İran’da Yeni Casusluk Tartışması: Catherine Shakdam Olayı

İran’da Yeni Casusluk Tartışması: Catherine Shakdam Olayı
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Araştırmacı Oral Toğa

Eski İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’a yakın Salat adındaki bir Telegram kanalının şubat ayının son günlerinde yaptığı bir paylaşım, birkaç gündür şiddetle Catherine Perez-Shakdam ismi üzerine dönen büyük tartışmaların fitilini ateşlemiştir. Söz konusu paylaşımı 10.000’den fazla kişi görmüş ve paylaşımın yayılmasının hemen ardından, gözler Shakdam’ın İran içindeki faaliyetlerine çevrilmiştir. Shakdam’ın The Times of Israel’e yazdığı bir blog yazısını merkeze alan tartışmalarda, özetle kendisinin İran içerisine sızmış bir ajan olabileceğine yönelik açıktan veya dolaylı savlar ortaya atılmıştır. Tartışmaların merkezindeki blog yazısı, esasında Kasım 2021’de kaleme alınmış olsa da tartışmalar söz konusu Telegram paylaşımı sonrasında yükselmiştir. 

Bir dönem İran devlet medyasında oldukça aktif olan Fransız asıllı Yahudi gazeteci Shakdam, bir Yemenliyle evlendikten sonra Şii Müslüman olmuş ve sekiz yıl boyunca İran’a seyahatler gerçekleştirmiştir. Bu süre zarfında İran siyaseti ve bürokrasisi içerisinden birçok üst düzey isimle ilişkiler kurmuştur. Mehr News, Tasnim News, Press TV, Rus Uluslararası İlişkiler Konseyi, Tehran Times, IRIB, Majalla, Foreign Policy Association, Yemen Post, Yemen Today, The Oslo Times, Your Middle East, The Guardian, The Huffington Post ve The Independent gibi birçok kurumun çatısı altında yazıları yayımlanmıştır. Ayrıca 2015-2018 yılları arasında Devrim Rehberi Ali Hamenei’nin web sayfasında da yazılarına yer verilmiştir. Özellikle muhafazakâr cenahla yakın ilişkileri bulunan Shakdam’ın İran içerisinde yayımlanmış bütün yazıları, söz konusu iddiaların ardından bu yazıları yayımlayan kurumlar tarafından apar topar kaldırılmıştır.

Shakdam, Müslüman olduğu süre boyunca devamlı olarak Devrim ve İran’ın savunduğu değerler lehine söylemlerde bulunmuş ve samimi bir Müslüman portresi çizmiştir. 2018 yılında Defa Press’e verdiği röportajında “İran hepimizin altında toplanıp oturduğu, güvende ve emniyette hissettiği tek bayraktır. Kaos dolu bir dünyada istikrarlı kalan tek ülkedir. Bana tüm içtenliğiyle kız kardeşim dendiği için gurur duyuyorum.” demektedir. Aynı röportajda “Açık söylemek gerekirse benim gibi analistler İran’a çok şey borçlular. 1979’da İran halkının direnci olmasaydı görünmez engeller kırılmaz ve zalimlerin zulümlerinden kendimizi kurtaramazdık. Hâlihazırda esas odak noktam gayrimüslimlerle Şii İslam’ı tanıştırmak. (…) İslam, Allah’ın mükemmel kıldığı bir din olduğu için hiçbir şekilde onun hakikatini sulandırmadan öğretilerine uymakla yükümlüyüz. İnanıyorum ki 1970’lerde tüm Müslümanları şiddete başvurmadan Aşura’nın mesajını canlandırmak, saygı göstermek ve hakikatin yeniden konuşulabilir olması için zulme karşı insanları şiddete başvurmadan kıyama çağıran İmam Humeyni’dir. Ancak İmam Ali’nin dediği gibi doğruyu söylemek insanı yalnız bıraksa da gerçek, yalın bir şekilde söylenmelidir.” demiştir. Bu röportajda da görülebileceği üzere Shakdam, Devrim retoriğini ve İran’ın siyasasını inşa ettiği söylemi oldukça yakından bilmekte ve özümsemiş gözükmektedir. Nitekim Devrim’i ve Devrim değerlerini bu derece özümsemiş bir yabancı gazetecinin (üstelik Yahudi kökenlere sahip bir gazeteci), müesses nizam açısından gerek İran toplumuna gerek dünyaya karşı bir propaganda aracı olarak görülmesi ve devlet medyasında görünür bir yüz olarak vitrine çıkarılması anlaşılmaz değildir. Esasında bir yerde bu konu, İran müesses nizamının en önem verdiği konulardan biri olan propaganda silahının manipüle edilerek kendi aleyhine nasıl çevrilebileceğine de örnek oluşturmaktadır. 

