Hamid Rıza Bekai ve İran’da ‘Bağımsız-Muhafazakar Siyaset’
İran’da 19 Mayıs 2017’de yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 11-16 Nisan arasında yapılacak olan resmi adaylık başvuruları yaklaşırken Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin rakipleri netleşmektedir. Sayısı onu aşan aday adayları arasında dikkat çeken simalardan birisi de 18 Şubat 2017’de yayımladığı bildiri ile seçim yarışa giren ve eski cumhurbaşkanlarından Mahmud Ahmedinejad’a yakınlığı ile bilinen muhafazâkar Hamid Rıza Bekai’dir. Bildiride, ülkenin mevcut ekonomik, siyasi, toplumsal ve kültürel durumu ile İranlıların hak ettiği düzey arasında büyük bir fasıla olduğunu öne süren Bekai, adaylığının siyasi parti, kişi ve cephelerden bağımsız olduğunu özellikle vurgulamıştır. Bekai’nin adaylığını açıklamasından kısa bir süre önce 11 Şubat tarihinde yayımlamış olduğu bildiride hiçbir hizip ya da cenahın parçası olmadığını belirten Ahmedinejad, seçimlerde de herhangi bir grup ya da şahsı da desteklemeyeceğini ilan etmişti. 2016 Eylül’ünde Devrim Rehberi Ali Hamenei’den seçimlerde kutuplaşma yaşanmaması gerekçesiyle aday olmaması yönünde “tavsiye” alan Ahmedinejad, Nevruz vesilesiyle 19 Mart günü yayımladığı bildiride ise açıkça Bekai’ye destek vermiştir. Bekai’nin ‘salih, mümin, devrimci, halkçı, temiz ve millet için çalışan ve kalbi millet için atan’ bir adam olduğunu savunan Ahmedinejad, bu bağımsız aday sayesinde İran siyasetinin iki kutuplu yapıdan kurtulduğunu savunmuştur. Bildiride dikkat çeken diğer bir yorum da Ahmedinejad’ın, Ruhani’nin cumhurbaşkanı seçildiği 2013 seçimlerinde yakın çevresinden İsfendiyar Rahim Meşai’nin Anayasayı Koruyucular Konseyince (AKK) veto edilmesine yaptığı göndermedir. 2013 seçimlerinde ‘salih bazı kişilerin’ devre dışı bırakılmasıyla ülkenin dört yılını kaybettiğini iddia eden Ahmedinejad, aynı ‘hatanın’ 19 Mayıs seçimlerinde tekrarlanmaması gerektiğine vurgu yapmıştır. Ahmedinejad’a göre Bekai ülkenin kalkınma hamlesini sürdürecek adaydır.
Bekai’nin siyasi kariyerini büyük oranda Ahmedinejad’a borçlu olduğu hatırlanırsa ikili arasındaki bu ilişkide de Bekai’nin, seçilmesi durumunda kabinede Ahmedinejad’a yer vereceğini açıklamasında da şaşılacak bir şey olmadığı görülecektir. Ahmedinejad’ın Tahran Belediye Başkanlığı döneminde belediyede görevler üstlenen Bekai, onun cumhurbaşkanı olmasıyla beraber de çeşitli görevlere getirilmiştir. 2009-2011 yılları arasında Kültürel Miraslar, El Sanatları ve Turizm Kurumu başkanlığını yürüten muhafazakar aday, 2011 yılında başladığı Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürlüğü ve yürütmeden sorumlu cumhurbaşkanı yardımcılığını 2013 yılına kadar sürdürmüştür. Bekai 2015 yılının haziran ayında hükümetteki görevlerine bağlı yolsuzluk iddialarıyla gözaltına alınmış kısa süre sonra serbest bırakılmıştır. Adaylığını açıklamasının ardından bu gözaltına alma kararı kendisine sorulduğunda Bekai, kendisine komplo kurulduğunu ve kendisinin ve ekibinin bütün hayatını mikroskopla inceleseler dahi bir şey bulamayacaklarını söylemiştir.
