Düzensiz Afgan Göçü

Düzensiz Afgan Göçü
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Taliban’ın son günlerdeki ilerleyişi ile Afganistan’daki göç hareketliliği artarken Afgan göçmenler kamuoyunun gündemine oturdu. Afganistan, göç ve mülteci krizi meseleleriyle uzun yıllar önce tanışmış ve Soğuk Savaş Dönemi’nde oransal olarak olmasa da sayısal olarak dünyada en fazla göç vermiş ülkedir. 1978 yılında Marksist subayların darbesi sonucunda ülkede Sovyet yanlısı bir rejim kurulmasının ardından ülke genelinde çeşitli İslami gruplar silahlı bir direniş başlatmıştır. Çatışmaların iç savaşa dönüşmesiyle Afganlar, komşu ülkeler olan İran ve Pakistan’a sığınmaya başlamıştır. 1979’da Sovyet ordusunun Afganistan’ı işgal etmesi ve mücahitleri desteklediği düşünülen kırsal alanların bombardımana tutulması sonucunda yaklaşık dört milyon insan Pakistan’daki mülteci kamplarına kaçmış, 2 milyon kadar insan da ülke içinde yer değiştirerek rejimin güçlü olduğu kent merkezlerine yerleşmiştir. 1992-1996 yılları arasındaki iç savaş döneminde ve Taliban yönetimi sırasında da dışarıya göçler devam etmiştir. ABD’nin 2001’deki askerî müdahalesi sonrasında Afganistan bugün de barışın hüküm sürdüğü bir ülke sayılmaz. Taliban’ın son aylardaki ilerleyişi, Afganistan-Pakistan-İran-Türkiye güzergâhında yeni bir düzensiz göç dalgası başlatmıştır. Taliban, İran sınırındaki veya sınıra yakın iller olan Herat, Hilmend, Nimruz ve Kandahar’ın yanı sıra birçok büyük ili ele geçirmiş durumdadır. Ülkede devam eden yoğun çatışmalar dikkate alındığında düzensiz göçmenlerin sayısında ciddi artışlar beklenebilir. Ayrıca çatışmaların iç savaşa evrilmesi durumunda ise göçün boyutu ve yoğunluğu kalıcı bir niteliğe dönüşebilir.

Göçe İten Sebepler

Afganistan’ın dışarıya verdiği göç sadece iç çatışmalar ve siyasal karmaşayla açıklanamaz. Afganistan’dan diğer ülkelere düzensiz göç; güvenlik sorunu başta olmak üzere ülkedeki ekonomik koşullara bağlı olarak azalıp artarak süreklilik kazanmıştır. ABD ve Taliban arasında 29 Şubat 2020 tarihinde imzalanan ve ABD’nin Mayıs 2021’e kadar Afganistan’dan çekilmesini öngören Doha Anlaşması’ndan sonra Taliban, ülke içerisindeki etkinliğini artırmış ve ABD güçlerinin ülkeyi terk etmeye başlamasıyla ülkenin büyük bir kısmını hızlı bir şekilde kontrol altına almayı başarmıştır. Bu durum karşısında ortaya çıkan endişe, var olan düzensiz göçün yoğunluk kazanmasına neden olmuştur. Ayrıca Afganistan ciddi ekonomik sorunlarla boğuşan bir ülkedir. Her ne kadar resmî işsizlik oranı 2020 yılı itibarıyla %11,6 olarak açıklansa da gerçek rakam bunun çok üstündedir. Ülkede son aylarda artan çatışmalara bağlı olarak ekonomik faaliyetlerin olumsuz etkilenmesi sonucu ekonomik sorunlar daha da derinleşmiştir. Bütün bu negatif unsurlar, Afgan halkının başka ülkelere göç etmelerinin sebepleri arasındadır. Nitekim bugün on binlerce Afgan, Pakistan ve İran’ın yanı sıra Körfez ülkelerinde işçi olarak çalışmaktadır. Göçün temel sebepleri arasında ülkede son günlerde ortaya çıkan istikrarsızlığın yanı sıra ekonomik sorunlar ve geleceğe dair kaygılar gösterilebilir. Bununla birlikte İran faktörünü de unutmamak gerekir. Bilindiği üzere İran, yaklaşık 3,5 milyon Afganistanlı sığınmacıya ev sahipliği yapmaktadır. ABD’nin Mayıs 2018’de Nükleer Anlaşma’dan çekilmesi ve İran’a ağır yaptırımlar uygulaması dövizde büyük dalgalanmalara yol açmış ve bu durum, İran’da çalışmakta olan Afgan göçmenleri de etkilemiştir. Bu gelişme karşısında yeni arayışlara giren Afgan göçmenler, krizin daha şiddetli bir şekilde hissedilmeye başlamasıyla yeni ülkelere yönelmiş ve Türkiye bu konuda ilk hedef ülkelerden biri hâline gelmiştir.

Hangi Güzergâhı Kullanıyorlar?