2021 yılının ortasından itibaren bir süre sessizliğe bürünen Shakdam, 25 Kasım’da The Times of Israel’deki blogunda yayımladığı yazısında gerek üslup gerek içerik açısından oldukça ilginç bir tavır ortaya koymuştur. Shakdam özetle Fransız pasaportuna sahip olmasının kendisine kapıların açılmasında oldukça faydalı olduğunu, Yemenli bir Müslüman ile evlenmiş olmanın ona diğer Müslüman ülkelere giriş ve olaylara birinci elden tanıklık için avantaj sağladığını, İslam’da kadının kocasının şahsında tanımlandığı ve bir kimliğinin olmayışının onun kişisel geçmişini (Yahudi kökenini) baştan başa temizlediğini belirtmiştir. Alaycı bir dille “Halkımdan nefret edildiğinde ise… Ah Tanrım kayınvalidem bana bu nefreti ne sıklıkla hatırlatmış olursa olsun, dış dünya beni hâlâ kesinlikle herhangi bir tehdit yaratmayacak Müslüman bir adamın karısı olarak görmekteydi. Ne de olsa uymamı istedikleri kalıbın şeklini almıştım. Bu mantıksal çelişkiyi hiçbir zaman anlayacağımı zannetmiyorum. Ama neyse.” demektedir. Görüldüğü üzere Shakdam, yazısında alaycı bir dille açıkça içinde bulunduğu cemiyeti manipüle ettiğini belirtmektedir. Nitekim casusluk iddiası da bu alaycı dilden ve açıklıktan ileri gelmektedir. Yoksa ne Shakdam’ın ne de başka bir çevrenin doğrudan verdiği bir bilgi bulunmamaktadır. Müesses nizamla bu derece teması olabilmiş birinin “Aslında ben herkesi manipüle ettim, hiçbir şey gerçek değildi.” şeklinde bir analiz yazması, bütün tartışmaların temelini oluşturmaktadır.

Bu noktada Shakdam’ın neden böylesine bir manipülasyona kalkıştığı sorusu gündeme gelmektedir. Eldeki kısıtlı bilgilerle bir sonuca varmak oldukça zor olsa da birkaç ihtimal üzerinde durulabilir. Olayın gündeme gelmesinden hemen sonra Shakdam önce BBC’ye, ardından iki gün sonra VOA’ya (Voice of America) iki röportaj vermiş ve her ikisinde de ajan olmadığını, bir analist olduğunu, İsrail’e hiçbir şekilde bilgi vermediğini ve İsrail’le bir temasının olmadığını söylemiştir. Ayrıca Yahudi geçmişine ve atalarına da hiçbir şekilde ihanet etmediğini de vurgulamıştır. Shakdam; İran’a gidiş sebebinin, bu ülkede İsrail hükûmetine veya Yahudilere karşı bir nefret olup olmadığını merak ettiği için olduğunu belirtmiştir. VOA’daki röportajında Devrim Rehberi’nin web sitesi için yazdığı makalelere de değinen Shakdam, sadece birkaç makale yazdığını, onları da ideolojilerine göre değiştirip manipüle ederek yayımladıkları için yazmayı bıraktığını söylemiştir.

