Son Gelişmeler Işığında Nükleer Müzakereler
KOEP’in (Kapsamlı Ortak Eylem Planı, Nükleer Anlaşma) kurtarılması için P4+1 ve ABD arasında 6 Nisan 2021 tarihinde Viyana’da başlatılan nükleer müzakereler on birinci ayını doldurdu. Taraflar, en son 11 Mart 2022 tarihinde bir araya gelmiş ve görüşmelerin sekizinci turuna ara verme kararı almıştı. Görüşmelerin yeniden ne zaman başlayacağı ise belirsizliğini korumaktadır. Sekizinci tur müzakerelerine ara verilme kararından sonra taraflardan gelen son değerlendirmelere göre Nükleer Anlaşma’nın tam ve etkili şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla ihtilaflı taraflar (ABD ve İran) arasında nihai bir metne ulaşıldığı bilinmektedir. Nükleer müzakerelerde sona yaklaşılırken müzakerelerle ile ilgili üç kritik husus öne çıkmaktadır. Yazıda bu üç hususa değinilecektir.
Rusya’nın Son Dakika Talebi
Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell müzakerelerdeki duraklamayla ilgili, “Dış faktörlerden dolayı Viyana müzakerelerine ara vermek gerekiyor.” açıklamasında bulundu. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade müzakerelerde duraklama kararının alınmasından sonra Twitter hesabından, “Müzakerelerin başarılı bir şekilde sonuçlandırılması hepimizin ana odak noktası olacak. Hiçbir dış faktör bu ortak iradeyi etkilemeyecek.” ifadelerini kaydetti. Ne Borrell ne de Hatipzade “dış faktör” sorununu açıkça dillendirdi ancak müzakereleri kritik bir noktaya getiren “dış faktörün” Rusya olduğu bilinmektedir. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov 5 Mart Cumartesi günü yaptığı açıklamada Rusya’nın, Ukrayna işgali nedeniyle ülkesine uygulanan yaptırımların Moskova-Tahran arasındaki ekonomik, ticari ve askerî alandaki iş birliğine zarar vermeyeceğine dair yazılı bir garanti istediğini belirtti.
Rusya, İran nükleer faaliyetlerinin KOEP sınırları içerisinde ilerletilmesi hususunda aktif bir rol oynamaktadır. Örneğin Rusya, İran’ın yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyumunun tahliye edilmesi ve bazı nükleer tesislerin sivil amaçlar için çalışan bir yapıya dönüştürülmesi hususunda KOEP çerçevesinde görevlendirilmiştir. Rusya’nın KOEP gereği faal bir görev yürüttüğünü bilmek, onun nükleer müzakerelerdeki hayati rolünü anlamamıza ve yaşanan sorunun büyüklüğünü kavramamıza yardımcı olacaktır. Bu noktada sorunun çözümü için ya Rusya garanti talebini geri çekerek iş birliğine devam etmeli ya da Batı ülkeleri Rusya’nın yerini alacak bir ülke bulmalıdır. Nitekim 13 Mart Pazar günü bir üst düzey ABD yetkilisi, ABD’nin Moskova’ya yazılı garanti talebini geri çekmek için bir hafta tanıdığını aksi takdirde Rusya olmadan İran ile alternatif bir anlaşma için çalışacaklarını açıkladı. Rusya’nın yerini alacak alternatif bir ülke bulmak ya da İran’ın zenginleştirilmiş uranyumunu, Uluslararası Enerji Ajansının (UAEA) himayesinde 2019 yılında Kazakistan’da faaliyete geçmiş uranyum bankasına satma olasılığı seçenekler arasındadır. Bu tür yeni düzenlemelere girişilmesi en iyi ihtimalle nihai anlaşmaya ulaşılmasını önemli ölçüde geciktirecektir.
ABD İran’a Taviz mi Veriyor?
