Şi Cinping’in Riyad Ziyaretinin Şifreleri

Şi Cinping’in Riyad Ziyaretinin Şifreleri
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Kıdemli Uzman Bilgehan Alagöz

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Arap ülkeleri ile Çin arasındaki stratejik ilişkileri geliştirme amacıyla 1. Arap-Çin Zirvesi’ne ve aynı zamanda 1. Çin-Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Zirvesi'ne katılmak üzere 7 Aralık’ta Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’a gitti. Bu kapsamda, Çin ve Suudi Arabistan ikili zirvesi de gerçekleşti. Çin’in Orta Doğu siyaseti açısından önemli bir süreci ifade eden bu ziyaretin öncü adımları ise 19 Eylül 2022’de KİK ülkeleri dışişleri bakanları ve Çin Dışişleri Bakanı’nın, New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu vesilesiyle yaptığı görüşmede geldi. Körfez ülkeleri, oy birliğiyle “Tek Çin Politikası”na desteklerini ilan etti.

Cinping’in Riyad ziyareti kapsamında üç toplantı yapılmıştır. Bunlardan ilki, 8 Aralık’ta Çin Devlet Başkanı ve Suudi Arabistan Kralı arasında Riyad'da gerçekleşen görüşmedir. Aynı gün, Cinping imzasıyla Suudi gazetesi Al Riyadh'da "Bin Yıllık Dostluğumuzu İleriye Taşıyoruz ve Birlikte Daha İyi Bir Gelecek Yaratıyoruz" başlığı ile bir makale yayımlanması, Çin’in bu görüşmeye atfettiği önemin göstergesidir. Suudi Arabistan da Çin ile görüşmelere büyük kıymet verdiğini gösterişli karşılamalar yaparak yansıtmıştır. Cinping, Riyad Bölge Valisi ile Suudi Dışişleri Bakanı tarafından karşılanmış ve uçağına Suudi askerî jetleri eşlik etmiştir. 

Çin Devlet Başkanı ve Suudi Arabistan Kralı yaptıkları görüşme sonunda, kapsamlı stratejik ortaklık anlaşması imzalamış ve iki ülke arasında dönüşümlü olarak iki yılda bir toplantı yapılması kararlaştırılmıştır. Ayrıca 34 yatırım anlaşması imzalanmıştır. Söz konusu anlaşmaların; yeşil enerji, bilgi teknolojisi, ulaşım, lojistik, medikal endüstriler, konut ve fabrika inşaatı gibi birçok sektörü kapsadığı ilan edilmiştir. Suudi-Çin Zirvesi’nin sonunda bir de sonuç belgesi yayımlanmıştır. 

Cinping’in Riyad ziyaretinin ikinci ayağını, 9 Aralık’ta gerçekleşen 1. Arap-Çin Zirvesi oluşturmuştur. Bu bağlamda Çin’in, 2013’ten bu yana gündemde olan Kuşak ve Yol Girişimi’nin bir parçası olarak 2015 tarihli “İpek Yolu Ekonomi Kuşağı ile 21. Yüzyıl Deniz İpek Yolunun Ortaklaşa İnşa Edilmesini Teşvik Üzerine Vizyon ve Faaliyetler” isimli deklarasyon ve 2016 tarihli “Arap Politika Belgesi” üzerinden Arap dünyası ile ilişkilerini stratejik bir boyuta taşıdığını hatırlatmak gerekir. Nitekim şu ana kadar 20 Arap ülkesi, Çin ile Kuşak ve Yol Girişimi’ne ilişkin belgeler imzalamış; 17 Arap ülkesi, Çin Devlet Başkanı’nın Nisan 2022'de Boao Asya Forumu'nda dünya kamuoyuna duyurduğu Küresel Kalkınma Girişimi'ne (GDI) destek vermiş ve 15 Arap ülkesi, Asya Altyapı Yatırım Bankası'na üye olmuştur. Ayrıca Çin, Arap devletlerinde 20 Konfüçyüs Enstitüsü kurmuş ve 40'tan fazla Çin üniversitesinde ana dal olarak Arapça öğretimini başlatmıştır.

Tüm bunlar ekseninde, Çin ve Arap dünyasının ilişkilerinin kurumsallaşması açısından 1. Arap-Çin Zirvesi’nin önemli bir adım olduğunu ifade etmek gerekir. Prensip olarak Orta Doğu’daki siyasi uyuşmazlıklarda tarafsız kalmayı tercih eden Çin’in, bundan vazgeçme eğiliminde olduğu gözlenmiştir. Toplantı bitiminde Cinping; Çin’in, Filistin'e BM’de tam üyelik verilmesini, iki devletli çözümü ve başkenti Doğu Kudüs olan 1967 sınırlarına uygun Filistin Devleti’nin kurulmasını desteklediğini ifade etmiştir

Çin’in son yıllarda İsrail’le de ilişkileri derinleştirme çabası içinde olduğu göz önünde bulundurulduğunda Filistin ile ilgili açıklamalar dikkat çekici olmuştur. Ancak yakın zamanda İsrail’in, ABD’nin de baskısıyla Çin’le arasına mesafe koymaya başladığını belirtmekte fayda vardır. Zira İsrail; Çin'in teknoloji transferlerinin, yarattığı ekonomik bağımlılığın ve potansiyel tedarik zinciri sorunlarının ulusal güvenliğine yönelik potansiyel bir risk oluşturduğu görüşüne yaklaşmıştır. Çin’in Filistin’le ilgili açıklamalarını, İsrail’deki bu son dönem değişime bir cevap olarak değerlendirmek mümkündür.

