İran’ın Suriye’de Mezhep Odaklı Stratejik Hedefleri

İran’ın Suriye’de Mezhep Odaklı Stratejik Hedefleri
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran Suriye’de halk ayaklanmasını bastırmak için Esed rejiminin yanında durdu. Bu amaçla milis örgütlerin kurulmasını sağladı ve Şiilerin kutsal mekânlarını koruma bahanesiyle bazı bölge ülkelerinden binlerce Şii milisi Suriye’ye getirdi.

Bununla beraber Suriye’de nüfuzunu güvence altına almak için bürokraside, orduda, güvenlik kurumlarında, üniversitelerde ve ticaret ve ekonomi sektörlerinde kendisine bağlı kişilerden bir ağ oluşturarak onların kritik karar mercilerinde görev almalarını sağladı. Ayrıca onlarca milyar dolarlık harcamalarını telafi etmek için Suriye’ye ekonomik anlaşmalar dayatarak bazı imtiyazlar elde etti. Dahası, Suriye devletini kendisine bağımlı hâle getirmek için kendisinden kredi almaya zorladı. Ne var ki tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de Suriye’nin toplumsal yapısına yönelik başka bir çaba içine girdi. İran’ın bu çabası, Suriye’den çekilme mecburiyetinde kaldığı takdirde, uzun vadeli çıkarlarını koruyabilmek maksadıyla, yumuşak güç politikası doğrultusunda, Suriye halkında İran’a yakın toplumsal bir taban meydana getirme niyetini taşıyor.

İran kendi ideolojisine bağlı toplumsal bir tabanın yokluğunda Suriye’deki nüfuzunu uzun vadede koruyamayacağını biliyor. Suriye’de Şii bir nüfus bulunması bu nüfuzun uzun ömürlü olması açısından çok önemli olmasına rağmen, şu anda sayılarının çok az olması (2000 yılında toplumun sadece yüzde 1’i Şii idi) bu amacın gerçekleşmesini zorlaştırıyor. İran bu engeli aşmak için, Suriye toplumunda Şiiliği yaymak amacıyla kesintisiz bir çaba içinde. Bu doğrultuda Suriye’deki askerî varlığına son vermeden önce daha büyük kitleleri Şiileştirebilmek için siyasal çözümü geciktirmeye çalışıyor.

Hedef bölgeler

Suriye rejimi ve müttefikleri şu anda Suriye topraklarının yaklaşık yüzde 65’ini kontrol ediyor. Fakat bu coğrafi bölgedeki bazı noktalar, İran için daha fazla önem arz ediyor. Şam şehri ve çevresi, Suriye’nin güneyi ve İsrail, Irak ve Lübnan sınırlarındaki bölgeler İran için stratejik öneme sahip. Bu nedenle İran Esed rejiminin işbirliğiyle söz konusu bölgelerdeki demografik yapıyı sistematik olarak değiştirmekte. Milyonlarca Sünni Suriyeli zorla yerinden edilerek mülteci durumuna düşürüldü. Esed rejimi Lübnan’da kalan ve özellikle Şam ve Humus’un kenar mahallelerine dönmek isteyen çok sayıda Suriyeli mültecinin geri dönmesine izin vermiyor. Lübnan Hizbullahı da Lübnan-Suriye sınırındaki Kasir şehrinin bulunduğu bölgeyi ele geçirmesinin ardından, yedi sene geçmesine rağmen bölgenin Sünni nüfusunun geri dönmesine izin vermiyor.

İran Şam’ın güneyindeki Zeynebiye bölgesini milisler aracılığıyla kontrol ediyor ve Beyrut’un güneyindeki Şii bölgesi gibi Şam’ın güneyinde de benzer bir bölge oluşturmayı planlıyor. Nitekim bu amaçla, yerel aracılar vasıtasıyla bölgede mülk ve arazi satın almakta. Ayrıca Şam’ın eski bir semtinde bulunan Seyyide Rukiye türbesine yakın bölgelerde mülk sahiplerine baskı yaparak mülklerini satmaya zorluyor. Doğu Guta ve Daria gibi, sakinlerinin ülkeyi terk etmek zorunda kaldığı ve artık geri dönemeyeceği bölgelerde gayrimenkul satın almak için ciddi çaba sarf edilmekte.

