Barış Pınarı Operasyonu’na İran’dan İlk Tepkiler

Barış Pınarı Operasyonu’na İran’dan İlk Tepkiler
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

6 Ekim Pazar akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump arasında gerçekleşen telefon görüşmesinden sonra Trump, ABD askerlerinin güvenli bölge oluşturulması planlanan bölgeden çekileceğini açıkladı. ABD’nin bölgeden çekilmesiyle Türkiye’nin bölgeye yönelik uzun zamandan beri gerçekleştirmeyi planladığı operasyonun önü de açılmış oldu. Türkiye’nin gerçekleştirdiği bu operasyonun temel hedefleri arasında Suriye sınırı boyunca oluşturulmak istenen terör koridorunun ortadan kaldırması ve üç buçuk milyon mültecinin bir kısmının burada oluşturulacak yerleşim birimlerinde iskânı öne çıkmaktadır. Türkiye’nin “Barış Pınarı Operasyonu” adını verdiği harekâtın hazırlıkları tamamlandıktan sonra 9 Ekim Çarşamba günü Erdoğan’ın emriyle operasyon başladı. Operasyona yönelik Trump’ın ABD askerlerinin bölgeden çekildiğini açıkladığı andan itibaren uluslararası camiadan olduğu gibi İran’dan da tepkiler geldi.

İran’dan gelen ilk tepkiler arasında Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in 7 Ekim Pazartesi günü Twitter hesabından konuyla ilgili yaptığı açıklama yer almaktadır. Zarif açıklamasında ABD’yi bölgede işgalci güç olarak tanımlayıp doğal olarak bölgeden çıkması gerektiğini ifade etti. İran diplomasisinin ABD’yi bu şekilde hedef alması yeni bir durum değildir. Dolayısıyla Zarif’in bu açıklamasını İran’ın bölgede ABD’ye yönelik izlemiş olduğu genel politikalarının devamı olarak değerlendirmek gerekmektedir. Zarif, aynı günün akşam saatlerinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla yaptığı telefon görüşmesinde de askerî operasyona karşı olduğunu belirterek, Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve ulusal egemenliğine saygı duyulmasının ve terörle mücadele ile bu ülkede istikrar ve güvenliğin sağlanmasının gereğini vurguladı. Zarif, 20 Ekim 1998’de Türkiye ile Suriye arasında imzalanan Adana Anlaşması’nın Türkiye'nin terörle ilgili endişelerini gidermek için yeterli olduğunu savundu.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de 9 Ekim Çarşamba günü Bakanlar Kurulunda yaptığı bir açıklamada Türkiye’nin Suriye sınır hattından duyduğu güvenlik endişesini haklı bulduğunu ancak endişelerinin giderilmesi için izlenen yolun bölge koşullarında uygun olmadığını ifade etmiştir. Ruhani’nin açıklamasında da ABD’nin bölgeden çekilmesine yönelik olumlu ifadeler yer almaktadır. Ruhani konuyla ilgili “Bugün esas konu, Suriye’nin kuzeyi ve Fırat’ın doğusu değildir. Bölgenin ilk sorunu İdlib konusudur zira tüm teröristler bu bölgede toplanmıştır. Umarım bölge ülkeleri bu hususta yardımcı olur ve Türkiye devleti de bölgede yeni bir sorunla karşılaşmamamız için bu hususa daha çok dikkat eder” ifadelerine yer verdi. Eski Dışişleri Bakanı Yardımcısı ve İslami Şura Meclis Başkanı Uluslararası Özel İşler Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahiyan da operasyonun başladığı 9 Eylül Çarşamba akşam saatlerinde Twitter hesabından yaptığı açıklamada operasyonun bölgedeki gerilimi daha da arttıracağını ifade ederek operasyon sonucunda yeni göçlerin olacağını dile getirdi. Abdullahiyan açıklamasında operasyonun mevcut durumu daha da karmaşık hâle getireceğini, iki tarafın müzakere ederek sorunu çözmesini uygun gördüğünü ifade etti. Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere İran dış politikasında uzlaşmacı, iç politikasında reformist olarak bilinen hükûmet, bu söylemlerle İran’ın, Barış Pınarı Operasyonu’na karşı olduğunu diplomatik bir dille ifade etmiş oldu.

