İran Siyasetinde Niyaveran Halkası

İran Siyasetinde Niyaveran Halkası
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

“Niyaveran halkası” (ekolü), İranlı ekonomistler arasında liberal iktisat ilkelerine inanan bir gruba verilen addır. Grubun kökeni, Bütçe ve Planlama Örgütünde görev almış ve İran’ın birinci (1989-1993), ikinci (1995-1999) ve üçüncü (2000-2004) kalkınma planlarını hazırlamaktan sorumlu olan akademisyen topluluğuna dayanır. Son 30 yılda İran’da, serbest piyasa ekonomisi yönetimi ilkelerinin gelişimi için yöneticiler ile aydınları doğrudan ve dolaylı olarak eğitmek amacıyla da çeşitli üniversiteler ve eğitim kurumları açılmıştır. Bu türden yenilikçi eğitim kurumlarının oluşturulması girişimleri 1980’lerin başlarına kadar götürülebilir. 1980’lerden günümüze bu kurumlarda üç farklı nesilden öğrenci yetişmiştir. İlk nesil, 80’lerde Isfahan Teknoloji Üniversitesinde Ekonomik ve Sosyal Sistem Mühendisliği mezunlarınca temsil edilmektedir. Ardından temeli 1990’ların başında atılan Yönetim ve Planlamada Yüksek Eğitim ve Araştırma Enstitüsü mezunları, ikinci nesil iktisatçılar olarak anılmaya başlanmıştır. 2000’ler sonrasında da Şerif Teknoloji Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Fakültesi mezunları olanlar ise üçüncü nesil olarak kendini göstermiştir.1

İran İslam Devrimi’nin ilk yıllarında ekonomi alanında iki önemli bakış ortaya çıkmıştır: “Devletçi ekonomi”, “serbest ve rekabetçi ekonomi”. İran-Irak Savaşı’nın da etkisiyle devletçilik eğilimi ağır basarken Savaş sonrası dönemde serbest ve rekabetçi ekonomi modeli tekrar gündeme gelmiş ve Rafsancani’nin cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte de Niyaveran halkası; politik, ekonomik ve kültürel bir hareket olarak biçimlenme fırsatı bulmuştur. Bu düşünce okulunun konsolidasyonu, Rafsancani’nin ilk hükûmeti döneminde Cumhurbaşkanlığı Stratejik Araştırma Merkezinin kurulması ve Hasan Ruhani’nin de bu kurumun başkanlığına getirilmesiyle gerçekleşmiştir. O dönemde bu Merkezde görev alan Abbas Abdi, Muhsin Kadiver, Ataullah Muhajirani, Said Heccariyan ve Ali Rıza Alevitebar gibi isimler Niyaveran halkasının öncüleri arasında sayılabilir. Okulun diğer teorisyenleri içinde Ali Naki Meşayihi, Muhammed Tebibiyan, Mesud Nili, Mesud Ruğeni Zencani, Gulam Ali Fercadi, Musa Ganinejad gibi isimleri anabiliriz.2 Ayrıca Ruhani hükûmeti içerisinde yer alan önemli politik aktörlerden İshak Cihangiri, Ali Rebii, Muhammed Bakır Nuhbeht, Muhammed Nihavendiyan, Rıza Salihi Emiri, Abbas Ahundi, Mesud Kerbasiyan gibi siyasiler ve teknokratlar da Niyaveran halkası içinde kabul edilmektedir.

İslam Devrimi sonrası gelişen İran’a özgü politik ve ekonomik sistemin toplumsal arenadaki temel meselelerin çözümü konusunda yetersiz kaldığını düşünen aydın çevreler ortaya çıktı. Bu aydınlar grubu; demokrasi, kadın hakları, hukuki eşitlik, basın özgürlüğü, sosyal adalet ve ekonomik gelişim gibi konularda mevcut sistemin yetersiz kaldığı ve sadece dinî referanslarla temel meselelerin çözümlenemeyeceği kanaatindeydi. Bu gruplardan biri Niyaveran halkası iken diğeri ise “Kiyan halkası” idi. Kiyan halkasının eklektik yaklaşımının temel ilkeleri; çoğulculuk ve insan hakları gibi değerlerin kabulüyle dinî yorumları, bu değerlere uyarlamasıdır. Bu hareketin diğer özellikleri arasında akıl temelli din eleştirisi, dine laik bir yaklaşım, pozitivist bir eğilim, dinî çoğulculuğa vurgu ve demokrasinin övülmesi gibi Batı’da da desteklenen anlayışların savunulması öne çıkmaktadır. Kiyan halkasının İran İslam Cumhuriyeti’ndeki gücü; siyasi arenada reformcu hükûmetin politikasına olan etkisinde, hükûmetlerin performanslarında ve bazı siyasi grupların yapılanmalarında görülebilir. İki ekolü kıyasladığımızda genel anlamda Kiyan halkası, demokratikleşmenin düşünsel ve siyasi boyutunda önemli rol oynarken Niyaveran halkası, bunun ekonomik ayağında temel bir rol üstlenmiştir.

