun siyasi yönü ele alınacak, bir sonraki bölümde Ruhani yönetiminin bu skandal karşısında aldığı tedbirlerin olası etkileri değerlendirilecektir. Çalışmanın son kısmında cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde İran siyaseti ve ücret skandalının seçimlere olan muhtemel etkileri tartışılacaktır.İran’da bazı kamu finans ve sigorta şirketlerinin üst düzey yöneticilerine yapılan ücret ödemelerinin “astronomik” seviyelerde olduğuna yönelik haberlerin sosyal ve yazılı medyada yayınlanması ciddi bir skandalın doğmasına neden oldu. Bazı üst düzey kamu yöneticilerinin ücretlerinin asgari ücretin 100 katından fazla olduğunun ortaya çıkması sonrasında Ruhani yönetimi halk nezdinde ciddi bir yara aldı. Nüfusun önemli bir kesiminin fakirlik ve yoksulluk gibi sorunlarla boğuştuğu ülkede bu denli yüksek ücretlerin devlet tarafından yönetici elitlere verilmesi ve bunun cumhurbaşkanlığı seçimlerine çok az bir süre kala ortaya çıkması dikkat çekici.  Ücret skandalı her ne kadar şiddet içeren kitlesel tepkilere dönüşmese de bu skandal Ruhani’ye ciddi siyasi maliyetler yükleyeceğe benziyor.

1. Skandal Kapsamı: Hangi İsimler Ön Planda?

Olayların patlak vermesinin ardından görevinden istifa eden ilk üst düzey yetkili İran Merkez Sigorta Şirketi Genel Müdürü, Muhammed İbrahim Rahim. Rahim 11 Haziran 2016’da kamuoyundan özür diledikten sonra görevinden istifa etmiştir. İbrahim Rahim ile ilgili sızan haberlere göre Mart 2016’da Rahim’e yapılan ücret ödemesi yaklaşık 28 bin ABD dolarıdır. Ulusal Kalkınma Fonu (Sanduki Tosie-i Milli)  direktörü Seyid Safdar Hüseyni tartışmalara konu olan diğer bir önemli yöneticidir. Hüseyni’nin ücretinin 19 bin ABD doları olduğu iddia edilmektedir. Cumhurbaşkanı Ruhani’nin bizatihi kendisinin seçtiği ve Fonun başına getirdiği Hüseyni, İran siyasetinin “reformist” kanadında önemli bir kişidir. Nitekim Hüseyni 1997-2005 arası dönemde Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin kabinelerinde çalışma bakanlığı ve daha sonra iktisat bakanlığı yapmıştır. Bu skandalda adı geçen diğer bir önemli isim Çalışanların Refah Bankası (Bank Refah Kargaran) Genel Müdürü Ali Sıdki’dir. Sızan bilgilere göre Sıdki’nin aylık ücreti 2,3 milyar riyale[1]yaklaşık olarak 73 bin ABD dolarına eşittir.[2] Sıdki’nin hedef alınmasında kitemel neden Cumhurbaşkanı Ruhani’nin kardeşi olan Hüseyin Fereydun’un Sıdki’nin atanmasında oynadığı roldür. İddialara göre, Sıdki’nin atanmasında Fereydun etkili olmuştur. Her ne kadar Fereydun bu iddiaları reddetse de Ruhani’ye muhalif olan basın kuruluşları bu iddiayı sürekli gündemde tutmaktadırlar.“Astronomik ücretler” kazandıkları iddia edilen kamu görevlilerinin çoğunluğu finans ve sigortacılık sektöründe faaliyet gösteren kamu kurumlarının (şirketlerinin) üst düzey yöneticileridir. Bahse konu olan yöneticilerin ücretlerinin 10 bin ila 25 bin ABD doları civarında olduğu bildirilmektedir[3].  Skandalda ismi geçen çok sayıda üst düzey yönetici olmakla birlikte “muhalif” basının üzerine gittiği belirli isimler vardır. Bu isimler Cumhurbaşkanı Ruhani ile ilişkilendirilmektedir.

