Çin-İran 25 Yıllık Kapsamlı İş Birliği Anlaşması
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani 23 Haziran’daki kabine toplantısında İran ile Çin arasında kapsamlı ve uzun vadeli iş birliğini öngören 25 Yıllık Kapsamlı İş Birliği Taslak Anlaşması’nı onayladığını duyurdu. İmzaladığı taslağı “iki ülke arasında kazan-kazan anlayışına dayanan uzun vadeli bir anlaşma için yol haritası” olarak nitelendiren Ruhani, Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’i söz konusu taslağın sonuçlandırılması için Çinli yetkililerle gerekli müzakereleri yürütmek üzere görevlendirdiğini açıkladı. Çin-İran 25 Yıllık Kapsamlı İş Birliği Anlaşması ilk kez Çin Cumhurbaşkanı Şi Cinping’in Ocak 2016’daki Tahran ziyaretinde gündeme gelmişti. Söz konusu ziyaret sırasında iki ülke arasında imzalanan Stratejik Ortaklık Bildirisi’nin 6. maddesinde “Taraflar 25 Yıllık Kapsamlı İş Birliği Anlaşması’nın sonuçlandırılması için gerekli görüşmeleri yapacaklardır.” ibaresi yer alıyordu. Bu kapsamda Ağustos 2019’da Çin’i ziyaret eden Dışişleri Bakanı Zarif, Stratejik Ortaklık Bildirisi çerçevesinde hazırladıkları yol haritasını Çinli yetkililerle paylaşmıştı. İranlı yetkililere göre gelinen noktada Tahran tarafından Pekin’e sunulan Taslak Anlaşma üzerinde değerlendirmeler devam etmektedir.
Taslak Anlaşma’nın İçeriğinde Neler Var?
Taslak Anlaşma’yla ilgili detaylar henüz kamuoyuyla paylaşılmadı. Bu nedenle Anlaşma’nın içeriğine dair çeşitli spekülasyon ve iddialar gündemdeki yerini korumaya devam etmektedir. Taslak Anlaşma’nın içeriğine dair ilk somut iddialar 2019’da Petroleum Economist tarafından gündeme taşınmıştı. İran Petrol Bakanlığından ismi açıklanmayan bir kaynağa dayandırılarak verilen haberde, Çin’in söz konusu Anlaşma çerçevesinde İran’da 280 milyar doları petrol, doğal gaz ve petrokimya sektörü ve 120 milyar doları da altyapı, ulaştırma ve imalat sanayi sektöründe olmak üzere toplam 400 milyar dolarlık yatırım yapacağı öne sürülmüştü. Ayrıca Pekin’in söz konusu yatırımlarına karşılık olarak İran’dan ithal ettiği ham petrolün ödemelerini iki yıllık gecikmeyle %32’ye varan indirimlerle ulusal para birimi yuan ile ödeme hakkına sahip olduğu iddia edilmişti. Son olarak da Çin’in bahsi geçen yatırımlarını korumak amacıyla İran’a 5.000 kişilik bir askerî güç konuşlandıracağı ileri sürülmüştü.
Taslak Anlaşma’nın Cumhurbaşkanı Ruhani tarafından 23 Haziran’da onaylanmasıyla birlikte Anlaşma’nın içeriğine dair çeşitli söylemler yeniden gündeme gelmeye başladı. Bu konuyla ilgili sosyal medyaya sızan hatta bilerek sızdırıldığı iddia edilen belgede Taslak Anlaşma’nın içeriğine dair önemli bilgiler bulunmaktadır. 18 sayfadan oluşan bu belgede ekonomiden, siyaset, güvenlik ve askeriyeye; bilim, teknoloji, eğitim, sağlık ve turizm alanına kadar iki ülke arasında geniş bir yelpazede iş birliği öngörülmüştür. Örneğin Çin, İran’ın petrol ve doğal gaz sahalarında yatırımlar yapacak, yeni doğal gaz ve petrol sahalarının keşfi ve inşası konusunda İran’a gereken desteği sağlayacaktır. Çin’e ham petrol ve petrokimya ihracatı artırılacaktır. Çinli şirketler elektrik, enerji, su, atık su projelerine yatırım ve finansman desteği sağlamalarının yanı sıra İran’ın; Keşm, Ervend, Maku gibi serbest bölgelerinde yatırım yapmaya teşvik edilecektir. Havaalanı, metro hattı ve demir yolu inşası gibi altyapı çalışmalarında Çin tarafından gerekli teknolojik ve ekipman desteği sağlanacaktır. İki ülke askerî ve güvenlik alanında iş birliği yapacak, ortak tatbikatlar gerçekleştirilecek ve terörle mücadelede bilgi ve deneyim aktarımı yapılacaktır.
