Batı Merkezli Düşünce Kuruluşları ve İran: Kasım 2024

Batı Merkezli Düşünce Kuruluşları ve İran: Kasım 2024
Kasım 2024’te Batı merkezli düşünce kuruluşlarının ve öne çıkan dergilerin İran’a ilişkin ürettiği muhtelif içeriklerin ekseriyetinde 5 Kasım’da gerçekleşen ABD Seçiminin İran’a etkisi mercek altına alınmıştır.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Middle East Enstitüsü’nde 12 Kasım’da yayımlanan Tehran’s Calculations to Avoid all-out War with Israel and the US (Tahran’ın İsrail ve ABD ile Topyekûn Savaştan Kaçınma Hesapları) başlıklı yazısında Banafsheh Keynoush, 7 Ekim 2023 tarihinden sonra bölgede yükselen gerilim ortamında İran’ın politika hamlelerini değerlendirmiştir. Bölgesel gerilim atmosferinde İran’ın topyekûn bir savaş istemediğine vurgu yapan yazar, İran’ın son dönemlerde artış gösteren diplomatik söylemlerinin amacının gerilimi yatıştırma niyeti taşıdığını söyledi. Yazara göre İran’ın mevcut diplomatik çabaları bölgesel barışı inşa etmeye yönelik değil; Tahran sadece, bölgesel müttefiklerine karşı artan İsrail saldırılarını kontrol altına almak istiyor. Keynoush, bunun ancak Washington’ın sadece İran ile değil aynı zamanda Tahran destekli “direniş ekseni” üyeleriyle de ortak bir anlaşma yapmayı kabul etmesiyle mümkün olabileceğinin altını çizdi. Tahran’ın bu süreci mümkün kılmak için nükleer dosyasını gözden geçirmeye istekli olduğunu söyleyen yazar, Tahran’ın İsrail’i ikna etmesi için de Washington’a ihtiyaç duyduğunu belirtti. Yazara göre, topyekûn savaş ve barış arasında kendisi için çözüm yolu arayan İran, nükleer programından taviz vermek karşılığında Orta Doğu’daki nüfuz alanını korumaya çalıştığı büyük bir pazarlık arayışında görünmektedir.

Washington Enstitüsü’nde 14 Kasım’da yayımlanan ve Richard Nephew tarafından kaleme alınan Before Maximum Pressure, Trump Needs an Iran Strategy (Maksimum Baskıdan Önce Trump’ın İran Stratejisine İhtiyacı Var) başlıklı yazıda İran’a tekrar uygulanması planlanan maksimum baskı politikasının daha büyük bir stratejik çerçeveye oturtulmadığı takdirde başarılı olamayacağı argümanı ortaya konulmuştur. Biden yönetiminin de kâğıt üzerinde söz konusu politikayı devam ettirdiği hatta uygulanan yaptırımların genişletildiğine vurgu yapan yazar, diğer yandan yönetimin pratikte küresel ekonomiyi olumsuz etkilemesi ve İran’ın nükleer faaliyetlerini hızlandırması korkusuyla yaptırımları gevşek tuttuğunun altını çizdi. Nephew, bu iki temel sebebin Trump yönetimi tarafından da ciddiye alınması gerektiğini iddia etti. Yazara göre maksimum baskı iki hedefe katkıda bulunabilir: (1) İran ile yeni bir anlaşmaya varmak, (2) İran’ın çevrelenmesi. Ancak yaptırım kampanyasının başarısının büyük oranda uluslararası desteğe bağlı olacağının altını çizen yazar, ayrıca Trump ekibinin ekonomik yaptırımlara karşı İran’ın olası misillemesine nasıl yanıt vereceğini de hesaplaması gerektiğini vurguladı.