2.  Ücret Skandalına İktisat Cephesinden Bakış

Üst düzey yöneticilere yüksek ücret verilmesi, iktisat bağlamında akılcı gerekçelerle açıklanabilir. Akılcı ve rasyonel boyutun yanı sıra olayın duygusal ve vicdani yönleri de vardır. Duygusal ya da vicdani açıdan acaba -“üst düzey yöneticilere astronomik ücret ödenmesi adil midir?” - sorusu akıllara gelebilir. Benzer şekilde  - “İran’da gerçek sorun astronomik ücretler midir yoksa bu sorun buzdağının sadece görünen kısmı mıdır?”- sorusu akla gelen diğer bir sorudur. Çalışmada bu sorular sırası ile cevaplanacaktır.

2.1 Pozitif İktisat Perspektifi

Pozitif iktisadi yaklaşıma göre: İyi yetişmiş ve donanımlı bir insan (yönetici) kıt bir kaynaktır ve bu kıt kaynağa yüksek ücret ödenmesi son derece makul bir karardır. Bu bağlamda iyi yetişmiş ve donanımlı yöneticilerin ücretlerinin tatmin edici (ya da yüksek) olması sakıncalı bir durum değildir. İran gündemini sarsan skandala konu olan üst düzey yöneticilerin liyakat ve ehliyet kıstaslarına uygun olmaları şartı ile aldıkları ücretler pozitif anlamda ekonomi teorisi ile ters düşmemektedir.

Bu skandalın ücret bağlamında en “uç” noktası Refah Bankası Genel Müdürü Ali Sıdki’ye Mart ayında yapılan 73 bin ABD dolarlık ödemedir.  Ancak Sıdki basına verdiği mülakatta Mart ayında kendisine yapılan ödemenin büyük bir kısmının “yıllık” kar payı olduğunu ve kendisinin aldığı aylık ücretin 20 bin ABD doları civarında olduğunu ifade etmiştir.   Dünyanın her yerinde şirketler CEO’larına temel ücret dışında kar payı, bonus, özel sigorta, makam otomobili ve lojman gibi ek ödemeler yapmaktadırlar. Taban (temel) ücret ile bu ek ödemelerin toplamına “paket ücret” denilmektedir.  CEO ücretlerinde “temel ücret” ile “paket ücret” arasında %40 ila %500’lük farklılık olabilmektedir.[4]Pozitif iktisadi yaklaşıma göre: İyi yetişmiş ve donanımlı bir insan (yönetici) kıt bir kaynaktır ve bu kıt kaynağa yüksek ücret ödenmesi son derece makul bir karardır. Bu bağlamda iyi yetişmiş ve donanımlı yöneticilerin ücretlerinin tatmin edici (ya da yüksek) olması sakıncalı bir durum değildir. İran gündemini sarsan skandala konu olan üst düzey yöneticilerin liyakat ve ehliyet kıstaslarına uygun olmaları şartı ile aldıkları ücretler pozitif anlamda ekonomi teorisi ile ters düşmemektedir.

Skandalda ismi geçen yöneticilerin ücretlerinin 10 bin ila 25 bin ABD doları civarındayken, İran’da 1395 yılı (2015/2016) için açıklanan asgari ücret düzeyi 8,1 milyon riyale- yaklaşık 250 ABD dolarına eşittir.  Skandalda ismi geçen yöneticilerin çoğunluğunun ücretleri ile asgari ücret kıyaslandığında 40 ila 100 katlık bir makas ortaya çıkmaktadır.

 Özel sektör CEO ücretleri hakkında kısa bilgilendirme ve karşılaştırma analizi daha da zenginleştirecektir. Türkiye’de CEO’nun becerisinin ve dinamizminin şirket karlılığına ciddi etkisi olduğu bankacılık, sigortacılık ve iletişim gibi sektörlerde yöneticilere yüksek ücretler ödenmektedir. Türkiye’nin en büyük 100 şirketinde CEO’lara ödenen  “paket ücret” aylık olarak 110-220 bin TL (ya da kabaca 50-80 bin ABD doları) arasındadır[5].  Türkiye’de CEO aylık “paket ücret”  asgari ücretin 75 ila 150 katına denk düşmektedir.  Dolayısıyla, Türkiye için hesapladığımız makas İran için hesaplanan makas ile benzeşmektedir:  Her iki ülkede de bu farkın/makasın (kabaca) yaklaşık 100 kat civarında olduğunu söyleyebiliriz.

