İran-Suudi Arabistan Anlaşmasının İran’daki Yansımaları

İran-Suudi Arabistan Anlaşmasının İran’daki Yansımaları
Reformcu cenaha yakın siyasi elitler ve basın kuruluşlarının, anlaşmayı genel olarak olumlu karşılamakla birlikte bazı noktalarda eleştiriler yönelttikleri görülmektedir.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

İran ile Suudi Arabistan’ın, yedi yılın ardından ilişkilerin yeniden başlaması konusunda anlaşmaya varması, İran’da geniş yankı uyandırdı. Tahran-Riyad anlaşmasının İranlı siyasi elitler ve İran’daki ana akım basın tarafından memnuniyetle karşılandığı söylenebilir. Gerek muhafazakârlar gerekse reformcu ve ılımlı siyasi elitler ile basın yayın kuruluşları, Tahran-Riyad yakınlaşmasının önemli bir diplomatik kazanım olduğu konusunda hemfikirler. Ancak anlaşmanın muhafazakârlarca sahiplenilmesi, önceki yönetim döneminde ilişkilerin kopmasına neden olan Suudi Arabistan’ın Tahran ve Meşhed’deki diplomatik temsilciliklerine yapılan saldırıları destekleyen muhafazakâr cenaha yakın kişi ve basın organlarının değişen tavrı; reformcuların tepkisini çekmiş durumda.

Muhafazakâr cephenin önde gelen isimlerinden biri olan İran İslami Şûra Meclisi Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf, Tahran-Riyad yakınlaşmasıyla ilgili sosyal medya hesabından paylaştığı mesajda “Suudi Arabistan ile ilişkilerin canlandırılması, bölgenin istikrarı ve bölgesel iş birliği çerçevesinde siyasi ve ekonomik kalkınma için önemli bir adımdır. Karşı tarafın, ülkelerin iç işlerine karışmadan başta Lübnan ve Yemen olmak üzere bölgesel meselelerde hayırlı kararlar alarak iyi niyetini uygulamada göstermesini temenni ediyoruz.” ifadelerine yer verdi. İran Cumhurbaşkanı Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı Muhammed Cemşidi de sosyal medya hesabından, İran ile Suudi Arabistan arasındaki anlaşmaya atıfta bulunarak “Ayetullah Reisi’nin komşularla iyi ilişkiler tesis etme politikası, bir kez daha meyvesini vermiştir. İyi komşuluk ve Avrasyacılığın birleşimi, bölgede ekonomik iş birliği, istikrar ve kardeşliği güçlendirecektir.” mesajını paylaştı. Eski Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Komutanı ve Devrim Rehberi Ali Hamenei’nin Askerî İşler Danışmanı Yahya Rahim Safevi, Suudi Arabistan ile yapılan anlaşmayı “siyasi bir deprem” olarak nitelendirdi.

Tahran-Riyad normalleşme anlaşmasıyla ilgili İran’daki ana akım medyanın tavrı da genel olarak olumlu olmuştur. Özellikle hükûmet ve müesses nizama yakın basın yayın organları, Tahran-Riyad anlaşmasının İran ve bölge açısından olası sonuçları üzerinde duran çeşitli analizlere ve görüşlere yer vermiştir.

Hükûmete yakın ISNA Haber Ajansına göre Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin “komşularla iyi ilişkiler tesis etme” politikası bağlamında açıklanabilecek bu anlaşma, Yemen krizinin çözümü de dâhil olmak üzere bölgedeki tansiyonun düşürülmesinde büyük etki yaratacak ve aralarında Bahreyn’in de bulunduğu bir dizi Körfez ülkesi ile İran arasındaki ilişkilerin normalleşmesine zemin hazırlayacaktır. Ayrıca İran’ın Mısır ile olan ilişkilerinin gelişmesini tetikleyebilir. Tahran'la ilişkileri nedeniyle baskı altında olan Lübnan üzerindeki baskıyı azaltabilir. Diğer yandan Suriye’nin Arap ülkeleriyle ilişkilerinin düzelmesine ve bu ülkenin Arap Birliğine geri dönmesine zemin hazırlayabilir.

Müesses nizama yakınlığıyla bilinen muhafazakâr çizgiye sahip bir diğer haber ajansı olan Fars Haber Ajansı, Tahran-Riyad anlaşmasını “İran-Suudi Arabistan İş Birliği Dünyayı Sarsacaktır” başlığıyla duyurdu. İran’ın eski Suudi Arabistan Büyükelçisi Muhammed Rıza Nuri ile yapılan özel bir röportaja yer verilen yazıda “İran ile Suudi Arabistan’ın, birçok alanda ortak çıkarları olan iki komşu Müslüman ülke olduğu, iş birliği yapmaları hâlinde bölgesel ve küresel politikada etkili olabilecekleri” vurgulanmaktadır.