İran’ın dikkatini çeken bir başka yer, coğrafi konumuyla Deyrizor ili olmuştur. Deyrizor Suriye’yi Irak’a bağlayan bölge ve Tahran-Akdeniz karayolu üzerinde yer alıyor. İran’ın bu bölgeye ilgisi elbette yeni bir durum değil. İran’ın bu bölgede Şiiliği yayma çabaları 1980’lerin sonlarına dayanıyor. Son dönemde DEAŞ’ın bölgeden çıkarılmasının ardından İran, Şiiliği yayma çabalarına bu kez “teşvik ve tehdit” politikasıyla yeniden başladı. Böylece maddi ve manevi yardım ve destek sağlayarak halkla yakınlaşmaya çalıştı. Örneğin İran bu şehirde rejimin kontrolünde bulunan, yıkılma durumuna gelmiş sağlık merkezlerinden çok daha iyi ve donanımlı bir hayır hastanesi ve birkaç sağlık merkezi inşa etti. Ayrıca bazı cadde ve parkları yeniden onardı. Fakat bunlara karşılık, varlığını pekiştirmek için ilin güneydoğusunda, Çeşme Ali adıyla yeni bir kutsal mekân inşa etti ve birkaç gün sonra geri adım atmak zorunda kalsa da ilin doğusunda bulunan camilerde Şii ezanı okutturdu.

İran’ın Suriye’nin güneyine olan ilgisi, Lübnan’ın güneyinde olduğu gibi, İsrail ile sınır bölgelerinde benzer bir konuma sahip olmak istemesinden kaynaklanıyor. İran’a bağlı milislerin Ürdün ve İsrail sınırından en az 40 kilometre geri çekilmesini gerektiren anlaşmanın ardından, İran bölgedeki varlığını pekiştirmek için yeni yollar aramaya başladı. Bu doğrultuda Şiiliği yaymak için, Suriyeli gençleri kendisine bağlı yerel milis gruplarda örgütleme girişiminde bulundu.

Şiiliği yayma araçları

Esed rejimi ve müttefiklerinin halka karşı savaşının Suriye halkı için felaket sonuçları oldu. Ülkenin altyapısının yüzde 40’ı tahrip edildi; nüfusun yüzde 90’ı yoksulluk sınırının altına düştü; tüm okulların yüzde 40’ı, hastanelerin ve sağlık merkezlerinin yüzde 30’u tamamen veya kısmen yıkıldı ve okul çağındaki çocukların yüzde 35’i eğitimden mahrum kaldı. Vatandaşlar işsizlikten, iş fırsatlarının olmayışından, yerel para biriminin devalüasyonundan, yüksek enflasyondan ve hatta temel ürünlerin eksikliğinden muzdarip. İran ise halkın karşı karşıya kaldığı bu şartları Şiiliği ve kendi ideolojisini yaymak için altın bir fırsat olarak değerlendiriyor. Nitekim “hayır kurumları” vasıtasıyla giysi, örtü ve kırtasiye malzemeleri gibi maddi destekte bulunmak, sosyal olanaklar, sağlık ve eğitim hizmetleri sağlamak, kültürel, eğlence amaçlı ve dinî faaliyetler düzenlemek yoluyla vatandaşları yanına çekip Şiileştirmeye çalışıyor.

