Irak'ta Gençlik Hareketi ve Kazımi Hükûmeti

Irak'ta Gençlik Hareketi ve Kazımi Hükûmeti
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz
Kıdemli Uzman Müştak El-Hılo

Iraklı Gençlerin Ayaklanmasından Kazımi Hükûmetine

Son on yılda Irak'ta meydana gelen ufak çaplı ayaklanma dalgasının ardından geçtiğimiz ekim ayında Bağdat’tan başlayıp orta ve doğu eyaletlere de sıçrayan geniş çaplı protestolar yapıldı. Yoğunlukla gençlerin katılması, hiçbir parti, grup veya siyasi liderin bu protestoların arkasında olmaması bu protestoların temel özelliklerini oluşturmaktadır. Önceki protestoların aksine bu protestolarda öne çıkan sloganlar; vatanseverlik, millî kimlik inşası ve yabancı güçlerin müdahalelerini sonlandırmak oldu. Cumhurbaşkanı Berhem Salih’in üçüncü taraf olarak adlandırdığı hükûmetin sert tepkisi sonucunda 30 bine yakın genç öldürüldü, yaralandı, kaçırıldı ya da tutuklandı. Bütün bunlara rağmen protestocu gençler durumun karşılıklı şiddete veya bir iç çatışmaya dönüşmesine izin vermeden protestolarına devam etti. Siyasi partiler protestoları sonlandırmak için Başbakan Adil Abdülmehdi'nin istifasını istedi. Nihayetinde itirazların üzerinden iki ay geçtikten sonra Sistani’nin de desteğiyle Abdülmehdi kasım ayında istifa etmek durumunda kaldı. Ancak protestocu gençler bu istifayı yeterli görmedi. Siyasi partiler, gençlerden başbakanlık için kendi adayını belirlemesini istedi. Fakat gençler bu göreve gelecek kişi için kriterler belirleyip aday göstermekten kaçındı. Zira gösterecekleri adayın ya suikasta uğrayacağını ya da bahsedilen partilerin adayın çalışmasına engel olacağını veya bu partilerin belirlenen adayla gençlerin istemediği bir çerçevede iş birliği yapacağının farkındaydı. Böyle bir durumda kendileri tarafından önerildiği için itiraz hakkı da olmayacaktı. Gençlerin istekleri doğrultusunda Meclis, seçim ve seçim komisyonları için yeni yasa tasarılarını onayladı ve seçim komisyonlarına protestocuların tamamen isteği doğrultusunda olmasa da yeni isimler atadı. Benzer şekilde bir sene içerisinde BM gözetiminde Meclis seçimlerinin yapılması da protestocuların istekleri arasında yer almaktaydı. Ancak İran yanlısı gruplar başbakanın değişmesini kırmızı çizgi olarak belirlemişti. Zira İran, halkın protestolarla başbakan değiştirebileceği anlayışının Irak’ta yaygınlaşmasını istememiştir. Ayrıca Abdülmehdi İran’ın bütün isteklerini yerine getirecek bir isimdi. Ancak yerine geçecek kişinin bunu yapacağına ve İran’a yakın duracağına yönelik bir güvence ortada görünmemekteydi.

İran, Irak toplumunun dinamiklerini dikkate almadan Abdülmehdi’nin başbakanlık makamında kalması için çaba gösterdi ve bu da birkaç aylık bir zaman kaybına neden oldu. ABD Bağdat Büyükelçiliğinin önünde protesto ve elçiliğe saldırı, Süleymani ve el-Mühendis’in öldürülmesi, Mukteda es-Sadr ve İran yanlısı grupların ABD karşıtı protestosu, Sadr’ın tutumunu değiştirip bazı durumlarda taraftarlarının protestocularla çatışmaya girmesi vs. bu birkaç ay içerisinde meydana gelen olaylar arasında yer aldı. Bu olaylar protestoların akışına etki etse de protestocular her defasında biraz geri çekilip olay sıcaklığını kaybedince hemen ilk günkü gibi meydanlara döküldü.

