Ermenistan’ın AB’ye Üyelik Arzusu ve İran’ın Tutumu

Ermenistan’ın AB’ye Üyelik Arzusu ve İran’ın Tutumu
Görsel @AA Images
İran için olası senaryolar dâhilinde en uygun format, bölge ülkelerinden başka bir aktörü dâhil etmeyen 3+3 formülü.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Araştırmacı Oral Toğa

Ermenistan bir süredir Avrupa Birliği’ne (AB) katılmak istediğini yüksek sesle belirtiyor. Gerek Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın son haftalarda verdiği demeçler gerekse Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan’ın Antalya Diplomasi Forumu’na (ADF) katıldığı günlerde TRT World’e verdiği demeç, Ermenistan’ın AB’ye adaylık başvurusunda ciddi adımlar atacağının işareti niteliğinde. Diğer yandan Paşinyan’ın “Ermenistan’ın AB’ye mümkün görüldüğü ölçüde yakınlaşmaya hazır olduğu”nu belirtmesi; Paşinyan hükûmetinin, gerçekçi bir yaklaşım sergilediğini ancak tam üyelik mümkün olmasa bile olabilecek en yakın şekilde Avrupa’yla ilişkiler geliştirmek istediğini gösteriyor.

Ermenistan’ın AB’ye Katılımı Mümkün mü?

İran’ın önündeki senaryoları ele almadan önce Ermenistan’daki mevcut durumu incelemek gerekiyor. Öncelikle belirtmek gerekir ki Ermenistan’da sadece Paşinyan liderliğindeki Sivil Sözleşme Partisinde değil, halk tabanında da büyük ölçüde Rusya etkisinin kırılması ve Batı’yla daha entegre bir Ermenistan görme arzusu bulunuyor. Bu yüzdendir ki bir savaş kaybetmesine rağmen halk seçimlerde oyunu Paşinyan’ın partisinden yana kullandı ve partiyi tekrar iktidara getirdi. Ermenistan’da hükûmetin Batı’yla entegre olma hırsı öylesine şiddetli ki AB üyeliği arzusunu dile getirmenin yanında peşi sıra Fransa ve Hindistan'dan silah satın alıyor, ABD ile askerî tatbikatlar gerçekleştiriyor ve Kiev'e yardım gönderiyor. Ne var ki sahada olup bitenler ve istatistikler bambaşka bir resim ortaya koyuyor. Öncelikle Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlılığının seviyesinin oldukça yüksek olduğunu belirtmek gerekiyor. Rus askerî üsleri, metalürjisi, enerji sektörü, sınırların kontrolü, Rusya’nın ülkedeki istihbarat ağı, Rusya’da yaşayan Ermeni iş insanları vb. faktörler düşünüldüğünde; Ermenistan’ın AB hedefinin söylemden öteye geçmesinin kısa ve orta vadede zor olduğu görülüyor. Zira karşılıklı bağımlılık ilişkisine bakıldığında, Ermenistan’da iktidar muktedir görünmüyor. Bu da söz konusu niyeti gerçekleştirecek bir kapasitenin var olup olmadığı sorusunu masaya getiriyor.

Rakamlar da bu savı destekler mahiyette. Uluslararası Ticaret Merkezi (ITC) verilerine göre Ukrayna savaşından bu yana Ermenistan’ın Rusya’ya ihracatında ilginç bazı rakamsal sıçrayışlar görülmekte. Örneğin Ermenistan'ın Rusya’ya ihracatına bakıldığında, hiçbir şekilde Ermenistan’da üretilmeyen bazı malların Rusya’ya ihracatında ciddi sıçramaların yaşandığı görülüyor. Bunlardan biri akıllı telefon ve benzeri ürünler. Ermenistan Rusya’ya 2020’de 980 bin, 2021’de 188 bin ve 2022 yılında ise 251 milyon dolarlık akıllı telefon ihracatı yapmış. Ekran, projeksiyon vb. ürünlerde de benzer bir durum görülmekte. Buna göre 2020’de 55 bin, 2021’de ise sadece 4 bin dolarlık ihracat yapan Ermenistan’ın, 2022’ye gelindiğinde Rusya’ya 91 milyon dolarlık ihracat yaptığı görülüyor. Bu rakamlar Rusya’nın, kendisine uygulanan yaptırımları delme noktasında Ermenistan’ı bir köprü gibi kullandığının kanıtı niteliğinde. Keza bu konuda uluslararası literatürde çok sayıda analiz de bulunuyor.

