Pezeşkiyan’ın üç günlük Irak ziyareti somut kazanımlarından çok büyük oranda mesajlarıyla ön plana çıksa da Türkiye’nin bu mesajları ciddiye alması gerekiyor. Zira bu mesajlar, Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları için önemli veriler içeriyor.
İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın Irak Ziyaretinin Hedefi Neydi?
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, 11 Eylül Çarşamba günü resmi ziyaret kapsamında Irak’a giderek ilk yurt dışı ziyaretini gerçekleştirdi. İki ülke arasında çeşitli alanları kapsayan önemli ilişkiler dikkate alındığında Pezeşkiyan’ın bu ziyareti doğal olsa da bu ülkede üç gün kalan cumhurbaşkanının ikili ilişkilerde ve bölgesel gelişmelerde tam olarak hangi gündemi merkeze aldığı anlaşılamadı. Esasen İran’ın Mayıs’taki helikopter kazasında hayatını kaybeden eski Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin ajandasında olan bu ziyareti, halefi Pezeşkiyan gerçekleştirmiş oldu. Böylelikle Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda konuşmak üzere 22 Eylül Pazar günü New York’a gidecek olan Pezeşkiyan, ilk yurt dışı ziyaretini ABD’ye yapmak gibi ironik bir görüntü vermekten de kurtulmuş oldu. Ayrıca İran’da bazı çevrelerin savunduğunun aksine cumhurbaşkanlarının ilk ziyaretlerini Irak’a yapmaları gibi bir gelenek bulunmuyor. Nitekim Reisi ilk ziyaretini Tacikistan’a, Hasan Ruhani Kırgızistan’a, Mahmud Ahmedinejad New York’a ve Muhammed Hatemi de İtalya’ya yapmıştı.
Genel olarak değerlendirildiğinde Pezeşkiyan’ın Irak yolculuğu, mesajları bol ama hedefi muğlak bir yurt dışı gezisi oldu. Pezeşkiyan, Necef’te Hz. Ali’nin türbesini ziyaret etti, Kerbela’da Hz. Hüseyin’in türbesini ziyaret etti ve kendi ifadesiyle Hz. Ebu’l-Fazl Abbas’ın türbesine “halka sıkıntı vermemek için serpuş ve maske” takıp tebdil-i kıyafet yaparak gitti, Bağdat’tan sonra bu şehirlere giden ilk İran cumhurbaşkanı sıfatıyla Basra’yı ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Erbil ve Süleymaniye kentlerini ziyaret ederek basın mensuplarının bazı sorularını Kürtçe yanıtladı ve hatta kendisi gibi Mahabat doğumlu olan Mesud Barzani ile Kürtçe konuştu ve gittiği her yerde oldukça rahat tavırlar sergiledi. 16 Eylül akşamı bir televizyon programına konuk olan İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi’ye göre “Cumhurbaşkanının bu ziyaretteki mütevazı hali ve Kürtçeye hakimiyeti ilişkilerdeki atmosferi” değiştirdi. Arakçi’nin “Bu gezi bizi Irak’la özellikle de Irak Kürdistan’ı ile ilişkilerimizde birkaç yıl ileri götürdü” yönündeki iddiası ise somut çıktılarla desteklenmediği gibi İran içindeki bazı çevrelerde de karşılık bulmadı. Dahası bizatihi Arakçi’nin ziyaretten birkaç gün sonra yaptığı bu açıklamalarla Pezeşkiyan’ın Irak ziyaretinin “tarihî”, sergilediği diplomasinin ise “muhteşem” olduğunu söyleme gereği duyması dahi aslında ziyaretin beklentilerin altında kaldığını gösteriyordu. Pezeşkiyan’ın ziyareti esnasında imzalanan 14 mutabakat metninin somut içeriğe sahip olmaması, Basra’da Irak hükümetinin belki de en önemli gündem maddelerinden biri olan Fav Limanı’nın ve Kalkınma Yolu Projesi’nin bahsini dahi etmemesi, Irak’taki siyasi cenahların çok kısıtlı bir bölümüyle bir araya gelmesi, Necef ve Kerbela’da ve gittiği diğer yerlerde Sünni gruplarla görüşmemiş olması bir yana Ayetullah Sistani ve Mukteda el-Sadr gibi önemli Şii liderlerle dahi görüşmemesi ve Süleymaniye ile Erbil’i başarısız şekilde dengelemeye çalışması ise pek anlaşılamadı. Öyleyse Pezeşkiyan Irak’a neden gitti?
Ziyaretin çıktıları neler?
