İsrail’de Başbakan Netanyahu ile Zamir arasında 2025 yılında İran’a yaklaşım konusunda bir anlayış birliği bulunuyor.
İsrail’in Yeni Genelkurmay Başkanı İran Konusunda Çatışmacı Bir Figür
Kısa bir süre önce istifa eden İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’nin yerine Eyal Zamir’in atandığı açıklanmıştı. 5 Mart 2025’te düzenlenen devir teslim töreni ile görevine başlayan Zamir, uzun yıllar boyunca İsrail Savunma Kuvvetleri (Israel Defense Forces, IDF) bünyesinde görev almış; Güney Bölge Komutanlığı’nın yanı sıra 2012-2015 yılları arasında dönemin Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun askerî sekreterliğini yapmış bir isim. Nitekim Zamir’in Genelkurmay Başkanı olarak atanmasında bu yakınlığın etkili olduğu iddia ediliyor. Dahası Zamir, Netanyahu ile pek çok konuda benzer görüş ve yaklaşımlara sahip olmasıyla da biliniyor ve İran, bu konuların başında yer alıyor.
Eyal Zamir’in, İsrail’e yönelik İran tehdidinin önlenmesi ve karşı tedbirlerin geliştirilmesi hususlarına özel önem verdiği, bu konuda bireysel ajandaya sahip olduğu biliniyor. Buna göre Zamir, İran’ı İsrail açısından asli tehdit olarak görüyor. İsrail’in yeni Genelkurmay Başkanı, İran konusundaki yaklaşımını, 2022’de Washington Institute için kaleme aldığı “Countering Iran’s Regional Strategy: A Long-Term, Comprehensive Approach” (İran’ın Bölgesel Stratejisine Karşı Koymak: Uzun Vadeli, Kapsamlı Bir Yaklaşım) başlıklı raporda açık biçimde ortaya koymuştur.
Raporda İran’ın bölgesel stratejisine karşı uzun vadeli, çok boyutlu ve kapsamlı bir strateji öneren Zamir, bu amaca ulaşmak için şu adımların atılmasını önermektedir:
- İran’ı, vekil aktörlerini çevreleyerek hareketsiz hale getirmek.
- Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) yapısına özgü/odaklı bir saldırı stratejisi uygulamak.
- Doğrudan askerî karşılıklar ortaya koymak.
- Rejimi ekonomik açıdan baskı altına almak.
- Psikolojik ve politik savaş araçlarını kullanarak toplumsal hoşnutsuzlukları rejime karşı kullanmak.
Eyal Zamir tarafından ortaya konulan bu yaklaşım, 7 Ekim sonrası süreçte ve özellikle 2024 içerisinde İsrail’in bölgesel düzeyde uyguladığı strateji ile büyük ölçüde örtüşmektedir. Hem bu husus hem Zamir’in Netanyahu ile kişisel ve askerî danışmanlık ilişkisi hem de geçmişi birlikte değerlendirildiğinde, yeni dönemde İsrail’in İran stratejisinin belirlenmesinde Zamir’in bahse konu görüşlerinin etkili olacağı söylenebilir.
2025 itibarıyla, Zamir’in savunduğu “İran’ı, vekil aktörlerini çevreleyerek hareketsiz hale getirmek” evresinin büyük ölçüde hayata geçirildiği görülmektedir. Dolayısıyla yeni dönemde İran’a yönelik diğer stratejik evrelere ve uygulamalara geçiş yapılması olasıdır. Bu bağlamda İsrail’in –örtülü operasyonlar biçiminde– DMO’ya yönelik İran topraklarında saldırılar düzenlemesi, kritik figürlere suikast girişimlerinde bulunması, önemli birimlerin komutanlıklarına ve kritik altyapı tesislerine sabotajlar yapması muhtemeldir. Öte yandan Zamir tarafından “Psikolojik ve politik savaş araçlarını kullanarak toplumsal hoşnutsuzlukları rejime karşı kullanmak” şeklinde tanımlanan konvansiyonel askerî harekâtların –özellikle hava harekâtlarının– gerçekleştirilmesi de bu evrede uygulanabilecek yöntemler arasındadır.
Söz konusu vizyon doğrultusunda İran’a yönelik ekonomik baskı politikalarının uygulanması ve psikolojik harp faaliyetleri ile toplumsal fay hatlarının harekete geçirilmesi veya yönlendirilmesinin de bu evrede somutlaşması öngörülmektedir. Zira Zamir’in Genelkurmay Başkanı olarak atandıktan sonra yaptığı ilk açıklamada kullandığı “2025, Gazze ve İran’a odaklanacağımız bir savaş yılı olacak” ifadesi bu noktada önemli bir göstergedir. Bu açıklama Başbakan Netanyahu ve Zamir arasında 2025 yılına ilişkin bir anlayış birliğinin mevcudiyetini göstermektedir.
Nihai olarak değerlendirildiğinde, Zamir’in İsrail’in yeni Genelkurmay Başkanı olması ve İran’a yönelik yaklaşımı, 2025 yılı içinde İran-İsrail gerilimini üst noktaya taşıyabilecek faktörler arasındadır. Bu noktada Zamir-Netanyahu ilişkisi de bu faktörü destekleyici niteliktedir. Bu bağlamda Ocak 2025 itibarıyla hayata geçirilen yoğun hava savunma tatbikatları ve Sadık Vaad-3 operasyonunun gerçekleştirileceğine dair artan vurgular, İran cephesinde söz konusu gerilim beklentisine dair işaretler sunmaktadır. Bu durum, 2025 yılı içinde İran-İsrail geriliminin ivme kazanabileceğine ve çatışma riskinin arttığına dair bir tablo ortaya çıkarmaktadır.