İsrail-Lübnan Deniz Sınırı Anlaşması’nın Enerji Boyutu

İsrail-Lübnan Deniz Sınırı Anlaşması’nın Enerji Boyutu
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Diplomatik ilişkisi bulunmayan İsrail ve Lübnan arasında, ABD ara buluculuğunda 11 Ekim 2022 tarihinde nihai uzlaşmaya varılan ve Doğu Akdeniz’de 860 kilometrekarelik deniz sahası anlaşmazlığını çözüme kavuşturmayı hedefleyen Deniz Sınırı Anlaşması’nın mühim “arka plan güdüsü”, kuşkusuz enerji faktörüdür. Deniz Sınırı Anlaşması’nın yayımlanan metnine göre tartışmalı bölgede yer alan Kariş Doğal Gaz Sahası’nın (40-100 milyar metreküp kanıtlanmış ve muhtemel rezerv: “2P”) tamamı, İsrail tarafında kaldı. Aynı bölgede bulunan Kana (Sidon) Doğal Gaz Sahası (Kanıtlanmış gaz rezervi ile ilgili bilgi yoktur.) üzerinde Lübnan tarafı tam haklara sahip olacaktır. Netleşmiş bir bilgi olmamakla birlikte Lübnan Petrol ve Gaz Girişimi simülasyonlarında, Kana Doğal Gaz Sahası’nı kapsayan ve Lübnan tarafının Blok-9 olarak adlandırdığı arama sahasında, "en olumlu senaryo"ya göre 450 milyar metreküp rezerv olabilir

Harita: İsrail-Lübnan Deniz Anlaşmazlık Bölgelerinin Haritası
 Kaynak: Anadolu Ajansı, 2022

İsrail tarafı, Kariş Doğal Gaz Sahası’nın işletilmesi haklarını; 2007 yılında kurulan ve İsrail, Mısır, İtalya, Yunanistan ile İngiltere'de petrol ve gaz arama projelerine sahip, Kariş Doğal Gaz Sahası’ndan dolayı daha önceleri İsrail’de mahkemelik olan Yunanistan bağlantılı Energean şirketine verdi. Haziran 2022’de Singapur-Süveyş Kanalı-Doğu Akdeniz rotası ile bölgeye intikal edip İsrail-Lübnan gerilimini tırmandıran Energean şirketinin yüzer üretim, depolama ve boşaltma gemisi (FPSO), Anlaşma’dan hemen sonra Kariş Doğal Gaz Sahası’nı İsrail gaz şebekesine bağladı.

Lübnan hükûmeti, 2018 yılında Doğu Akdeniz'deki Blok-9 ve daha kuzeyde Blok-4 alanlarının arama ve üretim lisanslarını Fransız Total (%40), İtalyan Eni (%40) ve Rus Novatek (%20) şirketlerinden oluşan uluslararası konsorsiyuma vermişti. Deniz Sınırı Anlaşması ile Kana Doğal Gaz Sahası üzerinde Lübnan tarafının hakları tanınsa da sahanın güneyindeki daha küçük bir kesim, İsrail deniz sınırları içerisindeki Blok-72 alanına dâhil olmaktadır. Anlaşma gereğince İsrail ve Blok-9 operatörü olan Total şirketi, nihai yatırım kararından önce ayrı bir mali anlaşma imzalayarak bu alanın işletilmesinden ve orada yapılan üretimden İsrail tarafının elde edeceği geliri belirleyecektir

Lübnan’ın Blok-4 alanındaki Byblos-1 kuyusunda yapılan arama faaliyetlerinin istenen sonucu vermemesi ve Rusya enerji şirketlerinin içinde bulunduğu yaptırımlardan kaynaklanan kısıtlayıcı mali durum nedeniyle Novatek şirketi, Eylül 2022’de Lübnan tarafına projedeki %20 hisse ile ortaklıktan çekilmeyi planladığını duyurdu. Novatek şirketinin Blok-9 sahasındaki ortaklığının geleceği belirsizliğini korusa da ABD’nin telkini ile Katar enerji şirketinin burada Rusya enerji şirketinin yerini alma ihtimali yüksektir. Blok-9 ile ilgili doğal gaz rezervlerinin ölçeğinin bilinmemesi, İsrail ile Total şirketi arasındaki müzakerelerin nasıl ilerleyeceği ve projenin diğer ortağının hangi şirket olacağının hâlen belirsizliğini koruması, Lübnan için deniz sınırı anlaşmasının riskli noktalarıdır. İsrail tarafında ise Kasım 2022’de yapılacak Knesset seçimleri öncesinde anlaşma bağlamında yaşanacak siyasi tartışmalar, enerji ile ilgili belli maddelerin uygulanmasını olumsuz etkileyebilir. Kariş Doğal Gaz Sahası’nın işletilmesinde yaşanabilecek gecikme ise İsrail'in Mısır'a gaz ihracatına dolaylı olarak yansıyabilir.