Pezeşkiyan, üç günlük ziyaretten ülkesine döndüğü 13 Eylül Cuma akşamında ziyaretine ilişkin yaptığı açıklamalarda şu ifadeleri kullandı: “Kültürel, sosyal, siyasi, ekonomik ve güvenlikle ilgili iletişim ve etkileşimlerde ortak dil ve görüşe ulaşmak amacıyla cumhurbaşkanı, başbakan, Yüksek Yargı Konseyi başkanı ve diğer bazı Iraklı makam ve şahsiyetlerle faydalı istişarelerde bulunduk.” Irak’ta Muhammed Şiya el-Sudani ile birlikte hazır bulundukları törende 14 mutabakat zaptı imzaladıklarını hatırlatan Pezeşkiyan, ziyaretin önemli çıktılarından birinin liderlerin iki ülke arasındaki imzalamak istedikleri uzun vadeli kapsamlı stratejik programı geliştirmek üzere uzman bir çalışma grubu teşkil etme konusunda vardıkları fikir birliği olduğunu belirtti ve ekledi: “Umarım Irak başbakanı ile bir sonraki toplantımızda bu belgeyi imzalayabiliriz.” Bu noktada söz konusu programın ayrıntısına dair herhangi bir bilgi paylaşılmadığını belirtmemiz gerekir. İki ülke arasında 19 Mart 2023’te yani İran Devrim Muhafızları Ordusu 23 Eylül 2022’de İran’da kaos çıkarmayı amaçladıkları gerekçesiyle İran Kürdistan Devrimci Emekçiler Örgütü (KOMELA), İran Kürdistan Demokrat Partisi (İKDP) ve Kürdistan Özgürlük Partisi’nin (PAK) karargahlarını vurduktan aylar sonra, bir güvenlik anlaşması imzalanmıştı. Arakçi Irak ziyaretinden bir gün önce 10 Eylül Salı günü verdiği bir röportajda, bu anlaşmanın imzalandığı tarihten itibaren gayet iyi işlediğini söylemiş ve “Elbette daha iyi ve bütünlüklü hale getirilecek yönleri var” demişti. Pezeşkiyan’ın sözünü ettiği “stratejik programı” bu meyanda değerlendirmek gerekir. İmzalanan 14 mutabakat metninin ise ekonomi, kültür, eğitim, toplum, sanat, medya, teknik-mühendislik, ticaret, ulaşım, siyaset, spor, tarım ve kutsal mekanların ziyareti alanlarını kapsadığı dışında bilgi verilmedi.
Iraklı iş adamları ve ekonomi çevreleriyle de görüşme yapan Pezaşkiyan, bölge ülkeleriyle etkileşimi ve ilişkileri güçlendirmek amacıyla ve ekonomik, ticari ve kültürel faaliyetleri daha rahat hale getirmek için AB tecrübesinden yararlanarak sınırlardaki kısıtlamaları azaltma önerisini dile getirdi. Pezeşkiyan, Irak’ın tam da bu amaçla ve Türkiye, BAE ve Katar’ın katılımıyla hayata geçirmek için büyük çaba sarf ettiği Kalkınma Yolu Projesi’ne ise hiç değinmedi. Dahası, el-Sudani ile Pezeşkiyan’ın ortak basın açıklamasında, Irak başbakanı iki ülke arasındaki ekonomik ve turistik ilişkilerin geliştirilmesi için Basra ile Şelemçe arasında yıllardır açılması için uğraşılan tren yolunun faaliyete geçmesinin önemine değindikten sonra “Yapılan görüşmede, özellikle büyük projemiz olan Kalkınma Yolu Projesi ile ürünlerin nakli için bağlantı yollarının kurulmasının önemini de ele aldık” demesine rağmen Pezeşkiyan, konuşmasında bu konuya değinmedi. El-Sudani, daha sonra sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada bu vurgusunu yineledi. Pezeşkiyan’ın tutumunun bilinçli bir tercih olduğuna şüphe olmadığı gibi İran’ın mevcut haliyle bu projeden hoşnut olmadığı da biliniyor. Nitekim Arakçi 10 Eylül’deki mevzubahis röportajında, konuya ilişkin oldukça diplomatik ancak satır araları gayet net mesajlar içeren ifadeler kullandı. Irak’ın gelişmesini memnuniyetle karşıladıklarını ve söz konusu proje kapsamındaki gelişmeleri takip ettiklerini söyleyen İran Dışişleri Bakanı Arakçi, bu tarz bir projenin doğal olarak o ülkeyi aşan bölgesel sonuçlar doğurarak başka ülkeleri de etkileyeceğinden bahisle şunları söyledi: “Bu ülke ile bölgedeki komşuları arasında daha yakın istişarelerin yapılmasını bekleriz. […] Bölgesel boyutu olan projeler konusunda tavsiye ve beklentimiz, daha yakın istişare ve iş birliğinin yapılması yönündedir.”
