PKK/PJAK-İran Denklemi Değişebilir mi?
İran’da, 1 ayı aşkın süredir devam etmekte olan halk hareketleri, sosyopolitik düzeyde ve farklı boyutlarda gelecek projeksiyonlarının ortaya konulması çabalarını yoğunlaştırmıştır. Özellikle İran’daki mevcut siyasal sistemin geleceğine ilişkin öngörüler kapsamında reform ve dönüşüm yaklaşımları, iç politikada reformcu yönelimin güç kazanımına ilişkin beklentiler ve son olarak İran’daki kadın hareketinin etki gücünün artışına dair projeksiyonlar; bu çabaların üzerinde yoğunlaştığı konu başlıkları olmuştur. Kısa süre içinde kitleselleşerek ulusal çapta bir etki yaratan söz konusu halk hareketleri süreci, ulusal düzeydeki projeksiyonlarla birlikte etnik ve bölgesel düzeyli sosyopolitik çözümlemeleri ve beklentileri de etkilemiştir. Bu bağlamda İran’daki Kürt siyasi hareketi ve bu hareketi oluşturan silahlı örgütlerin, mevcut halk hareketi süreci ile inşa ettikleri etkileşim ön plana çıkmıştır. Bu etkileşimin en önemli aktörleri olan silahlı grupların izledikleri stratejiler ise söz konusu projeksiyonlar evreninde büyük ölçüde geri planda bırakılmıştır. Bu noktada özellikle silahlı örgütler arasında istisnai bir konuma sahip olan PKK/PJAK’ın süreçteki rolü ve örgütsel stratejisinin açıklanması ciddi önem taşımaktadır.
PKK/PJAK-İran Denklemi: Tarihsel Süreç ve Mevcut Durum
PKK/PJAK’ın İran’daki halk hareketleri sürecinde aldığı konum ile üstlendiği rolün incelenmesi ve ortaya konması hedeflenen gelecek projeksiyonunun bütünsel biçimde sunulabilmesi için öncelikle PKK/PJAK-İran denkleminin tarihsel ve yapısal dinamiklerinin ana hatları ile açıklanması gereklidir. Bu bağlamda söz konusu denklemin; PKK’nın, 2000’li yılların başında tecrübe ettiği örgütsel paradigma değişimine uzandığını saptamak mümkündür. Bu dönemde, Türkiye’nin yanı sıra Suriye, İran ve Irak’ta “parça partileri” adı verilen PKK uzantıları (PYD, PJAK, PÇDK) inşa edilmiştir. Söz konusu anlayış ve strateji doğrultusunda İran’da ihdas edilen PJAK, 2004 yılından itibaren İran’a karşı silahlı mücadeleye yoğunlaşmıştır.
2004-2009 yılları arasında, ABD’nin İran’a yönelik müdahale beklentisi çerçevesinde İran’da silahlı eylemlerini artıran PJAK, 2010 yılı itibarıyla söz konusu beklentinin karşılık bulmaması ve aynı zamanda İran’ın sert askerî operasyonları sonucunda ateşkes ilan etmek zorunda kalmıştır. Bu durum, örgüt içerisinde özellikle İran yanlısı kanadın yeniden güç ve etkinlik kazanmasını sağlayan bir zemin oluşturmuştur.
2011 yılı sonrasında şekillenmeye başlayan yeni denklemde PKK; İran’ın, bölgesel rakip olarak algıladığı Türkiye’ye karşı yoğun desteğini almaya ve Irak’ta KDP’ye karşı İran tarafından dengeleyici bir unsur olarak öne çıkarılmaya başlamıştır. Bu durum, İran ve PKK arasındaki karşılıklı bağımlılık ilişkisinin gelişmeye başladığı bir süreci ortaya çıkarmıştır.
Söz konusu ilişki; 2016 yılının ardından PKK’nın Türkiye içerisinde etkinliğini yitirmeye başlaması ile Türkiye’nin Suriye’de ve Irak’ta terör örgütlerine yönelik gerçekleştirdiği askerî harekâtların etkisiyle pekişmiştir. Bu süreçte örgütsel varlığına yönelik tehdit algılaması azami düzeye ulaşan PKK açısından, bölgesel düzeyde yegâne korunaklı alan olarak İran belirmiştir. Buna karşılık İran açısından ise PKK, Türkiye’nin Suriye ve özellikle Irak’taki etkinliği ile askerî harekâtlardaki başarısının yarattığı “risklere” yönelik olarak dengeleyici veya sınırlandırıcı bir araç olarak algılanmıştır. Bu durum ve ilgili faktörler bugün itibarıyla özellikle Irak özelinde somut biçimde gözlemlenen, İran ve PKK arasında mevcut olan karşılıklı bağımlılık ilişkisinin en yüksek düzeye ulaşmasını sağlamıştır.
