İran’da Beşerî Sermayenin Erimesi ve Yaşanan Tartışmalar

İran’da Beşerî Sermayenin Erimesi ve Yaşanan Tartışmalar
(Photo) @freepik
Beşerî sermayenin hızla erimesi, İran’ın kendi mevcut sorunlarını aşma noktasında işini daha da zora sokacaktır.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Araştırmacı Oral Toğa

Ukrayna savaşı, Karabağ meselesi, askerî üslere yapılan saldırılar, Suudi Arabistan’la yapılan anlaşma gibi konuların gölgesi altında kalsa da genç ve eğitimli nüfusun İran dışına çıkışının artışı, İran’da bir süredir tartışılmaktadır. Geçtiğimiz ay düzenlenen bir toplantıda konuşan İran Göç Gözlemevi Müdürü Behram Salavati, İran’ın beşerî sermaye açısından gelecekte zora girebileceğine dair uyarılarda bulunmuştur. Ayrıca İran’ın çok uzak olmayan bir gelecekte vasıflı insan gücü açığı konusunda bir krizle karşı karşıya kalacağını belirtmiştir. Salavati, ülkede insan kaynağını idame ettirecek temelin olmadığını, vasıflı personel göçünün artış gösterdiğini ancak buna mukabil başka ülkelerden vasıflı eleman çekemez durumda olduklarını belirtmiştir. Bunun yanı sıra Salavati’ye göre üniversite öğrencileri ve mezunları arasında da göç etme arzusu yükselmiş ve öğrencilerin çeşitli sebeplerle yaşadığı hayal kırıklıkları ve eğitim sistemindeki bozulmanın ülkenin beşerî sermayesinin geleceğini tehdit ettiğini söylemiştir. Ayrıca Salavati, öğrencilerin eğitim için yurt dışına çıkma çabalarını göç etmeye bir vesile olarak gördüklerini, esasında daha uzun dönem kalabilmek için bir çabalarının olduğunu belirtmiştir. Öyle ki ailelerin, çocuklarını önden göndererek gelecekte bütün aileyi yanına almak suretiyle toplu göç için eğitimi bir araç olarak gördüklerine ve çocuklarını bu yönde teşvik ettiklerine dair iddialar ortaya atılmaktadır.

Salavati’nin belirttiği bu kaygılar, İran’da çeşitli çevrelerce uzunca bir süredir konuşulmaktadır. Özellikle Mehsa Emini protestoları sonrası yurt dışına çıkan İranlıların ülkeye geri dönmeleri meselesi, son üç aydır ülke gündeminde kendisine yer bulmaktadır. Konuyla ilgili Devrim Rehberi Ali Hamenei tarafından onaylanan af yasasına rağmen tartışmalar bitmemiştir. İslami Şûra Meclisi İçişleri Komisyon Başkanı Muhammed Salih Cukar, konuyla ilgili verdiği röportajda, affın özellikle gençler için vatana geri dönüş adına teşvik niteliği taşıdığını ve hükûmetin bu girişimle medya eliyle ülkede iki kutupluluk yaratmak isteyen düşmanları hayal kırıklığına uğrattığını iddia etmiştir. Ne var ki bugün dört milyondan fazla İranlının ülke dışında yaşadığı tahmin edilmektedir. Keza ülkedeki nitelikli insan kaybı günden güne yoğunlaşmaktadır. Bu da ülkede ciddi bir beyin göçüne ve beşerî sermayede ciddi bir erimeye sebep olmaktadır. Standford Iran 2040 Projesi kapsamında 2020 Nisan’ında hazırlanan “İran’da Göç ve Beyin Göçü” adlı çalışmaya göre İran diasporasındaki aktif akademisyen sayısı 2000 yılından çalışmanın yapıldığı tarihe kadar on kat artmıştır. Ayrıca 110.000 İran kökenli akademisyen, bugün üniversitelerde ve araştırma merkezlerinde görev almaktadır. Öte yandan yabancı üniversitelere kayıtlı İran doğumlu öğrenci sayısı 130.000’i geçmiş durumdadır. Bahsi geçen öğrenciler ve akademisyenlerin yanı sıra bu tabloya İran’dan yurt dışına çıkan mühendisler, sanatçılar, sporcular gibi diğer kişileri de hesaba katınca durumun ciddiyeti ortaya çıkmaktadır. Bütün bu veriler, Salavati’nin eğitim sistemi ve insanların eğitime bakış açılarının göçle olan ilişkisi üzerine belirttiği iddiaları destekler niteliktedir.

Ülkenin çeşitli yerlerinde aydın ve elit kesimin katıldığı toplantılar düzenlenmeye başlanmış ve bu toplantılarda siyasi elitlerden ve karar vericilerden ardı sıra açıklamalar gelmiştir. Örneğin, Yezd’deki elitlerle yapılan toplantıda konuyla ilgili olarak Yezd Milletvekili Muhammed Rıza Sebagyan, ülkede çok yönlü ve sürdürülebilir bir kalkınmanın gerçekleşmesi için çeşitli alanlarda elitlerin görüşlerinden faydalanılması gerektiğini; bu yolla beyin göçünün önüne geçilebileceğini iddia etmiştir. Zencan’da gerçekleşen benzer bir toplantıda yine benzer bir beyanatı Zencan Valisi Muhsin Efşarçi de dile getirmiş ve ülkedeki sorunları inkâr etmediklerini ancak dar görüşlü insanların varlığına rağmen ülkedeki ilerlemelerin de görülmesi gerektiğini söylemiştir. Efşarçi ayrıca İranlı elitlerin diğer ülkeler tarafından ilgi görmesinin sebebini, ülkedeki güzel ve olumlu gelişmelere bağlamıştır. Son olarak Efşarçi, ülkede kalmak isteyen ve onu inşa etmek isteyen elitlerin desteklenmesi ve değer verilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Konuşmasının bir bölümünde Efşarçi, “beyin göçü” tabirinin kullanımının doğru olmadığını dile getirmektedir. Benzer bir tavır Hemşehri gazetesinde yayımlanan bir makalede de bulunmaktadır. “Elit” kavramını sorgulayan yazının bir yerinde, bu seçkinlerin yurt dışına çıkışının o kadar da kötü olmadığı; büyük balığın büyük deniz isteyeceği, gençlerin okumak için yurt dışına gitmelerinin olumsuz karşılanmaması gerektiği yazılmıştır. Aynı makalede, İran her ne kadar Avrupa ve Amerika’nın gerisinde olsa da eğitim ve bilim için ülkeyi terk eden gençlerin ülkeye geri dönmeleri gerektiği, vatanlarına borçlarının olduğu, bugün eğer doktor, mühendis ve uzman olunmuşsa bunu devletin sağladığı imkânlarla gerçekleştirdiği belirtilmiştir.