Rusya tarafından Batı’dan uzak durulması yönündeki mesajların sayısı artarken açıklamaların tonu da sertleşiyor. Nitekim AB üyeliği arzusu sonrası yayımlanan analizler, Ermenistan’ın önündeki en büyük engelin Rusya ordusu olduğunu vurguluyor. Ne var ki bu, o kadar kolay görünmüyor. Öncelikle Ermenistan’ın, Ukrayna’nın aksine Rusya’yla bir kara bağlantısı bulunmuyor. Ancak Ermenistan ordusunun ve kurmaylarının tamamı, Rusya’nın sistemine entegre vaziyette. İkinci olarak AB üyeliği konusunda Gürcistan’ın, Moldova’nın ve Ukrayna’nın eli Ermenistan’dan çok daha güçlü olmasına karşın yaşanan süreç ve takvim hâlâ belirsizliğini koruyor. Bu sürecin Ermenistan için nasıl işleyeceği de muamma. Üçüncü olarak yukarıda da bahsedildiği üzere Ukrayna savaşı sonrası Ermenistan ile Rusya arasında bir ticari patlama söz konusu. Böylesine büyük bir ticari patlama yaşanırken Ermenistan’ın doğrudan Rusya’ya cephe açması hâlihazırda sınırları kapalı ve denize ulaşımı olmayan bu ülke için ağır olan havayı daha da ağır bir hâle dönüştürür. Son olarak Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki meseleler henüz çözüme kavuşmuş değil. İki tarafta da askerî hareketlilikler söz konusu ve tansiyon yüksek bir şekilde seyrediyor. Rusya, Ermenistan’ı cezalandırmak isterse buradaki gerginliği pekâlâ kullanabilir ki Ermenistan, hâlihazırda Rusya'yı, Azerbaycan'a karşı kendisini savunmamakla suçluyor ve mevcut güvenlik mimarisinin bir işe yaramadığını söylüyor.

Ermenistan Kamuoyu Ne Diyor?

Ermenistan kamuoyunda keskin bir fikir birliği bulunmuyor. Paşinyan ve partisinin durumu oldukça net ve Gürcistan’ın AB üyelik statüsü alması Ermenistan’ı daha da cesaretlendirmiş görünüyor. Buna karşın bu konuya muhalif olanların veya konuya şüpheyle yaklaşanların sayısı da az değil. Muhalif sesler böyle bir hareketin Rusya’yı tetikleyeceğini ve Ermenistan’ın millî güvenliğine daha fazla zarar verecek bir macera olduğunu dile getirirken tartışmalar genellikle Avrasya Ekonomik Birliği ve “Avrasya Entegrasyonu” kavramları üzerinden dönmekte. Bu yapı, AB’ye bir alternatif olarak görülüyor.

Öte yandan Ermenice yayın yapan basında sıklıkla Rusya’dan paylaşılan mesajlar haberleştiriliyor ve Rusya’dan isimlerle röportajlar servis ediliyor. Bu bağlamda Rus gazeteci Vitaly Tretyakov’un New York merkezli haber sitesi Arajin Lratvakan’a verdiği röportaj oldukça ilginç bir örnektir. Tretyakov açıkça “Rusya'nın Dağlık Karabağ'ın bağımsızlığını tanıması mı gerekiyor? O zaman Güney Osetya'nın, Abhazya'nın, Novorossiya'nın bağımsızlığını tanıyın.” demekte ve Türkiye ile İran’ı, Ermenistan için bir ortak olarak işaret etmekte. Keza aynı röportajda “Son 20 yılda ‘Batı'nın demokratikleştirdiği ve istikrar sağladığı’ herkes ya çöktü ya da kaos ve savaş hâlinde. Yugoslavya, Afganistan, Irak, Gürcistan, Libya… Bu listeye katılmak isteyen herkes, lütfen ABD ile iş birliği yapsın.” demekte.

Ermenistan’da demeçleri yayımlanan isimlerden bir diğeri de Rusya Duması'nın Avrasya Entegrasyonu Komisyonu Başkan Yardımcısı Viktor Vodolatsky. Vodolatsky; Paşinyan’ın, eski Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko'nun eylemlerini takip ettiğini ve Batı'nın desteğiyle anti-Rus cephesi oluşturma yolunda ilerlediğini belirtiyor. Vodolatsky'ye göre Paşinyan'ın Rusya ile ilişkileri zayıflatma ve Batı ile daha yakın ilişkiler kurma çabaları, Ermenistan halkının yarısının Rusya'da yaşadığı ve bu bağları koparmak istemediği gerçeğiyle çelişiyor. Elbette Vodolatsky’nin bahsettiği “diğer yarı”, Ermenistan’da Paşinyan’ın partisine oy vermeyen kesim.

Sosyal medya kullanıcıları arasında da “Ermenistan üye olmamalı.” diyenler az değil. Bu kişiler üyelik durumunun İran’a uygulanan yaptırımlara katılmayı zorunlu hâle getireceğini; İran’daki, Lübnan’daki ve Suriye’deki Ermeni azınlığa zarar verebileceğini savunurken aynı zamanda İzlanda, Norveç ve İsviçre'de olduğu gibi bir orta yol bulunması gerektiğini ve bu sayede BRICS’ten gözlemci statüsünde olduğu Arap Birliğine kadar birçok kurumla dengeli ilişkiler yürütülebileceğini; Ermenistan’ın, İran ve AB arasında bir köprü vazifesinde olması gerektiğini ifade ediyor.