Mevcut Halk Hareketi Süreci, İran’ın Stratejisi ve PKK/PJAK
İran ve PKK arasında gelişen karşılıklı bağımlılık ilişkisi bağlamında, İran’da ortaya çıkan halk hareketleri süreci, önemli bir kırılma evresine geçişi beraberinde getirmiştir. Söz konusu evre, PKK/PJAK ve İran açısından karşılıklı fırsat ve risklerin daha belirgin hâle geldiği bir tablo yaratmıştır. Bu durum, PKK/PJAK-İran denkleminde, aktörlerin karşı karşıya oldukları fırsat ve risklerin münferiden incelenmesini gerekli kılmaktadır.
Buna göre PKK/PJAK’ın bu süreçte karşılaştığı fırsat ve riskleri şu şekilde sıralamak mümkündür:
- İran’da ortaya çıkan halk hareketleri PKK/PJAK açısından, Suriye’de YPJ aracılığıyla tesis edip uluslararası kamuoyunda etki yaratma amacıyla araçsallaştırdığı “kadın özgürlük hareketi” imajının İran düzlemine taşınabilmesi fırsatını ortaya çıkarmıştır.
- Mevcut süreç, PJAK’ın özellikle İran’daki diğer etnik gruplarla iş birliği stratejisi temelinde “İran’ı demokratikleştirecek olan güç” imajına yönelim potansiyelini açığa çıkarmaktadır.
- PKK/PJAK’ın, halk hareketleri sürecinde elde ettiği öncülük potansiyelini ön plana çıkararak İran’a yönelik bağımlılığını ortadan kaldırma ve özellikle Batı dünyasından destek elde etme seçeneğine yönelmesi ciddi bir olasılıktır. Bununla birlikte söz konusu olasılık, PKK’nın İran’dan aldığı desteğin artırılması amacıyla bir yaptırım aracı olarak da kendisini gösterebilir.
- İran’da mevcut halk hareketi sürecinin kadın hareketi temasında gelişmesi ve PKK/PJAK’ın bizzat terör örgütünün sloganı olan “Jin, Jiyan, Azadi” sloganı çerçevesinde elde ettiği kitleselliği Türkiye’ye ihraç etme potansiyeli de ortaya çıkmıştır. Bu durum; terör örgütünün, Türkiye içerisinde kaybettiği etkinliğini “kadın özgürlük hareketi” teması bağlamında yeniden tesis etme hedefine yönlendirebilecektir.
- Söz konusu fırsat alanlarına karşılık olarak İran’ın; söz konusu potansiyellere sert güvenlik tedbirleriyle karşılık vererek hem ülke içinde hem de Irak’ta PKK’yı yalnızlaştırma tehdidi, terör örgütü açısından ciddi bir risk olarak belirmektedir. Buna paralel olarak İran’ın; PKK/PJAK’ın Irak’taki varlığını doğrudan hedef alma, Türkiye’nin harekâtlarına destek verme veya Türkiye’nin harekâtlarına yönelik olarak sürdürdüğü karşıt tutumu yumuşatma şeklinde davranış modelleri ile PKK’ya yönelik yaptırım uygulamalarına yönelmesi olasıdır.
Diğer yandan söz konusu risk ve fırsat alanları İran açısından değerlendirildiğinde ise şu noktaların ön plana çıktığı görülmektedir:
- İran, mevcut halk hareketleri sürecinde özellikle İran’ın Kürt şehirlerinde etkinlik kazanmaya başlayan İKDP ve KOMELA örgütlerinin dengelenmesi adına, PKK ile örtülü bir mutabakat içerisinde PJAK’ın sınırlı bir alan kazanımını teşvik edebilir.
- Söz konusu alan kazanımı aynı zamanda PJAK’ın, İran’da Kürt kadın hareketinin öncüsü hâline gelme çabasını da kapsayabilir. Bu bağlamda İran, Kürt kadın hareketini -PKK ile mutabakat içerisinde- kontrol altında tutulabilir ve sınırlandırılabilir bir hâle getirebilecektir. Aynı zamanda PJAK’ın bu çerçevede öncü imajını daha fazla kazanması, ulusal çaptaki kadın hareketi üzerinde ayrıştırıcı ve güçsüzleştirici bir etki yaratabilecek; Fars milliyetçisi kesimlerin ve diğer etnik grupların kadın hareketi zemininde birleşmesi engellenebilecektir.