Tüm bunların yanı sıra Taslak Anlaşma’nın bölgedeki askerî dengeleri değiştirecek bazı gizli maddeler içerdiğini öne süren kaynaklar da mevcuttur. Örneğin Oilprice sitesinin İran Petrol Bakanlığından ismi açıklanmayan bir kaynağa dayandırarak verdiği habere göre Çin söz konusu Taslak Anlaşma’ya Orta Doğu jeopolitiğini değiştirecek yeni bir askerî bileşen dâhil etmiştir. Devrim Rehberi Hamenei tarafından da onaylanan bu bileşen Rusya’yı da dâhil edecek şekilde Çin, İran ve Rusya arasında kara, deniz ve havayı kapsayan tam bir askerî iş birliğini öngörmektedir.
Anlaşma’ya Yönelik Tepkiler
Taslak Anlaşma’nın içeriğinin henüz halka açıklanmamış olması eleştirilere neden olmaktadır. Eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad 28 Haziran’da Gilan’a düzenlediği ziyaret sırasında Ruhani hükûmetinin yabancı bir devletle gizli bir anlaşma yapmaya yakın olduğunu öne sürerek “Halkın iradesini ve ulusal çıkarları hiçe sayan herhangi bir anlaşma geçerlilikten yoksundur ve İran milleti tarafından tanınmayacaktır.” ifadelerini kullandı. Ahmedinejad’ın açıklamalarının ardından konu sosyal medyaya da taşındı. #İranSatılıkDeğildir ve #YeniTürkmençay hashtagleri açan sosyal medya kullanıcıları 25 Yıllık Kapsamlı İş Birliği Anlaşması’nı 1828’de Rus Çarlığı’yla imzalanan ve İran’a Kafkasya bölgesinde büyük toprak kaybettiren Türkmençay Antlaşması’na benzettiler. Eleştirilere cevaben açıklamada bulunan Dışişleri Bakanı Sözcüsü Abbas Musevi, Taslak Anlaşma’nın içeriğine dair ortaya atılan iddiaları reddederek detayların kamuoyuyla paylaşılmamasının müzakere sürecinin sabote edilmemesi için alınan bir önlem olduğunu savundu. 5 Temmuz’da milletvekillerinin sorularını yanıtlamak üzere Meclis Genel Kuruluna katılan Dışişleri Bakanı Zarif, Anlaşma’yla ilgili gelen eleştirilere ise “Son 30 yılda küresel güç merkezi Batı’dan Doğu eksenine kaymıştır. İranlılar olarak tıpkı daha önce Nükleer Anlaşma’da olduğu gibi dünyanın en büyük güçlerinden biriyle eşit şartlarda müzakere etmekteyiz. Buradan vatandaşlarıma Çin ile yapılması planlanan anlaşmada her şeyin şeffaf olduğu ve herhangi bir gizliliğin söz konusu olmadığını söylemek istiyorum.” diyerek cevap vermiştir.
Neden Şimdi Gündeme Getirildi?
Anlaşma’nın zamanlaması birkaç açıdan dikkat çekmektedir. Bilindiği gibi ABD’nin “maksimum baskı” politikası sonucu İran, ekonomik açıdan ciddi bir darboğaza girmiş ve diplomatik açıdan da izole hâle gelmiştir. Yaptırımların ekonomi üzerindeki olumsuz etkisiyle İran’da döviz kuru son 3 yılda %500’lük bir artış göstermiştir. İran, içinde bulunduğu bu ekonomik darboğazı aşmak için Çin’i zorunlu bir alternatif olarak görmektedir. Dolayısıyla Tahran kolay kolay Washington’ı karşısına almak istemeyen Pekin’i cazip tekliflerle ikna etmek istemektedir. Anlaşma’nın zamanlamasını anlamlı kılan bir diğer faktör de önümüzdeki haftalarda BM Güvenlik Konseyinde İran’a yönelik silah ambargosunun uzatılmasıyla ilgili yapılacak oylamadır. Tahran böyle bol imtiyazlı bir anlaşma teklifiyle silah ambargosunun uzatılmasını öngören taslak karşısında Pekin’in vetosunu garantilemeyi hedeflemektedir.
