Yemen’de Yoğunluğu Artan Savaş

Yemen’de Yoğunluğu Artan Savaş
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

Joe Biden, Şubat 2021’de Yemen İç Savaşı’na taraf olan Suudi Arabistan’a sağlanan savaş desteğinin durdurulduğunu ilan etmişti. Bunun üstüne Husiler, Yemen hükûmetinin başkenti Marib şehrini ele geçirmek için saldırılar başlatmıştı. Tansiyonu zaman zaman düşen bu çatışmaların nabzı son birkaç ayda zirveye ulaştı. 21 Eylül 2014 tarihinde başkent Sana’yı ele geçiren Husiler, bu tarihin yıl dönümünde yeniden önemli ve simgesel bir başarı kazanmak istemiş ve Ağustos 2021’den itibaren meşru Yemen hükûmetinin son kalesi olarak nitelendirilen Marib’e yönelik saldırılarını yoğunlaştırmıştır. Husiler, bu hedefine ulaşamamış fakat bazı küçük toprak kazanımları elde ederek iktidarlarını pekiştirmiştir.

“Savaş makinesi” olarak nitelendirilen Husilerin, geniş savaşma kapasitesi ve lojistik gücü dikkate alındığında çatışmaların uzun süre boyunca nihai hedefine ulaşamaması, bu konuyu tartışmaya değer kılmaktadır. Bu bilgiler ışığında ilk olarak Yemen İç Savaşı’ndaki tarafların güncel pozisyonlarını ortaya koyacak olan bu yazı, aynı zamanda Husilerin Marib’e ulaşmasına engel olan gerekçelere eğilecek ve son olarak savaşın geleceği için en muhtemel projeksiyonu saptamayı deneyecektir.

Yemen İç Savaşı’nın Mevcut Durumu

Marib şehrini kontrol etmek, savaşın iki ana tarafı için de ciddi bir önem arz etmektedir. Marib, meşru Yemen Savunma Bakanlığının ana karargâhı olması gerekçesiyle Mansur Hadi hükûmetinin son kalesi olarak kabul edilmektedir. Husiler ise bu şehri de ele geçirebildiği takdirde Yemen halkının önüne yenilmez sıfatıyla çıkabilecek ve gelecekte kurulacak hükûmetlerde meşru bir şekilde yer edinebilecektir. Bu nedenlerle savaşın iki tarafı da Marib şehrine tüm güçleriyle odaklanmış durumdadır. Bugünkü durumda ise Husiler, önemli kazanımlar elde etmiş olsalar da hükûmete bağlı güçler ve hükûmetle iş birliği yapan aşiretler; Husilerin asıl hedeflerine ulaşmasına engel olmayı başarabilmiştir.

Husiler, son iki aydır yoğun şekilde sürdürdüğü saldırılar sonucunda Marib’e 75 km uzaklıkta bulunan Harib şehrini ele geçirmiştir. Bu gelişme, Husilere kuzeydeki Marib ve güneydeki Şabva şehirleri arasındaki otoyolu kesebilme fırsatını vermiş ve Husiler böylece hükûmet güçlerinin ikmal hatlarını kesmeyi başarmıştır. Öte yandan ülkenin güney kanadına açılan bir kapı olan el-Bayda ilçesini de kontrol etmeye başlayan Husiler; ülkenin güney kısmında bulunan, enerji zengini olan ve yönetimi Güney Geçiş Konseyi (GGK) ve Yemen hükûmeti arasında bölüştürülen Şabva’ya yönelme şansını da elde etmiştir. Şabva’daki ikili yönetim, Husiler için önemli bir potansiyel sunmaktadır: İki seçkin grup arasındaki yabancılaşmadan faydalanmak isteyen Husiler, bugüne kadar başarılı olarak kullandığı propaganda araçlarını burada da kullanmakta ve bu ikiliği derinleştirerek grupların direnç kapasitesini düşürmektedir. Husilerin yaklaşık iki aydır yoğun şekilde sürdürdüğü bu çatışmaların sonucuna dair bir açıklama yapan Husi Askerî Kanat Sözcüsü Yahya Sare, Husilerin Şabva’da üç ilçeyi ve Marib’de iki ilçeyi kontrol etmeye başladığını belirtmiş ve bu bilgiler, yerel kaynaklarca doğrulanmıştır.

