Rusya’nın Libya’daki Hedefleri

Rusya’nın Libya’daki Hedefleri
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Türkiye destekli Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti'nin Hafter güçleri karşısında başarı üstüne başarı elde etmesi Rusya’nın Libya sürecine tekrar dâhil olmasına yol açtı. Benzer şekilde 2020’nin ilk aylarında meydana gelen İdlib krizi sırasında da Rusya, Libya’da önemli bir rol üstlenmiş, 5 Mart’ta imzalanan Moskova Mutabakatı'yla bir nevi tekrar tarafsız kalmayı seçmişti.

2019 yılı boyunca Hafter’in Libya stratejisi Trablus’u ele geçirme hedefine dayanıyordu. Buna karşı Sarraj liderliğindeki Ulusal Mutabakat Hükûmeti'nin stratejisi ise başkent Trablus’un ve civarındaki bölgelerin savunmasını amaçlamaktaydı. Fakat Kasım 2019’da Türkiye ile Ulusal Mutabakat Hükûmeti arasında imzalanan askerî anlaşma sonrası Türkiye’nin Sarraj hükûmetine vermeye başladığı destekle Libya’daki güç dengesi önemli derecede değişti. Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti askerî konseptini, savunma stratejisinden aktif karşılık verme ve hasmı olan Hafter güçlerini Trablus’a yakın stratejik alanlardan uzaklaştırma olarak değiştirdi. Hafter güçleri ise elinde tuttuğu stratejik alanları korumayı öncelikli hedef olarak belirlemek zorunda kaldı ancak süreç içerisinde Libya’nın batı kısımlarından ülkenin doğusuna doğru çekilmeye zorlandı.

Rusya’nın Libya Meselesine Dâhil Olmasının Sebepleri

Libya içi güç dengesinde yaşanan değişim, doğal olarak dış aktörlerin de politikalarını etkiledi. Hafter’i destekleyen güçlerden biri olan Rusya diğer aktörlerden daha fazla öne çıkmaya başladı. Bunun birkaç sebebi vardı. Birincisi Hafter’in arkasındaki BAE, Suudi Arabistan ve Mısır koalisyonunun ya da Fransa’nın, Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti'nin başarılarının arkasındaki Türkiye’yi, Libya’daki politikalarından vazgeçirecek güçten yoksun olmasıydı. Dolayısıyla da Rusya bu rol için en uygun aktör olarak öne çıkmaya başladı. Ayrıca BAE-Suudi Arabistan-Mısır üçlüsünden farklı olarak Rusya, Türkiye’yle krizleri durdurma ve bunu iş birliğine dönüştürme tecrübesine sahip. Türkiye için de Rusya potansiyel ortak olarak görülmektedir. En zor krizlerde bile Rusya ile diplomatik bir çözüm ortaya konabilmişti. Türk-Rus ilişkisinin bu niteliği Rusya’nın Türkiye’yle görüşme yapmasının önünü açmakta ve çözüm üretme olanağını artırmaktadır.

İkincisi Libya’da yaşanan askerî gelişmelerde de görüldüğü gibi Hafter’e ait tahrip olan onlarca stratejik nitelikteki askerî aracın büyük bir kısmı Rus yapımı silahlardı. Bu silah ve askerî araçların bazıları doğrudan Rusya tarafından Libya’ya sevk edilmemiş olsa da mevcut durum Libya’daki dolaylı savaşta Rusya’yı daha fazla öne çıkarmakta ve Rusya'nın Hafter’in en aktif destekçisi olduğu izlenimini vermekteydi. Fakat Hafter’in başarısız olması Rusya’yı da başarısız olarak gösterdi ve Türk yapımı insansız hava araçları karşısında Rus yapımı silahların zayıf kalması Rusya’nın uluslararası prestijine zarar verdi. Bu süreci durdurmak için Rusya’nın diplomatik girişimi sonuç vermeyince Rusya, Suriye’den Libya’ya savaş uçakları gönderdi. Böylelikle Rusya Hafter’in elinde bulunan ve ağırlıklı olarak Rus/Sovyet yapımı hava savunma sistemlerine karşı üstünlük elde eden Bayraktar İHA’larının başarısını sınırlamak istedi. Fakat Rusya’nın bu hamlesi Türkiye’nin daha fazla tepkisini çekti. Bu durum ilişkilerin bozulmasına yol açabilecek bir niteliğe sahipti. Ayrıca Rusya’nın Libya’daki dolaylı varlığı Rus yapımı silahlarla sınırlı değil. Bilindiği üzere Hafter güçlerinin saflarında Rus özel askerî şirketi Wagner’e bağlı faaliyet gösteren Rus paralı askerler de var. Hafter’in Libya’da alan kaybetmesi ve kayıp vermesi doğal olarak ona çalışan Orta Doğu ve Afrika ülkelerinden olmak üzere Rusya’dan gelen ve Libya’da Hafter saflarında çatışan paralı askerlerin de savaşı kaybetmesi anlamına gelmektedir. Bu sadece alan kaybı değil aynı zamanda can kaybı da demektir.