6 Nisan tarihinde başlayan müzakerelerde; ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımların kaldırılması, İran nükleer programının yeniden Anlaşma’ya uygun hâle getirilmesi ve tarafların atacakları adımların senkronizasyonu konularında görüşüldüğü bilinmektedir. Gelinen noktada tüm bu hususlarda anlaşmaya varıldığı belirtilmiştir. Açık kaynaklardan edinilen bilgilere göre ABD’nin tüm bu hususlarda İran’a taviz verdiği iddia edilmiştir. Nükleer müzakerelerdeki Rus temsilci Mikhail Ulyanov konuya ilişkin 5 Mart Cumartesi günü IRNA Haber Ajansına verdiği özel röportajda, “İran, millî çıkarları için aslanlar gibi savaştı. Anlaşmadaki her virgül her kelimenin peşine düştü. Sizi temin ederim ki İran, bu müzakerelerde beklediğinden çok daha fazlasını aldı.” şeklinde konuştu. Örneğin müzakerelerin başladığı aylarda Joe Biden yönetimi, yaptırımlar konusunda KOEP ile tutarsız olan tüm yaptırımların kaldırılmasına sıcak baktığını belirtmişti. Ancak Viyana’daki müzakere heyetinde olduğu bilinen ve ismi açıklanmayan üst düzey bir ABD’li yetkilinin açık kaynaklara sızdırdığı bilgilere göre ABD’nin, Devrim Rehberi Ofisi ve bu ofisle bağlantılı insan hakları ihlalleriyle anılan isimlere, Devrim Muhafızları Ordusuna (DMO), İran nükleer ve balistik programında önde gelen yetkililere ve yolsuzluklarla anılan vakıflara, birçok kilit ekonomik kurum ve kuruluşlara yönelik yaptırımların kaldırılmasını kabul ettiği iddia edilmektedir. Kısaca ifade etmek gerekirse ABD, sadece nükleer yaptırımların değil, terörizm ve insan hakları ihlallerine ilişkin uygulanan yaptırımların kaldırılmasına da yeşil ışık yakmıştır. Dahası bunun karşılığında İran’ın, nükleer faaliyetlerine yönelik KOEP çerçevesi dışında yeni bir taviz vermediği iddia edilmektedir.
UAEA, Lavizan-Şian Soruşturmasını Kapatıyor mu?
Rusya’nın son dakika talebi ve ABD’nin özellikle yaptırımlar konusunda İran’a verdiği tavizler kadar gündeme gelmese de UAEA’nın İran’da NPT Güvenlik Denetimi Anlaşmalarının (Safeguards Agreement) uygulanmasına ilişkin yayımladığı 5 Mart 2022 tarihli raporun altının çizilmesi gerekmektedir. Ajans söz konusu raporda, İran’ın 2003 yılında “Konum 2” olarak bilinen bir site olan Lavizan-Şian Fizik Araştırmaları Merkezinde uranyum metali bulundurarak ve bu materyali işleyerek NPT Güvenlik Denetim Anlaşmalarından kaynaklanan yükümlülüğünü yerine getirmediğini bildirmiştir. Fakat UAEA, raporun ilerleyen kısımlarında bu tesisle ilgili “Konum 2 (Lavizan-Şian tesisi) bu aşamada artık öne çıkan bir husus değildir.” ifadelerini kullanmıştır. Diğer bir ifadeyle UAEA, Lavizan-Şian’a yönelik soruşturmasına şimdilik son verdiğini belirtmiştir. UAEA’nın 7 Eylül 2021 tarihli bir diğer İran nükleer raporuna göre İran, Konum 2 ile ilgili soruşturmayı kapatmak için Ajansa deklare edilmiş bir diğer nükleer tesiste (ismi zikredilmiyor) ek doğrulama faaliyetleri yürütülmesi önerisinde bulunmuştur.
UAEA’nın Lavizan-Şian’a yönelik soruşturması yukarıda belirtilen tarihten de anlaşılacağı gibi yeni bir soruşturma değildir. Söz konusu tahkikat, 2003 yılında UAEA tarafından İran nükleer faaliyetlerinin olası askerî boyutunun (Possible Military Dimension-PMD) araştırılmasıyla başlamıştır. KOEP’in imzalanmasından önce PMD soruşturması UAEA tarafından kapatılsa da İran’ın nükleer faaliyetleri ile ilgili bazı ihtilaflı konuların cevapları hâlâ belirsizliğini korumaktadır. Şunu da belirtmek gerekir ki İran, 2004 yılında tesisi imha etmiştir.
UAEA’nın Lavizan-Şian tesisinde 2002-2003 yılları arasında bulunduğu/işlendiği tespit edilen ve nükleer silah geliştirme ile doğrudan alakalı olduğu değerlendirilen metal disk şeklindeki doğal uranyum (natural uranium in the form of metal disc) ile alakalı soruşturmayı geçici de olsa kapatması özellikle ABD ve İsrail’deki siyasi ve akademik çevrelerde tartışmaları tetiklemiştir. UAEA’nın Lavizan-Şian soruşturmasını şimdilik bırakmasına ilişkin nükleer müzakere masasındaki üst düzey yetkililerden herhangi bir açıklama gelmemiştir.
KOEP’in canlandırılması Biden yönetiminin önde gelen dış politika hedeflerinden biri olmaya devam etmektedir. ABD’nin, İran’a verdiği iddia edilen tavizler ve UAEA’nın son raporunu görmezden geldiği düşünülürse Biden yönetiminin ne pahasına olursa olsun Nükleer Anlaşma’yı canlandırmak istediği söylenebilir. Fakat Viyana’dan gelen son değerlendirmeler, Anlaşma’nın geleceğinin Rusya’nın müzakerelerdeki iş birliğinin devam edip etmeyeceğine bağlı olduğunu göstermektedir.