İran Denklemin Neresinde?

İran’ın bu gelişmelere karşı henüz resmî bir tepkisi bulunmuyor. Güney Kafkasya’daki en önemli müttefikine karşı doğrudan cephe almaması da oldukça anlaşılır. Ancak yine de Ermeni basınına yansıyanlara göre İran, Ermenistan’a Batı’yla iş birliği yapmaması konusunda uyarılarda bulunuyor. Ermenistan, AB’nin parçası olarak Türkiye ve Azerbaycan’a karşı, Yunanistan’ınkine benzer bir güvenlik şemsiyesi arıyor. Yunanistan da bu konuda destekleyici bir pozisyonda. Ancak coğrafi pozisyon olarak bu pek mümkün değil. Öte yandan İran ile AB arasında ciddi ticari bağlar da var. Yani AB, İran için bir İsrail veya ABD değil. Dolayısıyla Fransa’nın Ermenistan’daki varlığı, İsrail’in Azerbaycan’daki varlığına göre daha kabul edilebilir bir noktada.

İran’da yazılan analizler de Rusya ile Ermenistan arasındaki ticaret hacminin artışının, Ermenistan’ı daha bağımlı ve savunmasız hâle getirdiği görüşünde. Khabaronline’da yayımlanan bir analizde “Ülkesine Rusya'dan daha güvenilir müttefikler araması ve Bakü'nün saldırganlığını Ermeni topraklarına kadar genişletebileceği yönündeki endişelerin artması nedeniyle Paşinyan, Batı ile ilişkilerini güçlendirmeye çalıştı. Dolayısıyla Ermenistan’ın Rusya’ya derin ekonomik bağımlılığına rağmen Ermeni liderler güvenlik konusunda iş birliği arıyor ve başka yerlerde istekli ortaklar buluyor.” deniliyor. Analizdeki bu ve diğer başka ifadeler, Ermenistan’ın bu arayışına karşı İran içerisinde bir anlayışın hâkim olduğunu gösteriyor. Öte yandan İran bu anlayışı bir konfor alanı içerisinde gösteriyor. Zira İran daha çok Rusya’nın tepkilerini ölçüyor. Rusya bu konuya zaten sıcak bakmazken İranlıların da açık bir şekilde cephe alıp Ermenistan’la arayı bozmasının siyaseten bir karşılığı bulunmamakta. Dolayısıyla ne resmî makamlardan ne de basından sert bir tepki geliyor. Öte yandan görüşülen kaynaklardan birinin, Azerbaycan ve İran arasında imzalanan Aras Koridoru’nun, Ermenistan’a bir mesaj olduğunu belirtmesi dikkat çekici.

Özetle Ermenistan’la sınırlar açılmadan, Zengezur Koridoru aktifleşmeden ve ilişkiler bu hâliyle seyrettiği sürece; Ermenistan’ın Rusya’dan uzaklaşması mümkün görünmüyor. Bunlar gerçekleşse bile kısa ve orta vadede Ermenistan’ın Rusya’ya olan bağımlılığını koparması mümkün değil. Öte yandan Karabağ savaşı sonrası defakto olarak bir Hindistan-İran-Ermenistan-Fransa-Yunanistan ittifakı oluştu. Bu ülkelerin hemen hepsi, Karabağ savaşından sonra Ermenistan’a ya silah sağladı ya da aracılık yaptı. Öyle ki Fransa, hiçbir şekilde Ermenistan’a silah sevkiyatına dâhil olmak istemeyen Gürcistan üzerinden zırhlı araç gönderdi. Görüşülen kaynaklardan birinin aktarımına göre ise İran hem Hindistan’dan gelen silahlara aracı oldu hem de İranlı askerî uzmanlar Ermenistan’da bulundu.

Sonuç olarak İran’ın önünde üç senaryo bulunuyor: Fransa’nın öncülüğünde AB’nin etkinliğini artırmasına yeşil ışık yakmak, Türkiye ile normalleşmeye ses çıkarmamak veya 3+3 dâhilinde bir çözüm bulmak. İran, ilk iki senaryoyu arzu etmiyor. Zira Türkiye’nin koridor girişimlerine en üst perdeden tepki gösteren İran, Zengezur’a “Turan Koridoru”, “NATO Koridoru” gibi isimlendirmelerde bulunmuştu. İlk senaryoda ise orta vadede bölgeye yerleşecek olan gücün sadece Fransa olmayacağı, sonraki aşamalarda ABD’nin de bölgede aktif olarak varlık göstereceği bir sürpriz değil. Dolayısıyla bu da İran için kabul edilebilir değil. Bu sebeple İran için olası senaryolar dâhilinde en uygun format, bölge ülkelerinden başka bir aktörü dâhil etmeyen 3+3 formülü. Nitekim İran basını başta olmak üzere hemen her mecrada bu formül üzerinde duruluyor.