Hatemi’nin Cumhurbaşkanlığı Dönemi’nde gücünü koruyan Niyaveran halkası, 2005 yılında Mahmud Ahmedinejad’ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte ülkenin ekonomik dümeni bu halkanın mensuplarının elinden alındı. Ancak Ahmedinejad’ın etrafında yeni bir ekonomik anlayışı teoriye dökecek ekonomistlerin mevcut olmaması, istediği ekonomik dönüşümü gerçekleştirememesine neden oldu. Ahmedinejad’ın İkinci Cumhurbaşkanlığı Dönemi’nde hükûmette tekrar görev almaya başlayan bu halkaya mensup teorisyenler, Ruhani’nin iktidara gelmesiyle birlikte tekrar güçlendiler ve ülke ekonomisinin yönetiminde söz sahibi oldular.

Niyaveran halkası, Birinci Kalkınma Planı’nı (1989) hazırladıkları dönemden beri müesses nizama yakın muhafazakâr cenah tarafından Batı ile uzlaşarak “Devrim’i tahrif” etmekle suçlanmaktadır. Devrim Rehberi’nin Devrim Muhafızları Ordusu Temsilcisi Ali Saidi, Niyaveran halkası ile ilgili konuşmasında şu ifadeleri kullanmaktadır: “Batı ile barış içinde bir arada yaşama, bu halkanın faaliyetlerinin sonucudur; Batı ile yüzleşmememiz gerektiğine inanıyorlar, Kruşçev ve Gorbaçov da aynı şeye inandılar ve Batı ile etkileşime girerek Sovyetler Birliği’nin çökmesine neden oldular.” Muhafazakârlar tarafından bu halkaya yöneltilen eleştiriler genel olarak şu üç başlık altında ele alınabilir: İlki, Devrim’in temel ilkelerindeki bakışı ve düşmanlara yönelik makro politikaları ve tutumları değiştirme çabası, ikincisi; Devrim kutsallarını, kurumlarını ve şahsiyetlerini Devrim ilkelerinden arındırma çabası, üçüncüsü ise Devrim’e ters düşecek Batılılaşma çabasıdır. Bu halkayla ilgili diğer eleştiri başlıkları ise “bağımsız ekonomi yerine özgür ekonomi inancı”, “İran’ın Suriye ve Irak müdahalesine muhalefetleri” ve “toplumda dine inanmama düşüncesini desteklemeye yönelik çabaları” olarak belirtilebilir.

Niyaveran Halkasının İran Ekonomi Politikasına Bakışı

Niyaveran halkası teorisyenlerinden Mesud Nili’ye göre ekonomi politikası oluşturma alanında müesses nizam, “siyaset yapımının ideolojisi” adlı bir strateji geliştirmiştir. Nili, bu stratejiyi; siyaset ideolojisi dışarıdan gelen, hiçbir yeniliği kabul etmeyen ve esnek olmayan, katı çizgileri olan bir strateji olarak tanımlamaktadır. Nili bu ideolojik yaklaşımın zaman içinde ekonomide çok farklı dengesizlikler yarattığını, bu dengesizliklerin dayanılmaz bir boyuta ulaştığını ve bugün bunun sonuçlarıyla yüzleşmenin hiç de kolay bir iş olmadığını ifade etmektedir. Nili’ye göre bu ideolojinin en önemli özelliği dışarıdan gelen yenilikleri kabul etmemesi ve tüm çerçevesinin doğru ve tartışılmaz olduğu varsaymasındaki ısrarıdır. Bu ideoloji, bilimsel ekonomik ilkelere uymayarak İran ekonomisinde çeşitli “yüksek zorlukların” birikmesine yol açmıştır. Bu yüksek zorluklar kendisini; bütçe planlama, banka mevduatlarındaki döviz kuru ve faiz oranlarının değiştirilmesi, mal ve hizmetlerin fiyatlandırılması sırasında bariz bir şekilde göstermektedir.