Stimson Center’da 15 Kasım’da yayımlanan Iran’s Dilemma in Dealing With a New Trump Administration (İran’ın Yeni Trump Yönetimiyle Başa Çıkma İkilemi) başlıklı Barbara Slavin imzalı yazıda, Trump yönetiminin gelecekteki İran politikalarına ilişkin dinamikler ele alındı. Slavin, Trump’ın tekrar başkan seçilmesine yönelik İran’dan gelen tepkilerin bölünmüş olduğunu; bir kısmının ABD seçim sonucunu fırsat olarak yorumlarken bir kısmının da tehdit unsuru olarak gördüğünü vurguladı. Donald Trump’ın İran’a karşı bir önceki döneminde izlediği “azami baskı” politikasını hatırlatan yazar, bu politikanın ikinci dönem de tekrar tercih edilip edilmeyeceği hususunun İran için kritik olduğunu ifade etti. Trump’ın İran ile müzakere masasına oturma konusundaki tekrar eden açıklamaları olduğunu söyleyen Slavin, bunun söylenenden daha zor olacağını zira Trump ve ekibinin yeni bir anlaşma için İran’dan sadece nükleer değil bölgesel politikalar alanında da taviz isteyeceğini yazdı. İran’ın ise bölgesel politikalarını da içine alan bir anlaşma için pek de istekli olmadığının altını çizen yazara göre görüşmelerin önündeki en önemli engel, İran için oldukça önemli bir isim olan DMO Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesi konusunda İran üst düzey karar alıcılar arasındaki Trump’a duyulan öfke. Bu suikasttan sonra İran içerisinde pragmatist/reformist kanadın aleyhine gücünü artıran muhafazakâr cephe, yazara göre ABD-İran arasındaki engellerden bir diğerini teşkil ediyor. Tüm bunlara rağmen İran’ın geçmişte aşırı baskı altındayken Saddam Hüseyin de dâhil olmak üzere “büyük düşmanlarla” müzakere ettiğini hatırlatan Slavin, ABD-İran müzakerelerinin geleceğinin müzakerelerde İran’ı kimin temsil edeceğine, İran’ın baskıya ne kadar dayanabileceğine ve Devrim Rehberi Hamenei’nin tam desteğine bağlı olduğunu belirtti.

Responsible Statecraft’ta 19 Kasım’da yayımlanan Can Trump Seal a Deal with Iran? (Trump İran ile Bir Anlaşma Yapabilir mi?) başlıklı Jamal Abdi tarafından kaleme alınan yazıda, ikinci Trump yönetiminin İran ile müzakere masasına oturup bir anlaşma sağlamasının kolay olmayacağının nedenleri ele alındı. Yazar, Elon Musk ve İranlı yetkililer arasında gerçekleştiği iddia edilen görüşmeyi hatırlatarak görüşmenin iyi bir başlangıç olacağına vurgu yaptı. Ancak yazara göre, Musk’ın İranlı yetkililerle yaptığı görüşmeler potansiyel olarak önemli ve büyük bir çatışmanın önlenebileceğine dair bir işaret olsa da anlaşmaya ulaşmak hem ABD hem İran içerisindeki şahin kanat ve de İsrail dolayısıyla kolay olmayacak. Abdi, Trump’ın kişisel olarak diplomasiye açık olsa da müzakerelere inanmayan şahin ekibi tarafından engellenebileceğini iddia etti. Ayrıca Trump’ın birinci dönemindeki İran politikalarına atıfta bulunan yazar, söz konusu dönemin İran içerisindeki şahin kanadı da güçlendirdiğinin altını çizdi.

Middle East Institute’da 21 Kasım’da yayımlanan Khamenei’s American Reality Check (Hamenei’nin Amerikan Gerçekliği Kontrolü) başlıklı yazıda yazar Alex Vatanka Tahran’ın Trump yönetimiyle müzakere edip etmeyeceği sorusuna yanıt aradı. Vatanka bu hususta Devrim Rehberi’ne yakın bazı isimlerin Trump’la müzakerelerin mümkün olup olmadığına karar vermeden önce Trump’ın Ortadoğu’da ve İran’a karşı ne yapacağını, bekle-gör politikasını takip etmek istediklerini aktardı. Ancak yazar, mevcut durumda Trump’ın siyasi olarak ilk başkanlık döneminden daha güçlü olduğunu, buna karşılık İran’ın ise iç ve dış sorunlarının çok daha ciddi olduğunu düşünüyor. Yazara göre Trump, İsrail’e İran’ın peşine düşmek için daha fazla alan ve gerekli araçları verecek ve doğrudan Amerikan müdahalesi olmadan “direniş eksenini” parçalayacaktır. Avrupalı güçlere de değinen Vatanka, Nükleer Anlaşmaya bağlı kaldıklarını ifade ederek İran’a yönelik uluslararası yaptırımların yeniden başlatılması için baskı yapabileceklerini belirtti. Vatanka’ya göre, her açıdan zor durumda olan, iç ve dış baskı altındaki İran’ın rotasını değiştirmesi kaçınılmaz görünmektedir.