ABD’nin İran ile Arka Kanal Diplomasisi

ABD’nin İran ile Arka Kanal Diplomasisi
Görsel @freepik
ABD-İran arasında son birkaç haftadır arka kanal diplomasisi işlediğine dair spekülasyonlar artmış ve Umman, geçici bir uzlaşıya aracılık etmek üzere öne çıkan ülke olmuştur.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran Nükleer Anlaşması (KOEP, Kapsamlı Ortak Eylem Planı), 14 Temmuz 2023 itibarıyla sekizinci yılını dolduracak. Fakat bilindiği gibi Joe Biden’ın selefi Donald Trump’ın, ABD’yi Anlaşma’dan tek taraflı çekme ve İran’a yönelik yaptırımları hızla yürürlüğe koyma kararından -2018 yılından- bu yana Anlaşma, varlığını sadece kâğıt üzerinde koruyor. Bu beş yıllık kriz boyunca, Nükleer Anlaşma’nın diğer imzacıları olan E3 ülkeleri (Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya), Rusya ve Çin; krizin çözümünde etkisiz kaldı. Biden’ın Anlaşma’ya geri dönme sözü, Anlaşma’nın akıbeti için olumlu bir atmosfer yaratmıştı. Nitekim Biden’ın yönetime gelmesiyle Tahran yönetimi, ABD ile doğrudan müzakereleri reddetse de dolaylı nükleer müzakereleri kabul etmiştir. Anlaşma’nın tarafları ve ABD, KOEP’in tam ve etkili uygulanması için 6 Nisan 2021’de Viyana’da dolaylı nükleer müzakerelere başlamıştır. Ancak üstünden iki yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen taraflar, KOEP’e geri dönmek için bir anlaşmaya henüz varamamıştır. Teknik ve daha çok siyasi engellerden dolayı müzakerelerden henüz somut bir sonuç alınamamıştır. Sonuç olarak Eylül 2022 tarihinden bu yana müzakerelerde hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir.

Müzakerelerin Eylül 2022’de kilitlenmesinin sebebi, Batı tarafından gelen açıklamalara göre İran’ın, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının (UAEA) İran’da 3 farklı nükleer tesiste bulduğu uranyum parçacıklarına dair soruşturmanın kapatılmasına dair talebi olmuştur. Ancak İran’ın bu talebi kabul görmemiştir. İran’ın UAEA ile iş birliğine gitmesi, KOEP’in geleceği için kritik bir önem taşımaktadır. İran tarafından gelen açıklamalara göre ise müzakereler, Washington'ın Trump yönetimi tarafından İslam Cumhuriyeti'ne uygulanan tüm yaptırımları kaldırmama ısrarı ve ABD’nin anlaşmadan bir daha çekilmeyeceğine yönelik garanti verememesinden dolayı sonuçsuz kalmıştır. Gelinen noktada Biden yönetimi, Anlaşma’nın yeniden canlandırılamayacağı sonucuna varmış görünmektedir.