Tahran-Riyad yakınlaşmasına yönelik en çarpıcı değerlendirme, daha önce Suudi Arabistan’la ilişkilerin normalleştirilmesine en çok karşı çıkan basın kuruluşlarından biri olan Keyhan’dan geldi. Devrim Rehberi Hamenei’nin temsilcisi Hüseyin Şeriatmedari tarafından yönetilen Keyhan “İran-Suudi Arabistan Anlaşması ABD ve İsrail’e Bir Darbedir” başlığıyla uzun bir analize yer verdi. Keyhan’ın daha önce takındığı tutumun tam tersi yönde bir yaklaşımın sergilendiği analizde, İran’ın Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap ülkeleriyle dostane ilişkilere sahip olmasının bölgenin istikrarı için önemli olduğu vurgulanmaktadır. Tahran-Riyad yakınlaşmasının, İsrail’in ABD’nin desteğiyle Suudi Arabistan ve diğer İslam ülkelerine İran fobisi aşılamaya çalıştığı bir ortamda gerçekleştiğine dikkat çekilen analizde “İran ile Suudi Arabistan arasında yeni bir sayfa açan bu anlaşmanın, ABD ve İsrail’e bir darbe olduğu” savunulmaktadır. Tahran-Riyad anlaşmasını gündeme taşıyan; Tasnim, Cumhuri-yi İslami, Horasan gibi muhafazakârlara yakınlığıyla bilinen diğer basın kuruluşları da İran ile Suudi Arabistan’ın yakınlaşmasıyla ilgili olarak aynı şekilde övücü ifadeler kullanmışlardır. Adı geçen yayın kuruluşlarında yayımlanan analizlerde; İran-Suudi Arabistan arasındaki ortak noktalar, anlaşmanın İran ve bölge açısından olası sonuçları, İbrahim Anlaşmaları’na olası etkileri vb. boyutları üzerinde durdukları görülmektedir.

Reformculardan Çifte Standart Eleştirisi

Tahran-Riyad anlaşmasının muhafazakârlara yakın basın tarafından sadece Reisi hükûmetine mal edilmeye çalışılması ve Hasan Ruhani hükûmeti döneminde Suudi Arabistan’la normalleşmeyi sert biçimde eleştiren bazı basın yayın organlarının hâlihazırda anlaşmayı hararetli biçimde savunması; reformcu cenahın tepkisini çeken konuların başında geliyor. Eski Cumhurbaşkanı Ruhani’nin Telegram kanalında 10 Haziran 2021’de yaptığı “İran ile bazı komşular arasındaki ilişkilerin iyi gitmesine izin vermeyenleri Allah affetmesin. Çocukça ve aptalca şeyler yaptılar, diplomatik merkezlere saldırdılar. Bunlar olmasaydı bugün daha iyi durumda olurduk.” şeklindeki konuşması yeniden yayımlandı. Asr-ı İran haber sitesi “Allah’a şükürler olsun ki Keyhan da müzakere taraftarı olmuş.” yazısının altında; Keyhan’ın, Suudi Arabistan diplomatik temsilciliklerine saldırıldıktan ve iki ülke ilişkilerinin yeniden tesis edilmesinden sonra attığı manşetleri yayımladı. Reformcu cenahın önde gelen gazetelerinden biri olan Şark gazetesi “Halk Geçim Düğümlerinin Siyaset ve Diplomasi ile Açıldığını Biliyor” başlığıyla reformcuların anlaşmaya bakışını özetleyen uzun bir analiz yayımladı:

