İran’da Toplumsal Çözülme mi Yaşanıyor?

İran’da Toplumsal Çözülme mi Yaşanıyor?
Photo: @freepik
İran’da son yıllarda yaşanan hadiseler toplumdaki güven duygusunu derinden sarsmış, peş peşe meydana gelen olaylar karşısında devlet kurumları, halkı ikna edici açıklamalar yapamamıştır.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Başkan Vekili Turgay Şafak

Toplumsal çözülme, bir topluluğu oluşturan toplumsal ilişkilerin bütünlüğü bozacak şekilde gevşemesi olarak tanımlanmaktadır. Toplumsal çözülmeye neden olan etmenler; toplumun birliğini sağlayan bağların zayıflaması veya kopmasıdır. Toplumu toplum yapan inanç ve değerler sisteminin toplumu bir arada tutma gücünün zayıflaması da çözülmeye yol açmaktadır. Toplumsal sermayenin erimesi, toplumun devlet kurumlarına olan inanç ve güveninin kaybolması da çözülmeye yol açan sebeplerdendir. Sosyologlar, toplumsal çözülmeyi muhtelif şekilde tanımlamışlardır. Toplumsal çözülmeyi “bir topluluğu meydana getiren sosyal ilişkilerin bütünlüğü bozacak şekilde gevşemesi” şeklinde tanımlayanların yanında “bir toplumu ayakta tutan inanç ve değerler sisteminin etkinliklerini yitirmesi, sosyal müesseselerin yeni norm ve değerlere uyum sağlayamaması süreci” şeklinde tanımlayanlar da vardır.

Halkın güveninin kaybolduğu, ahlaki yapının zayıflayıp sarsıldığı ve iletişimin gittikçe azaldığı ve yok olmaya yüz tuttuğu durumlar; toplumsal çözülmenin göstergeleri arasında gösterilmektedir. Böyle bir toplumda, sivil toplum örgütleri ve toplumsal yapılar güçlenemez; kişiler, gruplar ve hükûmetler arasındaki ilişkiler kopmaya başlar.

Öte yandan toplumsal çözülmenin bir başka göstergesi de beşerî sermayenin gün geçtikçe erimesidir. Beşerî sermayenin erimesinin farklı yön ve sebepleri bulunmakla birlikte, en öne çıkan hususlar; eğitimli kesimin ülkeyi terk etmesi, beşerî sermayenin gerektirdiği yerde ve zamanda kullanılamaması ve uzun yıllar emek ve para harcanarak elde edilen meslek sahiplerinin farklı mesleklere yönelmesidir. Beşerî sermayenin yanında hızla erimekte olan bir başka sermaye de sosyal sermayedir. Sosyal sermayenin en önemli sacayağı güven duygusudur. Vatandaşların birbirine güven duyması, vatandaşın devlete ve devlet kurumlarına güven duyması ve vatandaşın geleceğe umutla bakabilmesi; sosyal sermayenin en önemli unsurlarıdır.

İran’da son yıllarda yaşanan hadiseler, toplumdaki güven duygusunu derinden sarsmıştır. Peş peşe meydana gelen olaylar karşısında devlet kurumları, halkı ikna edici çözümler bulmak bir kenara dursun, doğru dürüst cevap dahi verememiş ve böylece toplumun devlet kurumlarına olan güven duygusunu ortadan kaldırmıştır. Güven duygusu ortadan kalktıktan sonra halkı tekrar ikna etmek imkânsız hâle gelmektedir. Mehsa Emini’nin şüpheli ölümü, Huzistan’daki Metropol iş merkezinin çökmesi, İran’ın birçok şehrinde aynı anda yaşanan uzun süreli su kesintileri ve son aylarda İran gündeminde en çok tartışılan meselelerden biri olan kız okullarındaki zehirlenme vakaları hakkında toplumda infial yaşanıncaya dek resmî kurumların herhangi bir açıklama yapmamış olmaları; devlet kurumlarına olan güveni ortadan kaldırmıştır. Öte yandan ülkede özel televizyon kanallarının olmaması ve diğer kitle iletişim mecralarının çoğunlukla devletin elinde bulunması, resmî televizyon kanalları ve ona bağlı olarak devlet kurumlarına karşı büyük bir ön yargı oluşmasına yol açmıştır. İran dışından Farsça yayın yapan BBC, Manoto ve Iran International gibi televizyon kanallarının İran’da izlenme oranlarının yüksek olması, devlet kanallarına güvenin ortadan kalktığını göstermesi açısından önemlidir. İran’da bugün halkın sorunlarını dile getiren ve halkın sesini yetkililere ulaştıran bir medyanın olmaması, devlet ile toplum arasında güven tesis edilememesine neden olmaktadır.