- PKK’nın, PJAK’ın İran’da Kürt kadın hareketi öncüsü imajı ile elde etmiş olduğu ivmeyi Türkiye’ye ihraç çabası, İran açısından da bir fırsat olarak belirmektedir. Bu bağlamda kadın özgürlük hareketi temasının odağının İran’dan Türkiye’ye kayması ve aynı zamanda PKK’nın Türkiye içinde yeniden etkinlik sağlayabilecek bir konuma ulaşması, İran açısından Türkiye ile rekabetinde ciddi bir fırsat yaratmaktadır.
- Buna karşılık İran’ın, PKK/PJAK’ın diğer Kürt etnik ayrılıkçı örgütleri dengelemesi adına sınırlı bir alan kazanımına olanak tanıması, PJAK’ın sempatizan kitlesinin genişlemesine; bunun aksine örgüte karşı sert güvenlik tedbirlerinin uygulanması ise kitlesel radikalleşmenin artışına sebebiyet verebilecektir. Bu durum, İran’ın karşı karşıya kaldığı ciddi bir çıkmaza işaret etmektedir.
- Benzer biçimde İran’ın PKK/PJAK’ı ülke içinde ve Irak hattında doğrudan hedef alması, Türkiye’ye yönelik destek sunması veya Türkiye’nin harekâtlarına yönelik olarak karşıt tutumunu yumuşatması terör örgütünün yoğun eylemselliğe yönelmesini beraberinde getirebilecektir. Bu durum; 2020 yılında, Türkiye’nin Irak’ta yürüttüğü Pençe harekâtlarına yönelik olarak İran’ın tutum belirlemesi bağlamında, PJAK Eş Başkanı Siyamend Muini’nin “İran bizi doğrudan hedef alır veya Türkiye ile birlikte hareket ederse savaşın İran’ın şehirlerine yayılacağına inanıyorum.” açıklaması ile tehdit biçiminde ifade edilmiştir.
PKK/PJAK, İKDP ve KOMELA Rekabeti: PKK/PJAK’ın Atılımı
İran’ın Kürt şehirlerinde ortaya çıkan sosyopolitik dinamizm, Kürt etnik ayrılıkçı örgütler arasındaki rekabeti derinleştirmiştir. Bu çerçevede İKDP, KOMELA ve PJAK, kitle öncülüğüne ulaşma adına yoğun çaba sergilemektedir. Buna karşın söz konusu rekabette, PKK/PJAK’ın önemli bir atılım ve avantaj elde ettiği de gözlemlenmektedir. Bu bağlamda söz konusu durumu şu noktalar temelinde özetlemek mümkündür:
- PKK/PJAK, halk hareketlerinin başından itibaren, örgüte ait olan “Jin, Jiyan, Azadi” sloganının kitleselleştirilmesi ile birlikte, diğer örgütlerle rekabette avantaj elde etmiştir.
- Bu süreçte İKDP ve KOMELA’nın silahlı faaliyetlerini askıya aldığını ilan etmesi, buna karşın PKK/PJAK’ın “öz yönetim” stratejisi doğrultusunda faaliyetlerine devam edeceğini ilan etmesi; bu örgütün avantaj kazanmasını sağlayan bir diğer faktör olmuştur.
- PJAK’ın, kısa bir süre önce Mahabad Cumhuriyeti bayrağını “ulusal bayrak” olarak kabul ettiğini ilan etmesi ve bu bayrağı kendi örgütsel sembolleri arasına yerleştirmesi özellikle İKDP’ye yönelik ciddi bir meydan okuma olarak algılanmıştır. Zira İKDP, kendini Mahabad Cumhuriyeti geleneğinin yegâne temsilcisi olarak konumlandırırken PJAK’ın söz konusu atılımı, örgütler arası rekabette ciddi bir kırılma yaratmıştır.
- Buna karşın İKDP; PKK/PJAK ile İran arasındaki ilişkiyi ön plana çıkarmakta ve PJAK’ın, İran’ı hedef alamayacak bir aktör olduğu yönünde dezenformatif yayınlar aracılığıyla algı inşasına yönelmektedir.
- Son olarak İran’ın, Irak’ın kuzeyine yönelik gerçekleştirdiği füze saldırılarında İKDP ve KOMELA kamplarının hedef alınmasına rağmen PJAK’ın bu operasyonlardan henüz etkilenmemesi de PJAK’ın diğer örgütlere kıyasla avantaj elde ettiği bir diğer durumu ifade etmektedir.