Ancak bilindiği üzere İran’ın önemli meselelerinde son söz oldukça geniş yetkilere sahip Devrim Rehberi’ne aittir. İran’ın Devrim Rehberi çizgisinde ilerleyen muhafazakâr kesimden şimdiye kadar bir açıklama gelmedi. Ancak ülkenin medyasında konuyla ilgili öne çıkan yazılara bakıldığında farklı siyasi grupların konuyla ilgili bakış açılarını görmek mümkündür. Örneğin Devrim Rehberi Hamenei’ye yakınlığıyla bilinen Keyhan gazetesi planlanan operasyonu Yeni Osmanlıcılığın bir parçası olarak Erdoğan’ın fırsatçı politikası şeklinde değerlendirdi. Aynı şekilde Hamenei’nin uluslararası meselelerde baş danışmanı olan Ali Ekber Vilayeti’ye ait olduğu iddia edilen Ferihtegan gazetesi operasyonla ilgili haberi “Sultanizm Terörizmin Hizmetinde” manşetiyle okuyucularına duyurdu. Söz konusu başlık Türkiye’den sert tepkiler alınca İran Ankara büyükelçisi başta olmak üzere resmî yetkililer konuyla ilgili açıklamada bulundu ve söz konusu yazı gazetenin web sitesinden kaldırıldı. İran’ın Ankara Büyükelçisi konuyla ilgili Twitter hesabından “Farhikhtegan gazetesi, millî çıkarlara aykırı girişimlerde bulunmak ve mesleki ilkeleri göz ardı etmekten dolayı, ilgili makamlardan uyarı aldı. Türkiye Devleti ve halkı ile en iyi ilişkilere sahip olmak ve Türkiye devlet adamlarına saygı hususuna riayet etmek İranlı tüm yetkili makamların üzerinde ittifak ettiği bir konudur” açıklamasında bulundu. Devrim Rehberi çizgisinde ilerleyen muhafazakâr kesim operasyonla ilgili doğrudan bir açıklamada bulunmadıysa da Devrim Rehberi’ne yakınlığıyla bilinen gazetelerin tutumlarına bakıldığında İran’daki muhafazakâr kesimin de operasyona karşı olduğu bariz bir şekilde ortadadır. İran’daki muhafazakâr kesimin diğer uluslararası meselelerde olduğu gibi Barış Pınarı Operasyonu’na da oldukça sert bir tavır sergilediğini söylemek yanlış olmayacaktır.

İran’ın Tasnim ve Javanonline gibi önde gelen haber ajanslarına bakıldığında ise operasyonun Türkiye açısından olumlu bir sonuca varmayacağını açıklayan yazılar yer almaktadır. Tasnim Haber Ajansı, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinden çekilmesinin Kürtler için zehirli darbe, Erdoğan içinse paketli bomba niteliğinde olduğunu, operasyonun geleceğinin Suudilerin Yemen’deki durumu gibi olacağını yorumlayan uzun bir yazıya yer verdi. Javanonline ise konuyu “Türkiye, barış pınarı girdabının bir adım uzağındadır” başlığı altında yorumladı.

Sonuç itibariyle İran’daki tepkilere bakıldığında İran’ın bu durumdan memnun olmadığı anlaşılmaktadır. İran’dan gelen bu tepkilerin nedenini Suriye sınırları içerisinde sahip olduğu nüfuz alanları ve Türkiye’nin Suriye’de daha da etkin hâle gelmesinden duyduğu endişelere bağlamak mümkündür. Türk yetkilileri tarafından sunulan sınır hattı boyunca 30 km derinlikteki bir güvenlik bölgesinin oluşturulması Suriye’yi “Direniş Ekseni” kapsamında stratejik derinliğinin merkezi olarak tanımlayan İran’ı doğal olarak rahatsız etmektedir. Zira İran, benimsemiş olduğu “direniş ekseni stratejisi” alanında başka bir gücün dengeleri değiştirecek ölçüde güçlü olmasını istememektedir.