Uluslararası toplum tarafından kabul edilen meşru hükûmet, 2014 yılında Husilerin başkent Sana’ya yönelik saldırıları nedeniyle başkenti Aden’e taşımıştı. Ekim ayının sonunda Aden Havaalanı yakınlarında düzenlenen bir bombalı saldırıda 12 sivil hayatını kaybetmişti. Ekim ayının başlarında yine Aden’de düzenlenen diğer bir bombalı saldırıda altı sivil öldürüldü. Husilerin bu yıpratma saldırıları, uluslararası toplum tarafından eleştirilse de ciddi bir adım atılmamaktadır.

Husilerin Sonuçsuz Kalan Taktikleri

Yerel paydaşlarla müzakere etmek, Husiler için silahlı saldırı öncesinde sürekli kullanılan bir yöntemdir. Müzakere süreçlerinin olumlu sonuçlanması durumunda Husiler, anlaşma sağladığı kişilere nüfuz ve ekonomik destek gibi önemli teşvikler sunmakta ve düşmanı daima içeriden çözmeyi hedeflemektedir. Sürecin istenilen hızda ilerlemediği durumlarda ise Husiler iletişim kanallarını daima açık tutarak silahlı saldırı aşamasına geçmektedir. Marib’de bulunan kabileler arasında da ikilik yaratmayı hedefleyen ve şehri böyle düşürmeyi deneyen Husiler, bu girişimde başarılı olamadığı gibi aşiretlerin daha da kenetlenmesine yol açmıştır. Marib’e yönelik yoğunlaşan saldırılarla birlikte aralarında anlaşmazlık bulunan Murad ve Abidah aşiretleri, aralarındaki tüm sorunları bir kenara bırakmış ve Husilere karşı savunma hattını birlikte güçlendirmiştir. Bunun sonucunda Husilerin izlediği strateji ters tepmiş ve Marib’in ele geçirilmesi zora girmiştir.

Bunun yanı sıra Husilerin kullandığı savaş taktiklerinin, hükûmet güçleri tarafından tespit edilip iyi analiz edildiği gözlemlenmektedir. Husiler, savaş esnasında “insan çölü” olarak adlandırılan saldırı taktiğini kullanmakta ve hükûmet güçlerine çok kalabalık savaşçı dalgaları şeklinde saldırmaktadır. Bu doğrultuda yamaçlara hendekler kazan ve kurak araziyi çevreleyen zirvelerin üstüne konumlanan hükûmet güçleri, Husilerin ilerleyişini yavaşlatmıştır. Ancak yine de hükûmet güçlerinin, Husilerin gerçekleştirdiği füze ve drone saldırılarına karşı savunmasız olduğunu hatırlatmakta fayda vardır. Bu durumda ise S. Arabistan Hava Kuvvetleri, devreye girmektedir. Marib’de hücum eden Husi güçlerini çölde açık hedef olduklarında kolayca vuran S. Arabistan Hava Kuvvetleri ayrıca Husilerin tedarik hatlarını da kesebilmekte ve hükûmet güçlerinin elini kuvvetlendirebilmektedir.

Bu noktada S. Arabistan Hava Kuvvetlerine bir parantez açılması faydalı olacaktır. 2010 yılında Husiler, Yemen hükûmeti ile savaşırken ve sadece basit bir milis güç olarak görülürken S. Arabistan ve Yemen hükûmetinin yakın ilişkileri bulunduğu gerekçesiyle S. Arabistan sınırlarını taciz etmiştir. Buna hava saldırılarıyla cevap vermeyi deneyen S. Arabistan Hava Kuvvetlerinin kapasitesi yetersiz kalmıştır. Hatta bilinmektedir ki İran’ın Husilere verdiği desteğin niteliksel ve niceliksel olarak artış göstermesinin bir nedeni de S. Arabistan’ın, Husilere karşı yürüttüğü başarısız hava operasyonlarıdır. Ancak bugüne gelindiğinde S. Arabistan Hava Kuvvetlerinde önemli bir nitelik ve güç artışı görülmektedir. Hatta bu kuvvetlerin saldırıları, Husiler için en fazla can kaybına neden olan saldırılardır.