Bölgesel perspektiften baktığımızda; Deniz Sınırı Anlaşması’na, münferit gelişmeden ziyade Rusya-Ukrayna Savaşı ile alevlenen AB’nin enerji krizinin çözümüne ve bölge ülkelerinin enerjide artan iç taleplerinin karşılanmasına yönelik Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler zincirinin bir parçası olarak yaklaşılabilir. Doğu Akdeniz bölgesinde sadece son sekiz ayda (Mart-Ekim 2022) Rusya-Ukrayna Savaşı’na senkronize bir biçimde yaşanan enerji odaklı 10 önemli gelişmeyi alt alta sıraladığımızda, İsrail-Lübnan Deniz Sınırı Anlaşması’nın enerji boyutu daha iyi anlaşılacaktır:

  1. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve İsrail arasında devam eden Afrodit (GKRY)-Yişai (İsrail) Doğal Gaz Sahası’na (125 milyar metreküp muhtemel rezerv) yönelik deniz yetki alanı anlaşmazlığının çözümü için görüşmelerin hız kazanması,
  2. İsrail şirketi NewMed Energy (%30), İngiliz-Hollanda ortaklığı olan Shell (%35) ve Amerikan enerji devi Chevron (%35) tarafından Afrodit (GKRY) Doğal Gaz Sahası’nda sondaj faaliyetinin başlaması için yatırımın onaylandığının duyurulması,
  3. İsrail, Mısır ve AB arasındaki Doğu Akdeniz Gaz Forumu (EMGF) kapsamında Mısır'ın doğal gaz sıvılaştırma (LNG) altyapısı kullanılarak AB ülkelerine gaz ihracatına yönelik mutabakat zaptının imzalanması,
  4. Mısır'ın karadaki en büyük gaz sahası olan Obaiyed Sahası’nın işletilmesine %50 ortak olan Capricorn Enerji şirketinin (UK), İsrail-Mısır gaz bağlantısını güçlendirmek için Leviathan (İsrail) ve Afrodit (GKRY) deniz gaz sahalarında ortak olan NewMed Energy şirketiyle birleşmesi,
  5. Mısır devlet gaz şirketi EGAS ve Filistin Yatırım Fonu (PIF) arasında Gazze'nin açık deniz gaz sahasının geliştirilmesine yönelik görüşmelerin başlaması,
  6. Enerji krizi içerisindeki Lübnan’ın (Günlük elektrik kesintileri 23 saate kadar sürebilir.) yakıt desteği talebi için Tahran’a resmî heyet göndermesi, İran'ın 600.000 ton yakıt tedarik edebileceğini açıklaması ve Lübnan'ın elektrik santralleri için İran'dan alacağı akaryakıtın yaptırımlardan muaf tutulması,
  7. Lübnan’ın, ülkedeki enerji krizini hafifletmek için Suriye ve Mısır ile (Mısır’dan -Suriye üzerinden- Lübnan'a yılda 650 milyon metreküp gaz ihracatı) gaz tedarik anlaşması imzalaması,
  8. Türkiye ve Libya arasında ileride kapsamlı petrol ve doğal gaz arama, üretim ve taşıma iş birliğini öngören hidrokarbon alanında mutabakat zaptının imzalanması,
  9. QatarEnergy şirketinin Doğu Akdeniz’de hem Mısır (Kuzey Marakia açık deniz bloku), hem de Lübnan (Blok-4, Blok-9) kara suları ile deniz yetki alanında bulunan gaz sahalarının ortak işletilmesiyle ilgilenmesi ve bu süreci ABD’nin desteklemesi,
  10. BAE’nin Mubadala Investment Company varlık fonunun, uluslararası bankalar konsorsiyumunun önemli fon desteği ile İsrail'in Tamar Doğal Gaz Sahası’ndaki hisse alımını tamamlaması.

Doğu Akdeniz bölgesinde bazı ülkelerin (Lübnan) yükselen iç talep motivasyonu ile aktif enerji politikası yürüttüğü, bazı ülkelerin (İsrail, Mısır) AB’ye daha fazla gaz ihraç etmek için enerji iş birliğini şirketler üzerinden pekiştirdiği, dış aktörlerin (Körfez ülkeleri, AB, ABD, Rusya) bölgesel enerji dengelerine şirketler ve politikalar üzerinden etki edebildiği görülmektedir. Yunanistan/GKRY, İsrail ve Mısır arasındaki mevcut enerji ilişkileri, karşılıklı olarak bir ülkenin enerji şirketinin bir diğerinin petrol ve gaz sahasını işletmesi yöntemiyle derinleşmiştir. İsrail-Lübnan Deniz Sınırı Anlaşması, bölge ülkelerinin atılgan enerji politikalarının yeni aşamasını başlatan bir “trigger” olmuştur.