19 Mayıs seçimleri dışında Bekai’nin siyaset sahnesine girişi özellikle üç açıdan dikkat çekmektedir. Öncelikle, her ne kadar adaylığına geçit verilmese de Ahmedinejad selefleri Rafsancani ve Hatemi gibi bir siyasi ‘odak’ haline gelmektedir. Ahmedinejad’ın her vesileyle saygısını yinelediği Hamenei’nin siyasi çizgisinden cumhurbaşkanlığının ikinci döneminde başlayan uzaklaşma ve eleştirel muhafazakar rakiplerince ‘Sapma Hareketi’ (cereyan-i inhirafi) olarak nitelenen süreç devam etmektedir. Adaylığı onaylanması durumunda Bekai seçimleri kazanamasa dahi, ki kazanması büyük sürpriz olacaktır, Ahmedinejad’ın siyasi ‘bir bilen’ rolünün artarak vurgulandığına hatta gelecek seçimlerde tekrar şansını deneyeceğine şahit olacağız. İkinci olarak Bekai’nin adaylığı, Hamenei çizgisinde siyaset yapan ve blok halinde hareket etmeye çalışan muhafazakar cenah için de önemlidir. Örneğin yakın zamanda kurulan ve Ruhani karşısına güçlü beş muhafazakar aday çıkararak seçimleri ikinci tura taşımayı ve orada sonuç elde etmeyi amaçlayan İslam Devrimi Halk Güçleri Cephesi (İDHGC) bunlardan bir tanesidir. Bekai’nin bu hesaplarda olumlu katkısının olmayacağı aşikardır. Bekai olgusunun sinyalini verdiği üçüncü husus ise İran’daki muhafazakar siyasetin geleceğine ilişkindir. Bu son nokta üzerinde özel olarak durmak gerekmektedir.
Hamenei’nin, Ayetullah Humeyni’nin halefi olarak 1989 yılında Devrim Rehberi seçilmesinden günümüze kadar İran’da muhafazakar siyaset farklı bir eksene kaymıştır. Humeyni’nin Rehberliği döneminde Hamenei’nin cumhurbaşkanlığında şekillenen siyaset, 1989 yılından sonra muhafazakar siyasette Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) gibi siyaset dışı aktörlerin giderek etkinleşmesiyle bir açmaza girmiştir. 1989-1997 yılları arasında cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Rafsancani ile Hamenei’nin siyasi pozisyonları arasındaki mesafenin zaman içerisinde açılması da bu sürecin önemli kilometre taşlarından bir tanesidir. Hatemi’nin 1997 yılında cumhurbaşkanı seçilmesi ise muhafazakar siyasetin toplumun belirli kesimlerini kaybetmeye başladığının en belirgin işaretidir. 2005 yılında cumhurbaşkanı seçilen Ahmedinejad’la beraber ise tekrar tahkim edildiği düşünülen muhafazakar hat, 2009 yılında patlak veren Yeşil Hareket ile İran İslam Cumhuriyeti tarihinin en büyük iç meydan okumasıyla karşı karşıya kalmıştır. Sistemin askeri, bürokratik, ekonomik ve diğer katmanlarıyla neredeyse bütününe hakim olan muhafazakârlar güçlerini siyasete yön vermek için kullanabilirler. Ancak muhafazakârlar en azından toplumun belirli kesimlerinin gözünde siyaseten ahlaki üstünlüğü yitirmektedirler. Hatemi’den başlayıp Hasan Ruhani’ye uzanan reformist-ılımlı kesimin iç kamuoyu nezdinde devlet ile milleti barıştırma ve özgürlüklerin alanını genişletme odaklı bir siyaset söylemi takip etmesi bu ahlaki üstünlüğü ele geçirme amacına yöneliktir. Ahmedinejad çizgisinin de muhafazakar blok içerisinde ayrı bir yöne kayması bu süreçte önemli etkenlerden bir tanesi olacaktır. Rafsancani’nin 2017 yılı başlarında ölmesinin ardından, Hatemi ve Mir Hüseyin Musevi gibi reformist liderlerin siyasi yasaklı olduğu bir ortamda, fiilen siyasetin içinde olmayan figürler içerisinde Ahmedinejad’ın kendisine bir etki alanı bulması sürpriz olmayacaktır. Bekai’nin adaylığı bunun en belirgin işaretlerinden birisidir.
Ancak, Bekai olgusunu bu süreçte oynayacağı role indirgemek büyük hata olacaktır. Bu nedenle Bekai’nin söylemlerini ve kısa ve uzun vadede meydana getirebileceği etkiyi analiz etmek gerekmektedir. Bekai, açıklamalarında seçilmesi halinde kabinesinde “sicili temiz, mümin, ülkeye, düzene ve devrimin esaslarına inanan” vb özellikleri taşıyan kişilere yer vereceğini belirtikten sonra genç bir ekiple çalışacağına da vurgu yapmaktadır. Bu gençlik vurgusunun Bekai’nin veteran muhafazakar siyasetçilere karşı beslediği kuşkudan kaynaklandığı aşikardır. Bekai ayrıca Sünniler arasından işinin ehli ve devrimin esaslarına inana kişilere de mutlaka hükümetinde yer vereceğini belirtmektedir. Bekai’nin İran’ın anayasal dini azınlıkları olan Asuriler, Ermeniler, Zerdüştler ve Yahudiler ile ilgili de her bir cemaatin kendi içinden cumhurbaşkanı danışmanı atayacağını belirtmesi de dikkat çekicidir. Diğer bir ifadeyle, Bekai, muhafazakâr-reformist karışımı bir siyaset dili kullanmaktadır. Henüz birçok siyasi konudaki tutumuna ilişkin yeterli bilgi sahibi olmadığımız Bekai’nin üzerinde durduğu konulardan bir tanesi de ‘kendisinden habersiz su dahi içmiyor olmakla gurur duyuyorum’ dediği Ahmedinejad gibi gelir dağılımına adalet getirme vurgusudur. Bu amaçla Ahmedinejad’ın yüksek sübvansiyonlar getirmesine benzer şekilde, milli servetin çok yüksek olduğunu ancak ‘bazı kimselerin’ bu servetin halka dağıtılmasını istemediğini ve Ruhani hükümetinin ülke ekonomisini harap ettiğini savunan Bekai seçmenlere büyük sübvansiyonlar vaat etmektedir. Bekai’nin dış politikada özellikle de batı ile olan ilişkiler konusunda da mevcut hükümetten çok farklı ve daha şahin bir tutumdan yana olduğunu tahmin etmek mümkündür. İç siyasette ise Bekai muhafazakar çizgisinden bekleneceği üzere kültürel sorunlara ve yozlaşmaya vurgu yapmaktadır.
