İran’da Radikal Muhafazakârların Yükselişi

İran’da Radikal Muhafazakârların Yükselişi
Görsel @AA Images
Cebhe-i Paydari’nin başını çektiği radikal muhafazakâr gruplar, İran siyasi literatüründe “Halis-Sazi” (siyasi tekelleşme) olarak ifade edilen İran siyasetini altüst edecek bir siyasi mühendislik projesinin bayraktarlığını yapıyor.
Yazı boyutunu buradan ayarlayabilirsiniz

1 Mart’ta İran’da, İslami Şûra Meclisi ile devrim rehberinin seçilmesi, denetlenmesi ve azlinden sorumlu olan Uzmanlar Meclisi seçimleri yapıldı. Resmî rakamlara göre 61 milyondan fazla seçmenin bulunduğu ülkede, başta Devrim Rehberi Ali Hamenei olmak üzere İranlı yöneticilerin yoğun çağrılarına rağmen sadece 25 milyon kişi oy kullandı. Yaklaşık 2 milyon geçersiz oyun kullanıldığı seçimlerde katılım oranı %41 olarak açıklandı. Bu oran, İran İslam Cumhuriyeti tarihinin en düşük seçim katılımına işaret ediyor. 290 üyeden oluşan İslami Şûra Meclisinin 245 üyesi ilk turda belli olurken geri kalan 45 üye, İran seçim yasalarına göre bulundukları illerde kullanılan geçerli oyların en az %20’sini alma koşulunu yerine getirememeleri nedeniyle nisan veya mayıs ayında gerçekleştirilecek ikinci turda belli olacak. İlk sonuçlara göre milletvekillikleri kesinleşen 245 kişinin kahir ekseriyeti, reformcu ve ılımlı cenahla birlikte İran siyasi yelpazesindeki üç ana akımdan biri olan muhafazakâr cenaha yakın isimlerden oluşuyor. Muhafazakâr cenahın seçimlerdeki en güçlü rakibi olması beklenen reformcu ve ılımlı koalisyondan sadece 35 kişi Meclise girmeyi başardı. Meclise girmeye hak kazanan reformcu, ılımlı ve bağımsız adayların toplamı %30’u geçmezken geri kalan %70’lik kısım kendini muhafazakâr cenah içerisinde tanımlayan gruplardan oluşuyor. İkinci turda yarışacak 45 kişinin de muhafazakâr cenah adaylarından oluştuğu göz önüne alındığında bu oran, muhafazakârlar lehine daha da artacak gibi görünüyor. Muhafazakâr gruplar içerisinde en şahin kanadı temsil eden Cebhe-i Paydari’nin (Direniş Cephesi) başarısı dikkat çekiyor. İlk sonuçlar, mevcut Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf etrafında birleşen “geleneksel” muhafazakârların, Cebhe-i Paydari ve ona yakınlığıyla bilinen Şeryan’ın temsil ettiği “radikal” muhafazakârlara karşı önemli ölçüde zemin kaybettiğini gösteriyor. Açık ara en çok seçmene sahip olan başkent Tahran’da en çok oyu alan ilk üç kişinin (Seyid Muhammed Nebeviyan 590 bin, Emir Hüseyin Sabiti 487 bin, Hamid Resai 485 bin) tamamı Cebhe-i Paydari üyesi. Şu ana kadar milletvekillikleri kesinleşen 245 kişinin 141’i Cebhe-i Paydari ve Şeryan’a yakın isimlerden oluşuyor. Son yıllarda İran siyasetinde hızlı bir yükselişe geçen Cebhe-i Paydari’nin önde gelen isimleri, diğer muhafazakâr gruplara göre toplumsal ve siyasi meselelere ilişkin kısıtlayıcı ve radikal tutumuyla biliniyor. “İran’ın toplumsal yapısının İslamileştirilmesi ve İslam medeniyetinin inşası” Cebhe-i Paydari’nin en önemli politik hedefleri arasında yer alıyor. İran devlet yapısının merkezinde yer alan Velayet-i Fakih’e bağlılığı ve “veli-yi fakih”e (devrim rehberi) mutlak itaati olmazsa olmazları arasında gören Cebhe-i Paydari, her türlü reformu reddediyor. Dış politikada Nükleer Anlaşma dâhil Batılı ülkelerle normalleşmeye karşı çıkan Cebhe-i Paydari’nin önde gelen isimleri, İran’ın Çin ve Rusya ile yakınlaşmasını savunuyor.