Çocuklar ve gençler

İran’ın Suriye’de Şiiliği yaymaya yönelik faaliyetleri son otuz yılı kapsıyor. Buna rağmen bu süre zarfında İran, Şii olan orta yaşlı veya yetişkinlerin daha çok maddi çıkarlar güderek mezhep değiştirdiklerini gördüğünden, bu kesimlere İran’ın çıkarlarını korumak açısından pek güvenemiyor. Bu nedenle dikkatini daha çok çocuklara ve gençlere yöneltmiş durumda. İran okulları kontrol etmek, müfredatı değiştirmek ve izcilik merkezleri kurmak gibi çeşitli yöntemlerle, Şiiliğin nüvelerini yeni kuşakların kafasına yerleştirmeye çalışıyor.

İran’ın bu konudaki ilk adımı, özellikle Şam, Deyrizor ve Halep bölgelerinde savaşta zarar görmüş onlarca okulun yeniden inşa edilmesiyle atıldı. Örneğin Mart 2017’de İran İmar Cihadı Kurumu, Halep’te hasarlı toplam 85 okuldan 55’inin onarımını tamamladı. Bu okullar Şii propagandası için temel hedeflerden biri hâline geldi. İranlı yetkililerin ve milis grupların komutanlarının bu okullara yaptıkları sık ziyaretlere ve gerçekleştirilen çeşitli programlara ek olarak, İran yoksul öğrencilere yardım dağıtarak birçok ihtiyaç sahibi aileyi çocuklarını bu okullara göndermeye teşvik ediyor. İran’ın başlattığı bu girişimler, geldiğimiz noktada resmiyet kazanmış durumda. Ocak 2020’de İran Eğitim ve Öğretim Bakanlığı Suriye Eğitim Bakanlığı ile bir mutabakat zaptı imzaladı. Bu mutabakat zaptına göre İran Suriyeli öğretmenler için eğitim kursları açacak, ders kitaplarının hazırlanmasında ve basılmasında yardımcı olacak ve 250 okulu onaracak. Suriye Eğitim Bakanlığı daha sonra iç kamuoyunda bu yönde oluşan tepkileri yatıştırmak için, İran’ın okulları onaracağını reddetse de İran’ın bu projeden gerçekten geri çekilmesi uzak bir ihtimal.

İran, okullara yönelik bu ilgisinin yanı sıra Şam, Deyrizor ve Halep bölgelerinde “İmam Mehdi İzcileri” ve “Velayet İzcileri” adlı iki izci topluluğu kurdu. Bu iki topluluk Şii ve Sünni çocuk ve gençlerden üyeler kabul etmekte ve eğitim, din, spor, sanat ve benzeri alanlarda programlar düzenlemekte. Ayrıca gönüllülerden ihtiyacı olanların ailelerine maddi yardım sağlamakta. Bu faaliyetlerin ideolojik yönü çok ağır basıyor. Topluluğun kendi yayınladığı görüntülere göre, askerî üniformalar giymiş gönüllü çocuklar dinî bir törene katılarak mezhep ihtilaflarını körükleyen sloganlar atıyorlar. Bazı raporlara göre bu iki topluluk şimdiye kadar 10 binden fazla çocuk ve gencin kendisine katılmasını sağlayabildi.

Yerel milis grupların üyeleri ve onların aileleri

İran gençleri kendi milis güçlerine katmak için çeşitli yöntemler kullanıyor. Bu gruplara katılacak kişiler için temel hizmetler ve dokunulmazlık sağlıyor. Buna göre, katılmak isteyen gençler güvenlik güçleri tarafından takip ediliyor olsalar bile, bu gruplara katıldıktan sonra güvenlik güçleri onları takipten çıkarıyor. Aşırı yoksulluk, iş imkânlarının olmaması ve güvenlik güçleri tarafından takip edilmenin bir sonucu olarak, Esed rejimine karşı protestolara katılanlar dâhil olmak üzere çok sayıda genç bu gruplara katılmış durumda. Şiiliğe inanmak üye olmak için gereken şartlardan biri olmasa da bu gençler üye olduktan sonra İran’ın yumuşak güç programlarıyla Şiiliğe çekilmekte. Sonraki aşamada çeşitli etkinlikler ve programlarla aileleri cezbedilmeye çalışılıyor. Milis grupların mensuplarının aileleri Şiiliğin yayılmasında en önemli hedef kitlelerden biri. Örneğin İran Halep’in güney ve doğusundaki kenar mahallelerinde “Bâkır Tugayı” militan grubu da dâhil olmak üzere “Neyreb Alayı’nın” çok sayıda üyesini Şiileştirmeyi başardı. Halen Safira kentinde, çoğu Bâkır Tugayı üyesi olarak Şiiliğe geçen yüzlerce Şii aile yaşıyor.