Avrupa ve ABD’deki durum hakkında yapılacak kısa bir karşılaştırma resmi daha da netleştirecektir. Avrupa’da CEO’ların “paket ücret” ortalaması yıllık olarak 3,6 milyon ila 7 milyon Avro arasında olduğu tahmin edilmektedir[6]. Avrupa’da asgari ücret aylık 1500 Avro ve yıllık 18 bin Avro düzeyindedir[7].  Avrupa’da CEO “paket ücreti” asgari ücretin yaklaşık 200 ila 380 katına eşittir.   Amerika’da durum daha da uçlardadır.  2013 yılı verilerine göre ABD’de CEO ücret ortalaması yıllık olarak yaklaşık 12 milyon ABD doları düzeyindedir. ABD’de 2013 yılında asgari ücret yıllık düzeyi 15 bin ABD dolarına eşittir. Dolayısıyla ABD’de CEO ücretleri asgari ücretin tam 775 katına eşittir[8].

İran’da asgari ücret 8,1 milyon riyal- yaklaşık 250 ABD dolarıdır. Özellikle küçük şehirlerde ve kasabalarda birçok kişinin bu ücretin altında çalıştıkları dillendirilmektedir. İran İstatistik Kurumunun 2014 yılında yaptığı gelir ve tüketim istatistiği raporuna göre İran’da emeği ile geçinenlerin ortalama ücretleri (2016 yılına endekslemek için 2 yıllık enflasyon rakamlarının etkisini de dikkate alarak) 9 milyon riyal -300 ABD doları civarındadır. İran’da çalışanların ortalama ücretleri (medyan ücret) ile asgari ücret arasındaki makas neredeyse yok denecek kadar azdır. Dolayısıyla geçimlerini emekleri karşılığında ücret alarak sağlayan insanların büyük bir çoğunluğunun ücretleri son derece düşüktür.

2.2 Normatif İktisat Perspektifi

Kişisel değer yargılarını (adalet, adil gelir dağılımı, makul ücret düzeyi vb.) içeren ifadeler “normatif iktisat” dairesinin kapsama alanına girmektedir. İran bağlamında yöneticilere yapılan yüksek ücret ödenmesini eleştirmek ve ücretlerin daha makul bir seviyeye düşürülmesini desteklemek amacıyla birtakım argümanlar ileri sürülebilir. Örneğin:

Ambargoların kaldırılması sonrasında halkın refahında bir artış sağlanamamıştır. İran’da halkın %30’dan fazlası yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Genel işsizlik oranı %10’nun üzerinde iken gençlerde işsizlik oranının %28 civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Normatif iktisadi perspektif, olaylara “değer yargılarını” önceleyen ve sübjektif bir pencereden bakmaktadır. Dolayısıyla fakir ve yoksullukla mücadele eden geniş halk kitlelerinin var olduğu bir toplumda yönetici elitlere ödenen  “yüksek” ya da “astronomik” ücretler bir sorun olarak değerlendirilebilir.