Ziyaretin Türkiye’yi ilgilendiren boyutları neler?
Kuşkusuz Pezeşkiyan’ın Irak ziyaretinin Türkiye’yi en yakından ilgilendiren bölümü IKBY bölgesine özellikle de Süleymaniye’ye yaptığı ziyaretti. Bu ziyareti, Tahran’ın yaklaşık bir yıldır, 2022’deki anlaşmaya rağmen Irak’ın sınırdaki terör unsurlarını kontrol etmekte isteksiz davrandığı yönündeki eleştirileri, Ocak 2024’te Kasım Süleymani’nin ölüm yıl dönümünde Kirman’da DEAŞ’ın düzenlediği terör saldırılarının ardından Erbil’e yaptığı füze saldırısı ve Türkiye’nin devam eden terörle mücadele operasyonları bağlamında değerlendirmek gerekir. Pezeşkiyan, Süleymaniye ziyaretine Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) eski başkanı ve eski Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin mezarını ziyaret ederek başladı ve hatıra defterine “Bu büyük adamın fedakarlıklarına ve faaliyetlerine... ve sevgili İran ile iş birliğine olan inancına saygı gösterelim” notunu düştü. Kendilerini “İran milletinin parçası olarak” gördüklerini söyleyen mevcut KYB lideri Bafel Talabani de Pezaşkiyan ile yaptığı açıklamada “İnanıyoruz ki bin yıl da uğraşsak İran İslam Cumhuriyeti’nin sevgi ve himayesinin hakkını veremeyiz” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin PKK ile yakın ilişkileri bulunan KYB ve Bafel Talabani konusundaki olumsuz tutumu ve bu senenin başında başta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan gelmek üzere üst düzey yetkililerin bu konudaki net eleştirileri dikkate alındığında, Tahran’ın Ankara’nın terörle mücadele bağlamındaki hassasiyetini pek dikkate almadığı görülüyor. Nitekim Pezeşkiyan’ın Irak ziyareti boyunca yaptığı açıklamalarda herhangi bir şekilde PKK teröründen bahsetmemesi de bunun bir diğer göstergesi.
Türkiye ile İran, Irak’ta ortak bir paydada buluşamadığı gibi iki ülkenin yaklaşımı arasındaki mesafe açılmaya devam ediyor. Bunun en önemli örneği terörle mücadele konusunda görülüyor. İran, PKK/PYD ile yakın ilişkileri olduğu için Türkiye’nin hedefinde olan Bafel Talabani’yi cumhurbaşkanı düzeyinde muhatap alarak Türkiye’ye olabilecek en açık şekilde tutumunun değişmeyeceğini göstermiş oldu. Bu nedenle, Türkiye ve İran’ın terörle mücadele konusunda iş birliği yapmasının çok olumlu sonuçlarının olacağı bilinse de bunun gerçekleşme olasılığının son derece zayıf olduğu tekrar görüldü. Gelecekte İran bu tavrını sürdüreceği gibi Kalkınma Yolu Projesi üzerinden Türkiye’nin Irak’taki etkinliğinin artmasına engel olma çabasını da devam ettirecektir.
Son olarak su konusundan bahsetmek gerekiyor. Plansız su politikaları nedeniyle halihazırda yaşamakta olduğu sorunların gelecekte çok daha vahim bir noktaya gelme riskiyle karşı karşıya bulunan İran ile Irak arasında toz ve sınır aşan sular konusunda ihtilaflar bulunuyor. Aynı zamanda İran, Fırat ve Dicle suları konusunda özellikle de Ilısu Barajı özelinde Türkiye’ye temelsiz eleştirilerde bulunuyor. Arakçi de röportajında, bu konuda Bağdat ile Ankara arasındaki ihtilafların Bağdat ile Tahran arasındakilerden hem nicelik hem de nitelik olarak farklı olduğunu söyledikten sonra “Bildiğim kadarıyla Irak’a yurt dışından giren suyun yüzde 7’sinden azı İran’dan geliyor” diyerek asıl sorunun Türkiye ile Bağdat arasında olduğunu vurguluyor. Özetle her ne kadar Pezeşkiyan’ın üç günlük Irak ziyareti somut kazanımlarından çok büyük oranda mesajlarıyla ön plana çıksa da Türkiye’nin bu mesajları ciddiye alması gerekiyor. Zira bu mesajlar, Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları için önemli veriler içeriyor.