KOEP’in Geleceği Tehlikede

KOEP’in Geleceği Tehlikede
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran, ABD Başkanı Donald Trump’ın Nükleer Anlaşma’dan (KOEP) ayrıldığı Mayıs 2018’den bir sene sonra Anlaşma’nın şartlarından peyderpey uzaklaşma stratejisini takip etti. Bunun sonuncunda en son Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının (UAEA) Kasım 2020 raporuna göre İran’ın zenginleştirilmiş uranyum stokunu 12 kat artırdığı gözlemlendi. İran, UAEA’ya gönderdiği 31 Aralık tarihli mektupta ise Anlaşma’da yasaklanan Fordo Nükleer Tesislerinde uranyumu %20’ye kadar zenginleştireceğini bildirdi. UAEA harekete geçerek bu faaliyetle alakalı olarak Anlaşma’ya üye ülkeleri bilgilendireceğini ifade etti ve akabinde Fordo’da, zenginleştirmenin hâlihazırda %4,1’e ulaştığını ve %20 için gerekli altyapının hazır olduğunu bildirdi. Dolayısıyla UAEA müfettişleri sürecin başlangıcından beri sahada hazır bulunmaktaydı.

Tahran’ın Anlaşma’yı ihlal eden bu son adımının altyapısı, esasen bir süredir İran Meclisinde hazırlanmaktaydı. “Yaptırımları Kaldırmak ve İran Halkının Çıkarlarını Korumak İçin Stratejik Eylem Yasası” adı altında tasarlanan yasa, Muhsin Fahrizade suikastının ardından ivedilikle yürürlüğe konuldu. İran Atom Enerjisi Kurumu, Yasa’nın yürürlüğe girmesinden iki ay sonra yaptırımlar kalkmazsa uranyumu %20’ye kadar zenginleştirmekle yükümlü olacak. Bu bağlamda Tahran, Joe Biden’ın göreve gelmesinden kısa bir süre sonra, herhangi bir ön koşul sunmadan Anlaşma ile ilgili somut adımlar atılmasını beklemekte. Lakin bu girişim, uluslararası kamuoyunda beklentinin ötesinde bir nükleer şantaj olarak yorumlanmaktadır. Nitekim ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, 4 Ocak Pazartesi günü bu minvalde bir açıklama yaparak İran’ın Fordo’da uranyumu zenginleştirmesinin nükleer şantaj kampanyasını yoğunlaştırmaya yönelik bir girişim olduğunu söyledi. Brüksel bu hususta kaygılarını dile getirirken İsrail ise daha sert bir pozisyon alarak İran’ın nükleer silah üretmesine izin vermeyeceklerini belirtti.

Görünen o ki İran, ekonomisini yaklaşık 250 milyar dolar zarara uğratan ABD yaptırımlarının feshi için nükleer kozunu kullanmaya devam edecek. Nitekim İran’ın mevcut nükleer siyaseti aralık ayında yasal nitelik kazandı ve İran Atom Enerjisi Kurumunu da bu Yasa’nın içerdiği koşulları yerine getirmekle yükümlü kıldı. İran’ın hâlihazırda zayıf oranda zenginleştirilmiş uranyum stoku %55 artışla 2,4 tona yükselmiş durumda. İran ilerleyen safhalarda uranyumu yüksek oranda zenginleştirebilirse iki ila üç atom bombası için yeterli rezerve sahip olacak. Ayrıca İran hükûmeti söz konusu Yasa’nın 6. maddesine göre gönüllü olarak uyguladığı Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’nın (NPT) Ek Protokolü’nü durdurma hakkına da sahip. Dolayısıyla gelecekte UAEA müfettişlerinin bazı tesislere girmesi engellenebilir ve böylelikle İran’ın nükleer faaliyetleri hakkında gerekli bilgiler dünya kamuoyundan gizlenebilir.

Tüm bu gelişmeler, şüphesiz yeni ABD yönetimi ile Avrupa’nın birbirine destek vererek Anlaşma’ya yeni koşullar kazandırmasını önleme amacı taşımaktadır. Fakat İran’ın %20’lik bir uranyum zenginleştirmeyle Anlaşma’dan önceki vaziyete geri dönmesi, Anlaşma’nın da bu şartlara uygun revize edilmesini gerektirecektir. Biden ve ekibinin bu realiteyi görmezden gelemeyeceği göz önüne alınırsa önümüzdeki aylarda sıkı müzakerelerin ve pazarlıkların yaşanacağı bir döneme gireceğimizi söyleyebiliriz. En azından pragmatist olarak bilinen Hasan Ruhani, cumhurbaşkanlığı süresince Anlaşma’nın sürekliliğini sağlamak için gerekli diplomatik girişimleri gerçekleştirecektir. Daha önce Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın da ifade ettiği gibi Anlaşma’nın geleceği önümüzdeki aylarda belirginlik kazanacaktır.