İran’da son yıllarda daha çok gündeme gelen ve tartışılan bir meseleye dönüşen toplumsal çözülmenin; ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi sebepleri bulunmaktadır. İranlı sosyolog Ahmed Buharayi’ye göre İran, toplumsal çözülme sürecini yaşamaktadır. İran, son yıllarda peş peşe krizler yaşamakta ve bu krizler sebebiyle çözülme gerçekleşmiş olup sürekli büyümeye ve derinleşmeye devam etmektedir. Buharayi’ye göre İran toplumundaki kutuplaşmanın günden güne artması, bir toplumun başına gelebilecek en tehlikeli olaylardan biridir. Öte yandan intihar sayısındaki artış da çözülmenin neticelerinden biri olarak dikkatlerden kaçmamalıdır.

Toplumdaki kutuplaşma, meydana gelen pek çok hadisede dikkat çekmekteydi ancak Emini protestolarının sürdüğü dönemde Katar’da düzenlenen dünya kupası maçlarında, İran Futbol Takımı’nın ABD’ye 1-0 yenilgisi sonrası ülkenin çeşitli şehirlerinde sokaklara çıkan bazı grupların mağlubiyeti kutlaması, aslında toplumsal çözülmenin ötesinde halkın devlete ve ülkeye karşı duygusal bir kopuş da yaşadığını göstermektedir.

Eski Tahran Belediye Meclisi başkanı ve İran’ın önde gelen simalarından Ali Ekber Haşimi Rafsancani’nin oğlu olan Muhsin Haşimi de benzer bir şekilde İran’ın toplumsal çözülmenin içinde olduğunu dile getirmektedir. Ona göre İran toplumu üzerinde siyasi ve dinî şahsiyetler hatta taklit mercisi olan büyük âlimlerin tesiri kaybolduğundan halk, protestolar ve toplumsal meselelerde susmayı tercih etmektedir. Halka örnek teşkil edebilecek herhangi bir siyasi partinin de bulunmadığı İran’da gazeteciler, düşünce adamları ve entelektüeller de halka önderlik etmekten oldukça uzaktırlar.

Son yıllarda yaşanan belli başlı olaylara göz attığımızda, devletin olayları kontrol etme hususunda zafiyetlerini daha net görürüz. Örneğin, bundan yaklaşık bir yıl önce 21 Mayıs 2022 tarihinde Abadan şehrinde yaşanan ve 30’dan fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan Metropol adlı binanın çökmesi olayında; müteahhidinin ölüp ölmediği, binanın ruhsatının olup olmadığı konularında günlerce net ve ikna edici bir açıklama yapılmamıştır. Bu durumun, toplum ile devlet arasında çatlağa dönüştüğü ve şeffaf olmayan açıklamaların bu çatlağı büyüttüğü iddia edilmektedir.

Benzer bir durum, 2022 Eylül ortalarında Emini’nin şüpheli ölümü sonrası başlayan protestolarda da yaşanmıştı. Emini’nin ölümünün duyulmasının ardından protestocular, genç kızın gözaltında kötü muamele görmesinden dolayı hayatını kaybettiğini ileri sürerken resmî kaynaklar, herhangi bir müdahale olmadığını iddia edip polis merkezindeki görüntüleri yayımlayarak iddiaları reddetmiştir. İrşat Devriyelerinin müdahalesi, polis aracına alınarak karakola götürülmesi ve polis merkezinde yaşananlarla ilgili resmî açıklamaların gecikmesi, olaya karışan polisler hakkında herhangi bir soruşturmanın açılmaması; halkın tepkisini çekmiş ve sonrasında yapılan açıklamalar halkı ikna edememiştir.

İran’da devlet ile toplum arasındaki güvensizliğin ve çatlağın derinleşmesine yol açan bir başka olay da Ukrayna’nın başkenti Kiev üzerinden Kanada’ya gitmek üzere Tahran Uluslararası İmam Humeyni Havalimanından havalanan Boeing 737 tipi yolcu uçağının 8 Ocak 2020 sabahı kalkıştan kısa süre sonra düşürülmesi sonucu 176 kişinin hayatını kaybetmesidir. Kanada, ABD ve İngiltere uçağın İran tarafından düşürülmüş olabileceğini söylemiş ancak İran makamları bunu ilk üç gün inkâr etmişti. 11 Ocak günü ise DMO Hava ve Uzay Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, uçağın bir kaza neticesinde düşürüldüğünü itiraf etmişti. Bu hadise de halkın devlete olan güvenini sarsmış, toplum ile devlet arasındaki çatlak daha da derinleşmiştir.

2022 Kasım ayında İran’ın Kum şehrinde görülmeye başlanıp Şubat 2023 tarihinde ülkenin pek çok şehrine yayılan kız okullarındaki zehirlenme hadiseleri de halkın devlete olan güveninin ortadan kalkmasına yol açmıştır. Zira ülke genelinde yüzlerce kız okulunda meydana gelen zehirlenme hadiselerinin amilleri ortaya çıkartılamamış ve olaylar hakkında halkı ikna edebilecek bir açıklama yapılamamıştır.

Sonuç olarak özellikle son yıllarda İran’da yaşanan hadiseler toplumsal bağları zayıflatmış, halkın güveninin kaybolmasına yol açmış, toplumun kutuplaşmasına sebep olmuş ve kurumsal yapıları zayıflatmıştır.