 2.3 Politik İktisat Perspektif

İran’da kurumsal anlamda ve diğer alanlarda ciddi yapısal sorunlar (hukuk sisteminin kurumsal olarak altyapısının yetersizliği, hukuk sisteminin objektif ilkelerden uzak olması, ağır ve hantal bürokrasi,  ekonominin petrol gelirlerine bağlı olması vb.) vardır. Ülkede yapısal sorunlar buzdağının görünmeyen kısmıdır. Dolayısıyla yöneticilere verilen astronomik ücretler bir sorun olmaktan çok İran’da çok katmanlı ve girift yapısal sorunların ortaya çıkardığı bir sonuçtur.Resme bakılması gereken diğer bir alan politik iktisat cephesidir. İran’da kamu kesiminin ekonomi içerisindeki payı %70’leri bulmaktadır (Amuzegar, 2014, :91)[9].Kamunun doğrudan ve dolaylı olarak ekonomi içerisinde payının bu denli büyük olduğu ve ayrıca kurumsal altyapısının yetersiz olduğu[10]az gelişmiş bir ülkede verilen kararların ve yapılan atamaların siyasetten bağımsız olması beklenemez. Politik iktisat disiplinince ortaya konulan çalışmalara göre: İktidar sahipleri devlet yönetimini elinde bulundurdukları dönemde var olan rantı kendi siyasi çizgisine yakın olan aktörlere dağıtma eğilimindedirler. Bu siyasetin doğasında vardır. Rantı dağıtma süresi iktidarda kalma süresi ile sınırlı olduğundan iktidara gelenler mevcut rantın dağıtılmasında aceleci davranış sergilerler.   Cumhurbaşkanlığı seçimleri 5 yıllığına yapılmaktadır. İyi ihtimalle iki dönem iktidarda kalınsa dahi bu sürenin bir sonu vardır. Dolayısıyla bu rantın “kullanım hakkı” süre olarak iktidarın sona ermesi ile bitecektir. Politik iktisat modellerine göre: Eğer ülkede kurumsal sistem “fırsatçı” davranışları engellemediği gibi teşvik edici öğeleri barındırıyorsa bu tür sonuçlar ya da sorunlar kaçınılmazdır. Politik iktisat teorisi olaya ideolojik bakmamakta ve hangi ideolojide olursa olsun “insan doğası” gereği iktidara gelenlerin aynı davranışı sergileyeceğini belirtmektedir. Dolayısıyla bu tür davranış kalıbı hangi aktörün ya da ideolojinin iktidarda olduğundan bağımsızdır.  İran’daki duruma bu eksende bakıldığında aslında temel sorun üst düzey yöneticilerine ödenen yüksek ücretler değildir. Temel sorun kamunun ülke ekonomisi içerisindeki payının “astronomik düzeyde” olması ve hukuk devletinin ana ilkelerinin (kuralların herekse eşit uygulanması, şeffaflık, hesap verilebilirlik) ülkede iyi bir şekilde uygulanamamasıdır.

3. Siyasi Pencereden Ücret Skandalı

2017 Haziran ayında İran’da Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak ve Ruhani muhtemelen tekrar aday olacaktır. İran’da gelişmelere bu pencereden bakıldığında muhalif kanatta yer alan aktörler (muhafazakar/şahinler) bu tür skandallarla siyaset yelpazesinin merkezinde yer alan Ruhaniyi yıpratmayı amaçlamaktadırlar. Bu tespitimiz İran’da Sağlık Bakanı Hasan Gazizade’nin Fars Haber Ajansınca yayınlanan bir demecinde şu şekilde ifade edilmiştir:  “İran halkı bu skandal ile yapılmak istenen şeyin siyasi olduğunun farkındadır[11]”. İran’da üst düzey yöneticilere ödenen ücretlerin bir skandala dönüştürülmesi ve bu skandalın bu denli çok sayıda “alıcısının” olmasının temel nedeni konunun normatif argümanların kullanılmasına müsait olmasındandır. İşte bu noktada normatif iktisat argümanlarının ustaca kullanıldığı “siyaset sanatı” devreye girmektedir.