Statüko veya Geçici Anlaşma

Biden yönetimi için KOEP’in diplomatik yollardan canlandırılması, yönetime geldiğinden beri birincil metot (A Planı) olarak görülmüştür. Ancak İran’ın nükleer faaliyetlerindeki ilerlemeler ve Eylül 2022 tarihinden bu yana yaşanan jeopolitik gelişmeler; A Planı’nın uygulanabilirliğini imkânsız kılmıştır. Öte yandan Biden yönetimi, nükleer krizin çözümüne yönelik masada tek bir plan olmadığını; Tahran’a ekonomik, siyasi ve askerî baskı seçeneğinin de (B Planı) var olduğunu çoğu kez dile getirmiştir. Ancak bu planı da hayata geçirmekten kaçınmıştır. Bunun yerine ABD, eylül ayında müzakerelerin tıkandığı zamandan bu yana “gerilimi azaltma” politikası benimsemiş; nükleer kriz sürecinde bir nevi statüko kurulmuştur. Bu politikaya göre Washington; İsrail ile yapılan geniş çaplı tatbikatların, İsrail'in İran'a karşı askerî güç kullanma tehditlerinin, ABD'nin İran'ın silah edinmesine izin vermeyeceğine dair tekrarlanan açıklamalarının ve uranyumu %90 oranında zenginleştirmenin BM yaptırımlarının yeniden uygulanmasını tetikleyeceği şeklindeki tehditlerinin İran üzerinde bir şekilde caydırıcılık sağlayacağını ummuştur. İran’ın uranyum zenginleştirmesini bilinçli bir şekilde %60 sınırında tutması, ABD’nin kırmızı çizgilerine riayet ettiği şeklinde yorumlanabilir. Ancak İran bu süreçte, aşağıda kısaca bahsedildiği üzere nükleer programını tarihinde hiç olmadığı kadar ilerletmiş, nükleer eşik devlet statüsünü pekiştirmeye başlamıştır. Gelinen noktada ABD’nin, İran’ın nükleer faaliyetlerini somut bir şekilde kısıtlayacak bir tür diplomatik uzlaşıya ihtiyacı olabilir. Böylece ABD, gerilimi tırmandırmaktan kaçınarak en kötü senaryoyu (İran’ın nükleer silah sahibi olması) engelleyecek ve gelecekte yeni bir anlaşmaya varma olasılığını da elinde tutmaya devam edecektir.

Nitekim taraflar arasında son birkaç haftadır bu gayede arka kanal diplomasisi işlediğine dair spekülasyonlar artmıştır. Konuya ilişkin ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan 4 Mayıs tarihinde, İran’a nükleer faaliyetlerinde ileri gitmenin sonuçları hakkında net bir mesaj gönderdiklerini, aynı zamanda KOEP için diplomatik temaslarda bulunmaya devam ettiklerini ifade etmiştir. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ise 25 Mayıs’ta, “Dolaylı mesaj teatisi haftalardır devam ediyor ve bazı ülkelerin dışişleri bakanları aracılığıyla ilk taslağın sonuçlandırılması için çaba sarf ediliyor. İyi bir ilerleme kaydedildi ve iyi sonuçlar elde etmeyi umuyoruz.” açıklamasında bulunmuştur.

Umman; ABD ve İran arasında geçici bir uzlaşıya aracılık etmek üzere arka kanal diplomasisinde öne çıkan ülke olmuştur. ABD'nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk'ün, 8 Mayıs'ta Umman'da İran konusunda görüşmelerde bulunduğu bildirilmiştir. McGurk’ün söz konusu ziyaretinde, Ummanlı yetkililerle İran'ın nükleer programına ilişkin olası diplomatik girişimler konusunda görüşmelerde bulunduğu iddia edilmektedir. Konuya ilişkin konuşan üç üst düzey İsrailli yetkili “Beyaz Saray'ın, Umman hükûmeti aracılığıyla İranlıların nükleer programlarına sınırlama getirecek ve bölgedeki gerilimi azaltacak adımlar atmaya açık olup olmadıklarını ve karşılığında ne istediklerini araştırdığını” iddia etmiştir. McGurk’ün Muskat ziyareti, görüşmenin gerçekleştiği tarihte ne ABD ne de Umman tarafından kamuoyuna açıklanmıştı. Mayıs sonunda ise Umman Sultanı Heysem bin Tarık bin Teymur Tahran’a resmî ziyarette bulunmuş; ziyaret kapsamında Devrim Rehberi Ali Hamenei, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Nükleer Başmüzakereci Ali Bakıri Keni ile bir araya gelmişti.

Söz konusu gelişmelerin, ABD-İran arasındaki angajman seviyesini yükselttiği yorumu yapılmaktadır. Nitekim Umman, ABD'nin İran'la yürüttüğü bölgesel diplomaside, İran'da tutuklu bulunan Avrupa uyruklu tutuklu vatandaşların serbest bırakılması ve takas edilmesi de dâhil olmak üzere önemli rol oynamıştır. Taraflar arasındaki güven artırıcı adımların bir parçası olarak Sultan Heysem’in ziyaretinin ardından İran, Umman'ın ara buluculuğuyla gözaltındaki bir Danimarka ve iki Avusturya vatandaşını serbest bırakmıştır. Yine Umman aracılığıyla Belçika da terör suçundan tutuklu İranlı diplomat Esedullah Esedi’yi serbest bırakmıştır.