Cinping’in Riyad seyahatinin üçüncü ayağı ise 9 Aralık’ta gerçekleşen 1. Çin-KİK Zirvesi’dir. Öncelikle bu toplantının zamanlaması önemlidir. Zira bundan birkaç gün önce, 5 Aralık’ta, Körfez ülkelerinin üyesi olduğu OPEC+ toplantısı yapılmış ve OPEC+ üyeleri, 5 Ekim'de alınmış olan üretimi azaltma kararını 2023 sonuna kadar devam ettireceklerini açıklamışlardır. Petrol fiyatlarını doğrudan ilgilendiren bu kararı Çin açısından önemli hâle getiren husus ise Çin’in 2017'den itibaren dünyanın en büyük petrol ve gaz ithalatçısı olmasının yanı sıra petrol ithalatının %40 kadarını Basra Körfezi Arap ülkelerinden gerçekleştirmesidir. Basına sızan haberlere göre Cinping, gelecek aylarda Çin'in ekonomik büyümesini baskılayan ve petrol tüketimini azaltan "dinamik sıfır koronavirüs" politikasından vazgeçme aşamasındadır. Bu durum, muhtemelen küresel petrol fiyatlarında bir artışa neden olacaktır. İşte bu sebeple Cinping, büyük petrol ihracatçısı olan KİK üyelerini üretimi artırmaya ikna etmeye odaklanmıştır. Bu bağlamda 1. Çin-KİK Zirvesi’nde en dikkat çeken husus; Cinping’in, Çin’in Körfez ülkelerine petrol ve gaz ticaretini yuan ile yapmayı önermesi ve bunu gerçekleştirmek için bir platform olarak Şangay Petrol ve Ulusal Gaz Borsasının kullanılması gerektiğini söylemesi olmuştur. Bir süredir özellikle Suudi Arabistan ile böyle bir görüşme yaptığı iddia edilen Çin, eğer petrol ve gaz ticaretini dolar yerine yuan ile yaparsa bu gelişme şüphesiz tüm küresel ekonomiyi doğrudan etkileyecektir.

1. Çin-KİK Zirvesi ile ilgili değinilmesi gereken bir başka husus da sonuç bildirgesinde İran’la ilgili açıklamaların yayımlanmasıdır. İran'ı UAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı) ile tam iş birliğine davet eden metinde, İran'ın bölgesel faaliyetleri istikrarsızlaştırıcı olarak tanımlanmış ve İran’ın yasa dışı silahlı örgütlere destek verdiği ifade edilmiştir. Ayrıca bildirgede, 1971’den bu yana İran hâkimiyetinde olan ancak BAE’nin egemenlik iddia ettiği Ebu Musa, Büyük Tunb ve Küçük Tunb adalarının statüsüne yönelik olarak sorunun; uluslararası hukuk kurallarına uygun, ikili müzakereler yoluyla çözülmesi gerekliliğinden bahsedilmiştir. Ne var ki İran, adalar üzerindeki egemenlik haklarının kesin ve tereddütsüz olduğunu savunmakta ve BAE’nin iddialarını temelsiz görmektedir. Nitekim İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, 10 Aralık’ta Twitter hesabında “Basra Körfezi'ndeki Ebu Musa, Küçük Tunb ve Büyük Tunb adlı üç ada; tertemiz İran topraklarının ayrılmaz parçalarıdır ve sonsuza dek bu ana vatana aittir. İran'ın toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gerekliliğinde rehavete kapılmayız.” açıklamasını yapmıştır. Akabinde Çin’in Tahran Büyükelçisi, konuyla ilgili rahatsızlığın iletilmesi amacıyla İran Dışişleri Bakanlığına çağrılmıştır. Öte yandan önceden duyurulduğu üzere Çin Halk Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Hu Chunhua'nın bu hafta İran’ı ziyaret etmesi beklenmektedir.

Şüphesiz bu durum, 2020’de İsrail’le imzalanan İbrahim Anlaşmaları’ndan bu yana kötü olan İran-BAE ilişkilerini daha da gerginleştirecektir. Ancak burada asıl dikkati çeken husus, İran’ın Doğu’ya Bakış politikası ekseninde stratejik ilişkilerini derinleştirdiği Çin’in bu metne onay vermiş olmasıdır. Mart 2021’de İran’la 25 Yıllık Kapsamlı İş Birliği Anlaşması yapmış olan Çin, pek çok alanda İran’la iş birliği yapmakta; İran’ı Irak’ta âdeta vekil güç olarak kullanmaktadır. Dolayısıyla Çin’in, İran’la ilişkileri kökten sarsacak bir tutum içine girmesi muhtemel gözükmemektedir. Ancak Çin’in giderek artan enerji ihtiyacı, Basra Körfezi Arap ülkeleri ile olan ilişkileri de stratejik görmesine sebep olmaktadır. Dolayısıyla İran, Çin’le ilişkileri (Rusya da bu kategoridedir.) mutlak bir müttefiklik olarak görürken Çin’in, İran’ı Körfez Arap ülkelerinden daha stratejik bir konumda görmediği bu son gelişmelerle ortaya çıkmıştır. Tüm bu süreç, İran’da Doğu’ya Bakış politikasından rahatsızlık duyan ve Nükleer Anlaşma’nın canlandırılmasını hayati gören kesimlerin sesinin yükselmesine zemin hazırlayacaktır.