Deniz Sınırı Anlaşması’nın İsrail açısından önemi; 2011-2021 yıllarında %145 yükselen yurt içi gaz talebini karşılamak için yeni kaynak elde etmek ve Mısır’ın LNG tesisleri üzerinden veya ileride Türkiye’nin boru hatları üzerinden AB’ye gaz ihraç etmek için stratejik bölgelerdeki gaz sahalarını kontrol etmekten ibaret olabilir. Resmî açıklamalara göre yaklaşık 900 milyar metreküp (BP tahminlerine göre 600 milyar metreküp.) gaz rezervine sahip olan İsrail'in; 2022 Haziran ayı verilerine göre yıllık takriben 10 milyar metreküp gaz üretimi, Mısır ve Ürdün gibi komşu ülkelere yapılan yaklaşık 5 milyar metreküp gaz ihracatı vardır. Lübnan açısından Anlaşma’nın önemi; içinde bulunduğu enerji krizi ortamında kanıtlanmış gaz rezervi bulunmasa da belirli ölçüde kaynağa sahip olduğu varsayılan Kana Doğal Gaz Sahası’nda uluslararası şirketlerden oluşan ortaklar üzerinden üretim yapılabilmesi, yabancı yatırımı ekonomisine çekebilmesi ve bölgesel enerji gelişmelerinde pazarlık gücü kazanmasıdır. ABD açısından Anlaşma’nın önemi, bir taraftan AB’nin enerji güvenliği ve Rusya gazına bağımlılığı azaltmak için Doğu Akdeniz’de yeni gaz kaynaklarının güvenli üretilmesidir. Diğer taraftan İsrail’in Leviathan (600 milyar metreküp rezerv) ile Tamar (300 milyar metreküp rezerv) ve GKRY’nin Afrodit (125 milyar metreküp rezerv) doğal gaz sahalarının işletilmesi projelerinde operatör ve ortak olan Chevron enerji şirketi için potansiyel yeni faaliyet alanları açılmasıdır. Fransa’nın yaklaşımında da bölgesel ittifakların pekiştirilmesi, AB’nin enerji arz güvenliğinin sağlanması, Fransız enerji devi Total'in çıkarlarının gözetilmesi motivasyonu ön plana çıkıyor. Deniz Sınırı Anlaşması’nda mutabakat sağlandıktan sonra Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaptığı görüşmede, Total'in Lübnan'daki petrol ve gaz arama taahhütleri ile ilgili güvence verdi.

Türkiye açısından meselenin ehemmiyeti karşısında enerji iş birliği cephesinin (İsrail, Fransa, GKRY, Mısır) Lübnan’a doğru genişlemesi, bazı bölgesel ve küresel çevreler tarafından Doğu Akdeniz gazının, Türkiye’den geçirilmeden AB’ye ihracı fikrinin pekiştirilmek istenmesi şeklinde özetlenebilir. Ancak İsrail, AB ve ABD’nin şimdi mevzubahis olan yıllık 10 milyar metreküplük hacimden ziyade ileride yaklaşık 25 milyar metreküplük hacimde doğal gazın Avrupa'ya hangi rota ile ihraç edileceği yönünde alacakları stratejik kararın, Türkiye lehine olma ihtimali de mevcuttur. 

Mısır ve İsrail’in, şu aşamada artan iç taleplerini karşılayıp ve LNG tesislerini tam kapasite ile çalıştırıp yapacakları yıllık maksimum ihracat, Avrupa'nın toplam talebinin sadece %2'sini ve Rusya'dan ithal ettikleri hacmin %6'sını karşılayabilir. Enerji uzmanı Gina Cohen, İsrail'in Avrupa'ya gaz ihracatının 10 milyar metreküpten 25 milyar metreküpe kadar çıkarılmasının sadece yeni gaz sahalarının geliştirilmesine değil; gazın ihracatı için hangi seçeneklerin tercih edileceğine de bağlı olacağının altını çizdi. İhraç edilecek gazın hacmi artarsa yıllık toplam gücü 17 milyar metreküpü geçmeyen Mısır’ın Idku ve Damietta LNG sıvılaştırma tesislerinin kapasitesi yeterli olmayabilir. Bu tür objektif koşullar, Doğu Akdeniz gazının AB’ye Türkiye üzerinden boru hattı ile ihracatı seçeneğini yeniden gündeme getirebilir. Türkiye’nin İsrail ve Mısır gibi bölge ülkeleri ile geliştireceği ilişkilerin ve karşılıklı güven inşası tedbirlerinin etkinliği de bu süreçte belirleyici olacaktır.