Ruhani 2013 seçimlerinden önce özgürlüklerin geliştirilmesine yönelik bir takım vaatlerde bulunmuştur.   Her ne kadar vaatleri yerine getirmek için çabalasa da somut anlamda kayda-değer bir gelişme henüz gözlemlenememiştir. Yine Ruhani yönetimi, nükleer antlaşma sonrasında ekonomide işlerin iyiye gideceğini ve halkın refahının artacağını vaat etmiştir. P5+1 ülkeleri ile yapılan anlaşma sonucunda İran’a nükleer çalışmaları nedeniyle uygulanan ambargolar Ocak 2016’da kaldırılmıştır.  Ülkede ekonomide işler enflasyonun düşürülmesi dışında iyiye gitmemektedir. Ahmedinejad döneminin sonlarına doğru başlayan durgunluktan ekonomi halen çıkabilmiş değildir.  İran’a nükleer faaliyetleri dışında uygulanan diğer ambargolar halen efektif olarak uygulanmaktadır ve nükleer-dışı ambargolar Ruhani yönetiminin elini-kolunu bağlamaktadır.

Gündelik hayatta siyasi olarak insanların kafasında oluşan düşüncenin kökleri çok derinlere gitmeyebilir. Siyasi olarak oluşturulmaya çalışılan algı bu esasa dayanmaktadır. Şöyle ki: büyük yığınlar teknik detaylara odaklanmazlar, genelde bunlara kafa da yormazlar ve ayrıca onlar için önemli olan somut şeylerdir. İran halkında bu skandalın karşılık bulmasının temelinde, “işlerin iyiye gitmediği bir ülkede bazı kimselerin cefa çekmemeleri ve paylarına düşeni ödememeleridir” şeklinde oluşan algıdır.  “İran halkının çoğunluğu ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılardan payına düşeni öderken küçük bir yönetici azınlık sefa içinde yaşamaktadır” algısı siyasi olarak oyunu değiştirebilecek niteliktedir.  Muhalif kanadın oluşturmaya çalıştığı “algı” kabaca bu minvaldedir.   Bu algının oluşturulmasının amacı halk nezdinde Ruhani’nin yıpratılmasıdır. Şu an için muhalif kanat bu “algı operasyonunda” başarılı olmuştur.

4. Skandal Ateşinin Söndürülmesine Yönelik Adımlar

Bu skandal sonrasında siyasi hasarın azaltılması için 2 Temmuz’da Ekonomi ve Finans Bakanı Ali Tayyib Niya tarafından ücret tavanı uygulamasına başlandığı açıklanmıştır. Bu uygulama ile İran’da kamu kurum ve kuruluşlarının üst düzey yöneticilerinin ücretlerinin 5500 ABD dolarını aşamayacağı kural haline getirilmiştir[12].  30 Haziran’da İran Ekonomi ve Finans Bakanı Ali Tayyib Niya siyasi olarak “hasar kontrolü” yapmak için üç bankanın (Saderat Bankası, Mehr Bankası ve Millet Bankasının) genel müdürlerinin istifa etmelerini sağlamıştır. Bu olaydan bir hafta önce Refah Bankası Genel Müdürü Ali Sıdki İran Çalışma Bakanlığınca görevinden zaten alınmıştı.  Ayrıca Ulusal Kalkınma Fonu direktörü Seyid Safdar Hüseyni ve Fonun tüm yönetim kurulu üyeleri 2 Temmuzda istifa ettiklerini duyurmuşlardır. Bunlara ilave olarak Ulusal Kalkınma Fonu direktörü Seyid Safdar Hüseyni’nin istifasının ardından kendisine yapılan ödemelerin 140 bin ABD dolarlık kısmını iade ettiğini bildirmiştir.

5. Sonuç

Yatırımcılar (gerek İran’lı ve gerekse de Batılı) önümüzdeki bir yıl içinde  yapılacak iki seçime (ABD’de Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleri ile İran’da muhtemelen Haziran ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri) odaklanmışlardır. Bu iki seçim başta olmak üzere İran’ı bekleyen birçok belirsizlik söz konusudur. İran’da yatırımlar yapılmazsa ekonomi ivme kazanamayacak, işsizlik azalmayacak ve dolayısıyla Ruhani’nin yeniden seçilmesi zorlaşacaktır. Yatırımcıların cephesinden bakıldığında önümüzdeki dönem ciddi siyasi riskler barındırmaktadır ve bu nedenle bekle-gör politikası daha akılcı bir strateji gibi gözükmektedir.