Öte taraftan S. Arabistan Hava Kuvvetleri, Husilerin zırhlı araçlarını ve ikmal hatlarını hedef alarak Husilerin ilerleyişine ölümcül darbeler vursa da hükûmete bağlı güçler, bazı ciddi sorunlarla yüzleşmektedir. Bir askerî yetkili Sana’a Center’a verdiği demeçte; S. Arabistan öncülüğündeki koalisyonun, geçen yıldan itibaren hükûmet güçlerine yönelik lojistik desteği kademeli olarak azaltmaya başladığını ve hatta Mart 2021’de bazı yardımları askıya aldığını belirtmiştir. Bunun yanı sıra orduda yetkin askerî lider eksikliği de baş göstermektedir. Mevcut nitelikli komutanların çoğu Marib şehrini çevreleyen cephelerde savunma pozisyonları almak durumunda kalmaktadır. Bu durum, Marib savunması için nispeten başarı getiriyor olsa da Husilerin ele geçirmek istediği bir diğer şehir olan Şabva, daha korunaksız bir hâle gelmektedir.

Alternatif Şehir Kuşatma Yöntemleri

Husilerin sürdürdüğü yüksek yoğunluklu savaş, yukarıda da anlatıldığı gibi karşı taraftan ciddi bir reaksiyonla karşı karşıya gelmiştir. Hükûmet güçlerinin bu tepkisi, Husilerin ilerleyişini yavaşlatmış ancak bunu tamamıyla durduramamıştır. Bu ilerleyişin durdurulabilmesi için hükûmet güçlerinin savunmada kalmak yerine saldırıya geçerek Husi güçlerini püskürtmesi gerekmektedir. Fakat hükûmet güçlerinin sınırlı kapasitesinden ötürü bu seçeneğin gerçekçi olmadığı görülmektedir.

Bu durumda Husilerin ilerleyişlerini sürdüreceği öngörülebilir ama yine de bu ilerleyiş, Husiler için ciddi bir maliyete sebep olacaktır. Bu doğrultuda Husiler için alışık oldukları şehir kuşatma yöntemi, bir alternatif olarak ortaya çıkmaktadır. Daha önce Harib’i kuşatan Husiler, bölgenin tedarik hattını keserek çatışmasız bir şekilde 10 km’lik bir ilerleyiş kaydedebilmiştir. Ayrıca bu yöntem sayesinde altyapıya verilecek zararı sınırlayabilecek olan Husiler, savaşmadan şehri elde edebilirse aşiret liderleri ya da şehrin diğer seçkinleriyle uzlaşma zemini de sağlayabilecek ve bir meşruiyet propagandası sunabilecektir.

Ek olarak Marib şehrinin birçok bölgesinde yer alan mülteci kamplarında bulunan insanlar, durumu hassaslaştırmaktadır. Bu mülteci kamplarının bulunduğu bölgelerin Husiler tarafından kuşatılması, insani krizi derinleştirecektir. Bunun sonucunda ise hâlihazırda uluslararası kuruluşların tepkisini çeken bu iç savaşın durdurulması için meşru görülen kanada yani S. Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçlerine yapılan baskıların artacağı öngörülmektedir. Ancak Marib bölgesinin iki taraf için de ifade ettiği önem göz önüne alındığında savaşın hiç de kolay bir şekilde biteceği düşünülmemektedir.

Sonuç

Sonuç olarak Yemen’de başlangıç tarihi uzun yıllara dayandırılabilecek olan ve boyutları ülke sınırlarını aşmış olan bu savaş, yoğunluğu artmış bir şekilde devam etmektedir. Husiler, meşru Yemen hükûmetinin son kalesi olan Marib’e tüm varlığıyla saldırmış ancak bu ilerleyiş, S. Arabistan hava saldırıları ve hükûmet destekçisi aşiretlerce yavaşlatılmıştır. Daha önce de bu tip durumlarla karşılaştığında aynı cepheye yeniden yüklenmek yerine başka bir cephe açmayı tercih eden Husiler, güçlerini bölmüş ve bu güçlerin bir kısmını, Şabva şehrine odaklamıştır. Ancak Husiler, Marib’e kuzey ve kuzeybatı cephelerinden saldırılarını sürdürmektedir.

Görülmektedir ki Husiler, bugüne kadar başarılı bir performans sergileyerek savaşı son aşamaya kadar taşımıştır. Ancak hükûmet güçleri, Marib şehrine ciddi bir önem atfetmektedir ve bu şehir de kaybedildiği takdirde savaşın mağlubu olacağının farkındadır. Husilere dilediği hızda ilerleme şansı vermeyen hükûmet güçleri, savaşılan arazinin ve destekçi S. Arabistan kuvvetlerinin tüm imkânlarından yararlanmaktadır. Böylece yarılması zor bir cephe hattı oluşturan hükûmet güçleri, Husileri geri püskürtmekten uzak olsa da en azından yakın bir gelecekte savaşı kaybetmeyecek ve varlığını sürdürebilecektir.