Anlaşma’nın İmzalanma Olasılığı Nedir?
Öncelikle bu Anlaşma’ya dayanak oluşturan Stratejik Ortaklık Bildirisi’nin imzalanmasının üzerinden neredeyse beş yıl geçmiş olmasına rağmen Pekin’in 25 Yıllık Kapsamlı İş Birliği Anlaşması’nın sonuçlandırılması için ciddi bir adım atmaması, hatta İranlı yetkililer tarafından sıkça gündeme getirilmesine karşın konuyla ilgili Pekin’den şu ana kadar resmî bir açıklama dahi gelmemesi Çin’in bu Anlaşma’ya yönelik ilgisizliğini göstermektedir. Bunun iki nedeni olduğu söylenebilir. Birincisi, Çin şu aşamada İran’la bu denli kapsamlı ve uzun vadeli stratejik iş birliğine sıcak bakmamaktadır. Zira zaten Washington ile henüz sonuçlanmayan ticaret savaşları ve Hong Kong meselesi yüzünden ilişkileri epeyce gergin olan Pekin şu aşamada İran’la böylesi stratejik bir ortaklığa adım atarak ABD’nin şimşeklerini üzerine çekmek istememektedir. Nitekim Pekin şu ana kadar ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlara uymuş ve 2019’un ortasından bu yana Çin, İran ile ticaretini önemli ölçüde azaltmıştır. Çin Gümrük İdaresi tarafından 23 Nisan 2020’de yayımlanan verilere göre mart ayında Çin’in İran’dan petrol ithalatı 115 milyon dolarla yıllık %89’luk bir düşüş yaşamıştır. Ayrıca önemli Çinli devlet işletmelerinin ABD yaptırımları başlar başlamaz İran’daki yatırımlarını geri çektiği görülmüştür. Dolayısıyla ABD yaptırımları nedeniyle İran’dan petrol dahi almayı göze alamayan Çin’in bu konjonktürde İran’da milyarlarca dolar yatırım yapmayı öngören bir Anlaşma’ya imza atması uzak bir ihtimal olarak görünmektedir. İkincisi, Çin İran’ın Körfez’deki geleneksel hasımları Suudi Arabistan ve BAE ile kapsamlı iş birliği anlaşmalarına sahiptir. Örneğin Çinli firmaların 2013’ten beri Körfez ülkeleriyle imzaladıkları yatırım ve inşaat sözleşmelerinin değeri 123 milyar doları bulmuştur. Suudi Arabistan Çin’in en büyük petrol tedarikçisi konumundadır. BAE kayda değer sayıda Çinli işçiye ev sahipliği yapmaktadır. Dolayısıyla Çin’in bu Anlaşma’ya sıcak bakmamasının bir diğer nedeni İran’la bu denli kapsamlı bir Anlaşma’nın Pekin’in Körfez’deki yatırımlarını tehlikeye atacak olmasıdır. Öte yandan bu Anlaşma’nın hayata geçmesini zorlaştıran başka bir faktör de Anlaşma’ya yönelik İran kamuoyunda ortaya çıkan tepkidir. İran Anayasası’nın 77. maddesi uyarınca tüm uluslararası sözleşmelerin imzalanmadan önce Meclis tarafından onaylanması gerekmektedir. Kamuoyunda Yeni Türkmençay olarak anılması ve birçok milletvekili tarafından İran’ı Çin’in kolonisi hâline getireceği şeklinde sert eleştirilere maruz kalması bu Anlaşma’nın Meclisten geçme olasılığını düşürmektedir. Tüm bu hususlar ışığında Çin-İran 25 Yıllık Kapsamlı İş Birliği Anlaşması’nın en azından kısa vadede hayata geçmesi düşük bir ihtimal olarak görünmektedir.
- Etiketler:
- Çin
- İran
- İş Birliği
- Anlaşma