İran yanlısı kesimin bir diğer stratejisi de sürekli protestocuların kesin olarak kabul etmeyeceği isimleri aday göstermek olmuştur. Bununla İran yanlıları bir yandan zaman kaybına sebep olurken diğer yandan protestocu gençleri hem aday göstermeyen hem de kendilerine sunulan adayları kabul etmeyen ve mantıksız davranan bir grup olarak göstermeyi hedeflemiştir. Ancak süreç içerisinde ekim protestolarından sonra Irak’ın eskisi gibi olmayacağı anlaşıldı. Cumhurbaşkanı bir kesim Şii milletvekiliyle görüştükten sonra Tevfik Allavi’yi Bakanlar Kurulunu oluşturmakla görevlendirdi. Sadr’ın Tevfik Allavi’ye destek vermesi ve onu siyasi gruplara ve gençlere kabullendirmeye çalışması söz konusu iki kesimin kızgınlığına sebep oldu ve sonuç itibarıyla Allavi istifa etmek durumunda kaldı. Sadr da bu meseleden çekildi. Sonraki aşamaya bakıldığında da Şii ittifaklar Allavi’nin yerine geçecek kişi üzerinde anlaşmaya varamadı. Bu nedenle Cumhurbaşkanı, milletvekillerinin çoğunluğuyla anlaştıktan sonra Adnan Zurfi’yi Bakanlar Kurulunu oluşturmakla görevlendirdi. Bu gelişme İran ve İran yanlısı gruplar açısından beklenmedik bir durumdu. Bazı sebepler ileri sürülerek bu adaylığın kesin olarak iptal edilmesi istendi.

İran: Zurfi’nin milliyetçi ve İran karşıtı tutumları Necef Belediye Başkanlığı döneminden bilinmektedir. İran yanlısı gruplar onu İran’ın Necef Konsolosluğunun ateşe verilmesine dâhil olmakla suçlamaktadır. Bunun yanı sıra Zurfi, Necef şehrinin onarımında başarılı biri olarak nitelendirilmiş ve Necef’te yapmış olduğu gibi onarım faaliyetlerinin bütün Irak için önceliği olduğunu ifade etmişti. Fakat İran bu durumun aleyhine olduğunu düşünmektedir. Ayrıca Zurfi’nin adaylığıyla ilgili İran’ın düşüncesi sorulmamıştı. Dolayısıyla İran'a göre Zurfi'nin önü kesilmezse sonraki aşamalarda Zurfi, Tahran yönetimin istediği şekilde bir iş birliğine yanaşmayacaktır.

Şii İttifaklar: Şii partiler başbakanı seçmenin onların hakkı olduğunu savunmakta ve Cumhurbaşkanı'nın onları kandırdığını düşünmektedir. Adnan Fihan ve Hasan Salem gibi bazı silahlı grup liderleri bunu açık bir şekilde dillendirdiler. Bu nedenle Zurfi’nin çekilmesi için bazı girişimlerde bulundular. Diğer yandan onlar Zurfi’nin Meclise gittiği takdirde güvenoyu alacağını da biliyorlardı. Bu nedenle Meclise gitmesini önlemek için ellerinden geleni yaptılar. Ancak Zurfi çekilmeyi kabul etmedi ve istifa etmesini de bütün Şii ittifak liderlerinin Kazımi’nin seçilmesi üzerine mutabakata varmaları ve göreve başlama töreninde bulunmaları şartına bağladı. Berhem Salih ve ABD Büyükelçiliğinin de bu konuda baskı uygulaması olumlu sonuçlandı. Kazımi görülmemiş bir oy birliğiyle Bakanlar Kurulunu oluşturması için görevlendirildi.

İran ve İran Yanlısı Gruplar Neden Kazımi’nın Seçilmesine Ses Çıkarmadı?

2018’de Abdülmehdi’nin seçilmesinden önce de Kazımi adaylar arasında gösterilmiş fakat Süleymani onun seçilmesini kırmızı çizginin aşılması olarak nitelendirmişti. Şimdi ise ABD yanlısı olduğu ve Süleymani suikastına katkıda bulunduğu gibi ithamlara rağmen İran ve İran yanlısı güçler neden onun seçilmesine ses çıkarmadı? Bu bağlamda farklı nedenler ileri sürülebilir:

  1. İslami Maslahat: İran yönetiminin belirlemiş olduğu tanıma göre Kazımi’ye yöneltilen ithamlar asılsız olsa bile maslahat için bu durum devam ettirilebilir. İthamların gerçek olduğu ispat edildiğinde de maslahat için bunlar sineye çekilebilir. 2018 yılında da benzer bir şekilde İran yanlısı gruplardan oluşan Fetih İttifakı daha önce DEAŞ’la iş birliği yapma ithamında bulunduğu gruplarla ittifak kurmuştu.
     