Yurt dışını tercih eden gençler kadar bürokraside görevli kişilerin yurt dışında yaşayan aile fertleri de tartışmalara sebep olmaktadır. İslami Şûra Meclisi İçişleri Komisyon Başkanı Cukar, devlette görevli kişilerin ailelerinin yurt dışına çıkışlarına kısıtlar konan bir düzenlemenin Meclisten geçmesi gerektiğini savunarak konuya radikal bir çözüm önerisi getirmiştir. Hemşehri’ye verdiği röportajda Cukar, devlette görevli kişilerin örnek teşkil etmesi ve sözler ile eylemler arasında bir tutarlılık olması gerektiğini savunmuştur. Mecliste kaç vekilin çocuğunun yurt dışında olduğuna dair bir istatistik hazırlanması gerektiğini savunan Cukar; bu konunun, İran İslam Cumhuriyeti’nin itibarını kötü yönde etkileyen bir mesele olduğunu belirtmiştir.

Özellikle 2022 yılının son çeyreğinde vuku bulan hadiselerin, İran’da ülke dışına çıkışları daha da artırdığı ve bu tartışmaların da bu sebeple daha da yükselmiş olduğu düşünülebilir. Bu durumun ne boyutlarda olduğu 2023 içerisinde yayımlanacak raporlarla daha da netleşecektir. Ancak Türkiye açısından duruma bakıldığında Emini meselesinin etkisi, Göç İdaresi Başkanlığı verilerinde de hissedilmektedir. Nitekim 2022 boyunca düzensiz göçmen olarak yakalanan İranlı sayısının diğer yıllara göre yükselişte olduğu görülmektedir. 16 Mart 2023 tarihinde yayımlanan verilere göre 2022 yılı boyunca 5.849 İranlı düzensiz göçmenin yakalandığı görülmektedir. Türkiye, İran’dan vize istemediği için birçok diğer uyruğun aksine İranlıların Türkiye’ye sınırlardan kaçak giriş yapmalarına gerek yoktur. Bu sayıların dramatik şekilde yükselmiş olması her ne kadar genelleme kabul etmese de bu gruptaki mültecilerin hepsinin değilse de bir kısmının İran’dan çıkışlarının acil bir şekilde olduğu veya pasaport alacak imkânlarının var olmadığı yönünde bir kanaat yaratmaktadır. Şiddetli protestoların yaşandığı 2019 yılında, yakalanan İranlı düzensiz göçmen sayısının zirve noktada olması, protestoların artışıyla doğru orantılı olarak ülkedeki İranlı düzensiz göçmen sayısının da yükseldiğini göstermektedir. Öte yandan Ukrayna savaşı öncesi dönemde, uzun veya kısa dönem ikamet iznine sahip İranlı sayısı birçok yabancı uyruğa oranla daha yüksekteydi. Bu durum, Rusya ve Ukrayna’dan gelenlerin aldığı ikametlerle değişmiş olsa da özellikle öğrenci ikamet izniyle ülkemizde bulunan yabancı öğrenci sayısında, İranlı öğrenciler hâlâ Azerbaycanlı öğrencilerin ardından ikinci sırada gelmektedir. Bu veri yine Salavati’nin, İranlı öğrencilerin eğitimi yurt dışına çıkış yolu olarak gördüklerine dair savını doğrudan kanıtlamasa da desteklemektedir.

İran’da Mahmud Ahmedinejad Dönemi’nden bu yana kademeli olarak artan beyin göçü ve dışarıya çıkan İranlı sayısındaki artış, son yıllarda zirve noktaya ulaşmış durumdadır. İranlı elitler ve karar vericiler, bu konunun orta ve uzun vadede beşerî sermaye krizine sebep olacağını görmekte ve bu konuda tedbir arayışına girmektedir. Büyük şehirlerde varoşlaşmanın ve beraberinde getirdiği sosyoekonomik sorunların bu derece yükseldiği, ekonomik sıkıntıların ve toplumsal olayların had safhada olduğu, iklim krizine bağlı birçok sorunun var olan sorunları derinleştirdiği bir dönemde beşerî sermayenin bu şekilde hızla erimesi; İran’ın kendi mevcut sorunlarını aşma noktasında işini daha da zora sokacaktır. Yurt dışına çıkmış ve belli sosyal çevrelerin içine girerek bir hayat kurmayı başarmış İranlıların, ülkelerine dönme konusunda ne derece istek göstereceği de bir başka sorudur. İranlı siyasi elitlerin beklentilerinin tersine yurt dışında yeni bir hayat kurmuş olan bu kesimlerin, Devrim karşıtı faaliyetlerde bulunma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu söylemek mümkündür.