Muhafazakârlar Arasındaki Bölünmeler

Reformcu ve ılımlı cenaha yakın aday adaylarının büyük çoğunluğunun Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK) tarafından veto edilmesi, çeşitliliği önemli ölçüde yok ederek seçimleri tamamıyla muhafazakâr gruplar arasındaki bir yarışa dönüştürdü. Muhafazakâr grupların büyük ölçüde birbirleriyle yarışmak durumunda kalması; bu gruplar arasında bölünme, gruplaşma ve çıkar çatışmalarını da beraberinde getirdi. Bir önceki milletvekilliği seçiminde üç ana koalisyon çatısı altında seçime giren muhafazakârlar arasında son seçimde en az sekiz koalisyon ortaya çıktı. Seçimler biter bitmez muhafazakâr gruplar arasında başlayan atışmalar; önümüzdeki dönemde İran siyasetinin, reformcu-muhafazakâr mücadelesinden ziyade geleneksel-radikal muhafazakârlar arasındaki iktidar mücadelesine sahne olacağına işaret ediyor. Radikal muhafazakârların önemli figürlerinden biri olan Hamid Resai’nin açıklamaları, bu mücadelenin beklenenden hızlı başladığını gösteriyor. Resai, seçim sonuçlarına ilişkin yaptığı değerlendirmede, mevcut Meclis Başkanı Kalibaf’a göndermede bulunarak “4 yıl önce Tahran halkının ilk tercihi olanlar, bu seçimde oylarının üçte ikisini kaybetti.” ifadesini kullandı. Üçte ikilik bir azalmanın halkın yeni Meclise yönelik bir mesajı olduğunu vurgulayan Resai “halkın bu talebinin karşılanması için tek çarenin, Meclis divan başkanlığı ile komisyon başkanlıklarının değiştirilmesi” olduğunu kaydetti. Bir önceki Meclis seçimlerinde 1 milyon 265 bin oy alarak büyük bir zafere imza atan Kalibaf, son seçimde aldığı 447 bin oyla Tahran’da Cebhe-i Paydari’nin adaylarının ardından dördüncü sırada yer aldı. Cebhe-i Paydari yanlıları, Kalibaf’ın oylarındaki bu erimeyi kendisinin muhafazakârlar arasındaki popülaritesinin azalmasına bağlıyor. Bir önceki dönemde 290 milletvekilinden 230’unun oyuyla Meclis başkanlığına seçilen Kalibaf’ın, yeni dönemde radikal muhafazakâr dalgasına karşı koltuğunu koruyabilmesi zor görünüyor.

Yeni Meclis Aritmetiği İran Siyasetini Nasıl Etkiler?

Meclis, İran karar alma mekanizmasında belirleyici konuma sahip mercilerden biri değil. İran’da özellikle dış politikaya ilişkin önemli kararlar Devrim Rehberliği ve onun gözetimindeki Millî Güvenlik Yüksek Konseyinde alınıyor. Dolayısıyla radikal muhafazakârların İran siyasetindeki yükselişinin, Tahran’ın dış ilişkiler ve bölgesel politikalarında önemli bir değişime neden olması beklenmiyor. Ancak aynı şeyi İran’ın iç politikası için söylemek pek mümkün olmayabilir. Zira Cebhe-i Paydari yanlıları gerek dünya görüşü gerekse hedefledikleri bazı siyasi mühendislik projeleri göz önüne alındığında, İran siyasetini kökten değiştirebilir. Öncelikle Mehsa Emini’nin ölümüyle ülke çapına yayılan protestoların ardından ahlak polisinin statüsü, kadınların örtünmesi, kamusal-özel alan tartışmaları gibi toplumsal konularda reform beklentisi içerisinde olanlar hayal kırıklığına uğrayabilir. Fakat radikal muhafazakârların yükselişiyle ilgili endişe kaynağı bununla sınırlı değil. Cebhe-i Paydari’nin başını çektiği radikal muhafazakâr gruplar, İran siyasi literatüründe “Halis-Sazi, Yekdest-Sazi” (tek tipleştirme, siyasi tekelleşme) olarak ifade edilen İran siyasetini altüst edecek bir siyasi mühendislik projesinin bayraktarlığını yapıyor.

Cebhe-i Paydari yöneticileri tarafından açıkça savunulan Halis-Sazi, muhalif veya kendileri gibi düşünmeyenleri İran siyasetinden tasfiye ederek tek sesli bir yapının ortaya çıkarılmasını savunuyor. Bu görüş, İran’ın hâlihazırda içeride ve dışarıda karşı karşıya olduğu ekonomik ve siyasi sorunların ancak devletin bütün organlarının genelde radikal muhafazakârları tanımlamak için kullanılan “hizbullahi” dedikleri güçler tarafından kontrol edilmesiyle çözülebileceği inancına dayanıyor. Bu kapsamda 2020 Milletvekilliği, 2021 Cumhurbaşkanlığı ve 2024 Milletvekilliği seçimleri öncesinde uygulanan seçim mühendislikleri, bu projenin bir parçası olarak görülüyor. Özünde bir tür totaliterlik olan bu siyasi mühendislik projesinin, İran siyaseti ve sosyolojisi üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerin işaretlerini şimdiden görmek mümkün. Öncelikle AKK vasıtasıyla reformcu ve ılımlı kesimin veto edilerek rekabet alanının daraltılması, seçimlere katılımı olumsuz etkilediği gibi halkta umutsuzluğa da neden oluyor. Bu durum, Devrim’in ilk yıllarından beri seçimlere katılım oranını en önemli meşruiyet kriterlerinden biri olarak ifade eden İran İslam Cumhuriyeti açısından her geçen gün büyüyen bir meşruiyet krizine yol açıyor. Ayrıca muhalif kesimlerin siyasetten dışlanmalarının tabanda yarattığı hoşnutsuzluk, ülkeyi artık neredeyse bir alışkanlık hâline gelen kitlesel protestolar için daha kırılgan hâle getiriyor.