Ruhani 2013 seçimleri öncesinde ekonominin daha iyiye gitmesi için adımlar atılacağını ve ülke ekonomisinin resesyondan çıkarak pozitif bir yola evirileceğini vaat etmişti. Bu alanda önemli adımlar atıldı. İran’da 2017 seçiminde seçmenin kararına etki edecek değişkenlerin en başında ekonomi yer alıyor. Nükleer uzlaşı sonrasında Ruhani’nin demeçlerinde nükleer antlaşma sonrasında işlerin düzeleceğine yönelik ciddi vurgular var ve halkın sabırlı olması tavsiye ediliyor. Halk nazarında Ruhani’yi yıpratmanın önemli bir yolu ekonomide işlerin kötüleştiği algısı yaratılmasıdır. Önümüzdeki günlerde muhalif kanatın bu algı üzerine çalışacağını bekliyoruz.

Gelecek günlerin ne getireceğini ve Ruhani’nin bu sorunlarla nasıl baş edeceğini bilemiyoruz. Ancak bu skandalın Ruhani’yi halk nezdinde ciddi bir şekilde yıprattığını söyleyebiliriz. Ayrıca cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça “yıpratma savaşının” bu ve benzer cephelerde derinleşerek devam edeceğini bugünden görmek kehanet değil. İran’da kısa süre içinde ekonomini canlanacağına dair kıpırdanmalar olmazsa halkın Ruhani’ye olan desteğinde azalma yaşanabilir.


[1]http://www.al-monitor.com/pulse/originals/2016/07/iran-payslip-leaks-rouhani-administration-criticism-ndf.html [Erişim: 13 Temmuz 2016].

[2] İran’da resmi kur yaklaşık olarak: 1 ABD$=35000 riyal.

[3] Ayrıntı için bakınız: http://www.al-monitor.com/pulse/originals/2016/07/iran-payslip-leaks-rouhani-administration-criticism-ndf.html [Erişim: 7 Temmuz 2016].

[4] Ayrıntı için bakınız: http://www.capital.com.tr/yonetim/insan-kaynaklari/turk-ceolar-azmi-kazanir-haberdetay-16508  [Erişim: 2 Temmuz 2016].

[5] Rakamlar 2016 yılı için “Fortune Türkiye” dergisine dayandırılarak hesaplanmıştır. Ayrıntı için bakınız:  http://www.fortuneturkey.com/ceolar-2016da-ne-kadar-maas-alacak-26459 [Erişim: 2 Temmuz 2016].

[6] Avrupa’daki “paket CEO ücretleri” için bakınız: http://www.fortuneturkey.com/ceolar-2016da-ne-kadar-maas-alacak-26459 [Erişim: 2 Temmuz 2016].

[7] Avrupa’da asgari ücret sıkalası için bakınız: https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_sovereign_states_in_Europe_by_minimum_wage  [Erişim: 2 Temmuz 2016].

[8] Ayrıntı için bakınız “Forbes” dergisi: http://www.forbes.com/sites/kathryndill/2014/04/15/report-ceos-earn-331-times-as-much-as-average-workers-774-times-as-much-as-minimum-wage-earners/#15c9897f78ef [Erişim: 2 Temmuz 2016].

[9] Amuzegar Jahangir (2014). The Islamic Republic of Iran Reflections on an emerging economy. The Islamic Republic of Iran: Reflections on an Emerging Economy. (Europa Perspectives: Emerging Economies). New York, USA: Routledge. ISBN 978-1-857-43748-5.

[10] Kurumsal altyapının yetersiz olması: Formel ve enformel kuralların yetersiz olduğu ve/veya bu kuralların etkin bir şekilde uygulanmaması.

[11] Bakınız: http://www.rferl.org/content/iran-leaked-salaries-harsh-light-what-end/27824101.html [Erişim: 13 Temmuz 2016].

[12] Bakınız:  http://www.al-monitor.com/pulse/afp/2016/07/iran-politics-economy-wages.html [Erişim: 2 Temmuz 2016].