Son olarak Rusya, Türkiye’nin Libya’da başat aktör olmasını Moskova’nın çıkarlarına ters olarak görmektedir. Son İdlib krizinde de görüldüğü gibi Rusya, Türkiye’nin Libya politikasından rahatsız ve Türkiye’yi Libya’da engellemek için İdlib üzerinden baskı yapmaya çalıştı. Ancak Moskova Mutabakatı bu hedefine ulaşmasını engelledi ve Rusya, İdlib krizini sonlandırmaya razı oldu.

Rusya’nın Libya’daki Beklentileri ve Engeller

Resmî olarak Rusya, Libya iç çatışmalarında taraf tutmadığını ileri sürmekte ancak Moskova'nın sahada dolaylı bir şekilde Hafter güçleriyle ilişkili olduğu bilinmektedir. BAE, Suudi Arabistan ve Mısır gibi Orta Doğu ülkelerinin ikinci planda kalmak istemesi Rusya’nın öne çıkmasına neden olmaktadır. Fakat diğer taraftan Rusya’nın diğer ülkeler adına sürece daha fazla dâhil olması kendisi için de riskler taşımaktadır. Rusya Libya’da doğrudan ve kapsamlı bir savaşa dâhil olmak istememektedir. Türkiye’yle karşı karşıya gelmek Rusya’nın çıkarlarına terstir. Ayrıca Rusya, Libya’da başarılı bir mücadele yürütebilmek için gereken stratejik altyapıdan yoksun ve Suriye’den farklı olarak Libya’da askerî üsleri yoktur. Başta Suriye olmak üzere Akdeniz’le Rusya’nın ana karası arasındaki en elverişli ulaşım ve lojistik hat Türkiye üzerinden geçmektedir. Dolayısıyla Moskova Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki askerî faaliyetlerinde Türkiye faktörünü her zaman göz önünde bulundurmak durumundadır. Bunun yanında Rusya’nın dâhil olduğu Ukrayna krizi ve Suriye iç savaşının Rusya için maliyeti büyük olduğu gibi bu krizler siyasi bir çözüme de kavuşturulamamıştır. Son olarak salgınla mücadele sürecini başarılı bir şekilde yönetemeyen Rusya’nın ekonomisi için koronavirüs salgınının bedeli ağır olmuştur.

Rusya’nın Libya’daki kısa vadeli ve öncelikli amacı Türkiye destekli Ulusal Mutabakat Hükûmeti'nin Hafter karşısındaki askerî başarısını durdurmak ve Hafter güçlerinin tamamen zayıflamasını engellemektir. Tabii bunu diplomatik yöntemler ve Libya’da güç dengesini sağlayarak yapmaya çalışmaktadır. Hafter'in zayıflaması ve başarısızlığının kaçınılmaz olması durumunda; Libya içi aşiretler, siyasi aktörler ve Hafter’e bağlı paralı askerler Hafter’e verdiği desteği azaltabilir veya bu desteklerini tamamen geri çekebilir ya da karşı tarafa geçebilir. Ayrıca bu süreçte Hafter’in stratejik ve siyasi kayıpları dış aktörlerin de Hafter’e verdiği askerî ve ekonomik desteği azaltmasına ya da ona karşı takındıkları siyasi tavrı değiştirmesine neden olabilir.

Libya’daki bu süreç Akdeniz’deki ilişkileri de etkileyecektir. Türkiye’nin Libya sürecindeki siyasi hedeflerine ulaşması ve kendi pozisyonunu bugüne kadar yaptığı gibi korumakla kalmayarak alanını genişletmesi durumunda bölgedeki diğer ülkelerin Türkiye’ye olan bakış açısı da değişecektir. Avrupa için Türkiye farklı bir öneme sahip olacak ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelerde Türkiye’nin çıkarları gözetilmek durumunda kalınacaktır. Bölgesel ülkeler Türkiye’yle iş birliğine daha yatkın hâle gelecek bu da Rusya’nın bölgede ikili ilişkiler üzerinden artırmak istediği etkisini sınırlayarak alternatiflerin ortaya çıkmasına yol açacaktır.

Sonuç olarak mevcut şartlarda Rusya, Libya sürecine stratejik hesaplardan ziyade gelişmelerin zorlamasıyla dâhil olmuştur. Bu nedenle de Rusya’nın Libya politikası daha çok savunmacı bir nitelik taşımaktadır.