ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü İstihbarat Topluluğunun 2024 Tehdit Değerlendirme Raporu’nda İran’ın; bölgesel asimetrik, hibrit ve nükleer tehditlerin kaynağı olarak tanımlandığını söylemek mümkündür.
ABD İstihbarat Değerlendirme Raporu’na Göre İran
11 Mart 2024 Pazartesi günü ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü İstihbarat Topluluğu tarafından 2024 Tehdit Değerlendirme Raporu yayımlandı. Rapor, ABD’deki iç ve dış istihbarattan sorumlu ilgili güvenlik kurumlarının, muhtelif ulusal güvenlik tehditlerine yönelik ortak görüşünü temsil etmesinden ötürü önemli görülmektedir. Bu doğrultuda raporda, ABD’ye yönelik hem iç hem de dış tehdit tanımlamalarına yer verilmiştir. Rapor, ABD’nin bölgesel güvenlik konularına yönelik tutum ve değerlendirmelerinin anlaşılması açısından da birincil kaynaklar arasındadır. 2023-2024 yılındaki önemli bölgesel gelişmelere yönelik değerlendirme ve tespitler içermektedir. Bu kapsamda Rusya-Ukrayna Savaşı, İsrail-Gazze Savaşı ve 7 Ekim sonrası bölgede İran’ın doğrudan ya da dolaylı şekilde dâhil olduğu artan gerilimler; tehdit aktörleri bazında konu edinilmiştir. Bu çerçevede İran kaynaklı tehdit değerlendirmeleri de yapılmıştır. İran’ın bölgesel faaliyetleri, vekil güçleri, asimetrik ve konvansiyonel kapasitelerin birlikte kullanıldığı hibrit savaş yaklaşımı, askerî kapasiteleri ve mevcut kırılganlıkları ele alınmıştır. Bilhassa 7 Ekim öncesi ve sonrası süreçte İran’ın rolü üzerinde durulmuş, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu’na İran’ın dâhil olmadığı ve öncesinde de bu operasyona dair herhangi bir bilgisinin bulunmadığı tespitine yer verilmiştir. Diğer taraftan İran’ın, 7 Ekim sonrası süreçteki fırsatları kullanmak üzere adımlar attığı, ABD ve İsrail’i hedef alan eylemlerini bu gerekçe ile artırmaya çalıştığı değerlendirmesinde bulunulmuştur. İran’ın ABD’nin Orta Doğu’daki çıkarlarını, müttefik ve ortaklarını tehdit etmeye devam edeceği vurgulanan raporda, İran’ın bölgesel güç statüsünü korumaya çalışacağı ifade edilmiştir. Bu doğrultuda İran’ın “rejime yönelik tehditleri minimize ederek” doğrudan askerî bir çatışmadan kaçındığı ve kaçınacağı vurguları ön plana çıkarılmıştır. Bunun yanı sıra raporda; İran’ın vekil güç ağı ile birlikte son dönemde elde ettiği askerî kazanımları, gelişen nükleer programı, diplomatik kazançları ve Rusya ile artan askerî ilişkileri bölgesel güç statüsünü korumak üzere başvurduğu kaldıraçlar olarak ele alınmıştır.
Raporda; Lübnan’da Hizbullah, Yemen’de Husiler, Irak ve Suriye’de İran destekli milis gruplar olmak üzere İran’ın Orta Doğu’daki vekil güçlerine silah, eğitim ve finansman konusunda destek vermeye devam ettiği belirtilmiştir. İran’ın direniş ekseni vekil güçleriyle bölgesel etki alanı oluşturduğu ve bu etki alanından yararlandığı vurgulanmıştır. 7 Ekim sonrasında İran’ın direniş ekseninin askerî yeteneklerini esnettiği, bu esneklik ile birlikte Tahran’ın herhangi bir ciddi sonuçla yüzleşmekten kaçındığı değerlendirmesi yapılmıştır. Bununla birlikte İran’ın vekil güçleri ile izlediği stratejide geniş çaplı ve büyük bir savaştan kaçındığı da raporun mükerrer tespitleri arasında yer almıştır. İran, İsrail ya da ABD ile doğrudan bir çatışmadan kaçınırken direniş ekseni vekil güçlerini kullanarak Irak ve Suriye'deki ABD güçlerine yönelik çok sayıda roket, füze ve İHA saldırısı düzenlemiştir. Buna ek olarak 7 Ekim sonrasında İsrail’in Hizbullah’la çatışmalarını kuzey sınırları dâhilinde sürdürdüğü ve benzer şekilde büyük ve kapsamlı bir savaştan kaçındığı tespitine yer verilmiştir. Ayrıca Husilerin hem doğrudan İsrail'e hem de Kızıldeniz'den geçen uluslararası ticari gemilere yönelik füze ve İHA saldırıları da İran’ın bölgesel vekil güçlerinin faaliyetlerine örnek gösterilmiştir.
Raporun önemli ve 2023 yılındaki değerlendirmelere kıyasla farklı başlıklarından biri de Devrim Rehberi Ali Hamenei’nin ölümü sonrasında yaşanacak kırılganlıklara yapılan vurgudur. Devrim Rehberi Hamenei sonrası gelecek olan yeni devrim rehberine karşı Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ya da yönetim içindeki elit gruplarca olası meydan okumaların gerçekleşebileceği öngörüsünde bulunulmuştur.