Verdiği son iki röportajdaki ifadelerin ışığında, Shakdam’ın İran’da kaldığı süre içerisinde İran’a angaje olmadığını anlatma çabası da gözle görünür biçimde hissedilmektedir. Bir başka konu ise Shakdam’ın yazılarından eşinden ayrılmış olduğunun anlaşılmasıdır. Kayınvalidesine karşı takındığı alaycı tutum ve külli bir taarruza geçmiş olması, yaşadığı dönüşüm ve değişimin kişisel meselelerden kaynaklanabileceğini de düşündürebilir. Ayrıca konunun Shakdam’ı daha da ön plana çıkardığı ve özellikle diasporadaki İranlılar olmak üzere birçok yerde spotları kendi üzerine çektiği de ortadadır. Dolayısıyla bu söylemleri, kişisel ihtirası ve hesaplaşması için de gerçekleştiriyor olma ihtimali göz ardı edilmemelidir. Artık İran’dan ve bölgeden alacağı bir şey olmadığına karar verip geri dönmek için bu söylemlerde bulunma ihtimali de bulunmaktadır. Hikâyedeki “Ben Devrim propagandasına maruz kaldım.” söylemi ve “Yahudi geçmişime ve atalarıma asla ihanet etmedim.” vurgusu da bir mağduriyete işaret etmektedir.

Ancak yapılan imaları bir an göz önüne alıp Shakdam’ın istihbarat faaliyetleri için bu çalışmaları yürüttüğü savı düşünüldüğünde şu noktalar öne çıkmaktadır. Öncelikle Shakdam’ın eşi hemen her kaynakta “Yemenli Müslüman” olarak zikredilmektedir. İsmi ve kişisel bilgileri hakkında en ufak bir detaya ulaşmak mümkün değildir. Bölgeyi bilenlerin iyi bildiği üzere Yemen’de, adlarına Temani denilen çok ciddi ve köklü bir Yahudi nüfus bulunmaktadır. Röportajlarında mütemadiyen Yahudilik vurgusu yapan ve Yahudi köklerine hiçbir zaman ihanet etmediğinin altını çizen Shakdam’ın eşinin Yahudi olması da oldukça olasıdır.

Konuyla ilgili taraflardan birinin görüşüne göre Shakdam’ın bir anda böyle öne çıkması (ya da çıkarılması) bir projeksiyon çalışması olabilir. Buna göre esas istihbaratı sağlayan eleman kendisi değildir. Başka biri üzerinde İran istihbaratının yaptığı bir çalışma yahut bir acil kaçış durumu gibi bir durum söz konusu olduysa dikkatleri dağıtmak veya başka yöne çekmek için Shakdam kendisini ortaya atmış olabilir. Bu kişi eşi veya bir başkası olabilir. Eğer bu kişi eşiyse bu hikâyede eşi de mağdurdur. Kandırılan sadece müesses nizam değil, aynı zamanda Shakdam’ın eşidir. Değilse dahi Shakdam; eşinden boşanmış, bütün her şeyi analizleri için tezgâhlamış bir figür olarak varlık gösterirken diğer taraftan esas haber elemanı yahut istihbarat memuruna zaman kazandırmaktadır. 

Bir diğer ihtimal ise Shakdam’ın gerçekten gazeteci olarak girişkenliği ile bu bağlantıları kurmasıdır. Bu hâlde dahi sahip olduğu bütün bilgilerle dün değilse bile bugün çeşitli taraflar tarafından bilgisine başvurulacak bir isim olduğu ortadır. Ayrıca İsrail’in “Her Yahudi MOSSAD’ın gönüllü elemanıdır.” prensibi gereği bu temas, olayın çok öncesinde dahi gerçekleşmiş olabilir.

Her ne kadar bazı çevreler konuyu “yeni bir Eli Cohen vakası” olarak görmeye meyilli olsa da konu hakkında kesin yargılara varmak için yeterli bilgi ve belge mevcut olmadığından her ihtimal ortada yalnız olarak durmaktadır. Şu an bu konu hakkında yapılabilecek en elle tutulur yorum; bu gelişmenin, Fahrizade suikastından Natanz’a kadar birçok noktada İran’da yaşanan psikolojik yenilgiyi körükleyen bir etkisi olduğudur. Nitekim tartışmalar da bu havada cereyan etmektedir.