Aşiret reisleri ve kanaat önderleri

Yukarıdaki gruplara ek olarak, İran aşiret reisleri ve nüfuzlu yerel kişilerin etkisinin farkında olarak onları kendisiyle aynı çizgiye getirmeye çalışıyor. İran bazı aşiretlerin Ehl-i Beyt soyundan gelmelerini suiistimal ederek reislerine yakınlaşmaya ve böylece Şiiliği aralarında yaymaya çalışıyor. Beşinci İmam Muhammed el-Bâkır’ın soyundan geldikleri iddia edilen Baggara aşiretinin reislerinden biri, bu çabaların sonucunda İran’la ittifak kurdu. Bu ittifaktan sonra, söz konusu şahıs, Halep’in güneydoğusunda İran’a bağlı en güçlü yerel milislerden olan Bâkır Tugayı’nı kurdu ve bu tugayın üyelerinin çoğu aileleriyle birlikte Şiiliğe geçti. Öte yandan İran, resmî Sünni kurumlarından birçok Sünni din adamını yanına çekmeyi de başardı. Böylece bu din adamları, İran’ın İsrail karşıtı konumunu gerekçe göstererek İran propagandası yapıyorlar. Suriye Başmüftüsü Ahmed Bedrettin Hassun gibi, bu kişiler Şiiliğe geçmemiş olsalar da siyasi Şiiliği desteklemekteler.

Sonuç

İran krize yönelik herhangi bir siyasi çözümün sonucunda Suriye’den askerî olarak geri çekilmek zorunda kalacağını biliyor. Bu nedenle hem devlet kurumlarında hem de Suriye toplumunda etkinliğini sürdürebilmek için her türlü çabayı sarf ediyor. İran Suriye halkının zor yaşam koşullarından yararlanarak Şiiliği onların arasında yaymak suretiyle kendine bir toplumsal taban oluşturmaya çalışıyor. Şiiliği Suriye’deki Aleviler ve İsmaililer arasında yayma çabalarının yanı sıra, Tahran-Akdeniz hattına ve Irak, Lübnan ve İsrail sınırlarına yakın bölgelerde stratejik öneme sahip alanlara daha fazla odaklanmış durumda. İran’ın Şiiliği Sünniler arasında yayma projesi çeşitli zorluklarla yüz yüze. Halkın göstereceği olası direnç bunlardan biri. Bir diğer olasılık ise mali kaynaklar ve teşviklerin kesildiği veya koşulların değiştiği takdirde mezhep değiştirenlerin tekrar Şiiliği terk etmeleri. Bu endişelerin bir sonucu olarak İran, daha çok çocuklara ve gençlere odaklanmış durumda. İran böylece Suriye’deki nüfuzunu gelecekte de sürdüreceğini umuyor. Şiiliği Suriye toplumunda yayma çabaları sadece dinî saiklere dayanmıyor; inancın İran’ın siyasi emelleri uğruna bir araç hâline gelmesinden kaynaklanıyor.


Bu makale ilk olarak 8.12.2020 tarihinde Anadolu Ajansında yayımlanmıştır.

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/iranin-suriyede-mezhep-odakli-stratejik-hedefleri/2069274