Askerî Kapasiteler ve İlerlemeler
Rapor, 2023 yılında yayımlanan rapordaki askerî değerlendirme ve tespitlerle benzerlikler taşımaktadır. Ancak bazı farklılıklar da dikkat çekmektedir. Bu doğrultuda iki raporda da benzer şekilde İran’ın konvansiyonel ve konvansiyonel olmayan kapasiteleri birlikte kullandığı hibrit savaş yaklaşımının, öngörülebilir gelecekte ABD’nin bölgesel çıkarlarını tehdit edeceği vurgulanmıştır. Bununla beraber askerî nükleer program dâhilindeki tespit ve değerlendirmelerin, 2023 yılında yayımlanan raporla büyük oranda benzerliğini koruduğunu söylemek mümkündür. Rapora göre İran’ın; nükleer programını, uluslararası baskılara karşı diplomatik bir kaldıraç olarak kullandığı kanaatinde bulunulmuştur. Bugün itibarıyla İran’ın nükleer bir silahı test edecek yeterlikte nükleer faaliyet yürütmediği ifade edilmiştir. İran’ın mevcut nükleer kapasitesiyle nükleer silah yapma iradesinin bulunmadığı ya da böyle bir yöneliminin olmadığı tespitinde bulunulmuştur. Ancak 2020 yılından beri İran’ın Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP, Nükleer Anlaşma) sınırlarına riayet etmediği, nükleer programını önemli derecede ilerlettiği, nükleer silah yapmaya uygun altyapı ve tecrübesinin olduğu vurgulanmıştır. Öte yandan İran’ın nükleer programının denetlenmesinin ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının (UAEA) İran nükleer programını izlemesinin kısıtlandığı vurgusu yapılmıştır. İran’ın, nükleer programına yönelik olası yeni yaptırım, saldırı ve cezalara karşılık olarak yeni gelişmiş santrifüjler eklemek üzere uranyum zenginleştirme oranlarını %90 seviyesine getirebileceği öngörüsünde bulunulmuştur.
İran’ın kıtalar arası balistik füze (ICBM) geliştirme potansiyelleri ve ilerlemelerine yönelik değerlendirmeler de 2023 yılındaki değerlendirme ve tespitlerle benzerlik göstermektedir. Bu kapsamda özellikle İran’ın balistik füze ve uzay programı kapsamındaki değerlendirmeler, 2023 yılı raporu ile benzerlik taşımaktadır. ICBM ve uydu fırlatma araçlarının (UFA) benzer teknolojileri kullandığı; UFA geliştirilmesi durumunda ICBM çalışmalarının da ilerletileceği vurgulanmıştır. Bu noktada raporda; İran’ın Simurg Uzay Roketi, 2023 yılı değerlendirme raporuna benzer şekilde tekrar örnek olarak gösterilmiştir. Zira 10 Temmuz 2023 tarihinde ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü tarafından yayımlanan değerlendirme raporunda, İran’ın Simurg UFA başta olmak üzere yeni uzay denemeleri yapmaya hazırlandığı belirtilmiştir. Bu denemelerin ICBM geliştirme maksatlı olduğu değerlendirmesinde bulunulmuştur. Bununla birlikte raporda; Simurg UFA’nın, ICBM’ye teknik anlamda dönüşmesinin kolay olduğu da vurgulanmıştır.
Diğer önemli benzerliklerden biri de İran’ın konvansiyonel gelişmiş silah sistemleri edinme arayışlarına yönelik değerlendirmelerde görülmüştür. Hem 2023 hem de 2024 yılı raporunda, İran’ın yeni konvansiyonel silah sistemleri edinme arayışında olacağı tespiti yapılmıştır. Bu kapsamda İran’ın gelişmiş eğitim uçakları tedarik etmeye başladığı vurgulanmıştır. Buna ek olarak İran’ın gelişmiş savaş uçakları, helikopter ve ana muharebe tankları tedarik etme eğilimlerine yöneleceği belirtilmiştir. Öte yandan bütçe kısıtları ile finansal sorunların, söz konusu tedariklerin hızını ve hacmini etkileyeceği öngörüsü yapılmıştır.
2023 yılı raporuna benzer şekilde 2024 Tehdit Değerlendirme Raporu’nda da İran’ın bölgedeki en büyük balistik füze envanterine sahip olduğu vurgulanmıştır. Bu doğrultuda İran’ın, balistik füze programı dâhilinde füzelerin isabet hassasiyeti ve ölümcüllüğünü geliştirmeyi öncelediği üzerinde durulmuştur. Buna ek olarak 2023 yılı raporuna benzer şekilde İran’ın balistik füze, S/İHA, hava savunma ve deniz kabiliyetlerinin; ABD’nin Orta Doğu’daki çıkarlarına tehdit sunmaya devam edeceği belirtilmiştir.
Askerî kapasite ve ilerlemelere yönelik değerlendirmeler arasında dikkat çeken farklılıklardan biri de biyolojik ve kimyasal silahlar geliştirme eğilimleri dâhilinde görülmüştür. Bu doğrultuda 2023 yılı raporundan farklı olarak ilk kez, İran’ın kimyasal ve biyolojik silahlar geliştirmek üzere araştırmalar ve çalışmalar yaptığı iddiası ileri sürülmüştür. İranlı askerî bilim insanlarının; kimyasallar, toksinler ve biyodüzenleyiciler üzerine araştırmalar yürüttüğü iddia edilmiştir.