Bekai’nin tavrı ve Bekai - Ahmedinejad ikilisinin takip ettikleri metot seçim çalışmasından ziyade siyasi bir hareketin nüvesini oluşturma girişimini andırmaktadır. 2014 yılında dahil olduğu ve İran’da sıkı sansüre tabi olan Twitter dahil sosyal medyayı son dönemlerde faal olarak kullanan Ahmedinejad ve çektiği videolarla halka ulaşmaya çalışan Bekai bu sürecin iki başat aktörü konumundadır. Ahmedinejad’ın belediye başkanlığı döneminden beri ekibinde bulunan diğer bir isim olan İsfendiyar Rahim Meşai de bu hareketin önemli bir parçasıdır. Siyaset sahnesinde Bekai’den daha fazla bilinen bir sima olan Meşai kendisinin Ahmedinejad’a benzetilmesinden iftihar ettiğini ancak Bekai’nin ona daha fazla benzediğini vurgulamaktadır. Meşai’nin ve diğer destekçilerinin Bekai’nin veto edilmesi için hiçbir gerekçe bulunmadığını sürekli vurgulamaları ve Ahmedinejad’ın 2013 yılı vetolarına benzer bir veto uygulamasının önümüzdeki seçimlerde de yinelenmesinin vahim bir hata olacağı uyarısında bulunması şimdiden AKK’den gelecek olası veto kararının bir krize dönüşebileceğinin sinyallerini vermektedir. Ahmedinejad’ın gölgesinden hareket etmesinden dolayı ülkede kutuplaşmaya neden olabileceği tartışılan Bekai’nin AKK’ye takılabileceği konuşulmaktadır. Adaylığının ülkede böyle bir kutuplaşmaya neden olacağı iddialarını reddeden Bekai ise ülkenin halihazırda muhafazakâr ve reformist olmak üzere kutuplaşmış bulunduğunu ve kendisinin siyasete girişinin bilakis bu kutuplaşmayı ortadan kaldıracağını savunmaktadır. Bekai seçim maratonun sonuna kadar gitmekte kararlı olup olmadığı yönündeki bir soruya ‘kalıcı’ anlamına gelen isme telmih yaparak sonuna kadar gideceğini vurgulayarak cevap vermiştir. İnşa edilmeye çalışılan şeyin Ahmedinejad etrafında yeni bir siyaset odağı olduğu aşikardır. Dahası, adaylığı onaylansa dahi Bekai’nin 19 Mayıs seçimlerinden zaferle çıkması son derece uzak bir olasılıktır. Bu nedenle, kısa vadede mevcut seçim sürecinde taban kazanmaya çalışan Ahmedinejad-Bekai-Meşai üçlüsünün, orta vadede 2021 seçimlerini gözüne kestirdiğini, uzun vadede ise bir krizde olduğunu düşündükleri muhafazakâr siyaset içerisinde bir alternatif oluşturmaya çalışacaklarını söyleyebiliriz. Bu çabanın ve siyaset tarzının kalıcı olması çeşitli faktörlere bağlıdır. Ancak Bekai’nin 19 Mayıs seçimlerinde Ruhani’den ziyade İDHGC gibi muhafazakar oluşumların desteklediği isimler karşısında sergileyeceği performans bu anlamda kritik önem arz etmektedir. 2013 seçimleri ılımlı-reformist çizgiyi meydana çıkardığı gibi 19 Mayıs seçimleri de bağımsız-muhafazakar bir siyasi çizginin önünü açabilir. Bu nedenle, hemen her cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kritik bir eşikten geçen İran siyaseti önemli bir sürecin daha eşiğindedir.