  2. En kötüyü kötüyle defetmek: Bu kurala göre eğer en kötüyü defetmek için kötüyü seçmekten başka çare yoksa kötüyü seçmekte bir sakınca yoktur. Başka bir ifadeyle her ne kadar Kazımi onların nazarında kötü bir seçenek olsa da Zurfi’yi bertaraf etmek için onu seçmekten başka çare yoktur.
     
  3. Irak meselesine başka İranlı aktörlerin dâhil olması: Irak’ta DMO ve hükûmeti temsil eden iki tarafın rekabet içinde olduğu görülmektedir. Ancak yakın tarihte DMO bu meseleyi yönetmede başarısız olunca İran İstihbarat Bakanlığı da eyleme geçme fırsatı buldu. Kazımi Irak Millî İstihbarat Teşkilatı başkanlığını yürüttüğü dönemde İran İstihbarat Bakanlığıyla da iş birliği yapmıştı. Dolayısıyla İran, Kazımi hakkında sahip olduğu bilgileri dikkate alarak onunla iş birliği yapabileceğini düşünmektedir.
     
  4. Zurfi’nin aksine Kazımi medyatik bir figür değil ve daha çok perde arkasında çalışmayı tercih eden biri. Bu nedenle medyada hiçbir zaman İran ve İran'ın Irak’taki temsilcilerine karşı alenen bir şey söylemedi.
     
  5. İran, ABD’yle gerginliği azaltmak istemektedir. Bazı iddialara göre Kazımi, iktidara geldiği takdirde bu konuda İran’a yardım etme konusunda söz verdi.
     
  6. Irak halkı ekim protestolarının bastırılmasından İran’ı sorumlu tutmaktadır. Bu nedenle İran'a yönelik genel nefreti azaltmak adına siyasi alandan çekilmek İran’ın lehine olacaktır.
     
  7. Ekonomiye odaklanmak: İran’ın siyasi alandan uzaklaşması Irak’tan vazgeçmesi anlamına gelmemektedir. İran, Irak’ta oluşturmuş olduğu ekonomik alan olmadan hayatını devam ettiremez. Bu nedenle ekonomik alanlardaki faaliyetlerine daha çok odaklanmayı amaçlamaktadır.
     

Kazımi’nın Seçilmesi: Irak’ta Siyasal Şii İslam'ın Düşüşünün Başlangıcı

Irak’taki Şii Siyasal İslam projesini incelemek bu yazının kapsamını aşmaktadır. Fakat kısaca değinmekte fayda var. 2005’te Dava Partisinden İbrahim Caferi’nin başbakan olmasıyla başlayan, aynı partiden gelen Maliki ve İbadi ile İslam Yüksek Konseyinden gelen Abdülmehdi’yle devam eden proje, Kazımi’nin seçilmesiyle rafa kaldırıldı. 15 sene sonra ilk defa bu partilere ve bu ideolojiye mensup olmayan biri iktidara geldi. Hâlbuki Maliki bu durumun aksini ifade eden söylemlerde bulunmuştu.

Kazımi Hükûmetine Karşı Protestocu Gençlerin Tutumu

Gençlerin ayaklanması koronavirüsün yaygınlaşmasıyla birlikte on şehirde çadırlarda devam etti. Kazımi’nin iktidara gelmesiyle protestocuların çoğunluğu protestolarda öldürülenlerin katillerinin yargılanması başta olmak üzere isteklerinin yerine getirilmesi için ona bir ay mühlet verdi. Ancak protestocuların azınlıkta kalan bir kısmı yeni hükûmetin onların belirlemiş olduğu koşullara uygun olmadığını ileri sürerek yönetimin tamamen ortadan kaldırılmasına kadar itirazlarını devam ettirmek istedi. Nuri el-Maliki gibi yenilgiye uğramış kimseler de fırsattan yararlanarak gizli bir şekilde bu gruba itirazlarını devam ettirmesi için teşvikte bulundu. Ketaib Hizbullah ve bazı diğer silahlı grupların sürekli olarak Kazımi’ye yönelik ithamlarda bulunması onun protestocu gençler nezdinde sınırlı da olsa sevilmesine yol açtı. Ancak Kazımi’nin ne yapacağını görmek için ona verilen bir aylık sürenin sona ermesini beklemek gerekmektedir.