Afgan göç dalgası yoğun olarak Türkiye’nin doğu komşularından olan İran üzerinden gerçekleşmektedir. Nitekim yasa dışı giriş yapan göçmenler, özellikle Türkiye’nin sınır kenti olan Van’da görünürlük kazanmıştır. İran üzerinden Türkiye’ye giren Afgan göçmenler, iki güzergâhı kullanmaktadır. Birinci güzergâh Afganistan’ın İran sınırında bulunan Nimruz, Farah ve Herat illerinden doğrudan İran’a ulaşmaktadır. Ancak geçen yıl meydana gelen hadiselerden dolayı son dönemde alternatif güzergâhlar ön plana çıkmıştır. 2 Mayıs 2020 tarihinde Herat’ın Zülfikar bölgesinden İran’a kaçak giriş yapan 57 Afgan düzensiz göçmenin İran sınır muhafızları tarafından Herirud Nehri’ne atılmasıyla göçmenlerin yarısı boğularak hayatını kaybetmiştir. Bu olaydan kısa bir süre sonra 4 Haziran 2020 tarihinde 13 Afgan düzensiz göçmeni taşıyan otomobile Yezd’de ateş açılması sonucu 3 kişi hayatını kaybetmiş ve 10 kişi yaralanmıştır. Bu yüzden son dönemde Afganistan’ın çeşitli sınır bölgelerinden İran’a doğrudan giriş yapmak yerine Afganistan-Pakistan-İran güzergâhı kullanılmaktadır. Pakistan üzerinden İran’a giriş yapan ve oradan da Türkiye’ye ulaşmaya çalışan düzensiz göçmenlerin hareket noktası, Afganistan’ın İran ve Pakistan ile sınırları bulunan Nimruz ilidir. Kaçakçılar tarafından bu ildeki yurt ve pansiyonlarda toplanan düzensiz göçmenler, gruplar hâlinde Pakistan tarafına geçmekte; oradan da İran ve Pakistan sınırındaki Taftan Dağı bölgesinden İran’a giriş yapmaktadır. Taftan Dağı üzerinden İran’a giriş yapan düzensiz göçmenler eski güzergâh olan Taftan-Kirman-Yezd-Isfahan-Tahran-Urumiye yerine alternatif güzergâh olan Taftan-Bender-i Abbas-Şiraz-Isfahan-Tahran-Urumiye güzergâhını kullanmaktadır. Söz konusu güzergâhın uzunluğu yaklaşık 3.250 km’dir. Tahran’a ulaşan düzensiz göçmenler, Türkiye’ye geçiş yapmak için Urumiye, Hoy ve Selmas şehirlerine gönderilmektedir. Buraya kadar ulaşan düzensiz göçmenlerin, kaçak bir şekilde sınır bölgelerinden Türkiye’ye girişleri sağlanmaktadır.

 

 

İran Neden Geçişlere Göz Yumuyor?

İran, düzensiz Afgan göçmenlerin Türkiye’ye geçişlerine “göz yumma” politikası uygulamaktadır. Aksi hâlde 3.250 km’lik bir mesafeyi İran güvenlik noktalarına yakalanmadan geçmek mümkün değildir. İran’ın başvurduğu bu göz yumma politikası, Tahran-Ankara arasındaki bölgesel rekabetten bağımsız olarak düşünülmemelidir. Tahran böylelikle dönemsel olarak hemen her yıl İran’a çalışmak amacıyla gelen düzensiz göçmenlerin hem ülke içerisinde birikmeye başlamasını engelleyerek göçmen yükünü hafifletmekte hem de Türkiye ile bölgesel rekabeti bağlamında göçmen kartını bir baskı aracı olarak kullanmaktadır. Türkiye’nin, ABD’nin Afganistan’dan çekilme sürecinde Kabil Havalimanının güvenliğini üstlenme noktasındaki stratejik adımları, Tahran’ı rahatsız etmiştir. Özellikle Karabağ’ın işgalden kurtarılmasından sonra Türkiye’nin, İran’ın kuzeyinden doğusuna uzanan bölgesel etki alanını genişletme çabaları, İran’da “Türkiye tarafından kuşatıldığı” algısını oluşturmuştur. İran’ın Afgan göçmenler konusunda izlediği bu politikalar bir yandan İran’ın Afgan göçmen yükünü hafifletirken diğer yandan Türkiye’nin iç siyaset gündemini de şekillendirmektedir. Bu bağlamda İran, göçün önünü açarak Türkiye’de tartışmalı başlıklardan olan ve iktidar ile muhalefet partileri arasında gerginlik yaratan “mülteci sorunu”nu daima gündemde tutan bir baskı politikası da izlemektedir. Kabil yönetimi ve Taliban arasındaki krizin derinleşmesi ve ülkenin yeni bir iç savaşa sürüklenmesi durumunda da söz konusu düzensiz göç artarak devam edecektir. Böylelikle ABD yaptırımları ve koronavirüs salgını ile ekonomisi zor durumda olan İran, kendisine yönelecek yeni göç dalgalarını da yüksek bir ihtimalle Türkiye’ye kanalize edecektir. Dolayısıyla Afganistan’daki istikrarsızlık, İran ve Türkiye arasındaki düzensiz Afgan göçü nedeniyle yeni sorun alanlarını beraberinde getirme potansiyeline sahiptir.