Arka kanal diplomasisi ile ABD-İran arasında varılması hedeflenen geçici/kısmi anlaşma dâhilinde (Anlaşma, İngilizcede less-for-less/freeze-for-freeze olarak anılmaktadır.), Tahran’ın zenginleştirme faaliyetlerinin dondurulması karşılığında İran’ın bazı ülkelerdeki (öne çıkan ülkeler Güney Kore ve Irak) dondurulan varlıklarının serbest bırakılması ve İran’a yönelik bazı ekonomik yaptırımların hafifletilmesi öngörülmektedir. İsrail savunma yetkilileri, görüşmelerin beklenenden daha hızlı ilerlediğini ve iki tarafın haftalar içinde bir anlaşmaya varma olasılığının bulunduğunu iddia etmiştir. ABD-İran arasında geçici bir anlaşmanın imzalanacağına dair haberler, muhtelif medya kuruluşlarında sıklıkla işlenmeye başlamıştır.

İran’ın Nükleer Faaliyetlerinde Son Durum

Son UAEA raporuna göre İran’ın şeffaflığı artırmak ve UAEA ile iş birliği yapmak üzere olumlu ancak sınırlı adımlar attığı ifade edilebilir. Raporda, 2023 Mart ayının başında KOEP kapsamındaki şeffaflık ve güven artırıcı önlemlerin yeniden tesis edilmesi hususunda UAEA ile İran arasında varılan anlaşma kapsamında yavaş da olsa ilerleme kaydedildiği belirtilmiştir. Ayrıca UAEA, Merivan Nükleer Tesisine ait soruşturmaya yönelik İran’ın verdiği yanıtı “makul” bulduğunu bildirerek soruşturmanın ajansın gündeminden çıkarıldığını belirtmiştir.

Öte yandan rapor, İran’ın nükleer faaliyetlerine ilişkin endişe verici boyutu da açığa çıkarmaktadır. İran, son üç ayda yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum stokunu %27 oranında artırmış ve eşik süresini iki haftaya kadar düşürmüştür. İran'ın toplam zenginleştirilmiş uranyum stoku, şu anda KOEP limitinin 21 katından fazladır. İran'ın elinde silah düzeyinde zenginleştirilmesi hâlinde 3 bombaya yetecek kadar %60 oranında uranyum bulunmaktadır. Muhtemelen bir aydan daha kısa bir sürede 5 bomba değerinde silah sınıfı malzeme üretebilir. İran, “ilave gelişmiş santrifüj” yerleştirmeye devam ederek zenginleştirme kabiliyetini kalıcı olarak geliştirmeye devam etmektedir. UAEA'nın Turkuzabad ve Veramin tesislerine yönelik soruşturmalar hâlâ devam etmektedir zira İran, teknik olarak makul yanıtlar vermemiştir.

E3 ülkeleri, UAEA Yönetim Kurulunda yaptıkları ortak açıklamada, İran’ın nükleer davranışlarında kayda değer bir değişiklik görülmediğini ve nükleer tırmanma politikasına devam ettirdiğini ifade etmiş; İran’a UAEA ile tam ve etkili bir iş birliği kurma çağrısında bulunmuştur. ABD ise “İran'ın %60'a kadar zenginleştirilmiş uranyum üretimine devam etmesinin hiçbir inandırıcı barışçıl amacı olmadığının altını defalarca çizdik. Bugün dünyada başka hiçbir ülke İran'ın iddia ettiği amaçla %60'a kadar zenginleştirilmiş uranyum kullanmamaktadır. İran, son derece rahatsız edici bu faaliyetine son vermelidir.” şeklinde açıklama yapmıştır. Buna rağmen bu haftaki yönetim kurulunda İran’a karşı aleyhte bir karar çıkmamıştır. İran’ın UAEA ile yürüttüğü sınırlı iş birliği, hızla ilerlettiği nükleer faaliyetleri ve Batı’dan sert açıklamalara rağmen yönetim kurulunda İran aleyhinde bir karar alınmaması; her ne kadar iki taraf da yalanlasa da ABD-İran arasında perde arkasında geçici bir anlaşmaya varılmak üzere olunduğunun bir işareti olabilir.