  • İran ile Suudi Arabistan arasındaki husumetin son bulması sevindirici bir haber olsa da iki büyük bölgesel rakibin sırf ortak kıbleyi paylaşmaları nedeniyle dost olacağı fikri yanlıştır. Çünkü farklılıklar ortak noktalardan daha fazladır. Ancak her iki ülke rasyonel bir karar alarak kavgayı bırakmanın daha iyi olduğunu kabul etmiştir.
  • İslam’la hiçbir ilgisi olmayan ve kendi Müslüman nüfusuna zulmetmekle suçlanan komünist Çin’in, bayraklarında Allah’ın amblemi bulunan iki önde gelen İslam ülkesi arasında ara buluculuk yapması dikkat çekici olmuştur. Çin, Orta Doğu’da yeni bir rol arayışındadır. Bu nedenle Pekin’in her iki tarafla görüşerek gerilimin düşürülmesi konusunda baskı yapmış olması muhtemeldir. Çünkü Pekin, Suudi Arabistan’ın saldırıya uğramasını istememektedir.
  • Müzakereleri, Ruhani iktidarı döneminde atanmış ve reformcu hükûmetin bir üyesi olan Millî Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani yürütmüştür. Ayrıca ilişkilerin bu noktaya gelmesinde, Ruhani Dönemi’nde başlatılan müzakerelerin rolü büyüktür. Bu nedenle anlaşmanın sadece Reisi hükûmetine mal edilmeye çalışılması doğru değildir.
  • Bu anlaşma, diplomasinin sloganlara göre değil, çıkarlara göre ilerlediğini ve toplumsal meşruiyet ne kadar büyükse müzakerecinin elinin de o kadar güçlü olacağını göstermiştir.
  • Bu anlaşma, tarafların hiçbirinin diğerine galip gelemeyeceğini anladıklarını ve bu nedenle mecburen uzlaşmak zorunda kaldıklarını göstermektedir.
  • Siyaset, gerçeklerin bilimidir ve gerçek şu ki Suudi Arabistan’ın Saudi Aramco şirketi, yıllık 161 milyar dolar petrol geliri elde ederken İran’da halk geçinmek için mobilyalarını satmak zorunda kalır duruma gelmiştir.
  • Hükûmet ve Meclisin bu anlaşmanın neresinde olduğu netlik kazanmamıştır. İran’ın iki numaralı ismi olan İslami Şûra Meclisi Başkanı ile hükûmet, fiilen kenara itilmiştir.
  • Bu anlaşmanın en önemli kazanımı, İsrail’in İran’la olan ihtilafında askerî seçeneğe başvurma olasılığını ortadan kaldırmasıdır. Suudiler de İsrail ile daha yakın bir ilişkinin kendileri için tehlikeli olacağını anlamışlardır. Bu anlaşmanın İsrail’in iç karışıklıklar yaşadığı bir dönemde gerçekleşmesi manidardır.

Sonuç olarak reformcu cenaha yakın siyasi elitler ve basın kuruluşlarının, anlaşmayı genel olarak olumlu karşılamakla birlikte bazı noktalarda eleştiriler yönelttikleri görülmektedir. Özellikle hâlihazırda İran-Suudi Arabistan normalleşmesinin bayraktarlığını yapan bazı basın kuruluşlarının uyguladıkları çifte standart göz önünde bulundurulduğunda, reformcu kesim eleştirilerinde pek de haksız sayılmaz. Örneğin bugün “İran-Suudi Arabistan Anlaşması ABD ve İsrail’e Bir Darbedir” başlığıyla Tahran ile Riyad’ın ilişkilerini normalleştirmesine methiyeler düzen Keyhan, Suudi Arabistan’ın Tahran ve Meşhed’deki diplomatik temsilciliklerinin saldırıya uğramasından sonra “İran Suudi Arabistan ile İlişkilerin Normalleştirilmesi Utancından Kurtuldu” manşetini atmıştı. Ayrıca reformcuların, bu süreçte hükûmet ve Meclisin bir kenara itildiği eleştirileri de yersiz değildir. Nitekim Şemhani’nin diplomatik misyonu, Suudi Arabistan ile anlaşma imzalamakla sınırlı kalmamıştır. Şemhani, Pekin’de anlaşmayı imzaladıktan kısa bir süre sonra 16 Mart’ta kendi deyimiyle “düşmanlığı iş birliği ile değiştirmek için” Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE), ardından da Irak’a gitmiştir. Dışişleri Bakanlığının bu süreçteki performansına yönelik yoğun eleştirilerin ardından Hüseyin Emir Abdullahiyan, sosyal medya hesabında “Amiral Şemhani’nin BAE ve Irak gezisi, mevcut güvenlik ilişkileri çerçevesinde yürütülüyor. Bu yeni bir fenomen değil. Seyahatlerinde kendisine Dışişleri Bakanlığı temsilcisi eşlik etmektedir. Dış politikada koordinasyon vardır. Her şey sistem çerçevesinde ve Cumhurbaşkanı’nın denetiminde ilerliyor. Düşmanlar bilsin ki ihtilaf yok.” mesajını paylaşmak zorunda kalmıştır.