Nili’ye göre söz konusu ideolojik yaklaşım ve ekonomiye köstek olmaktan öteye gitmeyen Devrim ideolojisinin yarattığı etkiler, İran ekonomi politikası açısından negatif sonuçlar doğurmaktadır. Bu negatif sonuçlar aslında İran ekonomisine yaptırımlardan daha fazla zarar vermekte İran’ın sahip olduğu insan ve doğal kaynakları verimli olarak kullanmasını engellemektedir.

İlk üç kalkınma planı hazırlanırken etkili olan Niyaveran halkasının temel hedefleri; sosyal, kültürel ve yapısal problemlere çözüm önerileri getirmek ve İran ekonomisini uluslararası düzeyde oluşan değişikliklere, üretimin küreselleşmesi ve yeni teknolojilerden yararlanacak şekilde yeniden düzenlemekti. Ancak bu düşünce halkasının tüm çabalarına rağmen İran ekonomisi içe dönük ve nispeten kapalı olmaya devam etmiştir. Müesses nizam günümüzde de doğrudan yabancı yatırıma sıcak bakmamakta ve yüksek gümrük vergileri uygulamaya devam etmektedir. Ayrıca tüm bankacılık, ticaret işlemleri ve para akışında devletin dikkat çekici bir denetim mekanizması bariz bir şekilde hissedilmektedir.

Sonuç

Niyaveran halkasının teorisine göre Devrim’e bağlı kalmaya çalışan her ülkede olduğu gibi İran’da da bir zamanlar dinamik olan Devrim ideali, zaman içerisinde donuklaşarak katılaşmış ve bir tür ideolojiye dönüşmüştür. Ekonominin bilimsel ve evrensel ilklerinin yerini siyaset, nepotizm ve ideolojik kaygılar almıştır. Bu ideolojik kaygılar, ülkede ekonominin zamana ayak uydurmasına engel olurken statükodan yarar sağlayan bir rantiyer sınıf türetmiştir. Bu rantiyerler, gerçek bir üretime dayanmayan ancak siyasal ilişkiler sayesinde kendini var eden tüketici bir sınıf hâline gelmiştir. Bu nedenle İran gibi çok büyük ekonomik potansiyellere sahip bir ülkede refah toplumu var edilememekte, sosyal adalet sağlanamamakta ve ülkenin zenginlikleri hesap sorulamayan bu rantiyer sınıfın elinde toplanmaktadır. Nitekim bu sınıfın ülkeyi dışarıdan gelen etkilere kapatmasının önemli sebebi de aslında politik tavırdan ziyade kurdukları bu tekel sisteminin dış rekabet sonucunda çözülmesini istememeleridir. Zira mal ve hizmetler dünyasında bile İran’ın dışarı açılması ve ithal ürünlere serbestlik tanınmasıyla halkın dışarıdan gelen ürünlere yöneleceği gayet iyi bilinmektedir. Niyaveran halkasına göre İran’da bu cenderenin kırılmasının tek yolu hem siyasal hem de iktisadi yaşamda daha fazla özgürlük ve halka tüm alanlarda seçme hakkının tanınmasıdır. Sonuç olarak bu halkaya göre sosyal adaletin inşası için İran’da şeffaf, rekabetçi piyasa ekonomisi ve demokratik bir politik sistem inşa etmek zorunludur.


1 Abazari, Y. A. ve Perniyan, H. R. (2016). “İstikrar-ı Amuzişi Mekteb-i Niyaveran: Tarihçe-yi İcad-ı Nehadhayı Devleti-yi Amuziş-i Müdüriyet ve İktisad-ı Bazar-ı Azad”. Mütalaat-ı Camia Şinahti, 22(2), 151-176.

2 Abazari, Y. A. ve Perniyan, H. R. a.g.m. 151-176.